27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat'a sert darbe

Milletvekili Atalay, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

23 Şubat 1921 Ardahan'ın kurtuluş yıl dönümü olması nedeniyle AK Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, TBMM'de gündem dışı söz alarak ''Ardahan'ın kurtuluşu ve Ardahan Mebusu Milli Mücadele Şark Komutanı Halit Paşa'nın vefatının 87. yıldönümü''ne ayırdı.

Atalay, ''93 Harbi'' olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı'nda Ruslara tazminat olarak bırakılan Ardahan'ın 43 yıl aradan sonra 23 Şubat 1921'de bağımsızlığına kavuştuğunu belirtti.

''Artık yolun sonu'' denilen bir ortamda Anadolu'nun Müslüman milletinin, tüm hesapları alt üst eden bir ruhla tarihte örneğine az rastlanır destanlar yazdığını ifade eden Atalay, ''Ancak ne var ki Kurtuluştan hemen sonra bu ruhun zayıfladığını görmek gerekir. 1. Meclisin feshinden sonra hayata geçirilen totaliter uygulamalardan sonra yaşanan kırgınlıklar, kurulan darağaçları, ulus devlet hatırına ihanete uğradıklarını düşünen Kürtler, tek tip toplum hatırına ölüm fermanı yazılan Aleviler, nihayet 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinde hepimizi içeren geniş dairenin, kardeşlik çınarımızın köklerine ağır darbeler indirdiğini görmemiz lazım'' dedi.

Reklam
Reklam

İşte AK Parti Ardahan Milletvekili Prof Dr. Orhan Atalay'ın 23 Şubat 1921 Ardahan Kurtuluşu ile ilgili yaptığı tarihi konuşması şöyle:

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri!

Bugün 1829’dan 1920’li yıllara kadar yetmiş küsur yıl boyunca savaşın ve işgalin her türlüsünü yaşamış ama topraklarından ve istiklâlinden asla vazgeçmemiş küçük fakat güzel şehrimiz Ardahan’ın kurtuluşunun 91. yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Heyetinizi ve hemşerilerimi saygı ile selamlıyorum.

Son olarak 93 Harbi diye anılan Osmanlı –Rus Savaşı’nda Kars ve Batum ile birlikte tazminat olarak Ruslara bırakılmış olan Ardahan, 43 yıl aradan sonra 23 Şubat 1921’de bağımsızlığına kavuşmuştu. Bu vesile ile başta bu kurtuluşun komutanı ve aynı zamanda İkinci dönem Ardahan mebusu olarak geldiği bu mecliste esasında bu güne kadar meçhul kalmış bir cinayete kurban gitmiş, dindarlığı nedeniyle Veli, cesaretinden dolayı da Deli lakaplı Halit Paşa olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Bu arada Ahıskalı kardeşlerimizi de topraklarına bir an önce yeniden kavuşma temennisiyle hatırlayıp selamlamak istiyorum.

Reklam
Reklam

Değerli arkadaşlar!

Bugün önemli bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bildiğiniz üzere 1699’dan itibaren toprak kaybı yaşayan Osmanlı, 1918’lerin sonuna geldiğinde cephelerde yüzbinlerce askerini kaybettikten sonra, geri kalan ordusu da Mondros Mütarekesi ile terhis edilmiş ve akabindeki o meş’um Sevr ile de eldeki yurdumuz da galip devletlerce pay edilmişti. ‘Artık yolun sonu’ denilen şartlarda Anadolu’nun Müslüman milleti tüm hesapları alt üst eden bir ruh ile kurşundan perçinleşmiş yekpare bir güç halinde kıyam etmiş ve emsaline az rastlanan destanlar yazmıştı.

