Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor; ülkemizi bölmek, parçalamak için. Bizim devlet olarak böyle bir problemimiz yoktur. Kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde güvenlik teşkilatlarımız özellikle çalışmaktadır, bunlar yakalandığı zaman hesabı sorulacaktır." dedi.
Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca bir otelde düzenlenen 6'ncı Din Şurası'nın kapanış programında yaptığı konuşmasında, bugün sosyal hayatta yüzleşilen pek çok problemin arkasında İslam'ın doğru bilinmemesi ve doğru anlaşılmamasının bulunduğuna işaret ederek görevi bilim ve irşat olan Diyanet İşleri Başkanlığının zamanın ruhunu doğru okumak, anlamak ve doğru yönetmekle mükellef olduğunun altını çizdi.
Türkiye'de güçlü bir diyanet camiası bulunduğunu belirten Erdoğan, bugün 150 bini aşkın kadrosuyla diyanet camiasının her şeyden önce bu gücüyle mütenasip bir tebliğ görevini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, "Ülkemizin dört bir yanında mevcut olan diyanet camiamız bu görevi yerine getirmek suretiyle inşallah ülkemizdeki bu sapkın gidişleri de bizim merkeze alarak sıratı müstakim üzere inşallah gelişmeleri sağlamaya vesile olması lazım. Her kesimden insanımızın bilhassa gençlerimizin karşılaştığı sıkıntılara, buhranlara, zihnini kurcalayan sorulara Kur'an, sünnet ve siret ışığında cevaplar üretmek zorundadır." diye konuştu.
Bunun yolunun ise içtihat müessesini yeniden ihya etmek olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Feto ve DEAŞ tecrübesi, her türlü din istismarına karşı samimi bir mücadele içinde olmamızı gerekli kılıyor. 15 Temmuz ihaneti sonrasında insanlarımız arasında oluşan teyakkuz halini iyi yönetmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz vasatı yeniden bir silkinme, toparlanma, sahih İslam anlayışıyla bağlarımızı güçlendirme vesilesine dönüştürmeliyiz."
- "Taifecilik fitnesidir"
Dinini sağlam kaynaklardan öğrenen bir müminin aklını ve idrakini bir başkasına kiralamayacağının, din istismarcısına fırsat vermeyeceğine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Üzülerek belirtmek isterim ki şu an İslam dünyasını tehdit eden en önemli sıkıntılardan bir diğeri de taifecilik fitnesidir. Kişinin mezhebini dinleştirmesi diye tarif edeceğimiz bu fitne Suriye ve Irak'taki olayların da etkisiyle en yaygın dönemlerinden birini yaşıyor. Avrupa'nın 4 asır önce yaşadığı 30 yıl savaşlarına benzer bir kavga çok daha yıkıcı bir şekilde bugün yakın coğrafyamızda vuku buluyor. Irk, dil, mezhep, meşrep farklılıkları öne çıkartılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları daha da keskinleştiriliyor.
Böylece aynı dine, aynı Peygambere, aynı mukaddes kitaba inanan, her gün 5 vakit aynı kıbleye yönelen kalpler arasına nifak tohumları ekiliyor. Şiilik veya Sünnilik amel ve itikata dair farklı yorumlar olmanın ötesinde belli çevreler tarafından adeta ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batı'da pişirilen son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan 'Ali'siz' Alevilik gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pohpohlanmasının gerisinde yine bu senaryolar var. Açık ve net söylüyorum Alman devleti Ali'siz Alevilik'e çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor. Oysa bizim milletimiz Hulefa-i Raşid'in arasında asla bir ayrım yapmaz."
- "Uyanık olmalıyız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kayınbiraderlerinin adının Hüseyin, Hasan ve Ali olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunu şimdi acaba bu Şiilere sorsak kaç tanesi kayınbiraderlerinin adını böyle koymuş. Böyle bir ayrım bizde yok. Çünkü biz Hazreti Hüseyin'i de Hazreti Hasan'ı da Hazreti Ali Radıyallahu Anh Efendimizi de niye severiz? Çünkü bunlar sevgili Peygamberimizin en yakınlarıydı ve bundan dolayı da İslam için verdikleri mücadeleyi iyi biliriz. Bunun için de onları severiz. Bu millet Hazreti Ebubekir'i, Hazreti Ömer'i, Hazreti Osman'ı ne kadar seversek Aliyyül Mürteza Efendimizi de aynı şekilde sever, hürmet eder. Hazreti Ali Efendimizi başka şekilde göstermek ancak onun kutlu hayatından ve imanından nasibini almamış mahfillerin işidir.
İşte son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor. Niye? Ülkemizi bölmek, parçalamak için. Açık ve net söylüyorum, Türkiye'de bizim devlet olarak, yönetim olarak böyle bir problemimiz, böyle bir sorunumuz yoktur. Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenlik teşkilatlarımız özellikle çalışmaktadır ve bunlar yakalandığı zaman da hesabı sorulacaktır. Milli bünyemize mugayir bu tarz projelerle insanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine rıza gösteremeyiz. İşte bunları geçmişte Çorum'da yaşadık, Maraş'ta yaşadık. Onlarca evladımızı bu provokasyonlara kurban vermiş bir millet olarak bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımızın son dönemde alevi vatandaşlarımızla ilgili attığı kucaklayıcı atılımları yakından takip ediyorum."
(Sürecek)