21. Avrasya Ekonomi Zirvesi

Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu: - "Teknoloji, özellikle sosyal medya gerçekten şikayet etmemiz gereken bir mecra mıdır? Yoksa biz kendimizden mi şikayet ediyoruz? Gerçekten de teknoloji ve sosyal medya evlerimizin duvarındaki sınırları kaldırdı bütün hayatımızı, zihin dünyamızı, duygularımızı, öfkemizi, nefretimizi dışa vurmaya başladık. Öyleyse sorun evimizin görülebilir olmasından değildir, bizim hesabını veremeyeceğimiz, mahcup olacağımız bir zihin dünyasına ve ilişkiler ağına sahip olmamızdır" - "Tanrının, yüce yaratanın mutlak egemenliğini, bütün varoluşa hükümranlığını vurgulayan metinleri adeta kendi dünyamıza çektik ve kendimiz yok ettik. Her şeyi ona havale ederek, her şeyi ondan bekleyerek birey sorumluluğunu ve birey inisiyatifini yok ettik. Adeta kör bir tevekkül, bireyi yok ederek, her şeyden onu sorumlu tutan, her olumsuzluğu ona yükleyen bir anlayış. Bugün Şark’ı (Orta Doğu) kapsayan anlayış budur" - "Hiçbir zaman bir dindar, bizzat yapması gereken bir işi tanrıya atfederek, ona yıkarak sorumluluktan kurtulamaz. Özellikle Şark’ın (Orta Doğu’nun) bu birey bilincine erişmesi ve birey sorumluluğunu yeniden inşa geleceğimiz açısından son derece önemlidir"

İSTANBUL (AA) - Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, "Teknoloji, özellikle sosyal medya gerçekten şikayet etmemiz gereken bir mecra mıdır? Yoksa biz kendimizden mi şikayet ediyoruz? Gerçekten de teknoloji ve sosyal medya evlerimizin duvarındaki sınırları kaldırdı bütün hayatımızı, zihin dünyamızı, duygularımızı, öfkemizi, nefretimizi dışa vurmaya başladık. Öyleyse sorun evimizin görülebilir olmasından değildir, bizim hesabını veremeyeceğimiz, mahcup olacağımız bir zihin dünyasına ve ilişkiler ağına sahip olmamızdır." dedi.

Reklam
Reklam

Bardakoğlu, Marmara Grubu Vakfı tarafından WOW Hotel Kongre Merkezi'nde düzenlenen 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi kapsamında "Akademisyenler, siyasetçiler ve dini liderlerle beraber; gelecek geliyor" otumunda konuştu.

Teknoloji-insan-politika ilişkileri, din-teknoloji ilişkisi ve gelecek tasavvuru üzerine bir sunum yapan Bardakoğlu, bütün semavi dinlerin metinlerinin iki ayrı düzlemde insana hitap ettiğini belirterek, "Bir, yüce yaratanın egemenliği, mutlak gücü, bütün varoluşu yarattığı metinlerdir. Bir de insanın, yüce yaratan ve insanlık ve tabiat karşısında görevlerini, sorumluluklarını hatırlatan metinlerdir. Yani biri, tanrının Allah’ın mutlak egemenliğini anlatan kısımlardır, ikincisi de bireyin sorumluluğunu, insanın önemini, bireyin dünyada inisiyatif kullanmasının ne kadar önemli olduğunu anlatan metinlerdir." ifadelerini kullandı.

Bardakoğlu, dini metinleri anlama konusunda bütün insanlığın ciddi yanlışlar yaptığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"İki ciddi yanlış yaptık. Birincisi, yüce tanrının, yüce yaratanın mutlak egemenliğini, bütün varoluşa hükümranlığını vurgulayan metinleri adeta kendi dünyamıza çektik ve kendimiz yok ettik. Her şeyi ona havale ederek, her şeyi ondan bekleyerek birey sorumluluğunu ve birey inisiyatifini yok ettik. Adeta kör bir tevekkül, bireyi yok ederek, her şeyden onu sorumlu tutan, her olumsuzluğu ona yükleyen bir anlayış. Bugün Şark’ı (Orta Doğu) kapsayan anlayış budur. İkincisi de bireyin bencilliğini öne çıkararak, tanrıyla-yaratanla barışık olmayan bir dünya anlayışı. Bu iki ciddi yanlışı yaptık. Bu iki yanlıştan dönebildiğimiz oranında geleceğimizi inşa etme imkanı olur."

