Amerikalılar bundan 20 yıl önce seçim gününün ertesinde bir sonbahar sabahına uyandıklarında, ülkeyi bundan sonra kimin yöneteceği henüz belli olmamıştı.
Ülke nefesini tutmuş beklerken, başkan adayları Al Gore'un mu yoksa George W. Bush'un mu seçimleri kazandığını belirlemek 36 gün sürdü.
Bu, 3 Kasım'da yapılacak seçimlerinde yeniden meydana gelebilir.
Peki neden?
Koronavirüs salgını nedeniyle ABD'deki pek çok seçmen sandıklara giderek oy kullanmaktan çekiniyor çünkü genellikle saatlerce sırada beklemek gerekiyor.
Bu nedenle milyonlarca seçmen posta yoluyla oy kullanıyor ve oyların hepsini saymak günler ya da haftalar alabilir.
Oy verme işlemi farklı eyaletlerde farklı saatlerde son buluyor.
İlk sandıklar ülkenin Doğu Yakası'nda yerel saatle 19.00'da kapanıyor ve buradaki oylar sayılmaya başlandıktan sonra tablo ortaya çıkmaya başlıyor.
ABD başkanları ulusal çapta aldıkları oy sayılarına göre seçilmiyor. ABD Başkanı'nı "Seçici Kurul" belirliyor. Bir adayın başkanlık koltuğuna oturabilmesi için 538 delegeli Seçici Kurul'daki oyların en az 270'ini alması gerekiyor.
"Seçici Kurul"a ise her eyalet büyüklüğüne göre belli sayıda delege gönderiyor. Bir eyalette seçimi kazanan parti, o eyaletin Seçici Kurul'a göndereceği tüm delegeleri belirlemeye hak kazanıyor. Bu nedenle seçim kampanyaları, 270 delegeyi garanti edecek eyaletleri kazanmaya odaklanıyor.
https://twitter.com/bbcturkce/status/1305842551258308612
Seçim gecesi oy kullanma yerlerinden ayrılan seçmenlerle yapılan anketler sonucunda çıkış anketleri oluşturuluyor. Bunlar nihai seçim sonuçları değil, tahminleri veriyor.
Ülke genelindeki çıkış anketlerinin neticesinde kaybedeceği belli olan başkan adayı daha önceden hazırlanmış konuşmasını yapıyor.
2016'da Wisconsin eyaletini kazanmasıyla Seçici Kurul'daki oyların 270'ini alacağının anlaşılmasının ardından yerel saatle 02.30'da Donald Trump'ın seçimleri kazandığı ilan edildi.
İlerleyen gün ve haftalarda sandıklar açıldıkça Demokratların oy sayıları arttı ve Hillary Clinton'ın ülke çapında daha fazla oy aldığı ancak eyaletleri kaybettiği için başkanlık koltuğuna oturamadığı anlaşıldı.
Seçim günü oy merkezlerinin önünde saatlerce sırada beklemek Amerikalıların alışılagelmiş oy kullanma biçimiydi ancak son yıllarda posta yoluyla oy kullanmak da popüler hale geldi.
Daha önceleri posta yoluyla oy kullanılabilmesi için yurt dışında görevde bulunan bir asker olmak gibi belli koşulların oluşması gerekiyordu. Ancak artık eyaletlerin çoğunda posta yoluyla oy kullanmaya izin veriliyor.
2020 yılında Covid-19 salgını nedeniyle posta yoluyla oy kullanmak isteyen seçmen sayısı beklenmedik bir şekilde arttı.
80 milyon oyun posta yoluyla kullanılması bekleniyor. Bu, 2016 yılındaki seçimlerde bu yolla kullanılan oyun iki katı.
Şu anki endişenin nedeni, posta yoluyla kullanılan oyların seçim sonuçlarında bir gecikme yaratma ihtimali.
Bu korku sadece posta yoluyla kullanılan oy sayısının çokluğundan kaynaklanmıyor. Bu aynı zamanda ABD Posta Servisi'nin bu kadar büyük bir rol üstlendiği dönemde finansal kesintiler yaşamasından da kaynaklanıyor.
Posta Servisi'nin oy pusulasını seçmenlere gönderdikten sonra bunları eyaletlerin belirlediği son teslim tarihinden önce seçim merkezlerine ulaştırması gerekiyor.
Her eyalet seçim kurallarını kendisi belirliyor. Bazı eyaletler seçim gününü oy pusulalarının teslimatı için son gün olarak belirlerken, örneğin California haftalar sonra ellerine ulaşsa bile postane mührü seçim günü tarihli olduğu müddetçe oyları geçerli sayıyor.
Ülkenin Doğu Yakası'nda oyların sayılması bu nedenle hep daha uzun sürüyor.
Posta yoluyla oy kullanmanın seçim sonuçlarını geciktirmesinin nedenlerinden biri de, her oyun altındaki imzanın kayıt belgesindeki imza ile uyuşup uyuşmadığının kontrol edilmesi.
Florida gibi bazı eyaletler imzaları doğrulama gibi prosedürleri seçim gününden önce başlatırken, çoğu eyalet ve Washington DC sandıklar kapanana kadar bu işlemlere başlamıyor.
Posta yoluyla kullanılacak oyların iki katına çıkacağı düşünüldüğünde bu durum seçim sonuçlarının açıklanması uzatabilir.
Bu yıl süreci uzatacak etkenlerden biri, sandıklarda alınan ek güvenlik önlemleri olabilir.
Sandık gözlemcileri tarafından geçerliliği sorgulanan oy pusulaları kenara koyuluyor ve yeniden sayılmadan ya da iptal edilmeden önce bir kez daha gözden geçiriliyor.
Sandık gözlemcileri demokratik sürecin bir parçası ancak uzmanlar seçim kampanyasını yürütenlerin sonucu geciktirerek zaman kazanmak için bu kişileri manipüle edebileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Bütün bu değişiklikler, ihtilafların yargıya taşınmasına neden olabilir. 2020'de şimdiye kadar 190'dan fazla dava açıldı. Bunlar posta yoluyla oy kullanılması için gereken kimlik doğrulamasından Covid-19 nedeniyle oy kullanmanın başlayacağı gündeki değişikliklere kadar farklı nedenlerle açıldı.
California Üniversitesi'nden hukuk profesörü Richard Hasen'a göre, 2020 ABD tarihinin en ihtilaflı seçimi olma yolunda ilerliyor.