Başbakan Binali Yıldırım, "Elbette hepimizin, her Müslüman'ın görevi hakikate ulaşmak. Zira İslam, ebedi hayatımızın bir güvencesidir. Herkesten ve tüm vatandaşlardan beklentimiz, Diyanet'in tartışmalar dışında, tartışmaların üstünde tutulmasına hassasiyet göstermesidir." dedi.
Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanlığınca Haymana ilçesinde düzenlenen 34. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Diyanet teşkilatının bütün mensuplarını selamladı.
Bütün camilerde Allah'ın adını yücelten, insanları Kur'an-ı Kerim'in ebedi hakikatine davet eden hocaları saygıyla yad eden Yıldırım, "Diyanet İşleri önceki dönem başkanları Ahmet Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen, Tayyar Altıkulaç, Ali Bardakoğlu, Mehmet Görmez ve diğerleriyle değerli başkanımız Ali Erbaş'ı köklü ve sağlam bir ilim geleceğini vatandaşlarımıza aktarmada gösterdikleri gayretlerden dolayı tebrik ediyorum. İslam'ın sahih çizgisini, orta yolu taşıyan bütün alimlerimizi tebrik ediyorum. Allah onların cümlesinden razı olsun." diye konuştu.
Ehil din alimleri sayesinde her türlü aşırılık, ifrat ve tefritten uzak, İslam'ın değişmez hakikatine sadık, Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed'in izinden gittiklerini belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Allah bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın. 'Alimler peygamberlerin varisidir.' diye buyuruyor sevgili Peygamberimiz. Allah, sahih ilim çizgisinden bizi, nesillerimizi ve evlatlarımızı ayırmasın. Diyanet teşkilatımız dinimizi, mukaddesatımızı temsil eden köklü bir kurum olarak memleketimizin bekası için son derece önemli görevler ifa ediyor. Dini bilgimizi sahih bir temel üzerinde tutan bu güzide müessese, toplumsal hayatımızın da mihenk taşıdır. Türkiye'de herkesin, her vatandaşımızın bu kuruluşumuza hürmeti ve güveni tamdır."
- "İslam ebedi hayatımızın güvencesidir"
Kendisini, ilahiyat ve ilimler konusunda konuşmaya ehil görmediğini dile getiren Yıldırım, bir Müslüman olarak millete karşı sorumlu olduğu makamın mesuliyeti gereği bazı hususlara değinmekte yarar gördüğünü söyledi.
Toplumsal düzenin merkezi, hafızası ve kalbinde İslam dininin yer aldığını vurgulayan Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Üzülerek söylemek isterim ki bazı tartışmalar gözümüzün ışığı gibi korumamız gereken bu teşkilata da gölge düşürüyor. Tartışmalar hakikatin bulunmasına hizmet ettiği zaman hiçbir sorun yok ama kafa karıştırmaya, kaos çıkarmaya dönük olduğu zaman gerçeklere gölge düşmüş oluyor. Elbette hepimizin, her Müslüman'ın görevi hakikate ulaşmak. Zira İslam, ebedi hayatımızın bir güvencesidir. Herkesten, bütün vatandaşlardan beklentimiz, Diyanet'in tartışmalar dışında, tartışmaların üstünde tutulmasına hassasiyet göstermesidir."
Yıldırım, dini meselelerle ilgili kurulan her cümlenin özen gerektirdiğine dikkati çekerek bu konuda yazılı ve görsel medyaya da önemli sorumluluklar düştüğünü belirtti.
- "Yaptığınız haber sadece sizleri ilgilendirmiyor"
Din ve diyanet bahsinde haber yaparken mutlaka Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din İşleri Yüksek Kurulundan doğru malumat alınması ve ona göre haber yapılması çağrısında bulunan Yıldırım, "Çünkü yaptığınız haber sadece sizleri ilgilendirmiyor, milyonlara vereceğiniz haberin yanlış olması, telafisi imkansız kanaatlerin oluşmasına da sebep oluyor. Fitneye, fesada, ayrılığa, gerilime, kin ve nefret duygularına karşı kamu düzeni, kamu ahlakı adına uyanık ve sorumlu olmamız gerekiyor." dedi.
Medyanın bazı haberlerde özensiz, bazı haberlerde de aceleci davranabildiğine işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Zaman zaman bazı aşırı görüşleri, uç karakterleri toplumda önemli bir karşılığı varmış gibi sunma gayretlerine şahit oluyoruz. Bunu doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Doğru olan, sahih olan, öne çıkartılması gereken, hem dini düşünce hem de toplumsal huzurumuz açısından daha değerlidir, daha önemlidir. Müftülerimiz, imamlarımız, vaizlerimiz, müezzinlerimiz son ve ekmel din olan İslam'ın temsilcileridir.
Unutmayalım ki sorumluluğumuz sadece cemaatimize, ülkemize karşı değil bütün insanlığa karşıdır. Bütün insanlık İslam'ın ebedi hakikatine muhtaçtır. Doğudan batıya bütün yeryüzü adalete, merhamete ve şefkate hasrettir. İslam insanlığın şeref ve haysiyetinin, can ve mal emniyetinin, dünya ve ahiret saadetinin güvencesidir. İslam'ı gölgelemek isteyenler, Allah'a kul olarak özgürleşmemizi değil de kula kul olmamızı isteyenlerdir. İnsan hayatını güvence altına almayan, kula kulluk isteyen düzenlerin hepsi batıldır, yok olmaya müstahaktır. Bize düşen, fıtratın yolunda, İslam'ın hakikatine sadakatle istikamet üzere yürümektir. Bu yol her türlü aşırılığa kapalı, emin bir yoldur."
(Sürecek)