6. Uluslararası Balkan Forumu, 'Çok Boyutlu Bölgesel Entegrasyon' ve 'İş Birliği Vizyon 2023' temasıyla Edirne'de başladı.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ve Edirne Valiliği işbirliği ile gerçekleşen program Margi Otel'de 2 gün sürecek. Forum’a Türkiye’den ve Balkan ülkelerinden çok sayıda devlet adamı, düşünce ve sivil toplum kuruluşu yöneticisi, akademisyen, yazar, iş adamı, uzman ve diplomatik temsilci ile uluslararası kuruluş ve medya temsilcisi katılıyor.
Sabah açılış konuşmalarıyla başlayan program çeşitli oturumlarla devam ediyor.
Forumun açılışında konuşan Kosova Başbakan Yardımcısı Edita Tahiri, Balkanlar konusunun karmaşık ve heyecan verici bir konu olduğunu söyledi. Geçmişte bölgede büyük trajedilerin yaşandığını anımsatan Tahiri, son yaşanan savaşın sona ermesiyle birlikte bölgede yeni paradigma ve aktörlerin doğduğunu ifade etti. Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte 7 devletin ortaya çıktığını dile getiren Tahiri, bölgenin Avrupa'nın bir parçası haline geldiğini kaydetti.
Balkanlarda bölgesinin barış ve güvenlik inşasının gerçekleştiğini, bölgenin demokratik reformlarla da çok önemli bir gelişmeye imza attığını dile getiren Tahiri, bölgede son dönemde çok hassas bir yasama gücü olduğunu vurguladı.
Bütün devletlerinde bu bağlamda hukukun üstünlüğünü kabul etmesi gerektiğini belirten Tahiri, bütün bölgenin ekonomik gelişme açısından zayıf olduğuna dikkat çekti.
Kosova ve Sırbistan ilişkilerinde önemli gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Kosova Başbakan Yardımcısı, "Kosova ve Sırbistan ilişkilerinin normalizasyon sürecine giriyor. Çok tarihi bir adım bu. Biz bunu belki 2-3 sene önce hayal bile edemezdik." açıklamasını yaptı.
Edirne Valisi Hasan Duruer de forumun düzenlendiği serhat şehri tanıtarak başladığı konuşmasında Edirne'nin tarih ve kültür şehri olduğunu açıkladı. Şehrin çok stratejik bir noktada bulunduğunu ve bu nedenle tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını kaydeden Duruer, Edirne'nin 1361 yılında Osmanlı hakimiyetine geçtiğini dile getirdi. Edirne'nin Selimiye ve Kırkpınar gibi iki önemli değeriyle UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer aldığını Avrupa'nın en büyük turizm destinasyonu seçildiğini aktaran Vali, Edirne'siz Balkanların, Balkanlarsız Edirne'nin olamayacağını kaydetti
Göreve geldiğinden bu yana 8 kez Balkan ülkelerine ziyaret yaptığını anımsatan Duruer, Edirne'yi Balkanların merkezi haline getirme düşüncesinde olduklarını kaydetti. Balkanlar'da ciddi ekonomik problemlerin olduğunu açıklayan Hasan Duruer, "Avrupa Birliği'ne girmelerine rağmen birliğe karşı olan tereddütlerin devam ettiğini birliğin yaşadığı krizden çıkamayacağını düşünerek, endişelerini dile getiriyorlar. Balkanlarda Çok ciddi bir nüfus problemi de var. Üretmeyen ve tüketmeyen bir nüfus var. Azınlıkların konusunda ciddi sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntıların milliyetçilik akımların tetikliyor. Bu da azınlıklara karşı olan sıkıntılarında beraber geldiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
TASAM Başkanı Şensoy, önümüzdeki 10 yıl içerisinde çok kutuplu sistemdeki küresel ve bölgesel güçlerin tarif edilebilir hale geleceği bir dönemi yaşacaklarını söyledi. Çok kutuplu sistematiğin yerleşme sürecinin çok sofistike bir rekabet başlattığını kaybeden Şensoy bu rekabetin çeşitli trendleri ve senaryolarının olduğunu bunun da bölgesel anlamda bir takım alt sonuçlar doğurduğunu kaydetti.
Arap ve global bahar olarak isimlendirilebilecek dünyada üç temel trend ve olası üç temel senaryo üzerinde şekillendiğini anlatan Şensoy, "Bu trend ve senaryoların gerçekleşme ve sonuçlanma durumlarına göre de bütün ülkelerin önümüzdeki 10 yıl sonunda olası pozisyonlarını da analiz etme imkanımız olacak. Bu global bahar içerisinde 3 temel trendin birincisi küresel meydan okumalar olduğunu görüyoruz. Bunlar bir ülkenin ve bölgenin tek başına çözemeyeceği sorunlar olarak önümüzde duruyor. Bütün dünya ve insanlık ailesini ilgilendiren sorunlar. İklim değişiklikleri, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar gibi birçok temel alanı ilgilendiren küresel meydan okumalarla karşı karşıyayız. İkinci trend ise uluslararası sistem bu çok kutupluluğa bağlı olarak gelişen yeni güç adaylarına sistem içerisinde nasıl bir yer verilip verilemeyeceğidir. Üçüncüsü ve en önemlisi de devlet doğasının değişiyor olması. Bu belki çok yeni bir kavram fakat dünyanın değişik devlet ve üretim tecrübelerinden geçti. Sosyalizm denendi. Komünizm denendi. Liberalizmi denedi. Ve şu anda Çin'in şahsında vücut bulan bir devlet kapitalizmini de deniyor. Bu anlamda devlet doğası değişimi içerisinde sistematik yeni arayışların olduğunu bu anlamda dünya sisteminin sona gelmediğini yeni arayış içerisinde olduğunu daha iyi bir sistem arayışı içerisinde olduğunu hatta bir sistem krizi yaşadığını söylemimiz mümkün." diye konuştu.
Burada birçok devlet doğasının değişimi içerisinde birçok kavram öne çıktığını kaydeden TASAM Başkanı, "Özellikle refah, işsizlik, sosyal güvenlik gibi toplumlar arası eşitlik gibi bir çok sorunu bu devlet doğasının değişimi içerisinde nasıl çözüleceği konusunda çok ciddi arayışlar var. Ve çok yeni bir kavramla karşı karşıyayız. Beklenti yönetimi: Yani devletlerin vatandaşlarının beklenti yönetimini ve kavramını nasıl yönettikleri konusunda çok belirleyici olacak. Bildiğiniz gibi kısıtlı şartlar içerisinde ve büyük iktisadi sorunlar içerisinde beklenti yönetimini iyi yönetilemediği ülkelerin hızla kaosa sürüklendiğini ve manipüle edilebildiğini hep birlikte görüyoruz. Bu üç temel trende yönelik üç temel senaryo var dünya için. Bir tanesi bütün dünyanın demokratikleşmesi. Bu tabi en azından 21. yüzyılın ilk yarısı için bir hayal olarak gözüküyor. Dolayısıyla bu seçenek var olmakla birlikte gerçekleşme ihtimali oldukça düşük. İkincisi kimlik politikaları etrafında hem uluslararası sistemde hem bölgelerde hem ülkelerde hem de içinde var. 21 yüzyıl için üç temel parametre var. Bir tanesi entegrasyon bu konuyla çok ilintili olduğu için ifade ediyorum. Bir tanesi mikro milliyetçilik bir tanesi de öngörülemezlilik. Dolayısıyla kimlik politikaları etrafında bir ayrışmanın hem entegrasyonu ortaya çıkacak.Bu anlamda kimlik politikaları etrafında gelişecek bir süreçte Balkanların doğal yapısı gereği ciddi riskler, bütün ülkelerle birlikte ciddi riskler taşıdığını da altını çizmek gerektiği kanaatindeyim." şeklinde konuştu.
Şensoy şunları söyledi: "Üçüncü senaryo ise kaynaklar sisteminin bütün bu değişkenler içerisinde nasıl yönetileceği ve nasıl paylaşılacağı. Hem bölgesel hem daha büyük boyutlu ikili veya çok taraflı çatışmalara ve kaoslara yol açmadan kaynaklar sisteminin nasıl yönetileceği çok büyük önem arz ediyor.Örneğin dünyada bütün güvenlik parametleri su, enerji ve gıda güvenliği üzerinde çalışılıyor. Çünkü bu anlamda iklim değişikliklerine de bağlı olarak Çin ve Hindistan'ın yükselen trendine bağlı olarak çok olası ve çok büyük olumsuz senaryolar var. Asya ve Afrika'da özellikle su, eneri ve gıda güvenliğinin önümüzdeki 50 yıl içerisinde en önemli konu olacağı devletlerin ve uluslar arası kuruluşların en öncelikli konusu olacağı düşünülüyor. Çünkü küresel kapasitesi olan devletlerin olası çatışma ve olası barıştırma senaryoları bu üç temel kaynağın güvenliği üzerinde çalıştığını da gözlemliyoruz. Tabii burada sivil asker ilişkileri gibi insan kaynakları gibi, din olgusu yönetimi gibi olguların da dünyanın kaynaklarını yönetimi noktasında önemli kaynak konular olarak nasıl yönetileceği önemli olduğunu görüyoruz. Böyle bir küresel tablo içerisinde biz balkanları konuşuyoruz. ve hem balkan ülkelerinin kendi içindeki ilişkilerine, hem Avrupa'nın diğer ülkeleriyle olan ilişkilerine dünya ile olan ilişkilerine ve Türkiye'ye ile olan ilişkilerini konuşuyoruz. Bu anlamda böyle büyük bir fotoğraf içerisinde böyle bir yere oturtabilirsek daha sağlıklı izlenim ve gözlemler yapabileceğimizi düşünüyorum.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz