Dünyada her yıl 12 milyondan fazla insanın kansere yakalandığını ve böyle devam etmesi durumunda, küresel düzeyde sadece nüfus artışının etkisi ile bu sayının 22 milyona çıkacağını söyleyen 20. Ulusal Kanser Kongresi Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, her yıl 7,6 milyon kişinin de kanserden öldüğünü aktardı. Kutluk, bunun sürmesi halinde, sadece nüfus artışından dolayı 2030 yılında her yıl kanserden ölen insan sayısının 13 milyona ulaşacağının altını çizdi.
Kanser hastalarının ilaç sıkıntısıyla ilgili soruları da cevaplandıran Prof. Dr. Tezer Kutluk, "Kanser ilaçlarında bütün dünya için söylüyorum, diğer ilaç gruplarına göre maliyeti biraz yüksek ilaçlar, son yıllarda üretilen laboratuvardan üretilen ilaçlar 10 yılı geçen keşfedilme süreci sebebiyle maliyeti de pahalı ilaçlar ama, son birkaç yıl içinde sadece Türkiye'de değil bütün dünyada şöyle bir sorun yaşandı. Onkoloji camiası ve kanserli hastalar, ucuzlayan üretiminin üzerinden yıllar geçmiş ve ucuzlamış bazı ilaçların bulunmasında Amerika Birleşik Devletleri dahil sorun yaşandığını biliyoruz. Örneğin ABD'de dünyanın en önde gelen çocuk kanserleri hastanesinde bir çocuk onkologu arkadaşımız, bir kanser hastasının tedavisinde bulunamayan A ilacının yerine o tedavi için öngörülen ve bilimsel olan B ilacını koyduğunu ve tedavi sonuçlarının olumsuz yönde etkilendiğini açıkladı ve tıbbın en saygın dergilerinde yayınladılar. Dolayısıyla ilaçla ilgili her olayın bir hassas tarafı vardır. Türkiye'nin genel ilaçlarındaki fiyat politikaları -ki biz ilaç uzmanı değiliz kanser uzmanıyız- bulunamayan ilaçların temininde o ilaçlar bakanlığın eczacılar birliğiyle işbirliği sayesinde bir yol çalışıyor ama bulunamayan, zamanında bulunamayan her ilaç hastayı, yakınlarını ve onları tedavi eden onkologları zorluyor. Konu da çok gündemde bir konu olduğu için bu konuda ilgililer gerekli tedbirleri alıyorlardır. Biz onkoloji camiası olarak bu konuda ortak akıl oluşturma çözüm bulma, ne yapılması gerektiği alanında bilim çevreleri olarak her zaman hazırız. Bize düşen; bilimsel veriyi üretmek ve aksamaların nerede olduğu konusunda bilimsel değerlendirmeler yapmak" dedi.
Bir gazetecinin, "Yazdığınız her ilacı hastalarınız kullanabiliyor mu" sorusuna ise Prof. Dr. Kutluk, "Büyük kısmı bulunuyor ama üretim sürecinde bulunmayan, bulunmasında hızlı tedarik edilmesi gerekenlerde sorun yaşanabiliyor" şeklinde cevap verdi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Prevantif Onkoloji ABD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Erman ise, yurt dışında ilacın bilimsel verisi açıklandıktan sonra yurt dışındaki ruhsatlandırma otoritelerinin hızlı bir şekilde değerlendirip geri ödemesi planlanıp kullanıma girdiğini ama, Türkiye'nin ruhsatlandırma ve geri ödemede çok hızlı olmadığını söyledi. Doç. Dr. Erman "Açıkçası bu süreç 2 ile 3 yılı bulabiliyor, dikkatli bir süzgeçten geçirilmesi mutlaka lazım. Burada bahsettiğimiz ilaçların aylık maliyeti 10 bin liraya ulaşabiliyor. İyi çalışan bir sistem var ama hızlı değil. Kurulmuş bir sistem daha var. Yurt dışında kullanılan ama Türkiye'de ruhsatlandırılmamış ilaçlar için de hasta bazında başvurularda ilacı temin edebiliyorsunuz. Sağlık Bakanlığı'na başvuruyorsunuz, çok hızlı değil ama farklı kanallarla ilaç getirilebiliyor, istediğimiz ilaçların önemli bir kısmını temin edebiliyoruz" diye konuştu.
