5 Soruda Erdal Bakkal ve Leyla ile Mecnun

Cengiz Bozkurt'la ekranda bu hafta izleyiciyle buluşacak Hamdi karakterini en sevdiği şarkısı Leyla İle Mecnun'un onu zorlayan yanlarını beş soruda anlattı.

'Erdal Bakkal' 'Gezi'yle bittik, ama dördüncü sezonu çıkaramayabilirdik' diyor.

O oynadığı her rolü başrol yapıyor aslında, ama ‘Hamdi’ beyazcamdaki ilk resmi başrol deneyimi olacak. Ekranın en sevilen kötücül karakterlerinden biri olan Erdal Bakkal’ın kahramanı Cengiz Bozkurt’la bu hafta ekrana merhaba diyecek yeni projesi Hom Ofis’i konuştuk. Hem yeni diziyle ilgili sohbet ettik hem de Leyla İle Mecnun hakkında bugüne kadar gün yüzü görmemiş meselelere değindik.

Daha ikinci sezonun ortasında bu işler hiç ortada yokken Mimar Sinan’da ‘Leyla ile Mecnun bitince ne yapacaksınız?’ sorusu sorulunca ‘Bir tek ben cevap vermiştim’ diyor ve ekliyor: ‘Ben oyuncuyum ve başka roller oynamaya devam edeceğim, ama bu da en sevilen şarkımız olarak kalacak. Elli tane şarkı yaparsınız bir tanesi çok tutar halk onu çok beğenir onu söyler bir yerlerde, Leyla ile Mecnun da öyle!’

Reklam
Reklam

Bozkurt’la yeni karakteri Hamdi’yi, en sevdiği şarkısı Leyla İle Mecnun’un onu zorlayan yanlarını Beş Soruda konuştuk. ‘Erdal Bakkal’ sette her şey güllük gülistanlık değildi, ‘Gezi’yle bittik, ama dördüncü sezonu çıkaramayabilirdik’ diyor.

‘Hom Ofis’ isimli sitcom’la ekrana gelmeye hazırlanıyorsunuz… Hem sizin oynadığınız karakterden hem de projeden başlayalım…

Hom Ofis Birol Güven’in in projesi. Acun’la, Cem Yılmaz’ ın filminin galasında karşılaştık böyle bir şey olduğunu Birol Güven’in beni istediğini söyledi. Her şey çok hızlı gelişti, iki telefon görüşmesiyle falan iş bağlandı. Çalıştığı şirketten evine gönderilen mazbut bir aile babasının evinden çalışamamasının hikâyesi aslında Hom Ofis. Bir laptop verilip onunla evden çalışacaksın denildiğinde bir babaanne üç çocuk bir de annenin olduğu eve hiç gitmek istemeyen ama giden adamın onlarla arasındaki ilişkiden çıkan durum komedisi. İnşallah güzel olur seyirci de beğenir. Birinci bölümü daha yeni bitirdik aralıksız çalıştık sekiz günde çektik.

Reklam
Reklam

BİROL GÜVEN FAZLA KAYNAŞMADAN ŞİKAYETÇİ OLDU!

Çok sıcak bir ekip kurduk hemen kaynaştık, hatta Birol Güven ilk izlediğinde, ‘Genellikle deneme çekimlerinde oyuncular birbirlerine ısınmamış olurlar, onu gidermeye çalışırız’ dedi. Biz aşırı ısınmışız. ‘Bunun dozunu biraz düşürelim’ dedi (Gülüyor)

ERDAL BAKKAL’IN YERİ AYRI!

Erdal Bakkal bir ekran fenomeniydi ve sevilen bir kötüydü. Hamdi karakteriyle ikisini karşılaştırdığınızda Hamdi nasıl bir zihinsel alt yapıya sahip?

Leyla ile Mecnun ölümsüz bir projeydi. Erdal Bakkal da onun içinde insanların çok sevdiği çok benimsediği, yükselen bir işin içindeki yükselen bir karakter oldu. Ben de aynı şekilde hissediyorum, orada aldığım zevki tabi ki her karakterde yakalamam mümkün değil, ama bizim işimiz oyunculuk, başka bir iş de yapamayacağımıza göre, izleyiciyi yeni karakterlere alıştırmaya çalışıyoruz. Ama fanatik bir kitle var onların bünyesi reddediyor bunu. ‘Hamdi neymiş, bakkalımızsın sen bizim, senin gülme efektine ihtiyacın mı var?’ gibi tepkiler geliyor. Leyla ile Mecnun’da dalga geçmiştik bu tarz şeylerle. Sitcom olunca efektler falan oluyor tabi. N’apalım valla arada klişeler de güzeldir deyip, ekmek parası deyip, yürüyeceğiz yani (Gülüyor)

Reklam
Reklam

SICAK SICAK ÇALIŞACAĞIZ

Açıkçası projenin içinde de görüyorum kendimi. Uzun zamandır böyle bir işte yer almak istiyordum. Dış mekanlar var bakkal var, tam sitcom da diyemeyiz ama %80’i sitcom. (Gülüyor) Ani Abla’yla (İpekkaya) da tiyatral bir geçmişimiz de olduğu için hemen tıkır tıkır çekip attırıyoruz. Bir de üç kamerayla çekiyoruz hemen bitiyor, sıcak mekandayız. Ben açıkçası en son Haluk ağabeyle (Bilginer) çalıştığımızdan beri sanırım 2006’ydı, o zamandan beri nerdeyse yedi yıldır sitcom çekemedim, hep dışarılarda çalıştım. İki ‘Parmaklıklar Ardında’ da cezaevinde üç yıl bakkalın önünde oturdum. Kireçburnu’nun soğuğunda, yok sahilde yok Metonya’da, gitmediğimiz yer kalmadı donduk donduk. (Gülüyor) Şimdi içerde sıcak sıcak çalışıyorum diye seviniyorum her oyuncunun aslında biraz yapmak istediği bir şeydir, güzel bir ortamda, iki gün üç gün çalışıp bitirmek. Biz doksan dakika olarak çekiyoruz. 45-45 haftada iki gün yayınlanma ihtimali var, ama daha net değil. Perşembe akşamı saat 8’de başlıyoruz!

Reklam
Reklam

Serkan Keskin’le de konuşmuştuk o da İsmail Abi’yle ilgili o da benzer şeyler söylemişti.O karakterleri bir şekilde öldürmeye mi gerekiyor, yola devam etmek için?

Hayır özel bir çabam yok. Erdal Bakkal’ı öldürmek istemem! Mevzusunu yaparız, tekrar ilerde yine bir Leyla ile Mecnun filmi yaparız. Zaten çok benzeri bir karakteri ‘Bana Masal Anlatma’da çektik. Orada oynadığım mahallenin kahvecisi Erdal Kahveci gibi. Burak’a (Aksak) çok benzediğini söyledim. O da ‘Bilerek yapıyorum abi sen de Erdal Bakkal gibi oyna’ dedi. ‘Bana Masal Anlatma’ çekiliş tarzı ve konusuyla da Leyla ile Mecnun’u çok anımsatan bir proje oldu Burak’tan ötürü. Leyla ile Mecnun özlemini hep beraber 9 Ocak’ta gidereceğiz.

BİZ DE ÖZLÜYORUZ AMA…

Leyla ile Mecnun’u Biz özlemiyor muyuz, özlüyoruz ama her şey öyle güllük gülistanlık falan da değildi. Dışarıya yansıtmıyorduk, ama bir sürü sorunu da maalesef içimizde yaşıyorduk. Her güzel şeyin sonu var, günün birinde zaten bitecekti belki de tadında bitti, iyi oldu. Üç yılda bitmesi iyi oldu. Başka bir sebeple bitti, kötü bir şekilde ayrılmak zorunda kaldık, ‘Gezi olayları’ sonucunda, ama ‘her şeyde bir hayır vardır’ derler ya belki de dördüncü sezonu biz bile çıkaramayabilirdik (Gülüyor)

Reklam
Reklam
  1. BÖLÜMDE BÜYÜK OLAYLAR GEÇİRMİŞ BİR KOMEDİ DİZİSİYİZ!

Bu da ilginç bir yorum oldu. Zorluklar derken oyunculular arasındaki durumlar mı?

Yani evet, öyle şeyler de oldu açıkçası. Artık üçüncü yıldan sonra proje başka bir yere geçtiği için oyuncular da bazen başka evrelere geçebiliyorlar. Öyle olunca da ilk başladığınız gibi sıcaklık, ilişkiler kalmıyor zaten. Her üniversite söyleşisinde arkadaşlarım çekimden sonra el ele tutuşup sinemaya, tiyatroya gittiğimizi sanıyorlardı. Ben de öyle bir şey olmadığını çoğumuzun birbirimizin evini bile bilmediğini, görüşmediğimizi söylediğimde herkes şaşırıyordu. Hani bir proje tuttu diye, herkes çok iyi arkadaş olmak zorunda değil, böyle bir şey yoktu zaten. Biliyorsunuz ki biz 29. bölümde büyük olaylar geçirmiş bir komedi dizisiyiz. Leyla’mız gitti. Bir komedi dizinde oldu bütün bu olaylar. Hani dışı seni içi beni yakar! (Gülüyor) Kol kırılır yen içinde kalır misali çok şeyi de sineye çektik. Şimdi üzerinden zaman geçtiği için konuşabiliyoruz, ama zamanında konuşmadık hiçbir söyleşide bunu açık etmedik, faça vermedik yani. Çünkü proje çok güzel bir projeydi ve bizim özel hayatlarımızdaki ilişkilerle anılmaması gerekiyordu orada öne çıkan hayat hikâyesinin konuşulması gerekiyordu. Şimdi de pek konuşmak uygun değil aslında, bizim ‘Leyla ile mecnun seyircisini hayal kırıklığına uğratmadan söylemek lazım bunları. Ben biliyorsun arkasından Ben de Özledim’de de bulunmamıştım. Bunda da bir ipucu var.

Reklam
Reklam

Aslında siz herhangi bir rolü büyüten bir oyuncusunuz, ama sanırım gerçek anlamda televizyon dizilerinde ilk başrol. O nasıl hissettiriyor?

Evet o tabi ki sorumluluk katıyor. Her şeyden sorumlu oluyorsunuz setin ağabeyi oluyorsunuz, büyüğü oluyorsunuz. Şu geçtiğimiz bir haftalık sürede gayet iyi ve sıcak geçiyor hiçbir sorun yok yani. Diziler oyuncuların isimleriyle sinema filmleri de yönetmenlerin isimleriyle anılıyor. ‘Şunun dizisi battı’, ‘bunun dizisi battı’ derken yönetmenlerin isimleri anılmıyor. Onun için dizi piyasası biraz oyuncu işi batarsa da çıkarsa da sizin hanenize yazılıyor. Bu da tabi bir sorumluluk ve belirli bir stres yaratıyor insanda, ama inşallah üstesinden geleceğiz ve ekran karşısındakilere iyi bir aile sitcomu izlettireceğiz. Bu yıl çok kötü bir yıl geçiyoruz diziler açısından hani resmen kıyıma uğruyoruz. Çekime başlamadan önce 1,5-2 ay yapılan hazırlıklar işte 3-5 bölümde yok oluyor, uzun süredir devam eden işler bir anda bitebiliyor. Kötü bir yıl geçiriyoruz, geriye gidiyoruz. Dizi sektöründe daralma söz konusu. Şimdi büyük bir ihtimalle bundan sonra gözüken, daha düşük bütçeli daha az mekanlı daha az oyunculu işlere doğru gidiyor. Türkiye dizi piyasası. Bunun öncülüğünü de herhalde biz başlatmış oluyoruz (Gülüyor) Birol Güven de Acun Ilıcalı da piyasayı çok iyi okuyabilen iki insan olduğu için bu işe aslında ilk uyananlar oldular ve doğrudan buraya giriş yaptılar. Biz de onun parçası olduk. Ama kısa vadede bizim çektiğimiz gibi düşük bütçeli sitcomlar daha da çoğalacak.

Reklam
Reklam