17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü: Türkiye'de kuraklık hangi boyutlarda, günlük yaşantımıza etkileri neler?

Türkiye'de 41 il, kuraklık tehdidi altında. Uzmanlara göre kuraklığın yaşantımıza olan etkileri tarımsal üretime, gıda fiyatlarındaki artışa ve kişi başına düşen su miktarındaki düşüşe dek uzanıyor.

NASA'nın Ocak ayında paylaştığı bu Türkiye haritası, tehlikeli seviyelere ulaşan kuraklığa ilişkin bir uyarı niteliğinde. Haritadaki kırmızı alanlarda yer altı suları, ortalama seviyenin altında.

Türkiye'de 41 il, kuraklık tehdidi yaşıyor.

Uzmanlar, kuraklık sonucu tarımsal üretimin de tehlikede olduğu uyarısı yapıyor.

Peki Türkiye'de kuraklık ve çölleşme hangi noktada? Günlük yaşantımıza olası etkileri neler?

"Türkiye topraklarının % 13'ü yüksek, %52'si orta düzeyde çölleşme riski altında"

Uzmanlar, iklim değişikliğinin etkisiyle sıcaklık artışı ve kuraklaşma sürecinin şiddetlenerek, çölleşme riski taşıyan alanların artacağından endişeli.

Reklam
Reklam

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doğanay Tolunay'ın paylaştığı verilere göre, Türkiye topraklarının % 13'ü yüksek, %52'si orta düzeyde çölleşme riski altında:

https://twitter.com/DoganayTolunay/status/1405455162425188357

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) paylaştığı 2021 Mayıs ayı kuraklık raporuna göre ise, Türkiye'nin yüzde 22,5'i yüksek çölleşme, yüzde 50,9'u ise orta düzeyde çölleşme hassasiyetine sahip.

TEMA Vakfı da, Türkiye'de "kentleşme ve alt yapı yatırımları" gibi nedenlerle 3,5 milyon hektar tarım toprağı yok olurken, kalan tarım topraklarının %39'unun, mera alanlarının da %54'ünün erozyon tehlikesi altında olduğuna dikkat çekiyor.

En riskli bölgeler hangileri?

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün geçen ay paylaştığı Meteoroloji Kuraklık Haritası, NASA'nın uyarısının bir devamı niteliğinde.

MGM'nin haritasına göre Akdeniz Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Şubat-Mart-Nisan dönemlerinde 'Olağanüstü kuraklık" gözlemlendi. Güneydoğu'da Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Diyarbakır çevrelerinde çok şiddetli kuraklık kaydedildi.

Reklam
Reklam

Güneydoğu Anadolu ve Konya Havzası'nda, tarımda kuraklık ciddi boyutlara ulaştı.

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Güneydoğu Anadolu'da yalnızca buğdayda 1,5 milyon ton rekolte kaybı beklendiğini açıklarken, odalar ve çiftçi birlikleri kaybın 3,5 milyon tona ulaşacağı, hayvan yetiştiriciliğinin de etkileneceği yönündeki kaygılarını paylaştı.

BBC Türkçe'ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi'nden Su Yönetimi Uzmanı İlhan Akgün, bu bölgede tarım uygulamalarının kuraklıktan bağımsız olmadığına dikkat çekiyor.

Akgün, Konya'da yeraltı sularının aşırı çekildiğini, çekilen suyun günlerce tarlaya bırakıldığını belirtiyor. Akgün, "Vahşi sulama sonucu, hem yer altı suları azalıyor hem de toprağın su seviyesi yükseliyor. Toprak tuzlanıyor ve tarımda kullanılamaz hale geliyor" yorumunu yapıyor.

Prof. Dr. Levent Kurnaz: Asıl kritik olan, yağış alan bölgelerin kuraklaşması

Öte yandan, kuraklık bu bölgelerle sınırlı değil.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz'a göre, asıl kritik olan normalde yağış alan bölgelerin kuraklaşması.

Reklam
Reklam

Batı Anadolu'daki Afyon, Denizli, Çukurova gibi bölgeler de bunlardan bazıları.

Konya ve Güneydoğu gibi kapalı havzalarda çiftçinin de toprağın da "kuraklığa biraz daha alışkın olduğunu" söyleyen Kurnaz, Ege'nin doğusu ya da Batı Anadolu'da yağışı ve suyu bol olan, tarımın suyla yapıldığı bölgelerin kuraklaşmasının "daha büyük risk" olduğunu, buralarda çiftçinin suyun azlığına alışkın olmadığını ve ürün değiştirmeye gitmek zorunda kaldığını kaydediyor.

'Gıda fiyatlarında artışa neden oluyor'

İklim uzmanları, kuraklaşma ve çölleşmenin yaşamlarımızı doğrudan etkilediği görüşünü paylaşıyor.

Gıda fiyatlarındaki artış ve su rezervlerindeki azalma, bu etkilerin başında geliyor.

Levent Kurnaz , kuraklık ve çölleşmenin de bir sonucu olarak dünyada gıda fiyatlarının son 12 ayda yüzde 40 arttığını, buna Türkiye'nin de dahil olduğunu, gıdanın "daha da pahalılaşmasını" beklediklerini vurguluyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Mayıs ayında gıda fiyatlarının küresel düzeyde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 40'a yakın arttığını ve bunun son 11 yılın en yüksek artışı olduğunu açıklamıştı.

Reklam
Reklam

Türkiye İstatistik Kurumu'nun enflasyon verilerine göre, Türkiye'de 2020 yılında gıda fiyatları yaklaşık yüzde %20 artış gösterdi, Mayıs ayında ise yıllık bazda yüzde 17,04 artış görüldü.

Türkiye 'su stresi çekiyor'

Türkiye su stresi çeken ülkeler arasında sayılıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Mart ayında yaptığı açıklamada "Kişi başına kullanılabilir su miktarı dikkate alındığında su stresi çeken bir ülkeyiz" ifadelerini kullanmıştı.

NASA'nın paylaştığı Türkiye'ye haritasında da, yeraltı sularının normalin altına indiği alanların, ülkenin yaklaşık yüzde 80'lik bir alanını kapladığı görülüyor.

Levent Kurnaz, haritadaki kırmızı bölgelerin önemli bir kısmının Orta Anadolu'yu gösterdiğine dikkat çekiyor.

Bu bölgede çok uzun yıllardır tarımda yer altı suyunun kullanıldığını söyleyen Kurnaz, "Yer altı suyu yenilenebilir bir kaynak değildir. Orta Anadolu gibi bir yerde o suyun geri gelmesi binlerce yıl alır. O suyu kullandıysanız o su bitti demektir artık" diyor.

Reklam
Reklam

"Bu yüzyıl içerisinde tarımda kullanılacak su en az yüzde 30 azalacak, insanlar senede kişi başına yaklaşık 700 m küp ile hayatını geçirmek, endüstri faaliyetlerine devam etmek, tarım yapmak zorunda kalacak" diye konuşan Kurnaz, dünyada ciddi kuraklık görülen Afrika ülkelerine benzer bir duruma geleceğimiz uyarısında bulunuyor.

Son 60 yılda kişi başına düşen su miktarı '3'te bir azaldı'

BBC Türkçe'ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi'nden Su Yönetimi Uzmanı Dr. İlhan Akgün, Türkiye'de su veriminin yani ülkenin "etrafında dönen" su miktarının 112 milyar metreküp olduğunu söylüyor.

Akgün, ülkemizde "1960'lı yıllarda 4 bin metreküp olan kişi başına düşen su miktarının bugün 1340 metreküpe düştüğü" bilgisini paylaşıyor. Bu da, son 60 yıllık süreçte kişi başına düşen su miktarının 3'te bir azaldığı anlamına geliyor. Akgün'e göre asıl kritik olan, bu azalma yaşanırken Türkiye'de nüfus artışının ise devam ediyor olması.

