216. Üniversitelerarası Kurul Toplantısı

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, "ODTÜ'de yaşananlar asla ve asla kabul edilemez ve hiçbir şekilde müsamaha gösterilemez. Bu

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, "ODTÜ'de yaşananlar asla ve asla kabul edilemez ve hiçbir şekilde müsamaha gösterilemez. Bu manada Denetleme Kuruluna konunun her bakımdan soruşturulması talimatını verdim" dedi. Çetinsaya, Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi'nde düzenlenen 216. Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, kurulun son bir yıl içinde güzel çalışmalar yaptığını, bu çalışmaların devam edeceğine inandığını söyledi. Bugün 4 milyon 900 bin öğrencisi, 130 bin öğretim elemanı, 175 üniversitesi ve 44 bin uluslararası öğrencisi ile Türkiye'nin yüksek öğretim alanında ciddi bir gelişim çizgini yakaladığını vurgulayan Çetinsaya, üniversitelerin gün geçtikçe geliştiğini ve daha fazla niteliğe ulaştığını kaydetti. Çetinsaya, 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak isteyen Türkiye için yüksek öğretimin geldiği noktanın yeterli olmadığını dile getirdi. Daha iyi bir yüksek öğretim için hazırladıkları 2023 Yüksek Öğretim Strateji Belgesi raporunda 3 ilkeyi göz önünde bulundurduklarını belirten Çetinsaya,"Gerçekleştirdiğimiz niceliksel büyümeyi niteliksel büyümeye dönüştürerek kalite süreçleri ile taçlandırmak, nitelikli öğretim üyesi yetiştirmek ve her bakımından yüksek öğretimimizi uluslararasılaştırmamız gerekiyor" diye konuştu. Yüksek öğretimi camiası olarak bu gelişme trendinin sürmesi, kalite çıtasının daha da yukarı çekilmesini bilincinde olduklarını ifade eden Çetinsaya, Türkiye'nin 10 yıllık hedefleri çerçevesinde yüksek öğretimin bir sistem olarak yeniden yapılandırılması, daha işlevsel, daha fonskiyonel sisteme dönüştürülmesi, 21. yüzyıl Türkiye ve dünyasının beklentilerine uygun yasal çerçeve zemini kazandırılması, yeniden düzenlemesinin büyük önem arz ettiğini anlattı. - "Üniversite gençliği Türk toplumunun içinden çıkan bir gençliktir" Yeni akademik yılı karşılamanın heyecanı içinde oldukları bu dönemde, toplumun hemen her kesiminde üniversiteler ile ilgili tedirginliğin söz konusu olduğunu gördüklerine dikkati çeken Çetinsaya, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ben bütün yöneticiler, akademisyenler, öğretim elamanları olarak yapacağımız gayretli çalışmaların, kuşatıcı ve müzakere dilini benimseyen diyaloglarla bu endişelerin boşa çıkacağını düşünüyorum. Üniversite gençliği Türk toplumunun içinden çıkan bir gençliktir. Elbette Türk toplumunun diğer kesimlerinde olduğu gibi içerisinde farklı kimlikleri, görüşleri ve sesleri barındırmaktadır. Farklı görüşler ve sesler arasında karşılaşmaların, uzlaşmaların ve zaman zaman farklılaşmaların olması doğaldır. Mesele bu farklılıkların akademik gelenekler ve demokratik teamüller içerisinde bir arada yaşayabilmesi, çatışmaya dönüşmemesidir." Çetinsaya, Türkiye'deki üniversitelerin geçen bir yıla oranla daha avantajlı durumunda olduğunu ifade ederek, "İçinden geçmekte olduğumuz çözüm süreci ile son bir yılda toplumsal barış adına atılan olumlu adımların üniversite öğrencileri arasında son derece olumlu karşılıklar bulduğunu bilenlerden biriyim" dedi. Üniversite öğrencisini saf ve kandırılmaya müsait bir toplum kesimi görmenin kabul edilebilir bir argüman olmadığını vurgulayan Çetinsaya, üniversite öğrencisinin politik bilinç ve duyarlılık itibarıyla toplumun en hareketli