Abdest, müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma şekli olarak tarif edilir. Abdest, daha çok namaz kılmak için belirli bir sıra ile alınır. Peki abdest nasıl alınır? Abdestin farzları nedir? Abdest hangi durumlar bozulur? Abdest alınması mezheplere göre değişiyor mu? Abdest alırken niyet etmek şart mı? İşte abdeste dair temel bilgiler...
Dört mezhebin farz saydığı hususları da içerecek şekilde sünnet ve adabına riayet edilerek, abdest şöyle alınır: Niyet ve besmele ile abdeste başlanıp önce eller bileklere kadar ve parmak araları da ovuşturularak üç defa yıkanır. Varsa deri üzerindeki hamur, boya, sakız gibi maddeler temizlenir. Parmaktaki yüzük oynatılır. Misvak veya diş fırçası ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlenir. Sağ el ile üç defa ağza, üç defa da burna su verilir. Üç kere yüz yıkanır. Sonra dirsekle birlikte sağ kol üç defa, sonra aynı şekilde sol kol üç defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü bir defa mesh edilir. Bu şekilde başın dörtte birini mesh etmek yeterli ise de iki elle başın tamamının mesh edilmesi Maliki mezhebine göre farz, diğer mezheplere göre sünnettir. Eller yine ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi mesh edildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun mesh edilir. Önce sağ, sonra sol ayak, parmak uçlarından başlanarak topuk ve aşık kemikleri de dahil olmak üzere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özen gösterilir.
ABDESTİN FARZLARI NELERDİR?
Abdest, “belli organları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da ıslak el ile mesh etmek” şeklinde tarif edilir. Abdestle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin” (Maide, 5/6) buyrulur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de hem abdestin nasıl alınacağını müslümanlara fiili olarak göstermiş hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında kabul olunmayacağını belirtmiştir. Abdestin bu ayette ifadesini bulan dört farzında sünni fıkıh mezhepleri ittifak etmişlerdir. Ancak Hanefi mezhebinin dışında kalan diğer üç sünni mezhebin bunlara bazı şartlar ilave ettiği görülür. Mesela abdeste niyet etmek bu üç mezhebe göre, abdeste başlarken besmele çekmek Hanbeliler’e göre, dört farzın ayette sayılan sıraya uygun yapılması (tertip) Şafii ve Hanbeliler’e göre, bu işlemlerin ara verilmeden yapılması Maliki ve Hanbeliler’e göre farzdır.
Abdest alırken niyet etmek farz mıdır?
Abdest alırken niyet etmek, Hanefi mezhebine göre sünnet, diğer üç mezhebe göre farzdır. Hanefiler, abdest ayeti olarak bilinen (Maide 5/6) ayette emredilen fiiller arasında niyetin bulunmayışını delil olarak alırlar. Çünkü bu ayette; yüzü yıkamak, kolları dirseklerle birlikte yıkamak, başı mesh etmek ve ayakları topuklarla birlikte yıkamak emredilmektedir. Zira abdestte; kirlerden temizlenme nitelikleri ağır basmaktadır. Dolayısıyla hikmeti bilinen bir ibadet olarak abdestte niyet etmek şart değildir. Ayrıca, namazın şartlarından olan ‘necasetten taharet’ ve ‘setr-i avret’te niyetin zorunlu olmayışı, abdestte de niyetin farz olmadığını gösterir. Abdest alırken niyet etmenin farz olduğunu söyleyenler ise; Cenab-ı Hakk’ın: “Onlar dini yalnız Allah’a has kılarak, ona kulluk etmekle emrolunmuşlardır.” (Beyyine, 93/5) ayeti ile Hz. Peygamber (s.a.s.)’in: “Bütün ameller niyetlere bağlıdır…” hadisinden hareketle her ibadette olduğu gibi abdestte de niyet etmenin farz olduğunu söylemişlerdir.
Mezhepler arasında abdestin farzları konusunda farklılık var mıdır?
