İSTANBUL (İHA) - Çalışmaları, dünyanın çeşitli ülkelerinde 2 yıldan bu yana sürdürülen Irak Dünya Mahkemesi'nin (WTI) nihai oturumu, Topkapı Sarayı Darphane-i Amire salonlarında başladı.
5 ayrı konuda birbirini izleyen toplantılarla 25-26 Haziran tarihlerinde de sürecek mahkemede, Irak işgali ve sonrası, belge ve tanıklarla sorgulanacak, belgelenecek, ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair yargılanacak. Mahkemeye, farklı ülkelerden 60'ı aşkın dünyaca tanınmış barışçı, uluslararası hukukçu, yazar, eski diplomat, iddia heyeti ve jüri üyesi ya da tanık olarak katılıyor.
Açılış konuşmasını UNESCO Barış Ödülü sahibi uluslararası hukuk profesörü Richard Falk yaptı. İddia heyeti adına konuşan Falk, "Eğer belirli bir sözleşmenin ihlalleri suç ise, kim yaparsa yapsın bu bir suçtur. Cezası verilmelidir. Bu mahkeme normal mahkeme olma iddiasında değildir. Hükümetler susarsa, Birleşmiş Milletler (BM) susarsa, saldırı mağdurları konuşmazsa bu böyle bir mahkeme kurulmak zorundadır. Bu mahkeme gerçeği ortaya koymayı amaçlamaktadır. ABD savaşa başlamadan önce bunun bir hukuk suçu olduğunu biliyordu" dedi. Falk, buna rağmen savaşın devam ettiğini belirterek, "Bu mahkeme bir avukatlar kurulu ve vicdan jürisi gözetiminde yapılıyor. Bu savaş, ABD'nin dünya silahlarına hakim olmaya yönelik çabasının ürünüdür, ABD hiçbir şekilde bu savaşta suçsuz gösterilemez" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE BU MAHKEME İÇİN ÇOK UYGUN" Richard Falk, Türkiye'nin bu mahkeme için çok uygun olduğunu söyledi. Türkiye'nin, diğer yerlerde yapılan oturumlarda büyük bir işbirliği gösterdiğini belirten Falk, "Türkiye'nin savaşta İncirlik Üssü'nü kullandırarak yardımcı olması, bu toplantıyı burada yapmamızın bir nedenidir. İkinci tezkerenin Meclis'ten geçmemesi de barış için önemli bir etkendi. İnsanlar bu savaşta ölüm kamplarında tutulmaktadır. Hiçbir hakları yoktur. Irak Dünya Mahkemesi 90'lı yılların ruhunu canlandıracaktır" ifadelerini kullandı.
Falk'ın açılış konuşmasının ardından 1. Oturum'a geçildi. "Uluslararası hukuk ve kurumların rolü" konulu 1. Oturum'un başkanlığını Profesör Turgut Tarhanlı yaptı.
Oturumda söz alan Phil Shiner, "Önleyici saldırının ve tek yanlı güç kullanımının yasadışılığı" konulu bir konuşma yaptı. Shiner, "Uluslararası hukuk, Irak'taki savaşın bir insanlık suçu olduğunu söylüyor. Uluslararası hukukun ilgilendirdiği kişiler, itilafların barışçıl şekilde çözülmesine daha çok bağımlıdır. Çoğu kişi şunu kabul ediyor; Irak'a karşı savaş kanun dışıydı. Kanun dışı savaş gündeme geldiğinde bir saldırı savaşına dönüşüyor. BM, ABD ve Britanya'ya bir müdahale yetkisi vermedi. Ne oldu? Koalisyon güçlerinin alenen söylemedikleri hedefleri vardı. Bu kez rejim değişikliği gerekçesini gündeme getirdiler" dedi. Britanya'nın savaş sırasında parça tesirli 2 bin bomba kullandığını belirten Shiner, bunların her birinin 147 bombacık saçtığını ve bunun da çok fazla insanın ölümüne sebep olduğunu söyledi.
"BOMBARDIMAN BRİTANYA'DAKİ HAVA ÜSLERİNDEN BAŞLADI" Shiner, "Pek çok hava saldırısı, Britanya'daki üslerden kalkan uçaklar tarafından yapıldı. Irak'ta ABD'nin yaptıkları açısından Britanya'nın cezai sorumluluğu vardır. Bombardıman, Britanya'daki hava üslerinden başlatıldı. Sorumluluk açısından bu da başka bir neden. Britanya hava üslerinin saldırı için kullanılması, medya kurumlarına saldırı, sivillere ve askeri olmayan hedeflere saldırı, parça tesirli bomba dışında sivillerle hedefler arasında ayırım yapmayan saldırılar. Sivil altyapı kurumlarına ve özellikle elektrik tedariki ile ilgili alanlara saldıralar, bunun su arıtma sistemine etkisi. Britanya İnsan Hakları Avukatı olarak bunlardan büyük utanç ve dehşet duyuyorum. Britanya, ABD'den de ileriye gitti bu konuda. Bu da Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne infaz yetkisi doğuruyor" diye konuştu.
Britanya askerlerinin, cenazelerde havaya ateş açmayı saldırı kabul ettiği için pek çok insanı öldürdüğünü belirten Phil Shiner, Felluce'deki insanlara karşı aktif ve kollektif bir cezalandırma uygulandığını söyledi. Shiner, inanılmaz işkencelere tabi tutulan, tutukluyken öldürülen insanların hesabının sorulması gerektiğini söyledi.
"SORUMLULUK BM KONSEYİ'NE AİTTİR" Oturuma Almanya'dan katılan Hans Von Sponeck, "BM'nin 2003 İşgalinden önceki ve sonraki tutumu" konulu bir konuşma yaptı. Sponeck, "Irak'taki insanlarla ilgili sorumluluk, BM Konseyi'ne aittir. ABD ve Britanya'nın, Irak'ta rejim değişikliği çabaları şiddet yoluyla gerçekleştirildi ve bu çok önceden kararlaştırılmıştı. Amaç, Irak'ı büyük bir cendereye almak ve Irak'ı dağıtarak buraya sahip olmaktı. Irak'ı sömürgeleştirmekti. Ancak, Irak hükümetinin güçlenmesini hesaba katamadılar. BM sekreteryası sustu. Ben de oraya üyeydim. Irak'a yapılan suçları bildiğimiz halde sustuk. Biz Türkiye'den büyük bir gurur duyduk. Bugün hiçbir şekilde insan hakları raportörü atanmıyor. 2003'e kadar vardı ama artık yok. BM'nin Irak'a yaklaşımı dehşet verici bir başarısızlık olarak anılacaktır" dedi. Halkın sesinin, uluslararası planda BM'nin yerini aldığının altını çizen Sponeck, "Halkın sesi hiçbir zaman kesilmemeli. Uluslararası topluluklar olarak susamayız. Iraklı mağdurlara karşı sorumluluğumuz var. Saddam Hüseyin geçmişinden sorumludur ancak aynı şey başkaları için de geçerlidir. Ekonomik yaptırımlar, uçuş yasağı gibi suçlar. Sanık sandalyesi kurulacaksa birden fazla kişi için kurulmalıdır. Sadece mağdurlar için değil. Özgürlük, demokrasi ve insan hakları hepimiz için önemlidir. Washington ve Londra'da bunu dile getiriyor ama bunu karikatürize etmiştir. Uluslararası Barış Hareketi de başarısız olmuştur. Bununla ilgili bir özeleştiri yapmalıyız. Çok daha iyi örgütlenmeliyiz" diye konuştu.
"BUSH REJİMİNİN DEVRİLMESİ GEREKİYOR" Larry Everest ise, Irak'ta ABD ve İngiliz müdahalelerinin tarihi konusunda bilgiler verdi. İngiltere'nin, ABD'nin Ortadoğu'ya hakim olma planının parçası olduğu için vahim bir durumda olduğunu öne süren Everest, ABD ve Britanya'nın hiçbir zaman demokrasi ve özgürlüğü ciddiye almadığını iddia etti. Larry Everest, "Devrimci halkların özgürlük çabalarını bastırdılar. Onların müdahaleleri giderek artan zulüm ve direnişe yol açtı. İmparatorluklar yükseldikleri gibi çöker de. Kürtler'e kendi kaderlerini tayin hakkı sözü verildi ancak, tam tersine yeni devlete adapte etmeye çalışıyorlar. Kuveyt'te Britanya yanlısı bir kral başa geçirildi. Irak halkı yabanca işgalcileri hiçbir zaman çiçek ve şekerle karşılamadı. Britanyalılar halka karşı kimyasal silah kullandı. 1990'larda Saddam Hüseyin'in Kuveyt istilası Irak'ı dünya kamuoyunda düşman haline getirdi. Bu işbirliği, yeni bir ABD hakimiyeti kurmak için yürütülüştür" ifadelerini kullandı.
Savaşın yaptırımlarla sürdüğünü söyleyen Everest, "Yaptırımlar Irak silahsızlaştıktan sonra bile devam etmiştir. Irak'taki 5 yaş altındaki çocukların açlıktan ölmesi, durumu açıkça ortaya koyuyor. ABD her türlü direniş gücünü ezmek için uğraşıyor. Tarih ne kadar hunharca olayla dolu olursa olsun, bu savaş daha da dehşet verici. ABD'de Hıristiyan faşist bir yönetim, iktidarı ele geçirmiştir. Bu herkes için dehşet vericidir. İncil'e gönül veren insanlar yönetimdedir. Dünya böylesi bir rejimle bir daha karşılaşmadı. Bu hükümet için kanunsuz, ahlak dışı, aklını kaçırmış bir hükümet demek yanlış olmaz. 2008'i bekleyemeyiz, Bush rejiminin devrilmesi gerekiyor. Bu konuda bütün dünyayı göreve çağırıyoruz" dedi.