Su yönetimi uzmanları, Falkenmark Endeksi denen bir ölçümü baz alarak karşılaştırma yapıyor.

Reklam
Reklam

Falkenmark Endeksi'ne göre bir ülkede kişi başına düşen yıllık su miktarının 1000 ile 1.700 metreküp arasında olması "su sıkıntısı" olarak tanımlanıyor. Bu miktarın 1000 m2 nin altına düştüğü ülkeler "su fakiri" olarak tanımlanıyor.

İlhan Akgün", Su rezervleri bu şekilde devam ederse önümüzdeki yaklaşık 30 senede çok daha güçlü şekilde azalabilir" uyarısında bulunuyor.

Akgün, "Bu gidişle su fakiri olarak Kuveyt, Katar gibi ülkelerle aynı kategoride yer alacağız" diyor.

Dünya Doğayı Koruma Vakı'nın (WWF) Water Risk Filter (2020) raporuna göre Türkiye'den 10 kent dünyada su riski yüksek kentler listesinde yer aldı: İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya.

Uzmanlar ne öneriyor?

WWF'nin yayımladığı bilgi notuna göre, kuraklaşma ve çölleşme ile mücadelede "tarım ve toprak yönetimi" kritik role sahip.

WWF'nin notunda, "Sürülmemiş, malçlanmış (üstü örtülmüş), yağmur suyu hasadı uygulanan ve doğa dostu onarıcı tarım ve toprak yönetimi ile insan, bitkiler ve diğer toprak canlıları dâhil tüm canlılar için yeterli miktarda su depolanabilir ve döngüde tutulabilir. Üst toprağımız akıp gitmez; toz olmaz; tüm canlılara hayat verir" ifadeleri yer alıyor.

Reklam
Reklam

Türkiye'de çölleşmenin "Akdeniz bölgesi'nin iklim değişikliğinde etkisiyle yaşanan kuraklaşmanın uzun bir dışavurumu" olduğunu söyleyen Kurnaz, bu bölgede toprakların 11 yıldır tarımda yoğun olarak kullanıldığı, organik içeriğinin toprağa geri kazandırılması gerektiğini vurguluyor.

"Türkiye'de biz yanlış yerde yanlış ürünü üretiyoruz" diyen Kurnaz, tarımda "kalıcı, uzun vadeli ve düzgün" bir politika geliştirmemesi sonucu yaşanan zorlukların daha da artacağı uyarısında bulunuyor:

"Bu, suni gübreyle sağlanmaz. Ayrı bir tarım politikası geliştirerek topraklarımızı geri kazanalım, uzun vadede ülkemizde çölleşmeden uzak duralım ."

Kurnaz'a göre, ilk atılması gereken adım, "doğru ürünün üretilmesi için devletin teşvik uygulaması".

"Devlet üreticinin ne üreteceğine karışmak zorunda" diyen Kurnaz, devletin tarımı "alt politika" konularından biri olarak kabul etmemesi, milli güvenlik ya da enerji gibi bir "üst politika" konusu olarak ele alması gerektiğini belirtiyor.

İlhan Akgün ise, tarımda "yanlış sulama teknikleri" devam ettikçe, yağışların da kuraklığa çare olmayacağına dikkat çekiyor.

Reklam
Reklam

"Türkiye'de yaygın olarak köylü, mısır, pamuk gibi yüksek kazanç sağlayan ürünlere yöneliyor, bunlar yoğun sulama isteyen ürünler" diyen Akgün, şöyle devam ediyor:

"Buğday, arpa gibi en temel besin kaynaklarımızın tarımının yapılacağı alanların kalmadığını görüyoruz. Üreticinin, şu bölgede, şu kadar üretilecek şeklinde ülke bazında yönlendiriliyor olması lazım."