94 Yıllık Cumhuriyetin Temelleri Burada Atıldı

AYŞE YILDIZ - Milli mücadele hareketinin dönüm noktalarından olan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi'nde, ulusal egemenliğin koşulsuz olarak

AYŞE YILDIZ - Milli mücadele hareketinin dönüm noktalarından olan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi'nde, ulusal egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine ilk kez karar verildi. Mustafa Kemal Atatürk, 23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'nde, emperyalist güçlerin, Osmanlı Devleti topraklarını paylaşmaya çalıştığı bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılmasını sağladı Vatan toprağını düşman işgalinden kurtarmak ve ülkenin bağımsızlığına kavuşmasını sağlamak için yola çıkan Atatürk, zor koşullar altında yaptığı Erzurum Kongresi sayesinde bağımsızlığa giden yolu açtı. Bir milletin var olma mücadelesindeki ilk refleksinin ve kararlılığının gösterildiği tarihi kongrede alınan "Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz" kararıyla Milli Mücadele yolunda ilerleme kaydedildi. Erzurum Kongresi'nin kapanışındaki konuşmasında "Tarih, bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir" diyen Mustafa Kemal Atatürk, bundan 94 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı kongrenin önemine dikkatleri çekti. Mustafa Kemal Paşa, "Milletimizin kurtuluş umuduyla çırpındığı en heyecanlı bir zamanda, fedakar sayın heyetimiz her türlü zahmete katlanarak Erzurum'da toplandı. Duygulu, asil bir ruh ve çok güçlü bir inançla vatan ve milletimizin kurtuluşuyla ilgili köklü kararlar aldı. Özellikle bütün dünyaya karşı milletimizin varlık ve birliğini gösterdi" sözleriyle kongrenin önemine vurgu yaptı. - Kongrede alınan kararlar 14 gün yoğun çalışmadan sonra Erzurum Kongresi, 7 Ağustos'ta sona erdi. Aldığı tarihi kararlarla yalnızca doğu illerini değil, bütün ulusu temsil ediyordu. Dünyanın ve Türkiye'nin siyasi durumuna değinilen tarihi kongrede alınan kararlar şöyle: "- Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz. - Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekun kendisini savunacak ve direnecektir. - Vatanı korumayı ve istiklali elde etmeyi İstanbul Hükümeti sağlayamadığı takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. - Kongre toplanmamışsa bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır. - Kuvayı Milliyeyi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır. - Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. - Manda ve himaye kabul edilemez. - Milli Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır. - Milli irade padişahı ve halifeyi kurtaracaktır." Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1. Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu İttifak Devletlerinin yenilgisiyle sonuçlandığını ve İtilaf Devletlerinin Osmanlı ile 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesini imzaladığını anımsattı. - "Türk milleti, İzmir'in işgalini asla kabul etmeyecektir" Türk tarihinin en ağır ve en acımasız antlaşması olan Mondros'a çok büyük tepkiler olduğunu ifade eden Eğilmez, "Bu dönemde Harbiye Nezaretinde görevli olan Mustafa Kemal Paşa, 30 Nisan 1919'da merkezi Erzurum’da bulunan 9. Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Bu görev dahilinde 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gelmiştir. İlk iş olarak da İstanbul Hükümetine 'Türk Milletinin İzmir'in işgalini asla kabul etmeyeceğini' bildirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, yaptığı ilk icraatlarıyla kurtuluş mücadelesinin işaretlerini ve parolalarını vermeye başlamıştır" dedi. Atatürk'ün, Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz, milli hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız bir Türk Devleti tesis etmek için karar aldığını belirten Eğilmez, "Bu karardaki esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası 'Ya İstiklal Ya Ölüm' olacaktır" ifadelerini kullandı. - "Vatandaş Mustafa Kemal" Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'dan sonra Havza, Amasya, Tokat ve Erzincan'ın ardından 3 Temmuz 1919'da Erzurum'a geldiğini anlatan Eğilmez, şunları kaydetti: "Şehre girerken İstanbulkapı'da Erzurumlular tarafından kalabalık ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. Erzurum'a geldikten kısa bir süre sonra askerlik mesleğinden istifa etmiştir. 9 Temmuz tarihinde kaleme aldığı istifasında aynen şöyle demiştir: 'Resmi sıfat ve yetkilerimden mücerret olarak, yalnız milletin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve kudret kaynağından ilham alarak bir fert olarak çalışacağım.' Kısacası artık her türlü resmi sıfattan yoksun, mütevazi biçimde sivil giysili, tutuklanması ve hatta idam edilmesi istenen vatandaş Mustafa Kemal vardı. İşte Kurtuluş savaşı açısından Erzurumluların, Erzurum'daki askeri ve sivil erkanın ve Erzurum Kongresi'nin önemi burada çok daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu istifayla yetkiler açısından her şey değişmişti. Değişmeyen tek şey Erzurumluların Mustafa Kemal'e karşı olan ilgi ve konukseverlikleriydi. İlk hizmetleri askerlikten istifa eden gönüllerinin paşası Mustafa Kemal'i Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığına getirmekle desteklerinin ne denli güçlü ve süresiz olduğunu göstermişlerdir." - "Bu kongrede, yeni bir devletin kurulması düşüncesi belirtilmiştir" İstanbul hükümetinin ve işgalci güçlerinin bütün engellemelerine rağmen 23 Temmuz 1919'da kongrenin açıldığını hatırlatan Eğilmez, çalışmaların başarılı olduğunu, çok önemli kararların alındığını vurgulayarak, "Bunun yankıları içeride ve dışarıda büyük olmuş, Mutafa Kemal'in kendine olan güvenini ve kurtuluşa olan inancını artırmıştır" diye konuştu. Kurtuluşu sağlayan olaylarda Erzurum'un doğrudan ve dolaylı olarak çok önemli ve hayati katkısı olduğunun altını çizen Eğilmez, şöyle devam etti: "Bu kongrede yeni bir devletin kurulması düşüncesi belirtilmiştir. Erzurum Kongresi daha sonraki kongreye ışık tutmuş ve ana ilkeleri saptayarak yaygınlaştırılmış, ulusal birlik yolunda atılan önemli bir adım olmuştur. Ulusal egemenliğimizin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine ilk kez burada karar verilmiştir. Erzurum Kongresi, bölgesel bir kongre olmasına karşın alınan kararlar ülkenin tümüne yönelikti. Bu da kongrenin önemini arttırmıştır. Bu hareketin tabandan geldiğini göremeyen ve onu sadece birkaç subayın işinden ibaret sayıp dağıtılabilirse başkaldırının sona ereceğini sanan İstanbul Hükümeti bir bildiri yayımlayarak kongreye katılanların tutuklanmasını istedi. Ne var ki bunu gerçekleştirecek bir makam bulamadılar. Yabancı devlet temsilcileri de kongreyi, kısa ömürlü ve cılız bir başkaldırma hareketi olarak değerlendirdiklerinden fazla önemsemediler. Bu da her iki tarafın ölümcül hatalarından en önemlisi olmuştur."

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: