17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'na verilen takipsizlik kararına itiraz

17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'na verilen takipsizlik kararına, dosyanın tek şikâyetçisi olan eski Fatih Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce itiraz etti.

Serpil KIRKESER - Yüksel KOÇ / İSTANBUL, (DHA) İnce, avukatı Özcan Karakoç aracılığıyla hazırladığı 64 sayfalık itiraz dilekçesini, Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sundu. 64 sayfalık dilekçenin sonuç ve talep kısmında, söz konusu takipsizlik kararının kanunlara, Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, uluslararası sözleşmelere, hukukun genel normlarına ve tüm kamu vicdanına açıkça aykırı olduğu öne sürülerek, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması ve 53 şüpheli hakkında dava açılması istendi.

Reklam
Reklam

SAVCI "53 KİŞİNİN YARGILANMASINA GEREK YOK" DEMİŞTİ

Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi Savcısı Ekrem Aydıner, 17 Aralık Operasyonu soruşturmasında, işadamı Rıza Sarraf, eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında, "Usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı" gerekçesiyle 16 Ekim'de takipsizlik kararı vermişti. 63 sayfalık takipsizlik kararı, 53 kişiye ve dosyanın tek şikayetçisi olan eski Fatih Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce'ye posta yoluyla tebliğ edilmişti.

64 SAYFALIK İTİRAZ

Kararın bir örneğini alan Orhan İnce, bu sabah avukatı Özcan Karakoç ile birlikte Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na geldi.

SULH CEZA HAKİMİ DEĞERLENDİRECEK

Avukat Karakoç, hazırladığı 64 sayfalık itiraz dilekçesini, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sundu. Söz konusu itiraza hangi Sulh Ceza Hakimliği'nin bakacağı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden belli olacak.

Reklam
Reklam

DİLEKÇEDEN...

64 sayfalık itiraz dilekçesinde, takipsizlik kararı verilen 53 kişinin ismi tek tek yer aldı. Dilekçede, Türkiye kamuoyunda 17 Aralık Operasyonu olarak zikredilen soruşturmanın 13 Eylül 2012 tarihinde başladığı, 17 Aralık 2013 tarihinde ise işadamı Rıza Sarraf, Barış Güler, Kaan Çağlayan ve Süleyman Aslan'ın da aralarında bulunduğu bir çok kişinin gözaltına alındığı, ev ve işyerlerinde arama yapıldığı hatırlatıldı.

"ORHAN İNCE'NİN GÖREV YERİ SÜREKLİ DEĞİŞTİRİLMİŞTİR"

2 sene süren soruşturma sonunda, 16 Ekim'de 53 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verildiği hatırlatılan dilekçede, takipsizlik kararının hukuka uygun olmadığı öne sürüldü. Dilekçede, "Şüphelilerin adeta cezalandırılmaktan kurtarılması maksadıyla bilinçli ve kasten hukuki gerekçeler yaratılmaya çalışıldığı yönünde bir intiba, yaygın kanaat oluşmuş bulunmaktadır" denildi. Orhan İnce'nin yaşanan süreç içerisinde en fazla mağdur edilmiş kişi olduğu ifade edilen dilekçede, "Müüvekkilimiz İnce, Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktayken, şüphelilerin ortak irade ile hareket ederek oluşturdukları komplo neticesinde önce görev yerleri sürekli olarak değiştirilmiş, akabinde ise meslekten ihraç edilmiştir" ifadesine yer verildi.

Reklam
Reklam

"DOSYANIN TAMAMI VERİLMEDİ"

Söz konusu soruşturma dosyasının tamamının bir örneğinin kendilerine verilmediği anlatılan dilekçede, İnce'nin itiraz hakkını etkin kullanabilmesinin de engellendiği, soruşturma dosyasının eksik olarak verilmesinin kanunlara aykırı olduğu savunuldu.

"TAPE KAYITLARI KANLARI DONDURACAK NİTELİKTE"

"Soruşturma dosyası kapsamında, belgelerde sabit olduğu üzere, başında Rıza Sarraf'ın da bulunduğu ve diğer tüm şüphelilerin tabi oldukları 'suç işlemek amacıyla bir örgüt' kurulmuş ve müteaddit tarihlerde pek çok hukuka aykırı eylem ve işlemlerde bulunarak, TCK'nın muhtelif maddelerini ihlal eden suçlar işlemişlerdir" denilen dilekçede, şu görüşler yer aldı:"Müvekkilimiz Orhan İnce hakkında da ilgili örgüt içerisinde faaliyette bulunulmuş, müvekkilimizin farklı şehirlere sürgün edilmesi ve meslekten çıkarılması için tam bir irade birliği tesis edilmiştir. Orhan İnce'nin ifadesine İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü-Nitelikli Dolandırıcılık Büro Amirliği'nce müracaat edilmiş, müvekkkilim 18 Aralık 2013 tarihinde 25 sayfa samimi beyanda bulunmuştur. Müvekkilime sorulan soruların dayanağı, soruşturma dosyasında bulunan şüphelilerin arasındaki tape kayıtlarıdır ki, bu telefon görüşmeleri kanları donduracak niteliktedir. Müvekkilim kendisine sorulan soruların dayanağı olan telefon görüşmelerini öğrendikten sonra hakkındaki tüm sürgünlerden, tayinlerden ve meslekten çıkarılmasına yönelik görüşme ve girişimlerden haberdar olabilmiştir. Buna göre müvekkilimiz, gerek görev yaptığı birimden, gerekse başka birimlere sürgüne gönderilmesi, gerekse meslekten çıkarılmasına varacak plan ve programların arkasındaki isimlerin, şüpheliler Rıza Sarraf, Muammer Güler ve Barış Güler oldukları hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde sübuta ermiştir. Orhan İnce'nin, Muammer Güler ve Barış Güler tarafından sürgüne gönderildiğinin şüpheli Rıza Sarraf'a bildirilmesi üzerine, şüpheli Rıza Sarraf'ın bu eylemler karşılığında 400 bin Amerikan doları rüşveti adı geçen şüphelilere gönderdiği ve Muammer Güler'in de paraların tamamının teslim alınıp alınmadığını kontrol ettiği, tarafların görüşmeleri ile sübuta ermiş bulunmaktadır."

Reklam
Reklam

"DİLEKÇEDE RIZA SARRAF'IN RÜŞVET VERDİĞİ İFADE EDİLDİ"

Rıza Sarraf'ın, Orhan İnce'nin sürülmesi ve meslekten ihraç edilmesi için milyon dolarlarla ifade edilen rüşvet verdiği iddia edilen dilekçede, Muammer Güler ve Barış Güler'in, Rıza Sarraf'la yaptığı iddia edilen telefon görüşmelerine de ayrıntılı olarak yer verildi. Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan 504 sayfalık fezlekede de "Rıza Sarraf'ın talebi üzerine rüşvet karşılığında Emniyet Müdürü Orhan İnce'nin sürülmesi" başlığında yer aldığı ifade edilen dilekçede, İnce'nin sürgünlere gönderilmesi ve meslekten çıkarılmasına ilişkin tespitlere de yer verildiği kaydedildi.

DİLEKÇEDE RIZA SARRAF'IN İFADESİNE DE YER VERİLDİ

Dilekçede, Rıza Sarraf'ın Mali Suçlarla Mücadele Şubesi Nitelikli Dolandırıcılık Büro Amirliği'ne 19 Aralık 2013 tarihinde verdiği ifadeye de yer verildi. Dilekçede, Sarraf'ın ifadesinde, "Adem Gelgeç isimli şahsı yaklaşık 15 yıldır tanımaktayım. Bu şahıs ablamın oturduğu sitede bekçilik yapmaktaydı. Daha sonra bu şahıs Kapalıçarşı'da ayaklı borsacılık diye tabir edilen işleri takip ediyordu. Bu şahsın bir dönem biri ile ortak bir şirket kurduğunu biliyordum. Bu şahsın kendi şirketine vergi inceletilmesi başlatıldığını duydum. Bu şahıs bir dönem kalp krizi geçirdi. Bu şahsa tedavi sürecinde elimden gelen yardımları yaptım. Yaklaşık bir yıl önce bu şahıs işyerime gelerek Abdullah Happani'ye 1 milyon dolar para istediğini söylemiş. Bunu ne karşılığında istediğini sorduğumda, kendi üzerine kurulan firmanın bana ait olduğunu söyleyerek tehdit etti. Ben de kabul etmedim ve 'Bildiğin yere şikayet et' dedim. Sonra öğrendiğim kadarıyla Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde Müdür Yardımcısı olarak çalışan Orhan İnce'ye, Adem Gelgeç'e akıl veren kişinin bu şahıs olduğunu öğrendim. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Muammer Güler'e giderek konuyu anlattım. İnce'nin kendi oluru ile Zonguldak iline atamasını yaptı. Konuşmada ismi geçen BBS Danışmanlık firması Barış Güler'e aittir. Rüçhan Bayar'ın (Rıza'nın çalışanı) borcuna karşılık Özgür Özdemir'e 2 defa ödenen para 400 bin TL'dir. Bu 400 bin TL Rüçhan'ın borcu, kesinlikle başka amaçla ödenen para değildir" dediği kaydedildi.

Reklam
Reklam

"TAKİPSİZLİK KARARI KABUL EDİLEBİLECEK DURUM DEĞİLDİR"

Takipsizlik kararının eleştirildiği dilekçede, "Soruşturma kapsamında alınan onlarca iletişim dinlemesi ve fiziki teknik takip kararları nazara alınmamış, şüphelilere isnat edilen eylemlerin suç unsuru oluşturup oluşturmadığı tekil olarak değerlendirilmek yerine, genel bir değerlendirmeyle hiçbir suçun oluşmadığından bahsolonmuştur. Takipsizlik kararına itibar edilmesi, vicdan sahibi hiçbir hukukçu tarafından kabul edilebilecek durum değildir" denildi.

"HAKİMLERİN BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ DAVRANABİLMELERİ MÜMKÜN BULUNMAMAKTADIR"

18 Haziran 2014 tarihinde kabul edilen ve 28 Haziran 2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun değişikliği ile İstanbul Adalet Sarayı'nda 6 adet Sulh Ceza Hakimi'nin atandığı anlatılan dilekçede, söz konusu hakimlerin soruşturma dosyasında vermiş oldukları kararlar bulunduğunun altı çizildi. Dilekçede, "Soruşturma dosyasına karşı bağımsız ve tarafsız davranabilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Bu husus ise tabii hakim ilkesine açıkça bir aykırılık oluşturmaktadır. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 'Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' başlıklı ve '6545 Numaralı Kanun' değişikliği ile Sulh Ceza Mahkemelerinin kaldırılarak, yerlerine Sulh Ceza Hakimlikleri kurulmasını düzenleyen kısmın kanun normlarına, Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı ve hak ihlallerine sebep olan düzenlemeleri ihtiva ettiği sabit olmakla, ilgili kısımların iptali için Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na müracaat edilmesinde zaruret bulunmaktadır" denildi.

Reklam
Reklam

"53 ŞÜPHELİ YARGILANSIN"

64 sayfalık dilekçenin sonuç ve talep kısmında, söz konusu takipsizlik kararının kanunlara, Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, uluslararası sözleşmelere, hukukun genel normlarına ve tüm kamu vicdanına açıkça aykırı olduğunu öne sürülerek, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması istendi. Takipsizlik kararı verilen 53 şüpheli hakkında da, eylemlerine uyan sevk maddeleri kapsamında kamu davası açılması talep edilen dilekçede, itiraz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması da talep edildi.

DHA