Türkiye'de emeklilik sisteminde aylık ödenen dosya sayısı 16 milyona ulaşmış durumda. Bu kapsamda 1.8 çalışana bir emekli düşüyor. Bunun olması gereken oranı ise 4 çalışana bir emeklinin düşmesi. Dolayısıyla bu dengenin sağlanamaması hem sosyal güvenlik sistemini zora sokuyor hem de emeklilerin daha yüksek aylık almalarını önlüyor. Türkiye'de uygulanan emekli aylık hesaplama sisteminin karma bir yapıda olması, yıldan yıla değişen güncelleme rakamlarıyla farklı hesapları ortaya çıkarması da sorunları büyütüyor.
Sabah’tan Faruk Erdem’in haberine göre, maaş hesabında Sigortalının çalışırken ödediği primler, üç dönem için aylık bağlama oranları, önceki yılın güncelleme katsayısı, önceki yılın enflasyon oranı, önceki yıl büyümenin yüzde 30'u ve içinde bulunulan yılın enflasyon artışları dikkate alınıyor.
Bakıldığı zaman yasada kazançlar ortalamasının aylık bağlama oranlarıyla çarpılmasından bahsedilse de talebin yapıldığı yıl ve bir önceki yılın verileri de emekli aylığında örtülü bir parametre olarak etkisini gösteriyor. Dolayısıyla bu değişken veriler emeklinin aylığını talep ettiği döneme göre değiştiriyor.
Bunun en bariz örneğini 2022 yılında yaşanırken, bu dönemde emekli maaşı talebinde bulunanlara 2021 yılında aylık talebinde bulunanlara göre yaklaşık olarak yüzde 17 oranında daha yüksek aylık bağlandı. Yine bu yıl aylık talebinde bulunanlar 2025'de dilekçe verenlere göre yüzde 30-35 daha fazla aylık alabilecek.
Enflasyon ve büyüme verileri bu etkiyi ortaya çıkartıyor. Yani 5510 sayılı Kanunda düzenlenen aylık hesaplama yöntemi nedeniyle prim gün sayısı ile yıllık Sosyal Güvenlik Prime Esas kazanç (SPEK) tutarları aynı olsa bile Aralık ayında bağlanan aylık ile Ocak ayında bağlanan/bağlanacak olan aylık arasında fark oluşacak.
Emekliler açısından yasal olarak her Ocak ve Temmuz aylarında zam yapılıyor. SSK ev Bağ-Kur emeklileri 6 aylık enflasyon kadar memur emeklileri ise toplu sözleşme ve enflasyon farkı kadar zam alıyor. Ancak enflasyonun üzerinde yapılan refah payı artışları yıllar arasında emekli aylıklarını değiştiriyor. Böylece TÜFE'nin yüksek çıktığı ya da üzerinde refah payı verildiği yıllar başvuranlar açısından emekli aylığı daha yüksek oluyor.
Erdem’in aktardığı çözüm önerisinde, güncelleme katsayı sistemi yeniden ele alınabilir. Belirlenecek makul bir güncelleme katsayısı yıllar arasındaki farkı ortadan kaldıracaktır. Bu enflasyon ve büyüme ortalamaları dikkate alınark 1.6 ile 1.9 arasında bir rakam olabilir. Ayrıca emeklilere yapılacak zamların Ocak ve Temmuz döneminde 6 aylık enflasyon kadar olması yerine her ay önceki ayın enflasyonu kadar artırılması sorunu çözecek bir uygulama olabilir. Böylece aylıkların enflasyon karşısında erimesi de önlenir.
Emekli aylığı hesaplanırken uygulanan üçlü yapı da sistemi karmaşıklaştırıyor. 1999 öncesi dönem için farklı aylık bağlama oranları ve güncelleme katsayısı, 1999-2008 arası için daha düşmüş bir aylık bağlama oranı ve yeni güncelleme katsayısı, ardından 2008 sonrası için düşük aylık bağlama oranı ve büyümenin enflasyonun etki ettiği güncelleme katsayısı. Bu hesaplamalar üç ayrı kanuna göre yapılıyor. Bu üç ayrı hesap toplanıp emekli aylığı ortaya çıkartılıyor. Dolayısıyla bu karma sistem hem hizmeti alanın hem de hizmeti verenin kafasını karıştırıyor.
Dolayısıyla çok değişken olmayan güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranıyla tek bir hesaplama yapılabilir. Böylece çok prim ödeyenin ve çok çalışanın daha yüksek maaş aldığı bir sistem ortaya çıkabilir. Bu sistem emekli olmayı değil çalışmayı da teşvik edecektir.
Son yıllarda emeklilerin kafasını karıştıran bir başka unsur da 'taban maaş' ve 'kök maaş' uygulaması oldu. Pandemiyle getirilen taban maaş uygulaması aslında düşük maaş alan emekliler açısından büyük avantaj oluşturdu. Çalışma hayatı kısa sürmüş, kısmi emekli olmuş, malulen emekli olmuş ya da asgari ücretten prim yatırmış birçok sigortalının emekli maaşı düşük kalmıştı. Bu emeklilere Hazine'den yapılan destek ile taban maaş şeklinde daha yüksek aylıklar ödendi, ödenmeye devam ediyor. Bu günkü rakamlara bakıldığında 6-7 bin lira aylığı olan bir emekliye 12.500 TL ödeniyor. Böylece ciddi bir Hazine katkısıyla mağduriyet önleniyor. Ancak uygulama birkaç sorunu da beraberinde getirdi.
Birincisi her zam döneminde ortaya çıkan sıfır artış sorunu. Taban maaşın altında aylık alanlar için Ocak ve Temmuz aylarındaki enflasyon artışları gerçek emekli aylıklarına yapıldığı için sıfır zam ortaya çıkmıştı. Hem geçen Temmuz'da hem bu Temmuz ayında yaşanan olay için yeniden taban maaş artışı ihtiyacı doğdu. Bu durum sürdürülemez olduğu için her zam döneminde 3-4 milyon emekli için aynı sorun yeniden ortaya çıkacak.
İkinci sorun ise taban maaşın hemen üstünde aylığı olanlar açısından yaşanıyor. Örneğin bugün 12.500 TL olan taban maaşın hemen üstünde 13-15 bin bandında aylık alan çok sayıda emekli var. Bakıldığında 3.600 gün prim ödemiş, ya da düşük kazanç bildirmiş bir emekli ile, daha çok çalışmış daha yüksek prim ödemiş bir emekli arasında aylık farkı hemen hemen hiç kalmıyor. Bu durumda 9 bin gün Bağ-Kur primi ödemiş esnaf için daha belirgin hale geliyor. 3.600 günle emekli olan birisi ile 9 bin gün Bağ-Kur primi ödemiş birisi 12.500 TL taban maaşı alabiliyor Bu da adaletsizliğe yol açıyor.
Üçüncü sorun ise yüksek prim ödemenin karşılığının olmaması algısıyla hem kayıt dışılığın hem de gerçek maaşın gizlenerek gizli kaşıt dışılığın ortaya çıkıyor olması. Böylece hem devletten vergi ve prim kaçırılırken çalışanın da geleceği çalınıyor. Ancak 'Düşük ödesem de taban maaş alırım nasıl olsa' algısı bu sorunu körüklüyor.
• Aylık bağlama sistemi üçlü karma yapıdan kurtarılmalı, tek oran ve güncelleme ile sadeleşmelidir.
• Taban maaş uygulaması olumlu olsa da yeni sorunlara yol açmaktadır. Çok çalışıp yüksek prim ödeyen sigortalıların yüksek emekli aylığı almasını sağlayacak sistem emekliliği değil çalışmayı teşvik edecek, kayıt dışılığı da önleyecektir
• Belirlenecek ortalama bir güncelleme katsayısı iki yıl arasında emekli olanların aylık farklılıklarını da ortadan kaldıracaktır.
• 6 aylık enflasyon kadar yapılan artışlar yerine yer ay bir önceki ayın enflasyonu kadar yapılacak artış, emekli aylıklarındaki erimeyi önleyeceği gibi, refah payı gibi tartışmaları ortadan kaldıracak, değişen güncelleme katsayısı sorununu da çözecektir.