kısmı olduğunu, bu durumun üniversite gençliğinin fiziksel çatışma ile özleştirmek anlamına gelmemesi gerektiğini söyledi. Üniversiteler ile ilgili endişelerin kaynağının ülkenin geçmiş siyasal hafızası olduğunu belirten Çetinsaya, şöyle devam etti: "Türkiye siyasal yaşamında üniversitelerde yaşanan çatışmalar, olağanüstü siyasal müdahalelerin, darbelerin ve muhtıraların hayata geçirilmesinin birer bahanesi olarak iş görmüştür fakat söz konusu dönemler ekonomi, siyaset ve kültürel anlamda toplu bir akıl tutulmasının yaşandığı dönemlerdir. Üniversiteler de bundan payını almıştır. Ancak ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel alanlarda büyük atılımlarının yaşandığı Türkiye'de bu geçerli değildir." Üniversitelerin hiçbir siyasi baskı olmaksızın sorunların açıkça tartışıldığı mekanlar olduğuna işaret eden Çetinsaya, kampüslerin öğrencilerin ifadelerini rahatça anlatabilecek güvenli ortamlar olması gerektiğini dile getirdi. -ODTÜ'de başörtülü öğrencilere sözlü saldırı Öğrencilerin görüşlerini baskılayan ortamların öğrenme özgürlüğünü kısıtlayacağına dikkati çeken Çetinsaya, şöyle konuştu: "Öğrenciler kendi görüş, duruş ve farklılıklarından dolayı öğretim elemanları ve öğrenciler tarafından hor görülmeyeceklerini hissetmelidir. Hiçbir öğrenci dünya görüşlerinden dolayı ayrımcılığa tutulamaz. Haksız bir şekilde değerlendirildiğini düşünen öğrencinin buna itiraz etme hakkı vardır. Hem öğretim elemanları ve öğrenciler hem de üniversiteye davet edilen öğrenciler ifade özgürlüğüne sahiptir. Herhangi bir kişi kampüse davet edildiğinde, bazı öğretim elamanları ve öğrencileri sırf davetli kişi, kendilerinden farklı düşünüyor diye o davetlinin ifade özgürlüğünü kısıtlayamaz. Öğrenciler ve öğretim elemanları şiddete başvurmaksızın protesto hakkına sahiptir. Bu hak akademik etkinliklerin işleyişini sekteye uğratamaz. Öğrencilerin öğrenme, öğretim elamanlarının öğretme özgürlüğünü kısatlayan her türlü eylem, protesto ve işgal akademik özgürlüklerin ihlalidir. İfade özgürlüğü de mutlak değildir.ODTÜ'de yaşananlar da asla ve asla kabul edilemez ve hiçbir şekilde müsamaha gösterilemez. Bu manada Denetleme Kuruluna konunun her bakımdan soruşturulması talimatını verdim." Son dönemlerde yaşananlar ve gelecek dönem için dile getirilen beklentilerin yeni gerilimlerin kendilerini yanlış adımlar atmaya yönlendirmemesi gerektiğini vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti: "Üniversite yönetimlerinde yetkili mercilerde yer alan kişilere düşen, üniversitelerde her ne şekilde olursa olsun seferberlik ortamlarının oluşmasını ortam vermemektir. Bizlere düşen, üniversite öğrencilerini eğitim ve öğretim haklarının teminat altına alınmasıdır. Üniversitelerimizde faaliyette bulunan ve bulunmaya çalışan illegal ve marjinal örgütler olabilir. Bunların açığa çıkarılması sürecinde gerekli yasak mekanizmaların işletilmesi geçmişte olduğu gibi bugün de bir gerekliliktir ancak bu süreçte üst yöneticiler olarak güvenlik ve özgürlük dengesine azami ölçüde dikkat etmeliyiz. Eğer bu dengeyi bozarsak, terazi güvenlikleştirme yönünde ağır basarsa her şeyi öncelikle bir güvenlik meselesi olarak görmek üniversitedeki gerilimleri daha da tırmandıracak, farlılıkların çatışmaya dönüşmesi için ortam hazırlayabilecektir. Bana göre üniversite yöneticilerin en büyük sorumluluklarından biri özgürlük ve güvenlik dengesinin hiçbir zaman yitirilmemesini sağlamaktır."

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz