AB'li, Türk vatandaşından daha sağlıklı yaşıyor

ANKARA (ANKA)- Batı Avrupa'da bir kişinin hayatının ortalama 70 yılını sağlıklı geçirdiği, bu rakamın doğu Avrupa ülkelerinde 63 yıl olduğu belirtildi. Türkiye'de ise bir insanın ömrünün ortalama 59 yılını hastalıksız geçirebildiği kaydedildi.

Ünlü İngiliz üniversitesi London School of Economics and Political Science, AB Komisyonu'nun da desteğiyle gerçekleştirdiği "Genişleyen Avrupa'da Sağlık ve Yaşam Koşulları" başlıklı araştırmasını kitaplaştırdı. 235 sayfalık "Nihai Rapor" AB kuruluşlarına ve kamuoyuna sunuldu. Rapor, Avrupa Birliği ülkelerinde ve raporun tamamlandığı günlerde "aday ülke" olan Bulgaristan ve Romanya ile aday ülke konumu süren Türkiye'deki sağlık ve yaşam koşullarındaki eğilimleri ele aldı. Raporda sağlık hizmetine ulaşmada iyileştirmeleri, eşitsizlikleri gidermeyi amaçlayan sağlık politikaları da incelendi.

Reklam
Reklam

Raporda, "Mayıs 2004'te AB'ye katılan on ülkeyle birlikte üye sayısı 25'e yükseldi ve diğer üç ülkenin de yakın bir gelecekte AB'ye katılması bekleniyor: Türkiye, Bulgaristan ve Romanya. Hayat koşullarını etkileyen gelir düzeyi, eğitim, istihdam, mesken politikası ve ulaşım değişiklikleri büyük bir hızla yayılıyor. Eşitsizlik ve yaşam koşullarında yetersizlikler, halk sağlığını, psikososyal etkenlerle birlikte doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor" denildi.

AB'DEKİLER 11 YIL DAHA SAĞLIKLI YAŞIYOR

Bulgaristan, Romanya ve Türkiye'de yaşam beklentisinin 1970'ten bu yana arttığı, 1980'de bu artışın hızlandığı belirtilen raporda, hayat beklentisinde yeni üye ülkelerin AB-15 ortalamasından geri oldukları anlatıldı. Raporda şunlar kaydedildi:

"Bir kişinin hastalanmadan yaşadığı döneme ilişkin AB-15 ortalaması 70 yaş civarındadır. Bu rakam orta ve doğu Avrupa ülkelerinde 63, Kıbrıs'ta 66, Malta'da 70, Türkiye'de ise 59'dur. AB-15 ile yeni ülkeler arasında sağlıktaki bu boşluk geniş ölçüde hastalık çeşitlerine yani, kalp damar hastalıkları, yaralanmalar ve şiddet, kanser ve alkolle ilişkili hastalıklarla açıklanabilir ve destekleyen risk faktörleri, sigara, diyet ve alkol tüketimidir."

Reklam
Reklam

ROMANYA, BULGARİSTAN VE TÜRKİYE'DE SAĞLIK DURUMU

Raporda Romanya ve Bulgaristan'daki hayat beklentisi rakamlarının, kendilerinden daha önce AB'ye katılmış yeni üyeler kadar olduğu belirtilirken, Türkiye'nin burada "yalnız kaldığı" belirtildi ve şöyle denildi:

"1970'te Türk kadınlarının ortalama hayat beklentisi 56, erkeklerin ise 52 yıldı. AB 15'te ise bu sayı kadınlarda 75, erkekler için 69 yaş idi. 1970'ler ve 80'lerde Türkiye hayat beklentisinde keskin bir artış yaşadı ve şu anda AB-15 ile arasındaki fark, kadınlar için 10 yıl, erkekler için 6 yıldır. Son otuz yılda bebek ölümleri bu üç ülkede azalsa bile, yeni Üye Devletler ve AB-15 ortalamasından fazladır. Her 1000 kişi için çocuk ölümü Bulgaristan ve Romanya'da, AB-15'ten 3 ve 4 kat daha fazladır, Türkiye'nin farkı ise daha da büyüktür (9 kat). Türkiye'de sağlıktaki bu dezavantaj yüksek kalp damar hastalıklarıyla yüksek bebek ve çocuk ölümlerine bağlanabilir."

TÜRKİYE SİGARAYLA İYİ MÜCADELE ETTİ

Raporda "Türkiye 1990'ların başında tütünden kaynaklanan kanserlerde oran artışlarına tanıklık etti; bununla birlikte, o dönemden bu yana Türkiye, uluslar üstü tütün endüstrisinin bu ilerlemeyi bozmaya yönelik çabalarına direnerek, etkin, geniş alanları kapsayan tütün-kontrol politikaları uygulamıştır. Genel olarak Türkiye yüksek seviyede bebek ve çocuk ölümleriyle sonuçlanan bulaşıcı hastalıklar ve yetişkinlikte yüksek seviyelerde görülen bulaşıcı olmayan hastalıkların yarattığı iki yönlü sağlık sorunuyla karşı karşıyadır" denildi.

Reklam
Reklam

Türkiye'deki kalp-damar hastalıklarının Romanya ile benzerlik gösterdiği belirtilen raporda, "1960'ların başında Romanya sağlık durumu dahil birçok açıdan, batı Avrupa ülkeleriyle kıyas edilebilir durumdaydı. 1990'lara doğru durum kötüleşti. 1990'dan sonra yoksullukta belirgin keskin artış ve yaşam koşullarındaki düşüş Romen halkının sağlığında derin bir olumsuz etki yarattı. Ölümlerdeki son artışların büyük bölümünü Türkiye'deki gibi kalp damar hastalıkları açıklamaktadır. 1990 ve 2004 yılları arası ölüm vakalarındaki artışın yüzde 81'i kalp damar hastalıklarından kaynaklanmaktadır" ifadesi kullanıldı.

Raporda yer alan verilere göre, Türkiye erkeklerde doğuşta yaşam beklentisi sıralamasında 61.20 yaş ile sondan dördüncü durumda bulunuyor. Daha kötü durumda olan Letonya'da erkekler ortalama 58, Litvanya'da ise 58.90 yıl yaşıyor. Kadınlarda ise Türkiye doğuşta ortalama yaşam beklentisinde 62.80 yıl ile Avrupa sonuncusu konumunda. İspanya'da kadınlarda yaşam beklentisi 75.80 yıl, Almanya'da 74 yıl. AB ortalaması ise 71.75 yaş olarak hesaplandı.

Reklam
Reklam

Toplam sağlık harcamaları içinde kamunun harcamaları Kıbrıs'taki yüzde 37 düzeyinden Yunanistan'daki yüzde 50 ve Romanya'daki yüzde 100 düzeyine kadar çıkıyor. Kamu sağlık harcamalarının toplam sağlık harcamaları içinde tuttuğu pay sıralamasında Türkiye, 28 Avrupa ülkesi arasında sondan üçüncü durumda bulunuyor.

AKIL HASTALARI AİLEYE EMANET

Akıl sağlığıyla ilgili tablonun da ele alındığı raporda, Avrupa'da Hollanda ve Finlandiya gibi ülkelerde psikiyatrinin "sosyal çalışma" ağırlıklı gerçekleştirildiği, örneğin Danimarka'da ise klinik psikolojinin daha yaygın olduğu belirtildi. Raporda, "Akıl sağlığıyla ilgili kaynaklar ve hizmetler çerçevesinde, aile, Akdeniz toplumlarında, kuzey Avrupa'dakilere göre daha önemli katkıda bulunmaktadır. Bu belki de en belirgin şekilde, aile üyeleri tarafından bakılmakta olan, akıl sağlığı problemli birçok kişinin bulunduğu Türkiye'de görülmektedir" denildi ve şöyle devam edildi:

"Türkiye'de çalışma ortamlarında bireylerin akıl sağlıklarının yeterli biçimde korunuyor olmasına, bunun teşvik edilmesine ve psikolojik sorunların da önlenmesine ilişkin programlar bulunmamaktadır. Her ne kadar bazı büyük ölçekli kuruluşlar çalışanları için bu gibi hizmetleri, özellikle stres azaltımına yönelik olarak temin etseler de, hizmetlerin kapsamı son derece sınırlı kalmaktadır. Bu sınırlılığın Türkiye'de ulusal akıl sağlığı politikasındaki ve toplum sağlığı programlarındaki yetersizlikle güçlü bir bağının bulunması olasıdır."

Reklam
Reklam

"SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI"

Türkiye'de hükümetin 2003 yılında "Sağlıkta Dönüşüm Programı" başlattığına değinilen raporda, "Programın gerçekleştirilmesi şu ana kadar tamamlanmamıştır" denildi. Programın sağlık hizmetlerinin etkin, verimli ve eşit bir şekilde sunulması, finanse edilmesi ve düzenlenmesi gibi hedef güttüğü belirtilen raporda, "eşitliğin" vatandaşların tüm sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi ve mali güçleri oranında katkıda bulunması olarak tanımlandığı kaydedildi.

EŞİTSİZLİĞİ GİDERMEDE POLİTİKALAR YETERSİZ

"Türkiye'de, her ne kadar sosyal adalet ve eşitlik, sağlık konularıyla ilgili hemen hemen tüm politika belgelerinde bir slogan halindeyse de, yaşam koşullarının iyileştirilmesine ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik ciddi politikalar eksiktir" denilen raporda Bulgaristan, Romanya ve Türkiye'de "sağlık hedeflerinin" temenniler belirttiği, rakamsal başarıların nadir olarak ölçülebildiği belirtildi.

ALMANYA'NIN OBEZLERİ TÜRKLER

Raporda Almanya'da, çocuk obezitesinin yabancı çocuklar arasında, özellikle de Türkiye ve güney ülkelerinden gelenler arasında, daha yaygın olduğu bilgisi yer aldı ve "Televizyon seyretmekle geçirilen vakit, çocuk obezitesinde ana belirleyicidir. Fiziksel hareketsizlik çocuklarda obezite için ana risk faktörüdür. Almanya'da aşırı kiloluğu açıklayabilecek en önemli faktör annelerin sağlıklı beklenme konusundaki bilgi yetersizlikleri ve aşırı şeker içeren yiyeceklerin, lezzetli atıştırılacak yiyeceklerin ve fast-food tarzı beslenmenin fazlalığıdır" denildi.

Reklam
Reklam

Raporda Türkiye'yle ilgili yer alan diğer bazı saptamalar ise şöyle:

"-Tüberküloz taraması az sayıda Avrupa ülkesinde, özellikle Macaristan, Romanya ve Türkiye gibi orta ve doğu Avrupa ülkelerinde yapılmaktadır.

-Kadınların çocuklarına bakım için ayırdıkları saatler açısından ülkeler önemli farklılıklar göstermektedir. Çalışmayan anneler, Finlandiya, Avusturya, Lüksemburg, İngiltere ve Hollanda'da günde 12 saatlerini çocuk bakımı için harcamaktadırlar. Kıbrıs ve Malta'da ise bu etkinliğe sadece 4 saat ayrılmıştır. Tüm Avrupa ülkelerinde çalışan anneler çocuklarına, çalışmayanlara göre daha az vakit ayırırken ülkeler arasında değişiklikler de göze çarpmaktadır. İngiltere ve Hollanda'da çalışan kadınlar günlük olarak daha fazla saati (8 saat) çocuklarına ayırırken, Türkiye, Kıbrıs Letonya, Malta ve Fransa'da bu en düşük konumdadır (3 saat). Farklılıklar, yarım zamanlı çalışma gibi çalışma koşullarından, özellikle güney ülkelerinde büyükannelerin bakımı gibi, bakım konusundaki diğer olanaklardan ya da dış bakım hizmetlerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, İskandinav ülkelerinde ve Fransa'da okul saatleri daha uzundur.
-Mayıs 2004'te orta ve doğu Avrupa ülkelerinin AB'ye katılımlarından önceki ki genişlemeden önceki AB 15'de yaşayan bir kişi ortalama 70 yılını sağlıklı biçimde geçirebiliyor. Bu yeni üye ülkelerden 7 yıl, Türkiye'de yaşayan bir kişiye göre ise 11 yıl daha fazla sağlıklı yaşama karşılık geliyor."

Reklam
Reklam