ANKARA (ANKA) - DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, yeni bir anayasa olmadan açılımın başarı şansının olmadığını belirterek, “Başbakan'dan risksiz alanlara kaymamasını bekliyoruz. Türkiye'de açılımın olabilmesi için darbe anayasasının değişmesi gerekiyor” dedi.
DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, Türkiye’nin demokratik dönüşüm süreci içerisinde demokratik sol bir siyasetin olmayışının “çok acı ve kaygı verici bir durum” olduğunu ifade ederek “Kürt ve Türk halkını buluşturan demokratik-özgürlükçü ve gerçek bir sol siyasete ihtiyaç vardır. AKP’yi demokratlar-liberaller ve aydınlar adeta bir nimet olarak görüyorsa, Türkiye’de solun olmamasından kaynaklanmaktadır. AKP’nin sosyal bünyesi, siyasal kimyası buna uygun değildir” dedi.
Türk, Türkiye’nin demokratik ve özgürlükçü aydınlarını, akademisyenlerini, demokratlarını, eski, yeni politikacılarını, yazarlarını ve sanatçılarını her kesimin içinde olacağı, yeni bir sol yapı içinde buluşmaya çağırdı.
DTP 3. Olağanüstü Kongresi divan başkanlığı seçimiyle başladı. Divan Başkanlığına seçilen DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Türkçe ve Kürtçe yaptığı konuşmasında, DTP’ye yapılan operasyonlar sonucu birçok parti yöneticilerinin tutuklandığını anımsatarak bu tutuklamalar nedeniyle kongre yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını yapan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, verdikleri demokrasi mücadelesiyle Türkiye’yi yeni bir aşamaya getirmeye çalıştıklarını kaydederek “Başta Kürt sorunu olmak üzere, Alevilerin, emekçi ve yoksulların, tüm inanç ve kültür sorunlarının, Rum, Süryani, Ermeni, Yezidi, Laz ve Çerkez topluluklarının demokrasi ve adalet sorunlarının çözümü için büyük çaba gösteriyoruz” dedi.
DTP’nin Türkiye’nin 90 yıllık siyasi tarihinde hiçbir partinin ödemediği kadar bedel ödediğini savunan Türk, “Acaba dünyanın neresinde bir parti bu kadar baskı altına alınmıştır?” diye sordu. Türk, herkesin DTP’nin siyasetteki varlığının önemini vurguladığını, ancak diğer yandan DTP’nin baskı altına alınmaya çalışıldığını dile getirerek 80 kişilik PM’nin 54 üyesinin tutuklu olduğunu anımsattı ve bunun açıklanamaz bir durum olduğunu söyledi. Türk, cezaevindeki tüm DTP’lilere selam gönderdi.
DTP’nin çözüm ısrarından, barışa olan inanç ve kararlılığından asla vazgeçmeyeceğini bildiren Türk, “Açıktır ki, inkar ve asimilasyon politikaları Kürt sorunu gerçeğini ortadan kaldıramamıştır. Kürtlerin özgürlük talepleri bastırılamamıştır. Demokratik uygarlık çağının gerekleri vardır. Bunlar; farklı dil, kültürler ve kimlikleri tanımak, güvence altına almaktır. Bunlar; yerinden yönetimi, katılımcılığı, sosyal politikaları, diyalog ve uzlaşıyı geliştirmektir. Türkiye bu ilkelere uymak zorundadır” diye konuştu.
-“KÜRTLER LOZAN’DA VARDI, SONRADAN İNKAR EDİLDİ”-
Kürtlerin üniter yapı içinde Cumhuriyetin eşit ve özgür yurttaşları olarak bir arada yaşama arzusu içinde olduğunu söyleyen Türk, şöyle konuştu:
“Cumhuriyet, 86 yıllık bir gecikmeyle de olsa, demokratik bir ülke olma rotasına girmenin sancılarını yaşıyor. Eğer 20 milyonluk bir halkın dili, kimliği ve kültürü tanınırsa; bu, cumhuriyetin demokratikleşmesini de beraberinde getirecektir. ‘Kürtler eşit haklara sahip olursa Türkiye bölünür, parçalanır’ diyenlerin yaratmaya çalıştığı korkunun ardında; aslında ülkenin parçalanması değil, seçkin, elit azınlık iktidarın gerilemesi kaygısı yatmaktadır. Oysa cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürtler inkar edilmedi, Kurtuluş Savaşı birlikte yapıldı, Lozan Barış Konferansı’nda Kürtler de vardı. Hatta birinci Meclis’teki Kürt milletvekilleri bu ülkenin Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanı olduğu konusunda Lozan’daki heyetlere mektuplar gönderdi.”
-“ÖCALAN’IN YOL HARİTASI NİYE AÇIKLANMIYOR?”-
Bazı siyasilerin “Kürtlerin bireysel hakları kabul edilebilir ama kollektif hakları kabul edilemez” dediğini ifade eden Türk, bunun “Kürt vardır ama Kürt halkı yoktur” demek olduğunu, bu söylemlerle kucaklaşmanın gerçekleşemeyeceğini dile getirerek “Kürtler bir halktır ve bir halk olarak haklarıyla birlikte tanınması, kabul görülmesi gerekir” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cesur ve kararlı olmasını, risksiz alanlara kaymamasını isteyen Türk, Türkiye’de bir açılımın olabilmesi için, öncelikle yürürlükteki “darbe Anayasası”nın değiştirilmesi gerektiğini, içinde yeni bir anayasanın bulunmadığı bir açılımın başarı şansının olmadığını kaydetti.
Abdullah Öcalan’ın sorunun çözümü için bir yol haritası hazırlayıp 20 Ağustos’ta yetkililere sunduğunu söyleyen Türk, “Devlet ve hükümet yol haritasını aldı, inceledi, üzerinde çalışıyor. Bu yol haritasını bilmek ve öğrenmek halkımızın ve demokratik kamuoyunun da hakkıdır. Hükümet bu beklentileri yok sayarak, neden açıklamamakta ısrar ediyor?” diye sordu. Türk’ün konuşmasında Öcalan’ın adını geçirmesi üzerine salondan alkışlar ve “Biji serok Apo” sloganlarının yükseldiği gözlendi. Divan Başkanı Özçelik’in salondaki afişlerde yazılı sloganlar harici slogan atılmaması uyarısına karşın konuşmada Öcalan’ın adının geçtiği bölümlerde salondan alkışlar ve “Biji serok Apo” sloganları sürdüğü de görüldü.
Türk, Hükümet’in, sorunun çözümü için Meclis’i ve siyasi partileri muhatap alacağını açıkladığını anımsatarak “Fakat, şimdiye kadar bizimle hiç bir şekilde siyasi bir muhataplık durumu geliştirilmedi. Bunu açıklıkla kamuoyu ile paylaşmak istiyorum” dedi.
-“KİMSEDE SİHİRLİ DEĞNEK YOK AMA ANAHTAR İMRALI”-
DTP’nin içinde olmadığı bir çözüm sürecinin mümkün olmadığını söyleyen Türk, “Dolayısıyla, bu dönemin başarıyla ilerleyebilmesi için, DTP’nin aktif olarak müdahil olmasına fırsat tanınmalıdır” dedi. “Silahların gündemden kalkması ve çatışmasız bir ortamın sağlanabilmesi için elinde silah bulunduran PKK’nin çözüm süreci dışında tutulmaması gerekir” diyen Türk şöyle konuştu:
“Hükümet, sınır ötesi operasyon tezkeresini Meclis’e gönderdi. Sürenin bir yıl daha uzatılması planlanıyor. Bu tablo bile Hükümetin başlattığı çalışmanın Kürt sorununa yönelik bir çözüm içermediğini ortaya koymaya yetiyor. ‘Analar ağlamasın’ diyerek herkesi umutlandıran Sayın Başbakanın vicdanına seslenmek istiyorum. Tezkereyle daha nice gencecik fidanlar toprağa düşmeyecek mi? Anaların yüreği dağlanmayacak mı?
Ölümler ve tutuklamalar durmadan biz çözümü nasıl tartışacağız? Her gün Türk ve Kürt gençlerin cenazeleri gelirken hangi çözümden söz edeceğiz? Bu çelişkinin sona erdirilmesi gerekir. Bize göre, açılımın inandırıcı ve ikna edici olabilmesi için öncelikli olarak bu operasyonların durdurulması, tezkerenin süresinin uzatılmaması ve Kürtlerin siyasal temsilcileri üzerindeki baskıların biran önce sonlandırılması gerekiyor. Kısa vadede bu adımlar atılmadan bir çözüm sürecine geçişin mümkün olmadığına inanıyoruz. Bir yandan çözüm havası yaratıp, diğer yandan ise operasyonlar ve uluslararası güçlerin desteğiyle tasfiye etme plan ve hedefi içerisine girmek, oldukça tehlikeli ve riskli bir durumdur.
O yüzden hükümeti buradan bir kez daha uyarıyoruz. Akan kanı durdurma konusunda samimiyseniz, acil olarak PKK’yi çatışmasızlık çizgisinde tutacak güven verici adımları atmak durumundasınız. Bunun yolu karşılıklı çatışmasızlıktan ve taraflar arası müzakerelerden geçer. Çözüm için kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur ama kilidi açacak anahtar da ortadadır. Yeter ki bu anahtar doğru kullanılsın. İmralı’nın bu anahtarı barış için kullanacağından hiç şüphem yoktur. Önümüzdeki hafta açılım tartışmaları parlamentoda görüşülecek. Temennimiz ve beklentimiz parlamentonun olgun ve yapıcı bir tartışma yürüterek bu sorununun çözümü için inisiyatif almasıdır. İktidar ve muhalefetin bu sorumluluktan hareketle halktan aldığı temsil yetkisini, barış ve çözüm için kullanması tarihi önem taşımaktadır. 1 Ekim’de parlamento dördüncü yasama yılına resmen başladı. Açış konuşmasında, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün ortaya koyduğu mantığı ve Türkiye perspektifini önemsiyoruz. Bu yaklaşımın devlet yaklaşımı olduğunu düşünmek ve değerlendirmek istiyoruz. Umuyoruz ki, bu yaklaşım anayasal reformlarla kalıcı hale gelir ve hoş bir seda olarak kalmaz.
Önümüzdeki günlerde, hükümetin paketinden ne çıkacağını bütün kamuoyu görecek. Dileriz ki, hükümet içine girdiği ikircikli tutumdan döner ve kamuoyunu ikna ve tatmin edecek bir proje ortaya koyar. DTP olarak çözüm konusundaki ısrarımızı ve tavrımızı, parlamento zemininde de sürdürmeye devam edeceğiz. Bir kez daha parlamentoyu çözüme çağırıyor, benzer sorunlara çözüm geliştiren dünya deneyimlerini yeniden okumaya ve değerlendirmeye davet ediyoruz.”
Türk, İngiltere’de İskoçya’ya, Galler’e, Kuzey İrlanda’ya; İspanya’da Basklara ve Katalanlara, hatta üniter devlet olduğu vurgusu yapılan Fransa’da Korsikalılara, Brötonlara haklarının verildiğini belirterek bu ülkelerin sorunlarını bütünlükleri içinde çözdüğünü, Türkiye’nin de kendi modelini yaratabileceğini ifade etti.
“Nüfusu ister 40 kişi olsun, isterse 40 milyon olsun, fark etmez, kültür ve dil insanlığın nefes borularıdır” diyen Türk, “Eğer ortada değerli edebiyatçımız Yaşar Kemal’in dediği gibi, bin çiçekli bahçenin bir kültürünün tanınması ve gelişmesi sorunu varsa, tüm imkânları onun için seferber etmek gerekir” diye konuştu. Türk, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülmesinin Avrupa ve Ortadoğu arasındaki demokratik engellerin ortadan kalkmasını sağlayacağını, Türkiye’nin, Avrupa Konseyi sözleşmeleri ve Avrupa Birliği Müktesebatına uyumunun önündeki engelin ortadan kalkacağını, Türkiye’nin çağdaş dünyayla bütünleşmesini kolaylaştıracağını kaydetti.
-SOLDA BİRLİK ÇAĞRISI-
Türkiye’nin demokratik dönüşüm süreci içerisinde demokratik sol bir siyasetin olmayışının “çok acı ve kaygı verici bir durum” olduğunu ifade eden Türk, CHP’nin sol bir parti olmadığını ve solu temsil etmediğini dile getirdi. “Kürt ve Türk halkını buluşturan demokratik-özgürlükçü ve gerçek bir sol siyasete ihtiyaç vardır. AKP’yi demokratlar-liberaller ve aydınlar adeta bir nimet olarak görüyorsa, Türkiye’de solun olmamasından kaynaklanmaktadır. AKP’nin sosyal bünyesi, siyasal kimyası buna uygun değildir” diyen Türk, Türkiye’nin demokratik ve özgürlükçü aydınlarını, akademisyenlerini, demokratlarını, eski, yeni politikacılarını, yazarlarını ve sanatçılarını her kesimin içinde olacağı, yeni bir sol yapı içinde buluşmaya çağırdı.
DTP olarak bu sürecin boşa çıkmasına meydan vermeyeceklerini bildiren Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anadilde eğitim hakkından, kültürlerin gelişmesini teşvik eden yasalara kadar, katılımcı demokrasi ve yerinden yönetim ilkelerine göre bir idari ve kamu reformundan, siyasi partiler yasası, seçim barajı, seçim kanunu gibi konulara kadar, etkili bir çalışma gerçekleştirmeye devam edeceğiz.”
Türk, amaçlarının “halkların kardeşçe sevgiyle kucaklaşacağı bir demokratik Cumhuriyet hedefine ulaşmak” olduğunu belirterek konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bildiğiniz gibi, Anadolu ve Mezopotamya topraklarının kadim tarihlerinde çok büyük muhabbet, birliktelik uzlaşı gelenekleri vardır. Bunlardan biri de Mevlana ve Şems-i Tebrizi’nin arkadaşlığı ve dostluğudur. Mevlana’yı tüm dünyada bir barış ve sevgi önderi yapan, onun Şems-i Tebrizi ile kurduğu felsefi, düşünsel, diyaloga dayalı ilişkisidir. Halklarımız arasında, bu muhabbeti kurarak, onları sevgiyle kucaklaştıracağımız bir politikayı ortaya koyduğumuz zaman, sorunların tek tek nasıl çözüldüğüne hep beraber tanık olacağız. Birbirimizi anlamaya çalıştığımız ve ortak doğrularda buluştuğumuz oranda, tarihte de söylendiği gibi bu topraklarda bir cennet bahçesi oluşturmaya başlayacağız.”