Prag'daki zirvesinin ardından NATO'da yeni bir dönem başlayacak. Bu yeni dönemde, NATO için Rusya'nın artık baş düşman olmaması avantaj sağlarken, yeni dış tehditlere karşı duracak teknolojik donanıma sahip olmaması dezavataj.
ABD ise NATO'nun doğuya doğru genişlemesini, yeni üyelerin Soğuk Savaş'ın sonunu yansıtmasından dolayı destekliyor. Ve ABD için de 11 Eylül ile birlikte NATO'nun görevleri açısından yeni bir dönem sözkonusu. O zamandan bu yana, Washington, Kuzey Atlantik Paktı'nın, Amerikan çıkarlarına uygun şekilde hareket etmesini bekliyor. Bunu Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleeza Rice'ın "Irak, NATO'nun gelecekte karşı karşıya kalacağı tipik tehditlerden biridir" sözlerinden de anlaşılıyor.
WASHINGTON'UN TALEPLERİ Washington, müttefiklerinin de NATO'yu bu şekilde, yani politik çıkarların korunması için çalışan bir ittifak olarak görmesini istiyor. Bu da bir savunma paktı olarak kurulmuş olan Kuzey Atlantik Paktı'nın coğrafi sınır gözetmeksizin operasyon yapabilecek durumda olması anlamına geliyor.
NATO sınırları dışındaki operasyonlar için 1997 yılındaki Helsinki zirvesinde, Avrupa Acil Müdahale Gücü kararlaştırılmıştı. Yüzbin kişilik kara kuvvetleri, ayrıca hava ve deniz kuvvetlerinden oluşacak bu gücün, iki ay içinde 4 bin kilometre uzaklıktaki bir operasyonu ABD'nin katkısı olmaksızın yapabilecek durumda olması hedefleniyor.
Ancak Amerikalılar bu konuda kuşkulu. Bunun bir nedeni Avrupalıların gerçekten bu tür operasyonlarla askerlerini tehlikeye atıp atmayacakları, ikincisi de savunma bütçelerinin farklılığı. NATO üyeleri içinde savunma bütçesini arttıran tek ülke ABD, diğer üyelerde ise düşüş görülüyor.
Yeni üyelerden beklenen ise savunma bütçelerinin en azından gayrı safi milli hasılalarının yüzde ikisine ulaşması. Bu farklılıklar, farklı stratejiler üzerinde durulmasını gerektiriyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, üyelerin uzmanlık alanlarına göre görev alabileceğini vurguluyor.
ABD'nin Savunma Bütçesi 2000 yılında, NATO'nun Avrupa'daki üyelerinin tamamından daha fazla idi. Bu dengesiz durumun kısa vadede değişmesi beklenmiyor. Bu durumda Kuzey Atlantik Paktı içinde kimin sözünün geçeceği de tartışmasız belli.