Hanefilere göre abdestin farzları, Kur’an-ı Kerim’de (Maide, 5/6) ifade edildiği üzere; yüzü yıkamak, kolları dirseklerle birlikte yıkamak, başı mesh etmek, ayakları topuklarla birlikte yıkamaktır (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 11). Şafiilere göre bu şartlara ilaveten, abdeste niyet etmek ve tertip (abdest organları yıkanırken ayetteki sırayı gözetmek) de farzdır (Şirbini, Muğni’l-Muhtac, Beyrut, ts. , I, 47-54). Hanbeliler, tertibi ve organların ara verilmeden art arda yıkanmasını (muvalat) (el-Buhuti, Keşşafu’l-Kına’, Beyrut, 1402, I, 175); Malikiler ise, niyet ve abdest organlarının art arda yıkanması yanında, organların yıkanırken ovulmasını da abdestin farzlarından sayarlar (Haraşi, Şerhu Muhtasari Halil, Daru’l-Fikr, Beyrut, ts, I, 120). Öte yandan abdestin ittifak edilen farzlarının detayıyla ilgili de mezhepler arasında bazı farklılıklar vardır. Hanbelilere göre yüzü yıkamanın kapsamına ağza ve burna su vermek dahildir (İbn Kudame, el-Muğni, Daru Alemi’l-Kütüb, ts. , I, 166). Aynı şekilde hem Malikilere, hem de Hanbelilerce tercih edilen görüşe göre başın tamamını mesh etmek, başı mesh etme farzının kapsamındadır.
Abdestin sadece farzlarıyla yetinildiğinde abdest geçerli olur mu?
Abdestin farzlarıyla alakalı olarak Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinizle birlikte ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın.” (Maide, 5/6) buyrulmuştur. Bu ayetten hareketle abdestin farzları; dirseklerle beraber elleri ve yüzü birer defa yıkamak, başın dörtte birini bir defa mesh etmek ve ayakları topuklarla birlikte aşık kemiklerine kadar bir defa yıkamak şeklinde belirlenmiştir. Ancak Peygamberimiz (s.a.s.), abdest alırken, ellerini dirsekleri ile beraber üç kere yıkamış, ağzına ve burnuna üçer kere su vermiş, yüzünü üç kere yıkamış, başını mesh etmiş, ayaklarını bilekleriyle beraber üç kere yıkamış ve şöyle buyurmuştur: “Kim benim abdest aldığım gibi abdest alır ve aklından dünyalık şeyleri geçirmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Vüdu, 2324, 25). Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.s.)’in aldığı gibi abdest almak sünnettir. Bir Müslümanın, yerine getirmekle yükümlü olduğu herhangi bir ibadetin sorumluluğundan kurtulması için o ibadetin farzlarını ve vaciplerini yerine getirmesi yeterlidir. O ibadetin sünnetleri elde edilecek sevabın arttırılmasına vesile olur, terk edilmeleri halinde ise bir sorumluluk doğurmaz. Ancak abdest alırken sünnetlerini kasten terk etmek mekruhtur.
Abdestli olup olmadığını unutan ya da abdestinde şüphe eden bir kimse ne yapmalıdır?
Bir kimse abdest aldığından emin olduğu halde, abdestini bozup bozmadığı konusunda şüpheye düşse, o kimse abdestli sayılır. Öte yandan abdestini bozduğunu bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şüphe eden kimse de abdestsiz sayılır. Çünkü kesin olarak bilinen bir şey şüphe ile ortadan kalkmaz (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 11; İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, I, 101- 102). Abdest alırken belli duaları okumak şart mıdır? İlmihal kitaplarında abdest alırken her organın yıkanması sırasında okunacak me’sur bazı dualara yer verilir (Nevevi, el-Ezkar, Beyrut, 1421, s. 28- 29). Hz. Peygamber, her organ yıkanırken okunması için ayrı ayrı dua zikretmese de, abdestin bitiminde okunması için ümmetine şu duayı öğretmiştir. “Ben inanır ve şahitlik yaparım ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Yine inanırım ki Muhammed O’nun kulu ve Peygamberidir. Allah’ım beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle” Hz. Peygamber kim bu duayı okursa kendisi için Cennetin sekiz kapısının açılacağını ve dilediği kapıdan içeri girmesine izin verileceğini müjdeler” (Tirmizi, Taharet, 41).
Bayılma ve aklını yitirme abdesti bozar mı?
Az ya da çok süre bayılmak, çıldırmak akıl hastası olmak, yürüyüşte gayrı ihtiyari bir sallantı meydana getirecek derecede sarhoş olmak veya sara nöbeti tutmak gibi aklın algılama gücünü gideren şeylerle abdest bozulur. Bunların kendileri abdest bozucu değildir. Ancak bu durumda olanlar, yaptıklarını veya kendilerinden meydana gelen şeyi bilmedikleri için abdestleri bozulmuş olur (Mevsıli, el-İhtiyar li ta’lili’l-Muhtar I, 10).
Özen göstermeyenin abdesti geçerli olur mu?
Abdestte, yüzü, dirseklerle birlikte kolları yıkamak, başı mesh etmek ve ayakları topuklarla birlikte yıkamak farzdır. Yıkanması gereken organların, kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması ve başın dörtte birinin mesh edilmesi durumunda abdest geçerlidir. Zaruret olmadan bu organlardan az da olsa bir miktarı kuru kalırsa abdest sahih/geçerli olmaz.. Peygamberimiz, (s.a.s.) abdest alırken ayaklarını yıkayıp ökçelerine su ulaşmayan birisini gördüğünde: “Vay bu ökçelerin ateşten haline” (Buhari, Vudu 27, 29; Müslim, Tahare 25, 26, 28) diyerek uyarıda bulunmuştur. Yine Peygamberimiz (s.a.s.); abdest alıp da ayağında tırnak kadar bir yer kuru kalan birisi yanına geldiğinde ona: “Dön de abdestini güzelce al” buyurmuşlardır (Müslim, Tahare, 31; Ebu Davud, Tahare, 67; İbn Mace, Tahare, 139). Suyun abdest organlarının tamamına ulaşabilmesi için varsa parmaktaki yüzüğün oynatılması, el, yüz ve ayakta bulunan ve suyun deriye temasını önleyen maddelerin imkan dahilinde çıkartılması gerekir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 104). Abdestin yukarıda belirtilen farzlarının yanı sıra besmele ile başlamak, niyet etmek, organları üçer defa yıkamak gibi sünnetleri de vardır. Bu sünnetler, abdestin farzlarını tamamlar ve daha fazla sevap kazanmaya vesile olur. Farzları yapmış olmak, alınan abdest için geçerlidir. Ancak abdest alırken özen göstermemek veya abdestin sünnetlerini kasten terk etmek mekruhtur (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, I, 218-219).
Gözdeki lens abdest ve gusle engel midir?
Gusülde ve abdestte gözün iç kısmını yıkamak farz değildir. Dolayısıyla göze lens takmak gusle ve abdeste engel değildir (Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, 1, 67).
Kusmak abdesti bozar mı?
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kusmaktan dolayı abdest aldığı rivayet edilmiştir (Tirmizi, Taharet, 64). Ancak bunun ağız dolusu olması gerekir (Meydani, el-Lübab, I, 18). Ağız dolusu kusulan şey, ister yemek, ister safra, ister kan olsun, abdesti bozar. Balgam ise tükürük hükmünde olup abdesti bozmaz. Ağız dolusu sayılmanın ölçüsü, gelen kusmuğun zorlanmadan tutulamayacak bir durumda olmasıdır. Aynı mekanda gelip, toplamı ağız dolusu olan kusmukla da abdest bozulur (Merğinani, el-Hidaye, I, 14; Mevsıli, el-İhtiyar, I, 10). Şafiilere göre abdest sadece ön ve arkadan çıkan şeylerle bozulur. Bunların dışındaki yerlerden gelen sıvılar abdesti bozmaz. Dolayısıyla onlara göre, kusmakla abdest bozulmaz (Maverdi, el-Havi’l-Kebir, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1414/1994, I, 199-200).
