2010 dünyada 'mikroterörizm'in yılı oldu

ABD’de bu yılın gündemine ekonomi damga vurdu: Toparlanmadaki yavaşlık, Avrupa’daki kriz, destek paketleri, vergi kesintileri ve bütçe tartışmaları.

Dış politika konularına ilgi o kadar büyük değildi. Irak sorunlu ama istikrarlı, Afganistan istikrarsız, ama hep öyleydi. ABD ile diğer ülkeler arasındaki ilişkiler makul durumda. Dolayısıyla bu yılı terör yılı olarak nitelendirmek tuhaf geliyor. Ama öyleydi.

“Geçtiğimiz dokuz ayda ABD’ye yönelik saldırıların sayısı ve hızı bugüne kadarki bir yıllık dönemlerin hepsinden fazla.”

Bu cümle Mayıs 2010’da yayımlanmış bir ABD İç Güvenlik Bakanlığı raporundan alıntı. Ekim 2010’da yaşanan ve yazıcı kartuşlarını kullanarak kargo uçaklarını havaya uçurmayı amaçlayan saldırı da sadece bu tespiti teyit ediyor. Bu sadece ABD için geçerli bir durum da değil. Rusya’nın resmi haber ajansı RIA Novosti, Rusya topraklarını terör saldırılarının 2010’da iki yılına çıktığını bildirdi.

Reklam
Reklam

Ancak geçtiğimiz yıl yeni bir terör yaklaşımıyla tanıştık: Mikroterörizm. Küçük çaplı, genelde yerelden hareketle ortaya çıkan bu terör saldırılarının failleri çok büyük ya da çok dikkat çekici operasyonlardansa başarılı olabilecek operasyonları tercih ediyor. Bu anlayış özellikle El Kaide ve bağlantılı örgütler tarafından savunuluyor ancak olayın fikir babasının Usame bin Ladin ya da Ayman el Zevahiri olup olmadığı belli değil.

Bu ikilinin konuyla hiç alakası olmaması bile rahatlatıcı bir durum değil. Aksine mikroterörizmin çok can sıkıcı bir boyutunu ortaya koyması açısından dikkat çekici: Yukarıdan yönetilmiyor, aşağıdan patlıyor.

BİNLERCE KESİK VE KAN KAYBI

El Kaide’nin yeni internet dergisi Inspire’ın editörleri mikroterörizmin mantığını şöyle açıklıyor: “Çok büyük bir bomba patlatmamıza gerek yok. Düşmana saldırmak, düşmanı kan kaybından öldürmek demektir. Bu da binlerce kesik stratejisiyle olur.”

Yine Inspire’dan bir başka makalede “İç Kanama Operasyonu” olarak bilinen yazıcı kartuşu saldırısının maliyeti anlatılıyor: İki telefon, iki yazıcı ve de kargo ücreti; toplam 4 bin 200 dolar. Derginin adından da anlaşılabileceği gibi, amaç Batı’daki özellikle ABD’deki genç erkekleri etkileyip intihar bombacıları olmalarını sağlamak.

Reklam
Reklam

El Kaide bir ihtiyaçtan bir prensip çıkarıyor. Grup daha önce her zaman ciddiye alınmak için büyük operasyonlar planlayıp hayata geçirmeleri gerektiğine inanıyordu. 1990’lar boyunca birçok ülkeden onlarca militanı saflarına çekip Kenya ve Tanzanya Büyükelçilikleri’nde olduğu gibi eş zamanlı bombalamalar planladı ve USS Cole gibi dikkat çekici hedeflere saldırdı.

Bu strateji 2001’de, neredeyse aynı anda, önemli devlet binaları, ABD ordusunun merkezi ve iş dünyasının sembolleri vurulduğunda doruğa çıktı. Bugün Afganistan ve Pakistan’da ağır darbeler alan, para kanalları kapanan, liderleri insansız hava uçaklarının saldırılarına hedef olan El Kaide, Batı’daki hayatı bir dizi daha küçük saldırıyla etkilemeye odaklandı.

TEKNOLOJİ DEMOKRATİKLEŞİYOR

Bu yeni terörizm anlayışının dünyayı sarsacak türde operasyonlarla sonuçlanmayacağını belirtmek gerek. Bireysel çabalar başarısız olsa bile küçük bir etki yaratıyor. Ancak böyle bir düşünce geleceğin habercisi olmaktan çok bugün elimizdeki teknolojinin yansıması gibi. Mikroterörizm yatırımını dünyayı kasıp kavuran çok daha büyük bir güç üzerine yapıyor: Teknolojinin demokratikleşmesi.

Reklam
Reklam

Dünyanın her yerinde gücün büyük kurumlardan, istekli bireylere kaydığını görüyoruz. Teknoloji insanlara bu kurumların ağırlığını kendileri için kullanma imkanı sağlıyor.

Mikroterörizm temelde asimetrik bir olgu. Küçük dolayısıyla kontrol edilmesi zor olmanın gücünü kullanıyor. Bu dalga Afganistan, Yemen, Somali gibi ülkelerden kaynaklanıyor; ABD düşmanla mücadele etmek için buralara gittiğinde eli boş dönüyor. ABD’nin gündemi kısa süre içinde ülkeye istikrar kazandırmaya ve ulus devlet inşasıyla güçlendirmeye dönüyor.

AÇMAZ DERİNLEŞİYOR

Elbette, en büyük rahatsızlık ve zorluk, teröristler geçmişte cihat olaylarına karışmamış Batılılar olduğunda yaşanıyor. Eğer terörle mücadele her zaman insan hakları ve savaşın gerektirdikleri arasında karmaşık bir düzenleme gerektiriyorsa, kendi ülkenizin vatandaşlarıyla baş etmeye çalıştığınızda açmaz daha da derinleşiyor.

Mikroterörizm sorunu şimdilik küçük; hem gönüllüsü az, hem de başarısı sınırlı. Ancak teknolojinin demokratikleşmesi, erişim, bilgi ve bütün bunlar aynı zamanda şiddetin de demokratikleşmesi anlamına geliyor. 2011’e hoş geldiniz.

Reklam
Reklam