1984'ten bu yana idam cezası uygulanmıyor

İSTANBUL (İHA) - AB uyum yasaları çerçevesinde TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen ve paketin ilk maddesini kapsayan idam cezası, Türk tarihinin hemen her evresinde, gerek Osmanlı Devleti ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde uygulandı. Ancak 1984 yılından beri hiç infaz gerçekleşmemiş olsa da idam, Türkiye'de 18 yıl bir tehdit olarak kaldı. Ta ki, Anayasa'nın 18. maddesindeki değişiklikle "kısmen" kaldırılmasına kadar.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde oldukça yaygın olan ölüm cezası, sadece yargı mercilerinin verdiği kararlarla değil, bazen yalnızca padişahın "katli vaciptir" sözü ile bile uygulanabiliyordu. Yüzyıllar boyunca devam eden bu "keyfi" denebilecek infazlar, Osmanlı Devleti'nin çöküşünden sonra son buldu; ancak ölüm cezası uygulamadan kalkmadı. Özellikle Milli Mücadele'nin başlarında, yeni kurulan TBMM yönetimince oluşturulan, geniş yetkilere sahip İstiklal Mahkemeleri, dönemin şartları gereği çok sayıda idama hükmetti.

Reklam
Reklam

TBMM, işgale karşı savaşabilmek için düzenli ordu kurmak, içte oluşan ihanet cephesini yok etmek, güvenliği ve birliği sağlamak, özellikle asker kaçakları sorununu çözmek zorundaydı. Osmanlı hanedanı, kendi varlığını kurtarmak ve çıkarlarını korumak için vatanın paylaşılmasına yardımcı oluyor, ulus adına davranan kişilere ve güçlere karşı çıkıyordu. TBMM 29 Nisan 1920'de, kendi varlığına son vermeyi amaçlayan eylemleri, iç ayaklanmaları ve asker kaçaklarını cezalandırmak amacıyla Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nu kabul etti. Yasada gösterilen suçları işleyenler sivil mahkemelerde ve harp divanlarında yargılanacak, verilen kararlar TBMM'de onaylanacaktı. Yasanın uygulanmasındaki aksamalar ve mahkemelerin yetersiz kalması üzerine, Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nda belirtilen suçlarla ilgili davalara bakacak yeni mahkemeler kurulması kararlaştırıldı. 11 Eylül 1920'de kabul edilen Firariler Hakkında Kanun'la, İstiklal Mahkemeleri kurum olarak gündeme geldi.

İSTİKLAL MAHKEMELERİ'NDE 2 BİN 500 KİŞİ ÖLÜMLE CEZALANDIRILDI
1920-1927 tarihleri arasında aralıklı olarak görev yapan İstiklal Mahkemeleri'nin yetkileri, kuruluşlarından çok kısa bir süre sonra vatana ihanet, yolsuzluk, soygun, saldırı, casusluk, bozgunculuk, ayaklanma gibi suçları da kapsamına alarak genişledi. Böylece Milli Mücadele'ye ve ihtilale karşı işlenen her suç İstiklal Mahkemeleri'nin görevi oldu.

Reklam
Reklam

İlk olarak Eylül-Ekim 1920'de Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu, Pozantı ve Diyarbakır'da sekiz ayrı İstiklal Mahkemesi kuruldu. Zaman kazanmak amacıyla, her mahkeme kendi bölgesi içinde dolaşarak çalıştı. Bir süre sonra bazı bölgelerdeki mahkemeler kapatıldı, ancak bunların bir bölümü yeniden açıldı.
1927 yılında İstiklal Mahkemeleri'nin görevine son verildi. Ancak kuruluş yasası uzun süre yürürlükten kaldırılmadığı için, İstiklal Mahkemeleri'nin daha sonraki yıllarda da hukuken yeniden kurulabilmesi olanağı vardı. Ama bu yola yeniden başvurulmadı. Çok partili yaşama geçiş döneminde, 4 Mayıs 1949'da, İstiklal Mahkemeleri'yle ilgili yasa hükümleri yürürlükten kaldırıldı.

İstiklal Mahkemeleri'nde 1920-23 arasında bin 54 (gıyabilerle birlikte en fazla bin 500) kişi asıldı, 2 bin 827 kişinin idamları askerden yeniden kaçmaları halinde uygulanmak üzere şartlı affedildi. 243 gıyaben idam, bin 786 kürek cezası verildi. 11 bin 744 kişi beraat etti. 41 bin 748 kişiye ise genellikle dayak cezası olmak üzere çeşitli hafif cezalar verildi. İkinci dönemde kurulan (1923-1927) İstiklal Mahkemeleri'nde ise toplam 660 vicahi ve gıyabi idam cezası verildi; ayrıca asker kaçaklarının idam cezası da buna eklendiğinde ikinci dönemdeki idamların sayısı bini buldu. Yani tüm İstiklal Mahkemeleri süresince yaklaşık 2 bin 500 kişi ölümle cezalandırıldı. (Bunların içinde gıyabi olan ve uygulanmayanlar da vardı)

Reklam
Reklam

TC DÖNEMİNDE 50 KİŞİ İDAM EDİLDİ Türkiye'de Cumhuriyet döneminde, İstiklal Mahkemeleri dışında da idam cezaları uygulandı. Türk Ceza Kanunu (TCK), Askeri Ceza Kanunu ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu gibi bazı özel yasalarda öngörülen suçlardan 50'ye yakını ölümle cezalandırıldı. TCK bu cezayı devletin iç ve dış güvenliğini zedeleyen ağır suçlarla, cana karşı işlenmiş suçlar, yani adam öldürme suçunun bazı biçimleri için öngörüyor.

1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesi, ölüm cezasının anayasaya aykırı olmadığı sonucuna vardı. Usulüne göre verilmiş ölüm cezalarının yaşama hakkının meşru istisnaları arasında olduğunu belirten 1982 Anayasası, daha önceki anayasalarda olduğu gibi, cezanın yerine getirilmesini TBMM'nin karar vermesine bağladı. İnfaz süreci, TBMM'nin oy çoğunluğuyla idam cezasını onaylamasıyla başlıyor. Cumhurbaşkanı, yaşlı, özürlü ya da sağlıksız
mahkumların idam cezalarını onaylamama yetkisine sahip. Karar onaylanırsa, Resmi Gazete'de ilan ediliyor ve Adalet Bakanlığı'na, infazı yürütme görevi veriliyor. İdam kararı Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra infazın gerçekleşmesi bazen günler, bazen yalnızca saatler alabiliyor.

Reklam
Reklam

ADNAN MENDERES'İN İDAMI ÇOK KONUŞULDU Türkiye'de, yalnızca 1960 ve sonrası dönemde yasama organlarının yerine getirilmesine karar verdikleri idam cezalarının sayısı 140 kadardı. Bunlardan 40 kadarı siyasi suçlarla ilgiliydi. İnfazların özellikle askeri ya da yarı askeri rejim dönemlerinde (1960-61, 1971-73, 1980-83) arttığı görüldü. Deniz Gezmiş, Adnan Menderes gibi isimler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok konuşulan infazlarında hayatlarını kaybetti.

22 Mayıs 1950 - 27 Mayıs 1960 arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Adnan Menderes, Demokrat Parti'nin kurucularındandı; Haziran 1950'de ise bu partinin genel başkanı oldu. Menderes, 27 Mayıs müdahelesinden birkaç saat sonra Kütahya yolunda tutuklanarak Ankara'ya getirildi ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar, hükümet üyeleri ve DP milletvekilleriyle birlikte, İstanbul'da Yassıada'ya gönderildi. Yüksek Adalet Divanı'nca yargılandıkları 16 ay süresince Menderes ve arkadaşları Yassıada'da tutuklu kaldı. 15 Eylül 1961'de kararını açıklayan divan, Menderes'in de aralarında bulunduğu 15 kişiyi TCK'nın 146. maddesi gereğince Anayasa'yı ihlal suçundan idam cezasına çarptırdı.

Reklam
Reklam

Anayasa'yı ihlal davasının konusunu oluşturan suçlamalardan bazıları, CHP'nin mallarının hazineye devredilmesi (14 Aralık 1953), Kırşehir'in siyasal nedenlerle ilçe merkezi yapılması, yargıç teminatı ve mahkeme bağımsızlığının ihlali, seçim yasasındaki antidemokratik değişiklikler, Tahkikat Komisyonu'nun kurulması, devlet radyosunun DP organı durumuna getirilmesi, 28-29 Nisan'da Ankara ve İstanbul'da gösteri yapan gençlere polisin ateş açmasıydı.
Menderes hakkındaki diğer suçlar ise şartlı affedildi. MBK, 15 idam hükümlüsü arasından yalnızca Menderes'le birlikte Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu'nun cezalarını onayladı. Polatkan ve Zorlu, 16 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda idam edildi. Menderes, 17 Eylül günü İmralı Adası'na götürüldü ve hüküm infaz edildi.
68 kuşağının sol görüşlü öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş ise 6 Mayıs 1972'de, yine TCK'nın 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan ile birlikte asılarak idam edildi.