Reklam
Reklam

Gelecek ile ilgili çok karamsar olmadığını anlatan Bardakoğlu, dünyanın iniş-çıkışlarla, olumlu-olumsuz durumlarla devam edeceğini söyledi.

"Ne geçmiş çok iyiydi, ne de gelecek çok kötü olacaktır" diyen Ali Bardakoğlu, şunları kaydetti:

"Her din, kültür geçmişi sadece ayıplayarak, kötülükleri unutarak ve iyilikleri öne çıkararak anlatmaya başlar. Bundan dolayı gençlerimizin zihninde çok olumlu ve pembe bir tarih yazılır. Halbuki geçmiş de çok pembe değildir, gelecek de çok kötü olmayacaktır. Bütün bunlar bizim elimizdedir. Yeter ki, yüce yaratanın egemenliği ile insanın sorumluluğu arasındaki dengeyi kurabilelim ve bireyi yok etmeyelim. Birey sorumluluğu, inisiyatifi son derece önemlidir. İrademizi, özgürlüğümüzü en iyi şekilde kullanmamız dinimizin de dinlerimizin de bize telkinidir. Hiçbir zaman bir dindar, bizzat yapması gereken bir işi tanrıya atfederek, ona yıkarak sorumluluktan kurtulamaz. Özellikle Şark’ın (Orta Doğu’nun) bu birey bilincine erişmesi ve birey sorumluluğunu yeniden inşa geleceğimiz açısından son derece önemlidir."

Reklam
Reklam

Teknoloji ve mahremiyet konusuna da değinen Bardakoğlu, teknolojinin "insan aklının harika üretimi" olduğunu belirterek, "Teknoloji, özellikle sosyal medya gerçekten şikayet etmemiz gereken bir mecra mıdır? Yoksa biz kendimizden mi şikayet ediyoruz? Gerçekten de teknoloji ve sosyal medya evlerimizin duvarındaki sınırları kaldırdı bütün hayatımızı, zihin dünyamızı, duygularımızı, öfkemizi, nefretimizi dışa vurmaya başladık. Öyleyse sorun evimizin görülebilir olmasından değildir, bizim hesabını veremeyeceğimiz, mahcup olacağımız bir zihin dünyasına ve ilişkiler ağına sahip olmamızdır. İnsan aklının bu harika üretiminde şikayet etme yerine kendi zihin dünyamıza çeki düzen verelim. Sosyal medyadan şikayet etme hakkımız yok. Değil mi ki Mevlana 'içiniz ve dışınız bir olsun' der, değil mi ki bütün dinler bize samimiyet öneriyor, düşünceniz ve yaptıklarınız bir olsun diyor. Öyleyse bizim evimizin, zihnimizin deşifre edilmesinden rahatsız olmamız yerine iç dünyamızı onarmamız daha ahlaklı, dürüst, güvenilir bir insan ilişkisi kurmaya gayret etmemiz gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.

Reklam
Reklam

Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, insanlığın huzur, güven, barış içinde yaşamasına bugüne kadar dini algıların çok ciddi katkısı olmadığını aktararak, "Bütün dinleri kastederek söylüyorum. Yani dinler aslında insanın huzuru, toplumun huzuru, bu dünyanın daha yaşanabilir olması için gelmiştir. Dinler, dünya için gönderilmiştir, ahiret için değil. Özellikle din adamlarının, din algısı, dinlerini topluma anlatma biçimi, hep kavgayı, kaosu, öfkeyi, nefreti zaman zaman tahrik edici olmuştur, besleyici olmuştur. Onun için bugüne kadar insanlığın din algısı, daha huzurlu, barış, sevgi, saygı içinde yaşamasına ciddi katkılar verememişse bunun sorumlusu dinler değildir, bunun sorumlusu bu dini anlayan ve anlatanlardır." diye konuştu.