ABD Başkanlık seçimleri sonuçları Türkiye'yi nasıl etkiler, Gülen iade edilir mi?

ABD Başkanlık seçimi 2016 Türkiye'yi nasıl etkileyecek, Clinton'ın ya da Trump'ın yeni ABD Başkanı olması Türkiye dengelerini değiştirir mi, örneğin Fethullah Gülen'in iadesi konusu nasıl şekillenir?

Yarın gerçekleştirilecek ABD Başkanlık seçim sonucu yalnızca ABD'yi değil, tüm dünyanın merak konusu. Kanaat önderleri ve Türkiye-ABD ilişkilerine hakim analistler de Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini düşündükleri ABD seçimlerinde, 'Cumhuriyetçi Aday Donald Trump ve Demokrat aday Hillary Clinton'ın Türkiye'ye nasıl etki edebileceği'ni tartışıyor.

FETHULLAH GÜLEN'İN İADESİ HUSUSUNDA HANGİ ADAY NE YAPAR?

Tüm dünyada gözler, ABD başkanlık ve kongre seçimlerine odaklandı. Yarın sandık başına gidecek Amerikalılar, hem ülkenin yeni liderini hem de yeni kongre üyelerini belirleyecek.

Reklam
Reklam

Türkiye-ABD ilişkilerine bakıldığında, yeni ABD Başkanı'nın Trump ya da Clinton olması konusu haricinde, Suriye'nin geleceği, YPG-PYD, Türkiye'nin Musul ve Rakka operasyonlarındaki pozisyonu ve özellikle de Gülen'in iadesi iki ülke arasındaki en önemli konu olarak devam edecek.

Peki, Türkiye için oldukça önemli olan bu konularda ABD Başkan adayları ne düşünüyor? Clinton ve Trump, bugüne dek katıldıkları TV show'larında, siyasi tartışmalarda ve seçim kampanyası kapsamındaki açıklamalarında neler düşündüklerini ve neler planladıklarını seçim çalışmaları sırasında ifade ettiler.

GÜLEN FAKTÖRÜNE KARŞI CLINTON VE TRUMP'IN YAKLAŞIMI NASIL?

Al Jazeera'nin, New York Times'ın “Trump ile NATO- Türkiye’deki darbe girişimi ve Dünya” başlığı altında yayınladığı, Trump ile dış politika ağırlıklı yaptığı söyleşiye dayandırdığı haberine dayandırdığı analizine göre, Trump, Türk halkının darbe girişimine karşı direncini övmüş ve “Erdoğan’ın hukuk devleti kurallarına uyması için ona baskı yapacak mısınız?” yönündeki bir soruya, “ABD’de de sivil haklar konusunda bir çok sorun var, biz bu haldeyken özgürlükler konusunda iyi bir mesaj verici konumunda değiliz” yanıtını vermişti.

Reklam
Reklam

Trump’ın siyasi danışmanlarından Peter Navarro, National Interest’te 27 Temmuz’da yayınlanan “Hillary’in Türkiye’deki darbeyi desteklemekle suçlanan gizemli İslami din adamıyla bağları” adlı makalesinde, Gülen Örgütü’nün Clinton’ın seçim kampanyasına destek verdiği iddialarını dile getirip, “Eğer bu doğruysa, Clinton başkan olduğunda Gülen’in iadesi için adım atar mı?” diye sormuştu. Aynı makalede Navarro, Clinton’ın “kilit konumdaki bir NATO müttefikinde istikrarsızlığın ve şiddetin şuç ortağı olmaz mı?” sorusunu da gündeme getirmişti.

'FETÖ, CLINTON'A SEÇİM KAMPANYASI İÇİN BAĞIŞ YAPTI' İDDİASI YAYILMIŞTI

FETÖ'nün Clinton'ın seçim kampanyasına yaptığı bağışların en az 3,5 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor bu da çok yüksek bir rakam olmamakla birlikte Ankara'yı asıl rahatsız eden Gülen Örgütü üyelerinin 15 Temmiz darbe girişimine rağmen Clinton'ın çevresinde olması, hatta doğumgününe bile davet edilmesi.

Reklam
Reklam

15 Temmuz gecesi darbe girişimi devam ederken, Türk hükümeti bunun bir darbe girişimi olduğunu belirterek, Amerika’dan seçilmiş hükümete desteğini açıklamasını talep etmişti. Bu destek açıklaması neredeyse üç saat boyunca yapılmamış, Washington’dan beklenen o açıklama darbenin başarısızlığa uğrayacağı belli olmaya başlayınca gelmişti.

CLINTON'IN OBAMA VE TRUMP'TAN FARKI 'UÇUŞA YASAK BÖLGE'Yİ DESTEKLEMESİ

Obama döneminde Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan Clinton'ın hem Obama’dan, hem de Trump’tan ayrıldığı en önemli nokta uçuşa yasak bölgeyi desteklemesi.

TÜRKİYE DE CLINTON'IN FİKRİNİ DESTEKLER GÖRÜŞTE

Türkiye de, Suriye iç savaşının başından beri uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge fikrini savunuyor. Türkiye bu konudaki ısrarını defalarca dile getirmesine rağmen, başta ABD'den olumlu karşılık görmedi.

CLINTON UÇUŞA YASAK BÖLGEYLE İLGİLİ EN SON NE DEMİŞTİ?

Reklam
Reklam

İki başkan adayının son kez karşı karşıya geldiği 20 Ekim’de yapılan münâzarada Clinton bu konudaki fikirlerini şöyle dile getirdi:

“Suriye’de uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge için çalışmaya devam edeceğim. Açıkça söylemek gerekirse, bunun da yalnızca Suriyelileri korumak ve mülteci akınını engellemek için değil, hem Suriye hükümetine, hem de Rusya’ya karşı bir koz kazanmak için gerekli olduğunu düşünüyorum, çünkü böylece çatışmalara son verecek ciddi siyasi müzakerelere başlayabiliriz.”

TRUMP UÇUŞLA YASAK BÖLGEYİ 'RUSYA'YA HAVALE ETTİ'

Aynı münazarada uçuşa yasak bölge konusundaki fikri sorulduğunda Trump, Obama yönetimini eleştirdi ve Suriye planını 'düşmanı şaşırtmak için' tam olarak açıklayamayacağını imâ etti. Seçim çalışmaları sırasında da, Suriye konusunda birbirinden farklı görüşler ortaya koydu, ancak her zaman önceliği IŞİD'le mücadele oldu.

CLINTON IŞİD İÇİN 'BIRAKALIM RUSYA İCABINA BAKSIN' DEMİŞTİ

Reklam
Reklam

Rusya Devlet Başkanı Putin’i ‘zorba’ olarak nitelendirmekten çekinmeyen ve Rusya ile her konuda sert pazarlıklara girme sözü veren Clinton’un aksine, Trump, Rusya ile ilişkileri geliştirmekten yana. Suriye rejiminin en önemli askeri ve diplomatik müttefiki Rusya’nın Suriye’de önünü açmak gerektiğini de 2015 yılında şöyle dile getirmişti:

“Rusya IŞİD’den kurtulmak istiyor. Biz de IŞİD’den kurtulmak istiyoruz. O zaman belki de bırakmalıyız ki, Rusya bu işin icabına baksın. Yani, bırakalım onlar IŞİD’den kurtulsun.”

Trump, bir ara IŞİD’i yok etmek için 30 bin ABD askerinin yeterli olacağını söylese de, ABD askerlerini Suriye’ye gönderme sözü vermedi. Zaten Trump, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığından da şikayetçi. Ona göre, IŞİD’in ortaya çıkış nedeni de, ABD’nin bölgedeki müdahaleci politikaları.

Clinton da, Suriye’ye ABD askeri gönderilmesini “büyük hata olur” diye tanımladı. Clinton’un planı, "Kürtler" diye tanımladığı PKK’nın Suriye kolu PYD ve diğer muhalifleri daha etkin kullanma üzerine kurulu.

Reklam
Reklam

CLİNTON’UN PYD PLANI

ABD ordusunu Suriye’ye göndermeme konusunda kararlı olan Clinton, Trump ile 10 Ekim’de yaptığı ikinci münâzarada, ihtiyaç duyduğu askeri gücü, “Kürt ve Arap savaşçıları silahlandırarak” sağlamayı düşündüğünü dile getirdi:

“Kürtleri silahlandırmayı da düşünebilirim. Kürtler, hem Suriye, hem de Irak'ta en iyi ortaklarımız oldu. Kimi çevrelerde bu konuda büyük kaygılar olduğunu biliyorum, ancak IŞİD'in Irak'tan çıkarılmasının ardından Rakka'yı alabilmemizin temel yolu bölgedeki Kürt ve Arap savaşçılar olduğundan, ihtiyaçları olan teçhizata sahip olmaları gerektiğini düşünüyorum.”

Clinton’un işaret ettiği “büyük kaygıların” Türkiye’ye ait olduğu çok açık. Zaten Clinton'un bu açıklamasını Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “siyasi acemilik” olarak tanımlayıp tepkisini dile getirmişti.

"ABD'NİN STRATEJİK OYUNU"

Ankara-Washington ilişkilerinin tarihinin en zorlu dönemlerinden geçiyor olmasının başlıca nedeni de, Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının ABD tarafından göz ardı ediliyor olması. PKK’nın Suriye kolu PYD’nin IŞİD ile mücadelede ABD tarafından kara gücü olarak kullanılması ve desteklenmesi de bu kaygının temel nedenlerinden biri.

Reklam
Reklam

Türkiye’nin dış politikasının son bir yılını Al Jazeera Türk’a bir süre önce değerlendiren Galatasaray Üniversitesinden Prof. Beril Dedeoğlu, Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl tamir edilebileceği sorumuza yanıt verirken, “ABD stratejik oyununu Kürtler üstüne kurdu, dolayısıyla bundan geri adım atılması çok zor," demiş, ancak yine de Demokratların Türkiye ile ‘koşullu’ iyi geçinme tercihi yapabileceğini sözlerine eklemişti:

“Amerika’da yeni yönetim tercih kullanacak, kullandığı tercih Türkiye’yle iyi geçinme üzerine olacak, yani yapılandırılmasını böyle yapacaklar, ama muhtemelen koşullu olacaktır. O koşullar benim öngördüğüm kadarıyla, bir Barzani-Erbil-Türkiye ilişkisi gibi, Suriye’de bir grupla Türkiye’nin bir diyalog içine girmesini sağlamaya yönelik. Şimdiki lider olmayabilir, silahlı ayağı olmayabilir... Türkiye’yle derdi kalmamış, Şam’la derdi olan Kürt muhatap.... PKK oyunu bozma konusunda çok ısrar etmezse, bu çok kötü bir modelleme değil.”

SURİYE’DE HANGİ MUHALİFLER?

Reklam
Reklam

Clinton, Suriyeli muhalifleri de desteklemekten yana. Dışişleri Bakanlığı döneminde de benzer bir görüşü savunduğunu, ancak Obama’yı ikna edemediğini seçim çalışmaları sırasında dile getirdi. Hatta, Obama yönetiminin muhaliflere yönelik olarak uygulamaya çalıştığı ‘eğit donat’ programını çok geç başlatmasının ve muhalifleri silahlandırmayı reddetmesinin IŞİD’in ilk başlarda hızla ilerlemesine neden olduğunu da 2014 yılında Atlantic’e verdiği bir söyleşide dile getirdi.

Türkiye de eğit-donat programın etkin bir biçimde kullanılmasını istemişti. Ancak, ABD yönetimi projeye zora sokan bazı uygulamalarda örneğin, bu programa katılan muhaliflere rejime karşı savaşmayacakları yönünde taahhütte bulunma zorunluluğunda ısrar etmişti.

Trump ise muhaliflerin silahlandırılmasına karşı. Clinton ile yaptığı üçüncü münazarada bunu açıkça dile getirdi:

“Muhaliflerin kim olduğunu bilmiyoruz. Onlara çokça para veriyoruz, başka şeyler veriyoruz, ama kim olduklarını bilmiyoruz. Gün gelir de eğer başarılı olurlarsa ki, bu olmayacak çünkü, Rusya ve İran var, ama olur da Esed’i devirirlerse ki, kötü adam olduğu bir gerçek, en az onun iktidarı kadar kötü bir tabloyla karşılaşabiliriz.”

TRUMP IŞİD İLE MÜCADELEDE KÜRT GÜÇLERİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYOR?

Clinton gibi silahlandırmaktan söz etmese de Cumhuriyetçi aday Trump da “Kürt güçlerine hayran” olduğunu açıkladığı 21 Temmuz 2016’da yayınlanan New York Times ile yaptığı söyleşide “Türkiye, IŞİD’e karşı bir çok şey yapabilir. Eğer onlarla müzakere eden ben olsaydım IŞİD konusunda çok daha fazlasını yapacaklarını düşünüyorum” demişti.

Bunun üzerine kendisine yöneltilen “(Türkiye’nin) IŞİD ile mücadelede etkin olabileceğini söylüyorsunuz ama büyük bir fark var aramızda. Biz, Kürt güçlerini destekliyoruz, bu sorunla nasıl baş edeceksiniz?” yönündeki soruya da şu yanıtı verdi:

“Kürt güçlerinin büyük hayranıyım. Diğer yandan, Türkiye ile son derece başarılı bir ilişki içinde olma potansiyelimiz var. Eğer, her ikisini bir şekilde bir araya getirebilirsek gerçekten harika olur.”

SURİYE'NİN GELECEĞİ KONUSUNDA TRUMP MI, CLINTON MU?

Suriye’nin geleceği konusunda işbirliği, PYD’ye olan desteğin kesilmesi ve Fethullah Gülen’in iadesi, Ankara’nın yeni ABD yönetiminden en kuvvetli beklentileri arasında.

Bununla birlikte, adayların diğer konulardaki fikirleri de Ankara-Washington ilişkilerini etkileyebilecek nitelikte. Örneğin, Trump, NATO müttefiklerinin daha fazla yük almasından ve teşkilata daha fazla maddi katkı yapmasından yana. Rusya ile de ilişkileri yumuşatmayı istiyor. Buna karşılık Clinton, Rusya’ya sert tavır almaktan yana ve NATO’yu ABD’nin en iyi yatırımı olarak tanımlıyor.

Clinton, İran ile yapılan nükleer anlaşmanın sıkı takipçisi olacağını söylüyor ama Trump, anlaşmayı yeniden müzakere etmek gerektiğini savunuyor.

ABD SEÇİMLERİ KÜRESEL EKONOMİYE DE ETKİ EDECEK

ABD'nin iç ve dış politikaları açısından büyük önem taşıyan seçimlerin küresel ekonomiye etkileri de merakla bekleniyor.

ABDde başkanlık için yarışacak Demokrat Hillary Clintonın ekonomi politikaları genel olarak Obama yönetiminin devamı niteliğini taşırken, Cumhuriyetçi Trump ise popülist söylemleriyle dikkati çekiyor. Küresel piyasalarda seçim sonuçlarının finansal piyasaları etkileyeceğine ilişkin endişeler yer alırken, gelişmekte olan piyasalara yönelik olası etkiler de tartışılmaya devam ediyor.

Analistler, seçimleri Donald Trumpın kazanması durumunda Türkiyenin de içerisinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerin bundan olumsuz etkilenebileceğini ve böyle bir sonucun risk oluşturabileceğini belirtiyor.

BAŞKANLIK ADAYLIĞINDAN ÇEKİLEN ADAYLAR

ABD'de Başkanlık Seçimi öncesinde adaylığını duyurmuş, fakat daha sonradan adaylığından vazgeçen adaylar;

Ted Cruz, John Kasich, Marco Rubio, Ben Carson, Jeb Bush, Carly Fiorina, Chris Christie, Rand Paul, George Pataki, Lindsey Graham, Bobby Jindal, Jim Gilmore, Rick Perry, Mike Huckabee, Rick Santorum, Scott Walker

SON ANKETLERE GÖRE CLINTON ÖNDE

Bugün açıklanan Washington Post-ABC Tracking Poll anketine göre; Clinton yüzde 48 ile Trump’ın 5 puan önünde görünüyor.

Washington Post-ABC News tarafından 1-4 Kasım tarihlerinde yapılan ankete göre; Clinton yüzde 48’e yüzde 43 ile Trump’ın beş puan önünde.

Bu sonuç, hafta başında Clinton’la arasındaki farkı kapatan Trump’ın tekrar geriye düştüğüne işaret ediyor.

Washington Post, Clinton’ın yükselişine gerekçe olarak, “beyaz olmayan seçmenlerden aldığı desteğin artmasını” ve “bağımsız seçmenleri kendi safına çekmesini” gösterdi.

Fox News’ün araştırmasına göre ise Clinton’ın sadece 2 puan önünde…

CNN International ise McClatchy-Marist anketinin sonuçlarını manşete taşıdı.

1-3 Kasım tarihlerinde yapılan bu anket; Clinton’ın, yüzde 44’e yüzde 43 ile sadece 1 puan önde olduğunu ortaya koydu.

YouGov’ın yine Cumartesi günü açıklanan son kamuoyu yoklamasındaysa fark üç puan çıktı.

Amerikalılar, 8 Kasım 2016 tarihinde gerçekleşecek 58'inci başkanlık seçiminde ABD'nin 45'inci başkanını seçecek.

‘TRUMP BAŞKAN SEÇİLİRSE TÜRKİYE’YE YATIRIMLARIN ÖNÜ AÇILIR’

New York’ta Türk toplumunun önde gelen aktivist ve toplum liderlerinden İbrahim Kurtuluş, Trump’ın başkan seçilmesi halinde Türkiye’ye yapılacak dış yatırımlarda patlama yaşanacağını söyledi.

Wall Street'in simgesi ‘Boğa Heykeli'ne her yıl geleneksel olarak Türk bayrağı çekilmesi törenlerinin öncüsü olan ve 25 yıldır Wall Street'te borsa ve finans uzmanı olarak çalışan Kurtuluş, Trump'ın başkanlığında Wall Street'te girişimlerin önünün açılacağını, ABD'de ekonominin yeniden canlanacağını savundu.

ABD'de önümüzdeki hafta yapılacak başkanlık seçimleriyle ilgili görüşlerini Amerika'nın Sesi'ne değerlendiren Kurtuluş, "Wall Street her ne kadar Trump'a mesafeli yaklaşsa da başkan seçilmesi halinde, ABD'de girişimin önünün açılacağını, Wall Street aracılığıyla hem ABD'de hem de dünyada ciddi bir ekonomik büyümenin önünün açılacağını söyledi.

‘AMERİKA İÇ VE DIŞ PİYASALARDA SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDEKİ GİBİ HAREKET EDİYOR'

Kurtuluş, neden Trump'ı desteklediğini şöyle açıkladı," Türk Amerikan toplumu aktivisti olarak Cumhuriyetçi aday Donald Trump' a gönülden destek veriyorum. Neden mi? Amerika kıtasında ve Amerika dışında dünya çapında değişik bir bakış gerektiğine inanıyorum. Amerika'nın iç ve dış politikaları halen neredeyse soğuk savaş döneminde olduğu gibi devam ediyor. O dönemden kalan uygulamalar iç ve dış piyasada halen devam ediyor. Dünya çok değişti ve değişmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi dünya beş ülkeden daha büyük. Amerika'nın bunu da görmesi gerekiyor” dedi.

‘ABD'NİN YAPTIĞI TİCARİ ANLAŞMALARDA UYGULAMALAR HATALI'

ABD'nin yapmış olduğu uluslararası ticaret anlaşmalarındaki uygulamaları eleştiren Kurtuluş, "Trump, dünya ile yapılan ticari anlaşmalarda her iki tarafın çıkarlarının ortak bir şekilde korunacağını ifade ediyor. NAFTA denilen anlaşmaya göre Amerika'nın Michigan eyaletinde en büyük televizyonlarını ekranlarını yapan bir kurum, bu televizyonun parçalarını Çin'den alıp Michigan'a getiriyor. Gelen parçaları Meksika'ya gönderip orada montajını yaptırıyor. Meksika'da kurulan bu televizyonlar yeniden Amerika sınırları içerisine geliyor. Paketlendikten sonra da buradan pazarlaması yapılıyor. Bir Amerikalı olarak ben bu ülkede vergi veriyorum. Burası benim memleketim. Ben önce Amerikalıyım. Annem babam Türkiye Cumhuriyeti'nden Mustafa Kemal Atatürk'ün geldiği topraklardan geldi ama ben ailem çocuklarım burada ekmek yiyoruz. Önce yeni memleketimiz olan ABD'nin çıkarlarını gözden geçirmemiz lazım. Yabancı ülkelerin çıkarlarını değil. ABD'nin yapmış olduğu tüm bu anlaşmalar yanlış uygulanmıştır. Wall Street'in finans bölümünden geldiğim için bunu çok daha iyi anlıyorum. Bütün bu yanlış uygulamalar derhal durdurulmalıdır” dedi.

‘TRUMP CEBİNDEKİ PARASINI TÜRKİYE'YE GÖTÜRDÜ'

Trump'ın başkan olmasıyla ABD ile Türkiye arasındaki ticaretin önünün açılacağını iddia eden Kurtuluş, "Trump'ın iş adamı kökenli olması önemli bir avantaj. Trump, Türkiye'ye cebindeki parayı götürdü. Türkiye'ye yatırım yaptı. Pazarda istikrar olduğu zaman piyasalar rahat hareket eder. Güven oluşur, Trump başkan seçilirse onun başarılı bir işadamı geçmişinin olması nedeniyle Türkiye'nin kapıları ticaret için daha da açılacak. Türkiye Cumhuriyeti, Trump'ın başkanlık döneminde daha sağlam bir şekilde yürüyecektir. Türkiye'de yatırımların önü açılacaktır. Türkiye'nin uluslararası ticarette rolü artacaktır” diye konuştu.

‘TRUMP ZATEN MİLYARDER WALL STREET'İN PARASINA İHTİYACI YOK'

Wall Street'in daha çok Hillary Clinton'ı desteklediğini öne süren Kurtuluş, "Wall Street'in kendi çıkarları var. Başkanları yönlendirmek için kampanyalarında destek çeklerini yazarlar. Hillary Clinton seçilirse Wall Street'in kuklası olacak. Wall Street'teki bankerler kampanyasında milyonlarca dolar tutarında yardım gerçekleştirdiler. Hillary seçilirse vatandaşı mı dinleyecek? Yoksa kendisine on milyonlarca dolar yardım eden Wall Street bankerlerini mi? Wall Street bir kuklayı yönlendirmek istiyor. Bu yüzden Clinton'a daha fazla yanaşıyorlar. Trump'a niye yanaşamıyorlar? Zaten adam milyarder. Trump satılacak olan bir kişi değil. Milyarder olduğu için kimsenin parasına ihtiyacı yok. Bu nedenle Wall Street biraz daha Clinton'ın tarafında görünüyor” dedi.

‘AMERİKA DARBECİLERİ DESTEKLEDİ'

Son sekiz yılda Obama'nın Hillary Clinton ile birlikte dünyada yanlış bir dış politika uyguladığını savunan Kurtuluş, "Dünyanın yüzde altmış petrolü Hürmüz Boğazı'ndan geçiyor. Boğazdan geçen gemilerin güvenliğini biz sağlıyoruz. Bugün Çin, kışları o boğazda gemi bulundurmuyor. Japonya ve Hindistan da öyle. Yalnızca biz gemilerimizi orada bulunduruyoruz. ABD savaş gemileri bu boğazın güvenliğini sağlıyor. Bu savaş gemilerinin orada yabancı ülkelerin gemilerini koruma görevinin parası da vergi ödeyen Amerikan vatandaşlarının cebinden çıkıyor. Ben niye Çin'in güvenliğinin parasını cebimden ödeyim ki. Laik ve halkın gücüyle iktidara gelen hükümetlere Obama yönetimi sırtını çevirmiştir. Obama hükümeti şimdiye kadar anti Amerikan karşıtlarına destek verdi. Yıllardır Mısır'da Amerika ile birlikte çalışan Hüsnü Mübarek'i devirdi. Darbecileri destekledi, demokratik yollardan seçilenlerin yanında durmadı. Bugün Mısır'da halkın seçmediği bir hükümet görevde. Demokrasi bu mu? Bunlar hep yanlış politikalar. İsrail devleti Amerika'nın en yakın müttefiki. Benjamin Netenyahu sırtını çevirdi. ABD İsrail'i yalnız bıraktı” dedi.

‘OBAMA YÖNETİMİ AMERİKA KARŞITLARINA DESTEK VERDİ'

Hillary Clinton'ın seçilmesi halinde şimdiye kadar uygulanan yanlış dış politikaların süreceğini belirten Kurtuluş, "Bölgedeki diğer ülkelere de bakacak olursak laikleri desteklemediklerini görüyoruz. Mustafa Kemal'in Türkiye'sine son sekiz yılda yaptıklarına bakacak olursak Ankara'nın söylediklerine kulak asmadıklarını görüyoruz. Aksine Amerikan karşıtı görüşleri destekledi. Komünist ve Marksist gruplara destek verdi. PKK ve YPG gibi. ABD bu hataların aynısını Nikaragua'da da yaptı. İran'daki mollalara paralar yolladılar. İran'ın hedefi Mustafa Kemal'in Türkiye'sini yıkıp yerine şeriat rejimi getirmektir. ABD, demokratik güçlerin yanında olacağına mollaların yanında oldu. Irak'ın yüzde 60 İran'ın kontrolünde. Suriye'de bazı bölgelerin kontrolünü İran ele geçirdi. İran'ın Akdeniz'e kadar uzanan bir koridoru oldu. Obama yönetiminin hataları akla ermeyecek bir şekilde. Amerika'ya dost olmayan gurup ve ülkelerle işbirliği içerisine girdiler. Libya'da benzeri hatalar yaptılar. Kaddafi diktatör dediler oradaki karşıtları desteklediler. O zaman neden İran'a müdahale etmiyorsun? Ortadoğu'daki en büyük stratejik ortağın Türkiye. Kore'den, soğuk savaş döneminden beri, Afganistan'da, teröre karşı verdiğin mücadeledeki NATO üyesi ortağını yan tarafa atıyorsun. Bu kabul edilir gibi bir durum değildir. Dış politikaları iflas etmiştir. Suriye'de içinden çıkılamayacak bir durumun oluşmasında bu tür yanlış dış politikalar olmuştur” dedi.

‘TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA SORUNLAR BİTER'

Trump başkan seçilirse Türkiye ile ABD ilişkilerinin yeniden rayına gireceğini ifade eden Kurtuluş, iki ülke arasında sorunların ve görüş ayrılıklarının çözüleceğini savundu. Kurtuluş, Türkiye'nin bölgede güçlü bir konumda olduğunu belirterek Trump'ın iki ülke arasında ilişkileri canlandıracağını söyledi. Kurtuluş, ‘Açıkça söyleyeyim ben sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın amigosu değilim. Bir bankacı olarak düşündüğüm zaman bugün Türkiye'nin etrafındaki ülkelere bakmak lazım. Yunanistan iflas etmiş. Ukrayna'nın bir kısmı işgal altında. Gürcistan'ın yüzde 15'i işgal altında. İran'ın mollaları demokratik ülkeleri yıkma çabasında. Suriye ve Irak'ta kıyamet kopuyor. Son yıllarda bu vizyonu yöneten Recep Tayyip Erdoğan'ı, bir CEO olarak işime gözümü kırpmadan alırım. Çok kayda değer önemli şeyler yapıyor. Çok doğru kararlar alıyor. Dış politikalarda yanlışlar yapsalar da hatalarını düzeltme çabaları içerisine girdiler. Türkiye'de Ortadoğu'yu anlayan bir Cumhurbaşkanı vizyonu var. Bugün Türkiye Cumhuriyeti bölgede önderlik sıfatı elde ederek söz sahibi oluyor. Bugün Türkiye dünyanın en büyük lobisine sahip İsrail'e bile dur diyebiliyor. Darbe öncesi ve sonrası gösterdiği liderlik sıfatı çok önemli. Darbe girişiminden sonra Ankara her konuda masada olacağını söyledi. Bunun hem Washington'dahem de dünyada çok önemli etkileri oldu” dedi.

DERLEME: Deutsche Welle, Voice of America, BBC Türkçe, ajanslar