Gezmiş'e yöneltilen suçlar arasında, Ankara İş Bankası Emek Şubesi soygununa katılmak, 4 ABD'li erin Ankara, Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde bulunmak ve yasa dışı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu kurmak yer alıyordu. Gezmiş'in idam kararını onaylayan TBMM'de etkin durumda olan Adalet Parti'li milletvekillerinin, Menderes ve arkadaşlarının öcünü alma duygusuyla hareket ettiği yolunda yaygın kanı bulunmaktadır.

Reklam
Reklam

TÜRKİYE'DE SON İNFAZ 1984 YILINDA UYGULANDI Avrupa Konseyi'nin üyesi olduğu halde idamla ilgili protokolü onaylamayan tek ülke olan Türkiye'de idam cezalarının kaldırılması yönünde bir akım belirdiyse de hazırlanmış olan TCK değişikliği tasarısı şimdilik cezası idam olan suçların sayısını azaltmakla yetiniyor. 1989 sonlarında TBMM Adalet Komisyonu'nda, sıkıyönetim askeri mahkemelerince verilmiş ve kesinleşmiş 240 dolayında ölüm cezası dosyası vardı.
Türkiye'de son infaz 1984 yılında uygulandı. 28 yaşındaki Hıdır Aslan, yasa dışı bir örgüte üye olmak suçundan idam edildi. Aslan, herhangi bir cinayetle suçlanmıyordu. Bu tarihten sonra ölüm cezaları verildiyse de TBMM bunları henüz onaylamadı.

İDAM, TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ NEDENİYLE HASSAS BİR HAL ALDI 1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla yeniden gündeme gelen idam cezası, özellikle Avrupa Birliği'ne üyelik konusunda Türkiye için oldukça hassas bir konu haline geldi. 29 Haziran 1999'da Öcalan için verilen idam kararı, uluslararası tepkilere neden oldu. Avrupa ülkeleri, idam cezası gerçekleşirse Türkiye'nin yalnız kalabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Öcalan halen İmralı'da, dosyası ise Meclis'te bulunuyor.

Reklam
Reklam

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne kabul edilme koşullarından biri olan "İdam cezasının kaldırılması" konusu, 2000'li yıllarda sık sık gündeme gelmeye başladı. Anayasa değişikliğine uygun olarak, idam cezasının savaş ve terör suçları dışında yani "Kısmen" kaldırılmasını öngören yasa tasarısı, 15 Nisan 2002'de TBMM Başkanlığı'na sunuldu. 18 Nisan'da TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülen tasarı, hükümetten gelen şekliyle benimsendi.

Tasarıyla, Anayasa'nın 38. maddesine "Savaş, yakın savaş ve terör suçları dışında idam cezası verilemez" hükmü getirildi ve buna uygun olarak ilgili kanunlarda değişiklik yapıldı. Ayrıca Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun'da yer alan idam cezalarının, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Bugün AB'ye uyum yasa tasarısı paketinin idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 1. maddesi TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylama ile kabul edildi.

TBMM'DE 64 İDAM DOSYASI VAR Şu anda TBMM gündeminde 64 idam dosyası bulunuyor. Bir süre önce Anayasa'da yapılan değişiklik çerçevesinde 34 dosya Başbakanlığa iade edilmişti. 64 dosyada 122 kişinin idam kararı bulunuyordu. Dolayısıyla Başbakanlığa gönderilen 34 dosya ile 42 kişinin idam kararı ile ilgili dosya Başbakanlık'ta bulunuyor.
TBMM Adalet Komisyonu'nda şu anda 30 dosyada 80 kişinin idamını ilgilendiren karar bulunuyor. Eğer AB'ye uyum yasa tasarısı paketinin idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 1. maddesi yasalaşır ve Resmi Gazete'de de yayınlanırsa 30 dosyadaki 80 kişinin idamı da kalkacak ve Abdullah Öcalan'ın da dahil bütün cezalar 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası'na çevirilecek.

Reklam
Reklam