KANSERLE MÜCADELE MALİYETİ YILLIK 458 MİLYAR DOLAR
Antalya'da bu yıl 20.'si düzenlenen Ulusal Kanser Kongresi'nde konuşan Prof. Dr. M. Tezer Kutluk, kanser vakalarının ekonomik yönününü de değerlendirdiği açıklamasında, ekonomik boyutun baş edilmesi çok zor olan boyutlara doğru ilerlediğini kaydetti. Kutluk şöyle devam etti: "2030 yılında dünya genelinde yıl başında yapılan kanser harcamalarının 458 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Bu durumda zengin ülkeler bile zorlanacaktır. Dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 60’ı kalp, kanser, diyabet, kronik solunum yolu hastalıklarından olmaktadır. Bu 4 grup hastalığın ortak noktası, hepsinin tütün, sağlıklı beslenmeme, fiziksel aktif olmama ve alkoldür. Bu nedenle bunlara yönelik stratejiler sağlığın geliştirilmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu açıdan hepimize önemli görevler düşmektedir. 2015 yılındaki bin yıl hedeflerine kronik hastalıklarla ilgili hedefler de konulmalıdır. Türkiye'de de kanser her yıl 200 bin civarında insanın başına gelmektedir. TÜİK 2009 istatistiklerine göre tüm ölümlerin yüzde 20’sini oluşturmaktadır."
Kanserle baş etmek için devlet, sivil toplum, sağlık kuruluşları, yani herkesin birlikte çalışmak zorunda olduğunu hatırlatan Kutluk, kansere karşı 3 temel stratejinin önemli olduğunu ifade etti. Kutluk bu stratejileri; korunma, kanser taramaları ve kanser tedavi hizmetleri olarak sıraladı.
"Sorumluluklarımızın bilinci içinde kanserle mücadele etmeliyiz" diyen Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Sedat Koca ise, "Tüm kanserlerin yüzde 30’undan korunmak mümkündür. Bu açıdan bilinen en yaygın kanser yapıcı olarak korunmada öne çıkmaktadır. Herkesin tütün mücadelesini desteklemesi mutlaka yapılması gereken bir konudur. Sağlıklı beslenme ve egzersiz de kanserden korunmada önemli faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Kanser taramaları meme, prostat, serviks ve kolon kanserlerinde hayat kurtarmaktadır. Kanser tedavisinde ulaşılan düzey tüm kanserler birlikte ele alındığı zaman, erişkin kanserlerinde yüzde 68’lere, çocuk kanserlerinde ise yüzde 80’lere ulaşmıştır. Ancak bu durumda, hizmete erişim öne çıkmaktadır" dedi.
HER YIL TÜRKİYE'DE KANSERE YAKALANAN ÇOCUK SAYISI 3 BİN
Açıklamasında çocuk kanserleri vakalarına da değinen Prof. Dr. Sedat Koca, Türk Pediatrik Onkoloji Grubu ve Türk Pediatrik Hematoloji Derneği’nin birlikte yürüttüğü çalışmaya göre her yıl Türkiye’de 2 bin 500-3 bin civarında çocukluk çağı kanseri görüldüğünün tahmin edildiğini ifade etti. Koca, "Bunların görülüş sırasında öne çıkanlar sırasıyla lösemi, lenfoma, beyin tümörleridir. Diğer sık görülen tümörlerde Nöroblastoma, Wilms tümörüdür. Çocuk kanserlerinde tedavi başarısı son 20-30 yılda çok gelişmiştir. 1960’lı yıllarda yüzde 20 civarında olan iyileşme düzeyleri, artık yüzde 80’lere gelmiştir. Yani kanserli her 10 çocuktan 8’ini iyileştirmek mümkündür. Elbette doğru hizmete zamanında erişim önemlidir. Bu açıdan erken tanı konusunda ailelerin bilgi sahibi olması önemlidir. Çocuklarda görülen Hodgkin hastalığı, Wilms tümörü, lösemilerde iyileşme düzeyleri çok yüksek düzeylere çıkmıştır. Osteosarkom, Ewing Sarkomu gibi kemik tümörleri, sık görülen beyin tümörlerinde zamanında tanı ve tedavi ile tedavi başarıları daha ileri düzeylere gelmiştir" şeklinde konuştu.