Cilde veya tırnaklara yapışan veya sürülen maddeler abdest ve gusle engel olur mu?
Gusül veya abdest alırken, yıkanması gereken organların kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması gerekir. Aksi halde gusül veya abdest geçerli olmaz. Dolayısıyla, gusledecek veya abdest alacak kimsenin bedeninde veya abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak bir madde bulunmamalıdır (Ali el-Kari, Feth-u Babi’l-İnaye, 1, 31). Ancak mesleğini icra ederken tırnaklarının arasına boya giren boyacı veya tırnaklarının arasına çamur girip de çıkartamayan çiftçi ve benzeri meslek sahipleri bundan müstesnadır (İbnu Abidin, er-Reddu’l-muhtar, I, 154; el-Fetava’l-hindiyye, I, 4). Dolayısıyla cilde yapışan ve tırnak aralarında kalan hamur, mum, zamk, boya vb. şeyler abdest ve gusle engel olmaz.
Güzellik ya da tedavi maksatlı ‘takma tırnak’ yaptırmak, abdeste ve gusle engel midir?
Abdest veya guslün geçerli olması için suyun, bedenin veya abdest organlarının yıkanması gereken kısmın her tarafına ulaşması gerekir. Yıkanması gereken yerlerde kuru yer kalırsa gusül ve abdest geçersiz olur. Abdest alacak veya gusledecek kimsenin bedeninde, suyun deriye ulaşmasını engelleyecek bir şey varsa önce onu gidermesi gerekir (Müslim, Tahare, 31; Ebu Davud, Taharet, 99; Ali el-Kari, Fethu babi’l-İnaye, I, 31). Bu itibarla, güzellik amacı ile tırnakların üzerine yapıştırılan yapay tırnaklar suyun kişinin kendi tırnağına ulaşmasına engel olacağı için gusül ve abdeste de engel olur. Ancak tedavi amacı ile zorunlu olarak bedene takılan veya yapıştırılan kalıcı materyal ise suyun bedene ulaşmasına engel olsa bile, gusül ve abdeste engel olmaz. Böyle durumlarda takılan veya yapıştırılan şeyin üstünün yıkanması, bu da mümkün olmazsa üzerinin mesh edilmesi yeterlidir. Çıkarılıp takılabilen tırnakların ise abdest ve gusül için çıkartılıp altlarının yıkanması gerekir.
Diş doldurtmak veya kaplatmak abdest ve gusle engel olur mu?
Tedavi amacıyla diş doldurmak veya kaplatmak caiz olup abdest ve guslün sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak çıkarılıp takılabilen/sabit olmayan dişlerin gusül abdesti esnasında ağzı yıkarken (mazmaza) çıkarılması gerekir. Diş dolgusu yapıldıktan ve dolguyu korumak için üstü de kaplandıktan sonra, dolgu ve kaplamanın dışı, dişin dış kısmı hükmünü alır. Bu sebeple, ağız yıkanınca, kaplama yapılan dişler de yıkanmış sayılır. Bu nedenle kişi, gerektiğinde tedavi amaçlı olarak dişlerine dolgu veya kaplama yaptırabilir ve abdest ya da gusül alıp, ibadetlerini yapabilir. Yapılan bu işlem tedavi amaçlı ve zorunlu olduğundan, mezhepler arasında bir ihtilaf söz konusu değildir. Diş dolgusu veya kaplaması konusundaki ihtilaflar, guslün veya abdestin geçerli olup-olmayacağı konusuyla alakalı bir durum değildir. Çıkan dişin yerine bağlandığında kullanılan tel veya başka bir madde, çok sıkı bağlanacağı için, suyun altına girmesine engel olur. Buna rağmen fukaha, kopan dişi yerine bağlatmanın caiz olduğunda görüş birliği içindedirler.
Abdest alan kimseye selam verilebilir mi?
Selam dinimizin çok önem verdiği simgelerden birisidir. Hz. Peygamber selamlaşmanın, Müslümanlar arasında sevginin yayılmasına sebep olacağını bildirmiştir (Ebu Davud, Edeb, 134). Ancak selam verildiği takdirde selama karşılık veremeyecek durumda olan kimselere selam vermek uygun değildir. Mesela, ezan, Kur’an-ı Kerim ve hutbe okuyana, hutbe dinleyenlere selam vermek mekruh kabul edilmiştir. Ancak avret mahalli örtülü bir şekilde banyo yapan kimsenin, kendisine verilen selamı alması caizdir (İbn Nüceym, Bahru’r-raik, Beyrut, ts. I, 272). Zira, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.), kızı Fatıma’nın hazırladığı örtünün arkasında guslederken kendisine selam verilmiş, O da: “merhaba” diyerek karşılık vermiştir. Abdest de ibadete hazırlık ve bir yönü ile ibadet sayıldığından abdestle meşgul olan kimseye selam vermemek daha uygundur.
Abdest organlarını elbiseyle kurulamanın veya abdest suyunun elbiseye sıçramasının sakıncası var mıdır?
Abdest ve gusülde kullanılmış sulara ‘ma-i musta’mel’ (kullanılmış su) denir. ‘Kullanılmış su’ hükmi kirliliği giderme özelliğini yitirmiş olsa bile, necis sayılmaz. Bu sebeple bu tür sular bulaşmış olduğu yeri kirletmiş olmaz. Bununla beraber abdest alan kimsenin, hijyen ve temizlik açısından bu gibi suların, üzerine sıçramasından kaçınmaya özen göstermesi ve abdestten sonra, kağıt veya havlu gibi şeylerle kurulanması uygun olur. Bu imkan bulunamadığında, ihtiyaç halinde kişi elbisesiyle abdest organlarını kurulayabilir.
Abdest bitmeden önce, yıkanan organı kurulamak caiz midir?
Abdest alan kişi, abdest organlarındaki ıslaklığı havlu vb. bir şeyle kurulayabileceği gibi, kurulamadan da bırakabilir. Kurulanmayı abdestin sonuna bırakmak sünnettir. Zira Rasulüllah (s.a.s.)’in abdest aldıktan sonra yüzünü kuruladığı bir havlusunun bulunduğu rivayet edilmektedir (Tirmizi, Taharet, 40). Abdest alırken tüm organları ara vermeksizin peş peşe yıkamak (vila) da Hanefi mezhebine göre sünnet olduğundan (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 9; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Beyrut, 1421/2000, I, 156), bir özür olmaksızın abdest bitmeden yıkanan organların kurulanması durumunda, sünnet terk edildiği için mekruh işlenmiş olur. Ancak abdest alan kişi, abdest esnasında bir organını yıkadıktan hemen sonra, alerji vb. özür sebebi ile kurulama ihtiyacı duyarsa, bunu yapmasında bir sakınca olmaz.
Abdest alırken diş etinde kanama meydana gelen kişinin abdesti bozulur mu?
Bedendeki bir yaradan çıkıp yaranın dışına akan kan abdesti bozar. Ancak diş etinden çıkan kan, karıştığı tükrüğün yarısı veya daha fazlası kadar ise abdesti bozar (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 10). Şafiilere göre ise abdest, sadece ön ve arkadan çıkan şeylerle bozulur. Bunların dışındaki yerlerden gelen sıvılar abdesti bozmaz. Dolayısıyla diş eti kanamasıyla abdest bozulmaz (Maverdi, el-Havi’l-Kebir, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1414/1994, I, 199-200). Abdestli iken az da olsa uyumak abdesti bozar mı? Yan üstü yatarak, bağdaş kurarak, dirseklere dayanarak, ayakları yan tarafa çıkarıp oturarak, namaz dışında secde haline geçerek uyumak veya oturup dayandığı şey alındığı takdirde düşecek derecede bir şeye yaslanarak uyumak abdesti bozar. Ancak, uyku ile uyanıklık arasındaki hal, oturağı tamamen yere yerleştirerek uyumak veya bir yere dayanmadan uyumak abdesti bozmaz (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 10).