8,5 milyon engellimiz var biliyor muyuz!

Türkiye'de 8,5 milyon özürlü bulunduğu ve bu rakamın nüfus içindeki payının da yüzde 12,29 civarında yer aldığı kaydedildi.

Canda Özür Olmaz Derneği tarafından hazırlanan ''2012 Türkiye'de Engelli Gerçeği ve Özel Eğitim'' raporlarında, dünyada 0–3 yaşları arasındaki engelli ya da risk durumunda olan çocuklar için eğitim programlarının hızla yaygınlaştırıldığı, Türkiye'de de bu konuda çalışmalar yapılması gerektiği belirtildi.
[](http://img6.mynet.com/ha7/yurt/belge/engelli-gercegi.pdf)
Dernek tarafından hazırlanan ''2012 Türkiye'de Engelli Gerçeği'' ve ''2012 Türkiye'de Özel Eğitim Gerçeği'' raporlarından derlediği bilgilerde, Türkiye'de 8,5 milyon özürlü bulunduğu ve bu rakamın nüfus içindeki payının da yüzde 12,29 civarında yer aldığı kaydedildi.
Raporlarda, Türkiye'de bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumlarındaki olağan dışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yararlanamayan 4-18 yaş gurubundaki çocuklara özel eğitim verildiği de hatırlatıldı.
**50 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI BULUNMAKTADIR**
Özel eğitimden faydalanmak için sırada bekleyen tüm özür gruplarındaki öğrenci sayısının 125 bin, okul ihtiyacının da 25 bin civarında olduğunun tahmin edildiği belirtilen raporlarda, Türkiye nüfusunun yüzde 12,29'unu oluşturan engellilerin, hayatın her alanında büyük zorlukla karşılaştığı da vurgulandı.
Referandumla ''pozitif ayrımcılık'' hakkı tanınan engellilerin, temel hak olan eğitimden mahrum kaldığı ifade edilen raporda, şunlara yer verildi: ''Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda verilen özel eğitim, okulların ve öğretmenlerin yetersizliğine rağmen devam etmektedir. Ülke nüfusunun yüzde 17'si okuma yazma bilmiyorken, 8.5 milyon engelli nüfusun yüzde 36'sı okuma yazma bilmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel eğitim okullarının ihtiyaca cevap verebilmesi için, öncelikle bir veri bankasının oluşturulması gerekmektedir. Elde edilecek veriler ışığında hangi bölgeye, hangi özür gurubu için okul yapılması gerektiği tespit edilebilir. Bu planlama ile hem ihtiyaca göre okul ve eğitmen temininde gereksiz yatırımlar önlenecek, hem de gereksiz okul açmalarla milli servetin ziyan edilmesinin önüne geçilecektir.
Özel eğitimde 50 bin öğretmen açığı bulunmaktadır. Vakıf üniversiteleri dahil yılda 1200-1250 kadar özel eğitim öğretmeni mezun etmektedir. Bu durum, eğitmen ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır.''
**0-3 YAŞ ÖNEMLİ**
Engelli çocuklarda, 0–3 yaş arasında verilecek eğitimin çok önemli olan kritik bir dönem olduğu ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi: ''Bu yıllarda, daha sonraki gelişimin üzerine şekilleneceği pek çok beceri kazanılır. Bu nedenle hükümetlerin yasa, politika, program ve ödenek açısından en büyük önceliği tanımaları gereken dönem erken bebeklik ve çocukluk dönemidir. Çocukluğun ilk yılları ana-baba, aile üyeleri ve diğer yetişkinlerle olan deneyim ve etkileşimlerin çocuğun gelişimini etkilediği dönemdir. Bu deneyim ve etkileşimler çocuklar açısından yeterli beslenme, sağlık ve temiz su kadar önemlidir. Engelli çocukların eğitimin gerçekleştirilmesinde, özellikle ülkemiz koşullarında karşılaşılan pek çok güçlük bulunmaktadır.
Dünyada 0–3 yaşları arasındaki engelli ya da risk durumunda olan çocuklar için, değişik program yaklaşımları benimsenmekte ve hızla yaygınlaştırılmaktadır. Ülkemizde engelli ya da risk durumunda olan çocuklar ile yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Okul çağındaki engelli çocuklar için birçok eğitim olanağının sağlanmasına karşın, özellikle 0–3 yaş grubu için yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu alanda çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu çalışmalar çoğunlukla üniversitelerin özel eğitim bölümlerinde gerçekleştirilmektedir.''
**ÜLKEMİZDE ÖZEL EĞİTİM KONUSUNDA BÜYÜK ADIMLAR ATILDI**
Özürlü bireye bakmakla yükümlü olan birinci derecedeki yakınına iş olanağı sağlanması gerektiği belirtilen raporda, şu görüşlere de yer verildi: ''Böylelikle özürlü birey, ailesinin yanında ikamet edebilecek ve aile bütünlüğü bozulmayacak. Her ne kadar devletin bakım merkezleri olsa da, önemli olan engelli bireyin ailesinin sevgi ve koruması altında yaşamını sürdürmesidir. Ülkemizde özel eğitim konusunda büyük adımlar atılmış olmasına rağmen, halen katedilmesi gereken çok büyük engeller vardır. Bunların başında eğitilmiş kaliteli personel, özürlülere özel araç ve gereç eksikliği, verilen hizmetlerde de kaliteli hizmet anlayışının ön plana çıkamaması ile ailelerin desteklenmesi konuları başta gelmektedir.''
**OKUL ÖNCESİ EĞİTİM'DEKİ DURUM**
En çok ihmal edilen konulardan birinin de, engelli çocukların okul öncesi eğitimi olduğu belirtilen raporda, öncelikle bu eğitimin alt yapısının nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesi, engellilerin gereksinimlerini karşılayacak bir düzeye yükseltilmesi gerektiği kaydedildi.
Engellilerin eğitiminde sorumluluk alacak meslek elemanlarının yeterli sayıda ve donanımda olması gerektiği aktarılan raporda, şunlar yer aldı: ''Öte yandan eğitim kurumlarının bu bireylerin de varlığını hesaba katarak, gerekli fiziki düzenlemeleri yerine getirmesi, engellilerin bu kurumlara kolay ulaşımı için gerekli önlemlerin alınması ve bu bireylerin özel eğitimi için gerekli araç ve gereçlerin hazırlanması gibi konular da büyük önem arz etmektedir.
Müfredat programları, engel türleri ve dereceleri ile engellilerin kişisel özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak esnek bir yapıda hazırlanmalıdır. Engellilerin engel durumlarını hesaba katacak özel ölçme değerlendirme yöntemlerinin geliştirilmesi de bu yapının oluşturulması için son derece önemlidir.
Engellilerin eğitiminde görev alacak meslek elemanlarının hizmet içi eğitimlerine de gereken önem verilmelidir. Engellilerin eğitiminde çağdaş bir yaklaşım olarak kabul edilen 'kaynaştırılmış eğitim' gerekli alt yapı eksiklikleri giderilerek, yaygın bir şekilde uygulanmalıdır. Özel eğitimin sayı ve nitelik olarak istenilen düzeye ulaştırılabilmesi için, her çocuğun eğitim hakkı, 'ergenlik, hizmeti ayağa götürme, bütünlük, süreklilik' gibi ilkelerin dikkate alınması, kaynaştırma ağırlıklı yönetsel düzenlemelere yer verilmesi, özel eğitim ortamlarının düzenlenmesi, uygun yöntemlerin uygulanması, araç ve gereç ihtiyaçlarının özürlüye uygun olması, personel yetiştirme ve istihdamına özen gösterilmesi, bu eğitimin vazgeçilmezleridir. Aksi takdirde hazırlıksız bir ortama alınan engelli daha büyük bir sıkıntı içine atılmış olur.''
**HİÇBİR DEVLET OKULUNDA FİZYOTERAPİST ÇALIŞMIYOR**
Devlet kurumlarında eğitim alan engelli çocukların, ayrıca özel eğitim merkezlerinde destek eğitimi aldığı kaydedilen raporlarda, şunlara yer verildi: ''Bu da; engelli bireylerin çoğu zamanlarını ve enerjilerini servis araçlarında geçirmeleri, yorulmaları ve eğitimin de amacına uygun gerçekleşmemesi anlamına gelmektedir. Bu okullarda görev yapan öğretmenlere mesai sonrası ders ücreti karşılığı, ders verme imkanı tanındığında hem öğretmenler, hem de engelli bireyler kazançlı çıkacaklar ve ülke ekonomisine de katkı sağlanacaktır.
Hemen hiç bir devlet okulunda fizyoterapist çalışmıyor. Oysa bu okullara fizyoterapist atandığında fiziksel engeli olan bireyler daha kaliteli hizmet alacaklardır.
Özel eğitim okullarında, bakıcı anne bulunmadığı için, engelli bireyler zorunlu bireysel ihtiyaçlarını güçlükle karşılamaktadır. Bu okullarda onlara yardımcı olmak için, devlet bakıcı anne atamalı ki, kurum idarecileri veya koruma dernekleri sigortasız eleman çalıştırmak zorunda kalmasın.''
Bedensel, görme, işitme, zihinsel, otistik engelliler ve omurilik felçlilerinin yaşadığı sıkıntıların da anlatıldığı raporlar, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına da gönderildi.