O ruhtu ki ‘Ermeni çeteler Erzurum’da katliama başladılar’ haberini duyar duymaz Dersim’den Bingöl’den Palo’dan binlerce milis Şubat’ın son günlerinde kara-tipiye aldırmadan atlarıyla günlerce yol tepip Erzurum’a ulaşmışlardı. O ruhtu ki, Yunan ordusu Garbı Anadolu’yu yakıp yıkıyor haberini alan, Ardahan’dan Edirne’ye kimi bıyıkları daha yeni terlemiş çocuk yaşta, kimi henüz bir-iki aylık evli, kiminin ilk bebeği daha altı aylık on binlerce yiğit bir daha geri dönmemek üzere yollara düşmüşlerdi. O yüce ruhlar düşmanlarının bir kısmını toprağa gömmüş, diğerlerini ise geldikleri yere gönderip tarihe emperyalizme ders niteliğinde notlar düştüler.

Reklam
Reklam

Ancak ne var ki, kurtuluştan sonra bu ruhun gittikçe zayıfladığını görmek zorundayız. Birinci Meclis’in feshinden sonraki süreçte hayata geçirilen totaliter uygulamalar sonucu yaşanan kırgınlıklar, kurulan darağaçları, ulus devlet hatırına ihanete uğrayan Kürtler, jakoben laiklik uğruna gadre uğrayan Sünniler, tek tip toplum hatırına ölüm fermanları yazılan Aleviler ve nihayet 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde hepimizi içeren geniş daireyi çoğumuzu dışlayan küçücük bir kareye zorla dönüştürme çabaları kardeşlik çınarımızın köklerine ne denli ağır darbeler indirdiğini görmek zorundayız.

Öyle ise, meclise düşen en aslî ödev, fasit kavgalardan ve şuride siyasetten bir an önce kurtulup adalet ve merhametle tüm yaraları sardıktan sonra tarih ve coğrafyanın sırtına yüklediği sorumluluğu taşıyacak büyük Türkiye’yi inşa edecek o ruhu yeniden kazanmaya odaklanmaktır.

Bunun için yapmamız gereken, belki de, basit bir empatidir. Haydi diyelim ki Kutlu Peygamber’in ‘Hiç biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz’ öğretisini toplumsal hayata aktarmayı başaramadık. Peki, kendisine çocuğunu öldüren bir Müslüman’dan intikam izni almak için gelen Hindu köylüye Gandi’nin verdiği şu cevaptan da mı hicap etmeyeceğiz?

Reklam
Reklam

“Hayır, sizlere talimatım şudur: Bundan böyle çocuğu bir Müslüman tarafından öldürülmüş her Hindu, babası bir Hindu tarafından öldürülmüş Müslüman bir yetimi; çocuğu bir Hindu tarafından öldürülmüş her Müslüman ise babası bir Müslüman tarafından öldürülmüş Hindu bir yetimi kendi himayesine alacaktır. Bu kavgayı ancak böyle durdurabiliriz.” Demişti.

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri!

Gandi’nin müştereklikleri bizden daha az olan iki halk için başardığını bizler niçin başaramıyoruz? İşe koyulmak için yoksa İsrafil’in surunu mu bekliyoruz?

Kesin olarak bildiğim bir şey vardır ki, ‘biz birbirimizi tanımıyoruz’. Yıllarca aynı çatı altında bulunan vekillerin bile birbirlerini tanıdıklarını sanmıyorum. Oysa farklılık tanışmak içindir. Bunu gerçekleştirdiğimiz gün bilinçaltı dünyamızda birbirlerimize ilişkin kemikleşmiş ön yargılardan da temizlenmiş olacağız. Tanımak, anlamayı o da arınmayı getirir. Arınırken zaman zaman suya ve sabuna dokunmak mecburiyeti de hâsıl olur ise, şayet, o zaman da ‘aleyhimize de olsa adîl olmak’ temel ahlâki ödevimizi hatırlamak yeterlidir. Ancak bilelim ki, böylesi bir seçim her özgür insanın taşlanarak yürüyeceği zorlu, fakat o oranda soylu bir yokuşu tırmanmayı gerektirir.

Reklam
Reklam

Dün düşmana karşı savaşa ve ölüme hep birlikte sefere çıkan bir milletin çocukları olarak barışa ve kardeşliğe uzanan sefere de hazır olduğumuzu belirtir hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz