Abur cubur obezitenin sonunu mu getiriyor? Fiyasko çıkan bilimsel araştırmalar

Kopan uzuvlarımızın yeniden çıkmasını istemez miyidk? Ya kitap okuyarak kilo vermeyi? Ya da abur cubur yiyerek obeziteyi sonlandırmayı?

Selim Gerçeker / Mynet Haber

Listeverse 1960'dan 2013'e kadar gerçek olamayacak kadar garip sonuçları olan, büyük tartışmalar ve eleştriler yaratmış ama sonunda sahte olduğu ortaya çıkmış bilimsel araştırmaları derledi. O araştırmalara şöyle bil bakalım eminim ki içinizden bir 'ah be' geçireceksiniz.

Uzaylılar ve küreleri

İlk büyük araştırma ve iddia 1960'ta geldi. Fizikçi Freeman Dyson dünya dışı canlılarla temas kurmak istiyorsak, öncelikli olarak kızıl ötesi radyasyonun yoğun olduğu bölgeleri araştırmamız gerektiğini iddia ediyordu. Dyson'a göre ileri teknolojiye sahip canlılar, galaksiler arası seyahat etmek istiyorsa, eninde sonunda yaşadıkları Güneş sisteminin güç kaynağı olan yıldızı bir yapıyla sarmak ve böylelikle de o yıldızın gücünden maksimum fayda sağlamak zorundaydı. Böylece dev yapıyla sarılmış olan yıldızın yaydığı elektromanyetik radyasyon kesilecek, ancak yıldızın ürettiği kızıl ötesi radyasyon atık ısı olarak yayılmaya devam edecekti. Dyson, evrende kızıl ötesi radyasyonun yoğun olduğu bölgelere bakarak uzaylıları bulabileceğimizi iddia ediyordu. Sonunda uzaylıların yıldızları kaplamak için inşa ettiği mega yapılara Dyson Küresi adı verildi.

Reklam
Reklam

Dyson'un teorisi epey ciddiye alınmış ve astrofizikçiler yıllarca galaksileri gözleyerek kızıl ötesi radyasyonun yoğun olduğu bölgeleri saptamaya çalıştı. Ancak bunca araştırmaya rağmen kimse böyle bir veriye ulaşamadı.

Dyson sonunda bu fikri Olaf Stapledon'ın 1937'de yazdığı Star Maker adlı romanından esinlenerek ortaya attığını itiraf etti ve birçok insanın hayallerinin suya düşmesine neden oldu.

Kitap okuyarak kilo vermek

2008'de yapılan araştırmanın sonuçlarına göre kitap okuyan obezite mağduru çocuklar, okumayanlara göre daha hızlı kilo veriyordu.

Sağlık kampına katılan çocuklar üzerinde yapılan araştırmada çocuklara okutulan kitap, fazla kiloları olan bir kız çocuğu hakkındaydı. Hikâyedeki kız kilolarından kurtuluyor ve sosyalleşerek daha çok arkadaş ediniyordu. Olayın olumlu tarafından bakacak olursak çocuklar psikolojik olarak hikayeden etkileniyor ve kilo vermeye daha olumlu bakıyordu. Ancak bu deney sadece çocuklarda işe yararken yetişkinlere pek sökmedi.

Kopan uzuvumuzun yerine yenisi çıkması

Reklam
Reklam

Tıp ve bilim dünyasının gerçekleştirmekte istekli olduğu ancak başaramadığı bu olayın 2008'deki fiyaskosu neredeyse herkesi kandırıyordu. ABD'nin Ohio eyaletinde yaşayan bir doktor, parmağının bir kısmı kopan hastaya domuz mesanesinden elde edilen 'peri tozu'ndan vermiş ve hastanın kopan parmağı yenilenmişti. Bu olay BBC ve CNN gibi haber sitelerinin manşetlerine taşındı ve tüm dünya bu peri tozunu konuştu.

Ancak olayın aslının yalan olduğu uzun sürmedi. Peri Tozu üreten bir şirket tarafından kurgulanan hikaye, bilim adamlarının kopan yerin parmak değil tırnak kesiminden bir parça olduğunu ve oranın yenilenmesnini doğal olduğunu savundu ve bu iddia da yalanlandı.

Kahve içerek öteki tarafta takılabilirsiniz

İngiliz gazetesi The Daily Express 2009'da aşırı miktarda tüketilen kahvenin, insanları ölüler dünyasıyla temas edebilecekleri ruhsal bir boyuta taşıyabileceğini iddia eden bir haber yayınladı. Habere göre bazı bilim insanları yedi fincan kahvenin ardından bazı insanların öteki tarafla temas edebileceğini açıklıyordu.

Reklam
Reklam

Dünya'da büyük etki yaratan haber kısa zamanda birçok büyük gazetede boy gösterdi. Bazı kesimler bunun fazla kahve tüketiminin neden olduğu sanrıdan başka bir şey olmadığını savundu. Hemen siz kahvenizi hazırlamaya başlamadan söyleyelim, yapılan araştırmalar böyle bir şey olmadığını kanıtlıyor. Yani sanrı dahi görmek isteseniz bunu yedi fincan kahveyle değil 25 miligram LSD ile gerçekleştirebilirsiniz.

Henüz araba icat edilmemişken Antik Britanyalılar'ın bulduğu GPS cihazı

Tom Brooks adındaki bir araştırmacı 2010'da yayımladığı bir makalede Antik Britanyalıların günümüz uydu konumlandırma sistemlerine benzer bir teknolojiye sahip olduklarını iddia etti. Hevesli araştırmacı Brooks ülkenin dört bir köşesine dağılmış antik kalıntıları arasında ikiz kenar üçgenler yarattı ve elde ettiği buluntuya dayanarak Britanyalıların, Antik Yunan'dan iki millenya kadar önce geometriyi çözdüklerini ve bunu yön belirlemek için kullandıklarını iddia etti.

Bilim insanları bu iddialar üzerine harekete geçti. Olayın ciddiyetini anlayan Brooks bunun bir tür şaka olduğunu (günümüz karşılığı: troll) dile getirdi. Böyle bir şey bilimsel olarak imkansız fakat canı sıkılan Brooks, yazdığı bir makaleyle 1500 kadar internet sitesinin dikkatini çekmeyi başardı.

Reklam
Reklam

"Nötronlar ışıktan daha hızlı hareket ediyor!" teorisi

Bilim dünyasını bir hayli sarsan ve uzun süre meşgul eden bu haberin kaynağı CERN'de yapılan deneylere dayanıyordu. Tabii işin içinde CERN olunca pek de sorgulanmadı...

Veriler İtalya'daki OPERA laboratuvarından gelirken, CERN'de yapılan deneyler sonucu elde edilen verilerden yola çıkan İtalyan bilim insanları, nötronların, ışıktan daha hızlı hareket ettiklerini iddia ediyordu. Doğruluğu birçok testte kanıtlanan veriler kesin sonuçlarla doğru olsaydı, 20. yüzyıl fiziği tarihe gömülecek, Einstein'ın E=MC2 denklemi eski bir teori olarak kalacaktı. Evrenin doğuşunun yeniden yazılması anlamına gelen iddiadan yola çıkılarak zaman yolculuğu yapmak bile mümkün olabilirdi.

Tüm bilim dünyasını heyecanlandıran bu haber çok geçmeden yalanlandı. Verilerin bu şekilde ortaya çıkmasının sebebi, nötronların hızına dair veriler, kablolardan birinde yaşanan arızaydı.

"Balkanlar'da doğan çocukların her biri Magneto!"

2011'de yayınlanan bir habere göre, Sırbistan'da yaşayan bir çocuk, metal çatal bıçağı göğsüne yapıştırabiliyor, Hırvatistan'da bir başka çocuk da hem metal objeleri hareket ettirebiliyor, hem de yaralarını iyileştirebiliyordu.

Reklam
Reklam

Akıllara X-Men'i ge bu haberlerin ardından dünyada kısa sürede Balkan çocuklarının acaba gizli bir gücü mü var söylentilerinin artmasına yol açtı. Ancak bilim insanları böyle bir olasılığın imkân dahilinde olmadığını, çocukların derisinin muhtemelen yağlı olduğunu ve yapışkanlığın bu yüzden gerçekleştiğini ileri sürdü. Ayrıca iyileştirmeyi de herhangi bilimsel dayanağın olmadığı bir fiyasko olarak nitelendirdiler.

"Oral seks kadınları mutlu ediyor"

Bu haber ise yanlış yorumlanıp çarpıtılarak yayılan bir araştırma sonucu ortaya çıkıyor. Üstelik Türkiye dahil tüm dünya araştırmayı bu şekilde haberleştirdi.

2012'de yayınlanan habere göre oral seks kadınları mutlu ediyordu. Habere göre 293 kadınla yapılan araştırma sonucunda spermin kadınları mutlu ettiği saptanıyor. Hatta Gordon Gallup isimli bir psikolog, bu haberin peşinden semenin hamile kadınların sabah bulantısını atlatmasına yardımcı olduğunu ve depresyonu aşmak için yardımcı olabileceğini açıklıyordu. Haberin devamında ayrıca meninin, ruh halini yükselten oksitosin ile estron ve kortizol içeren sperm ile birlikte başka kimyasalları da içerdiği bildiriliyordu. Psikologsa meninin tirotropin salgılatıcı hormon (başka bir antidepresan), melatonin (uyku getirici) ve hatta serotonin (belki de en iyi bilinen antidnörotransmitter) içerdiğini belirtiyordu.

Reklam
Reklam

Aslında araştırma tamamen kadının korunup korunmama tercihleriyle ilgiliydi. Araştırmaya göre korunmayan kadınlar, korunarak cinsel ilişkiye giren kadınlara göre daha mutlu oluyorlar. Yani araştırmada ana konu sperm değil ancak kadınlar spermlerden gerçekten hoşlanıyorsa bile bu kesinlikle tahmin ettiğiniz biçimde değil.

Çikolata yiyenler daha zeki, hatta Nobel bile alıyorlar!

2012'de yayınlanan bir başka araştırma kişi başına çikolata tüketimi yüksek olan ülkelerden çıkan Nobel ödüllü düşünür sayısının, çikolata tüketimi düşük olan ülkelere oranla çok daha yüksek olduğunu iddia ediyordu. Elbette bilim insanları böyle bir olayın saçma olduğunu kısa sürede açıkladı. Verilerin bu şekilde çıkmasının en büyük nedenlerinden biri de gelişmemiş ülkelerde çikolatanın daha pahalı olması. Örneğin kakaonun en fazla toplandığı Fildişi Sahilleri'nde çikolata yememiş birçok kakao işçisi bulunuyor. Bunun en büyük sebebi de çikolatanın pahalı olması.

Kısacası yine bu işin altında daha fazla çikolata satmak isteyen şirketler olabilir.

Reklam
Reklam

Abur cubur yemek obeziteyi durduruyor

"Yiyorum yiyorum kilo almıyorum!"

Hangimiz istemezdi ki Big Mac'leri, Steakhouse'ları çifter çifter gömüp kilo almamak? The Atlantic dergisi emekli bilim adamı ve araştırmacı David H. Freedman'nın "How Junk Food Can End Obesity" (Abur Cubur Obeziteyi Nasıl Sona Erdirebilir?) adlı makalesinde işlenmiş yiyeceklerin, işlenmemiş yiyeceklere oranla daha fazla besin değerine sahip olduğunu, abur cubur yiyerek kilo vermenin çok daha kolay olacağını belirtiyordu. İşlenmemiş yiyeceklerin birçok zararını makalesinde öne sürerek prim yapmaya çalışan Freedman'in daha sonra makalesinde birçok eksik bilgi ortaya çıktı ve makale yalanlandı.

Bir dakika oturun ve bu listedeki olayların gerçek olduğunu düşünün... Big Mac'leri gömerek obezitemiz duruyor, kitap okuyarak kilo veriyoruz... Uzaylılarla görüşmek için sistemlerimiz hazır, kahve içerek öteki tarafta ölülerle fink atıyoruz. Ya da artık zaman yolculukları yapabiliyoruz. Sizce böyle bir dünya gerçekten nasıl olurdu? :)

Reklam
Reklam