Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik ve tartışmalı kararlarının alındığı, sonraki yıllarda "post-modern darbe" olarak nitelendirilen 28 Şubat 1997'nin 14. yıldönümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer AKP'li siyasetçilerden darbe karşıtı açıklamalar geldi.
Erdoğan, paylaştığı video mesajında "Darbe bir insanlık suçudur. 28 Şubat'ı yaşadım, 28 Şubat'ın farkındayım" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise sosyal medya hesabından "Aziz milletimiz, 28 Şubat'ı gerçekleştiren zihniyete çok kısa bir süre içerisinde, kendi evlatlarını yeniden iktidara taşıyarak cevap vermiştir." paylaşımı yaptı.
28 Şubat'ın yıldönümü gerekçesiyle Anadolu Ajansı'na bir röportaj veren eski Başbakan ve dönemin koalisyon ortağı DYP'nin lideri Tansu Çiller ise, darbenin ekonomik sonuçları olduğunu söyledi ve "AK Parti iktidarı darbeleri bitirdi, şimdi bize düşen birleşmek" dedi:
"28 Şubat'ın ardından batan bankalar, Türkiye'yi büyük krize soktu. Bu krizin maliyeti 291 milyar dolar. Bugün gençliğin en önemli sorunu işsizlik. Bu 291 milyar dolar ile gençlerimizin işsizlik sorununu çok büyük ölçüde çözebilirdik. Nihayet millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi ve onlar da darbeleri bitirdiler. Vesayet dönemini bitirdiler. Şimdi bize düşen yine demokrasinin yüksek platformunda birleşmek, burada herkese yer var."
https://www.youtube.com/watch?v=8JatHB\_jCoo&feature=youtu.be
28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısının sonunda yayımlanan bildiride laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğu vurgulanırken, hükümetten aralarında 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, tarikatlara bağlı okulların Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmesi, Kuran kurslarının denetlenmesi ve kılık-kıyafet kanunun uyulmasını da içeren bir dizi eylemi hayata geçirmesi istendi.
O dönem Recep Tayyip Erdoğan da Refah Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'ydı. Bu dönemde okuduğu bir şiir sebebiyle bir yıl sonra yargılandığı davada "Siirt'te yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçlamak" suçlamasıyla siyaset yapması yasaklanarak 4 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Mart-Temmuz 1999 arası Pınarhisar Cezaevi'nde yattı.
Bu toplantıdan birkaç ay sonra Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi hakkında "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" gerekçesiyle kapatma davası açıldı. Haziran ayında koalisyon ortağı Doğru Yol Partisi (DYP) lideri Tansu Çiller, Erbakan'ın istifa etmesini ve kendisinin başbakan olmasını önerdi. Bu öneriyi kabul eden Erbakan, istifasını sundu.
Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini Çiller'e değil, Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.