KANSERİN RADYOTERAPİSİ
Kanser tanısı konan her 100 hastanın, tanı anında en az 60'ı kanserle yaşadıkları süre içinde 75'i radyoterapi gördüğünü ve her 100 kanserli olgunun yaklaşık 25'inin cerrahi ile 18'i radyoterapi ile hastalıktan kurtulduğunu anlatan Prof. Dr. Sedat Koca, prostat, rahim ağzı, gırtlak kanserlerinde yalnızca radyoterapi kullanımı ile hastalık yok edilebildiğini ve böylece hastanın organ kaybı olmaksızın yaşamına devam ettiğini kaydetti.
Kol, bacak gibi organların kötü huylu tümörlerinde hastanın uzvunu kaybetmeden hastalıktan kurtulabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Koca, "Kadınlarda en sık görülen meme kanserinde, memenin tümü alınmaksızın tümörün çıkartılmasını takiben yapılan ışınlama, hastaları eski sağlıklı günlerini herhangi bir kozmetik sorun yaşamadan sürdürür. Geniz gibi cerrahi müdahalenin güç olduğu bölgelerden kaynaklanan kanserleri tatmin edici oranda iyileştirir. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler akciğer kanserine yakalanmış, başkaca tıbbi sorunları olan hastalar için yüksek oranda hastalıktan kurtulma olanağı sağlar. Bugün ülkemizde 32 ilde 100'ü aşkın merkezde ışın tedavisi yüksek teknoloji kullanılarak başarı ile uygulanmaktadır. Ülkemizdeki alet parkı son on yılda neredeyse tamamen yenilenmiş, büyük şehirlerdeki birçok merkezde radyoterapi artık, milimetrik duyarlılıkta adeta görerek yapılmaktadır. Bu yan etkileri azalttığı gibi tedavi oranlarını da ciddi oranda yükseltmiştir" diye konuştu.
Türkiye'deki radyasyon onkologlarının yaptıkları araştırmaların, dünyanın en önde gelen dergilerinde başarı ile yayınlandığını söyleyen Koca, kongre sırasında geçen dönem içinde yüksek impact oranlı dergilerde yayınlanmış beş yayın içinden birine, dernek adına Prof. Dr. Nijad Bilge adına geleneksel olarak verilen ödülün açıklanacağını ve bu çalışmada yüksek teknolojinin, neredeyse çaresiz hastalardaki başarı ile kullanılması ile ilgili olduğunu ifade etti.
Kongre hakkında da bilgi veren Koca, "900’e yakın sözel ve poster bildirisi ile bugüne kadar olan en yüksek sayıya ulaştık. Ulusal Kanser Kongresi 41 panel, 29 konferans, 10 tartışma, 14 sözel bildiri, 8 olgu sunumu, 42 kurs oturumu ve mevcut 400 konuşmacı, 900’e yakın bildiri ile ülkemizin kanser konusundaki en kapsamlı kongresi olmaya devam ediyor. Bu yıl kongreye davet ettiğimiz uluslararası konuşmacılar arasında Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) Başkanı ve Avrupa Tıbbi Onkoloji Derneği (ESMO) Başkanları da bulunuyor. Böylece katılımcılara dünyanın önde gelen örgütlerini ve onların yöneticilerini de tanıma olanağı tanınıyor. Her kongrede olduğu gibi ödüller bu kongrede de mevcut. Kongre sırasında Ulusal Kanser Kongresi Bildiri Ödülleri, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, Türkiye Kanserle Savaş Vakfı Ödülleri ile Prof. Dr. Nijad Bilge ödüllerini vereceğiz. Kongre öncesinde 19 Nisan günü düzenlenen kurslar, temel onkoloji, radyasyon onkolojisi, radyoloji ve klinik araştırma kursları genç katılımcılar için hızlı öğrenme fırsatına yönelik olarak hazırlandı. Prof. Dr. Koca, kongrede radyasyon onkologlarının kendi alanlarında yapmış oldukları 100’ün üzerindeki yayını sunacağını ve derneğin bu bilimsel platformun tedavi başarıları ile heyecanlanmasında öncülüklerini devam ettirecektir" diye konuştu.
KANSER KONUSUNDA UMUTSUZLUK VE UMUT TACİRLİĞİ
Toplumdaki algısı çözümsüz olan kanser hastalığının maddi ve manevi tacirliğinin yapılmakta olduğunu savunan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip ise, kanser konusunda umutsuzluk ve bilgi tacirliğine dikkat çekti. Bilgi kirliliği nedeniyle oluşturulan umutsuzluk ve bu umutsuzluktan yararlanan umut tacirliği konusunda görsel ve yazınsal basını çok dikkatli olmaya çağıran Prof. Dr. Saip, kanser nedenleri, tanısı ve tedavisi konusunda doğru bilgilendirme ve yönlendirme gerektiğinin altını çizdi.
Herkesin görüntüsü ve huyu ne kadar farklıysa kanserlerin de çeşitli türlerinin, huyları ve seyirlerinin mevcut olduğunu söyleyen Saip, "Basında yer alan haberler geneldir, direkt olarak seyreden veya okuyan kişiye yönelik değildir. Bu nedenle çevreden gelen bilgiler vatandaşlarımız tarafından bu şekilde algılanmalı ve kendi var olan kanserleri veya gelecekteki olası kanserleri ile ilişkilendirilmemelidir. Kendileri için neyin doğru olduğu konusunu takip eden hekimlerine sormalıdır. Neyin kanser yaptığını veya yapmadığını saptamak zordur. Kanser bir süreçtir ve birçok etkenin birleşmesi sonucunda oluşur. Kanser vakalarının üçte ikisinde (yüzde 67) çevresel faktörler etkilidir. Kanserojen maddelere maruziyet miktarı ve süresi önemlidir. Vücudumuz küçük miktarlardaki kısa süreli maruziyetlerden kendisini koruyabilir. Her kanserojen maddeye maruz kalanda da kanser gelişmez. Kanser oluşumuna neden olduğu bugün için bilinen çevresel faktörler şunlardır; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, tütün ve alkol kullanımı, aşırı güneş ışığı maruziyeti, kanserojen virüs ve bakteriler (hepatit B, hepatit C, AIDS, human papilloma virüs, helikobakter pylori gibi), radyasyon, benzidin içeren boyalar, asbestos, radon ve hormonlardır. Bu kongreyi düzenleyen derneklerden biri olan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği olarak vatandaşı bilgilendirmede önemli işlevi olan basın mensuplarına yönelik her türlü bilgilendirme toplantısı ve istedikleri konularda doğru yorumu verme konusunda desteklemeye hazırız" dedi.
KANSER TÜRLERİ VE BİLDİRİ SAYILARI
Kongrede özet kitabına giren ve sunulacak olan bildiriler sayısında bilgi veren Kongre Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Kantar, meme kanserinin 165 adet bildiri ile ilk sırada Gastrointestinal kanserlerin 134 ve pediatrik kanserlerin 103 olduğunu söyledi. Kongredeki diğer kanser çeşitleri ve sayıları ise şöyle:
"Akciğer kanserleri 63 adet, Genitoüriner kanserler 55 adet, baş-boyun kanserleri 53 adet, kemik ve yumuşak doku sarkomları 32 adet, tümor biyolojisi 31 adet, Jenakolojik kanserler 29 adet, santral sinir sisteki tümorleri 24 adet, Psikososyal onkoloji 19 adet, destek tedaviler ve palyatif bakım 18 adet, deri tümorleri 18 adet"
UZMANLAŞMA VE EKİP ÇALIŞMASI HAYAT KURTARIYOR
Eskiden bir hekimin, bütün konularda fikir ve söz sahibi olabilirken, bugün, belirli bir uzmanlık dalında bile bütün bilgi ve gelişmelere hakim olmanın mümkün olmadığını ifade eden Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Prevantif Onkoloji ABD öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Erman, doktorların belirli konularda uzmanlaşmasının, hastalarına en iyi ve güncel hizmeti sağlamalarına imkan sağladığını ifade etti. Doç. Dr. Erman, "Örneğin, belirli bir hastalığı olan çok sayıda hastayı ameliyat eden cerrahların sonuçlarının daha iyi olduğunu biliyoruz. Bir kişinin her şeyi yapmayı çalışması yerine, konusunu en iyi şekilde öğrenmesi ve konusunda uzmanlığı olan başka kişilerle birlikte çalışması ve karar vermesi, hastalar için en iyi sonuçları sağlıyor. Özellikle kanser söz konusu olduğunda, bu konuda uzmanlaşmış, deneyimli hekimlerin birlikte çalıştığı merkezlerde, hastaların en doğru tedaviyi, en uygun şekilde alması mümkün oluyor. " dedi.
Ulusal Kanser Kongresi'nin de, farklı uzmanlık alanlarından profesyonellerin ortak çalışma kültürünü sergiledikleri en büyük platformlardan biri durumunda olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Mustafa Erman "Bütün uzmanlık alanlarının kendi kongreleri olsa da, onkoloji hemşireleri, moleküler biyologlar, patologlar, radyologlar, cerrahlar, radyasyon onkologları ve medikal onkologlar gibi kanser konusunda çalışanları bir araya getirdiği için çok önemli bir toplantı olduğunu düşünüyorum. Hastalarımız için birlikte çalışma alışkanlığımıza örnek oluşturması ve bunu güçlendirmesi bu toplantının kıymetini daha da arttırıyor" dedi.
GELİŞMİŞ ÜLKELERİN KORKULU RÜYASI PROSTAT KANSERİ
Prostat kanserinin, Türkiye'de en sık karşılaşılan kanserler arasında olmasa da, özellikle toplumun biraz daha yaşlı olduğu gelişmiş ülkelerde erkeklerde en fazla görülen kanser konumuna yükseldiğini hatırlatan Doç. Dr. Mustafa Erman, prostat kanserinin arama ve erken tanı açısından en fazla araştırmanın yapıldığı kanserlerden biri olmasının yanında tedavisinde de kendisine özel durumların mevcut olduğunu aktardı. Doç. Dr. Erman, "Erken ve lokal ileri evre hastalıkta cerrahi ve radyoterapi seçenekleri mevcutken, ileri evre hastalıkta hormonoterapi veya kemoterapi ile hastaların belirgin fayda sağlaması mümkün olabiliyor. Hormonal tedavilere dirençli prostat kanseri bundan 5 yıl önce önemli bir klinik problem oluşturuyordu ve elimizde sadece birkaç tedavi seçeneği mevcuttu. Son yıllar içinde ise arka arkaya geliştirilen tedavi yöntemleri, ileri evre prostat kanseri hastaları için kullanabileceğimiz yöntemleri dramatik bir şekilde arttırdı. Yeni geliştirilen bir kemoterapi ve bir hormonoterapi bugün ülkemizde de kullanıma girmiş durumda. Bunun dışında bir kanser aşısı, bir radyoaktif tedavi, bir diğer hormonoterapi ve kemiklerdeki hastalığın etkilerini kontrol etmeye yardımcı olan bir ilaç daha yurtdışında kullanılıyor, ülkemizde de kullanılabilmeleri için işlemler devam ediyor. Ayrıca başka ilaçlar da geliştirilmeye çalışılıyor. Bu şekilde prostat kanseri konusunda uzmanlaşmış doktorların ellerindeki tedavi seçenekleri artarken, multidisipliner yaklaşım ile hastalarına en iyi bakımı sağlama şansı da giderek artıyor" şeklinde konuştu.
Antalya'nın Belek bölgesinde devam eden kongre 23 Nisan tarihinde sona erecek.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz