ABD Başkanlık Seçimleri: Amerikan istihbaratına göre Rusya, Çin ve İran sandıktan kimin çıkmasını istiyor?

Dış güçlerin seçimlerde kamuoyunun eğilimlerini etkilemek için gizli ve açık yöntemler kullanacağı beklentisi içindeki Amerikan istihbarat örgütlerinin yakın izlemeye aldığı üç ülke Rusya, Çin ve İran.

ABD'de 2016'daki başkanlık seçimlerinden gündemi uzun süre Rusya'nın seçimleri etkilemek için müdahale ettiği iddiaları belirlemiş, konu Başkan Donald Trump'ın da merkezinde olduğu uzun soruşturmaların hedefi olmuştu.

Bu kez de üst düzey bir yetkiliden dış güçlerin Amerikan seçmeninin eğilimlerini etkilemek için açık ve gizli çeşitli yöntemlere başvuracağı uyarısı geldi, özellikle de Rusya, Çin ve İran üzerinde duruldu.

Amerikan istihbarat örgütleri bu üç ülkenin her birinin ayrı ayrı hedefleri ve farklı kapasiteleri bulunduğunu ve tek tek ele alınması gerektiği görüşünde.

Reklam
Reklam

Öte yandan bu tür istihbarat değerlendirmelerine de temkinli yaklaşmak gerekiyor.

Daha yakınlarda bir istihbarat çalışanı, "Başkan Trump'ın itibarını zedeleyeceği" gerekçesiyle, hazırladığı raporda Rusya'nın oluşturduğu tehdidi büyütmemesinin istendiğini öne sürdü.

O halde seçime bir aydan kısa bir süre kala, "dış etki" konusunda Amerikan seçmeninin dikkate alması gereken temel noktalar neler?

Rusya ne istiyor?

Rusya, ABD'de 2016'daki seçimler ve sonrasında gündemine damgasını vurmuştu.

Özetlemek gerekirse, ABD istihbaratı Rusya'nın oylamanın Donald Trump lehine sonuçlanmasına çalıştığını düşünüyor ve Trump'ın ekibiyle Rus yetkililer arasındaki toplantılara, o seçimde Trump'ın rakibi olan Hillary Clinton'un kampanyasına ve seçmen veri tabanlarına yapılan siber saldırılara ve internet ortamında sahte ya da aşırı taraflı malzemenin öne çıkarılmasına dikkat çekiyorlar.

Geçen ay Senato'da Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu bir panel, Trump'ın 2016'daki kampanyasının dış güçlerin manipülasyonu için kolay bir hedef oluşturduğu sonucuna vararak Rusya'nın Trump'ın kazanmasını istediği görüşünü destekledi. Fakat bu konuda Trump'ın da Rusya ile suç kapsamına giren bir işbirliği içinde olabileceği yönünde bir yorumdan kaçındı

Reklam
Reklam

2020'ye gelirsek, Demokrat Parti'de başkan adayı olarak bu kez Hillary Clinton'un yerini Joe Biden aldı.

ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi (NCSC) Başkanı William Evanina kamuoyuna açık olarak yaptığı değerlendirmede Rusya'nın "Öncelikle Biden'ın itibarını sarsmaya yönelik bir dizi faaliyette bulunduğunu" söyledi.

Amerikan Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) başkanı Christopher Wray'e göre Rusya, hiçbir zaman ABD siyasetine müdahalelerine ara vermedi. Wray, 2018 Kongre ara seçimlerinin Rusya açısından "2020'deki büyük şovun provası" olduğunu söyledi.

Rusya ise başka ülkelerin seçimlerine müdahale ettiği iddialarını sürekli olarak reddediyor. Bu yılın başlarında Kremlin sözcüsü bu suçlamaları "gerçekle hiç bir ilgisi olmayan paranoyak açıklamalar" diye nitelemişti.

Rusya'nın Trump'ı bir dönem daha başkan seçtirmek isteyip istemediği bir yana, yorumcuların sık sık dile getirdiği bir görüş Moskova'nın dış politikasında daha genel olarak, rakibi olan ülkelerde istikrarı sarsıcı ve kafa karışıklığı yaratıcı bir ortam oluşturmayı hedeflediği yönünde.

Reklam
Reklam

Mesela bu yıl Avrupa Birliği'ne ait bir belgede Rusya'nın koronavirüs hakkında sahte haberleri bilhassa öne çıkardığı iddiaları vardı. Rusya bu iddiaların temelsiz olduğunu söyledi.

Adaylar Rusya konusunda ne diyor?

Joe Biden yakınlarda, "ABD'nın muarızı" olarak tanımladığı Rusya'nın müdahalelerinin devam etmesinin "bir bedeli olacağını" söyledi.

Başkan Trump ise Rusya'nın müdahalesi ile ilgili iddiaları sık sık hafife alan açıklamalar yapıyor. Bu da onu kendi yönetimi altında çalışan istihbarat uzmanları ve örgütleriyle ters düşürüyor.

2018'de Vladimir Putin'le yaptığı görüşmeden sonra, ABD istihbarat örgütlerine mi yoksa Rusya başkanına mı inandığı sorulduğunda Trump, "Başkan Putin Rusya yapmadı diyor. Neden yapsın, ben bir sebep görmüyorum" demiş sonra kendisini yanlış ifade ettiğini söylemişti.

Çin'in hedefi ne?

Önce istihbarat örgütlerinin ne dediğine bakalım.

Trump yönetiminin önde gelen isimleri bu yılki seçimlerde en büyük tehdidi Rusya değil Çin'in oluşturduğunu savunuyor.

ABD Adalet Bakanı William Barr "İstihbarat dosyasını gördüm. Bu sonuca vardım" diyor. Temsilciler Meclisi'nin İstihbarat Komisyonu'nun Demokrat başkanı Adam Schiff ise Barr'ın bu sözlerini "düpedüz yalan" diye niteledi.

Reklam
Reklam

NCSC Başkanı William Evanina, ABD istihbaratının "Çin'in, ne yapacağı belli olmayan biri olarak gördüğü Trump'ın seçimi kazanmamasını tercih ettiği" görüşünde olduğunu söylüyor.

Evanina "Çin, ABD'de siyasi iklimi şekillendirmeye yönelik etkisini artırmaya, Çin'in çıkarlarına karşı olduğunu düşündüğü siyasi şahsiyetlere ve Çin'e yönelik eleştirilere baskı uygulamaya uğraşıyor" diyor.

Bu açıklamada "etki" kelimesinin kullanılması dikkat çekici.

Çin kamuoyunu etkilemekte kullanabileceği gelişkin araç ve yöntemlere sahip ama bunu ne kadar ileri götüreceği belli değil.

Evanina "Çin fazla müdahalenin risklerini ve faydalarını tartmaya devam edecek" diyor.

Çin'in esas hedefi daha ziyade Çin'in dünya görüşünü benimsetme yönünde olabilir.

Facebook yakınlarda çoğu belli dış politika konularında Çin devletini destekleyen Çin bağlantılı bir hesap ağını kapattı.

Çin başka ülkelerin iç işlerine karıştığı iddialarını reddediyor ve "böyle bir şey yapmaya ilgisi ve niyeti olmadığını" söylüyor.

Adaylar Çin konusunda ne diyor?

Başkan Trump bu ay Twitter'da kendisini destekleyen Breitbart internet sitesinde yayınlanan "Çin başkanlık seçimlerinde Jo Biden'dan yana görünüyor" başlıklı bir yazıyı beğeniyle paylaştı.

Reklam
Reklam

Trump aynı tweetinde "Tabi ki Biden'ı isteyecekler. Ben Çin'den milyonlarca dolar alıp çiftçilerimize ve ABD Hazinesi'ne kazandırdım. Biden ve Hunder kazanırsa Çin ABD'yi ele geçirir" yazdı.

ABD-Çin ilişkileri şu anda koronavirüsten Çin'in Hong Kong'da uygulamaya koyduğu tartışmalı güvenlik yasasına kadar her konuda gergin.

Joe Biden, Çin'e karşı yumuşak bir tutumu olduğu yolundaki Trump iddialarını savuşturmaya çalışırken "insan hakları ve diğer konularda taviz vermeyeceğini" söyledi.

Ama Demokratlar konu seçimler olduğunda en fazla müdahale eden dış gücün Rusya olduğuna inanıyor.


Gordon C**o**rera, BBC Güvenlik Muhabiri

ABD en çok kimden çekiniyor?

Bu sorunun yanıtı soruyu kime sorduğunuza göre değişiyor.

2016 yılında ABD hükümeti ve sosyal medya şirketleri Rusya müdahalesine karşı harekete geçmekte çok yavaş davranmıştı. Bu kez herkes hazırlıklı fakat siyasi iklim değişti.

Sosyal medya şirketleri açık açık aldıkları önlemleri ilan ediyor, ABD istihbarat örgütleri düzenli değerlendirmeler yayınlıyor.

Reklam
Reklam

Fakat konu çok siyasallaştı.

Demokratlar Rusya'nın müdahalesinin Başkan Trump'ı destekleme yönüne odaklanırken, Trump taraftarları Çin'in kendilerine karşı kampanya yürüttüğünü konuşmak istiyor.

Ulusal güvenlik yetkilileri her ikisinin de varlığını kabul eden ince bir çizgide yürümeye çalışıyor fakat taraftarlık olarak görülebileceğinden çekinerek bu iki tehdidin arasındaki farklara girmekten kaçınıyorlar.

Rusya'nın müdahaleleri şu ana kadar görüldüğü kadarıyla daha örgütlü ve daha gizli ama etkisi 2016 seçimleri ile aynı düzeyde olmayabilir.

Taktikler de epey farklı. Örneğin artık sahte haber ve paylaşımlar üretmek yerine, faydalı görülen bazı gerçeklerin öne çıkarılması yöntemi kullanılıyor.

Seçim kampanyasının sonuna gelindikçe müdahalelerin yoğunlaşmasından ve seçimin güvenilirliğini kuşkuya düşürebilecek girişimlerde bulunulmasından kaygı duyuluyor.


İran ne yapabilir?

Amerikan istihbarat yetkilisi William Evanina, Tahran'ın, "İran üzerindeki baskıların ve rejim değişikliği çabalarının devamı anlamına geleceğini düşündüğünden", Trump'ın bir dönem daha seçilmesini istemediğini söylüyor.

Reklam
Reklam

İran'ın çabalarının daha ziyade sosyal medya üzerinden dezenformasyon yayma ve ABD karşıtı içerik paylaşımı şeklinde olacağını düşünüyor.

ABD istihbaratının iddialarını destekleyen bilgisayar devi Microsoft, Rusya, Çin ve İran ile ilişkili internet korsanlarının Amerikan seçimlerinin önde gelen isimlerine karşı casusluk çabası içinde olduklarını açıkladı.

İran'la ilgili olarak ise, Phosphorus adıyla bilinen bir grubun bu yıl Mayıs ve Haziran ayları arasında Beyaz Saray yetkilileri ve Trump'ın seçim kampanyasını yürüten kişilerin hesaplarına girmeyi denediklerini ancak başaramadıklarını duyurdu.

Buna cevaben konuşan İran dışişleri bakanlığı yetkilisi Said Katibzade, Microsoft raporunu "gülünç" diye niteledi ve "İran Beyaz Saray'a kimin başkan olacağıyla ilgilenmiyor" dedi.

Dış politika odaklı Amerikan düşünce kuruluşu Atlantic Council tarafından bu yılın başlarında yayınlanan İran konulu bir raporda İran'ın internet üzerinden yürüttüğü faaliyetlerinin kolay tespit edilebildiği kaydedildi.

"İran'ın dijital etki faaliyetleri kapsamında yayılan hemen tüm içerikler doğrudan doğruya, Tahran'ın dünya görüşü ya da belli bir dış politika hedefiyle bağlantılı. Dolayısıyla İran'ın faaliyetlerini tespit etmek, içeriklerinin politik olarak herhangi bir yere bağlanması zor Rusya gibi aktörlerinkini farketmekten daha kolay" denildi.

Reklam
Reklam

Adaylar İran konusunda ne diyor?

İran gerek muhtemel etkisi gerekse de politika hedefleri açısından ABD seçimlerinde Rusya ya da Çin kadar öne çıkan bir konu değil.

Başkan Trump, İran'a karşı sert bir politika izleyerek nükleer anlaşmadan çekildi ve bizzat İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü'nün komutanı General Kasım Süleymani'nin Irak topraklarındayken öldürülmesi emrini verdi.

Joe Biden ise bu sertlik politikasının başarısız olduğunu söylüyor. CNN televizyonuna konuşan Biden "İran'a karşı sert olmanın daha akıllıca bir yolunun olduğunu", bir yandan Tahran'ın "bölge istikrarını bozan faaliyetleri püskürtülürken" diğer yandan "diplomasi yolunun" açık tutulabileceğini kaydetti.