Bakanlıktan yapılan açıklamada, Yargıtay Başkanı'nın tarihli şahsi basın açıklaması üzerine aşağıdaki hususların kamuoyu ile paylaşılması gereği doğduğu belirtildi.
Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetki ve görevleri arasında olduğu vurgulanarak " Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki yasama faaliyetleri, yürütme ve yargıya müdahale değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülen kanunların yargıya müdahale olarak değerlendirilmesi,yasama faaliyetlerinin yapılmasını imkânsız kılar” denildi.
Yasama, yürütme ve yargının, TBMM'nin çıkardığı kanunlara uymak ve bunları uygulamakla yükümlü olduğu hatırlatılarak "Yargıtay'ın daire ve üye sayısı, kurulları, personeli ve işleyişine ilişkin yasal düzenleme yapma, TBMM'nin münhasır yasama yetkisi içindedir. Yargıtay Başkanı'nın vazifesi, bu düzenlemeleri doğru anlamak ve uygulamaktır” ifadesi kullanıldı.
Teklifte; Yargıtay'a seçilecek yeni üyelerin iradelerinin Yargıtay yönetimi ve işleyişine yansımasına imkân vermek için Birinci Başkanlık Kurulu'nun yeniden oluşturulması öngörüldüğü vurgulanarak şöyle denildi:
"Yeni seçilecek Yargıtay üyelerini HSYK; Birinci Başkanlık Kurulu üyelerini, yeni kurulacak dairelerin başkanlarını ve üyelerin hangi dairede çalışacağını ise Yargıtay belirlemektedir. Bu süreçlerin hiçbir aşamasında hükümet ve hükümetin müdahalesi yoktur. 2011 Yılında yeni seçilen Yargıtay üyelerinin göreve başlaması üzerine de aynı uygulama yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu değişikliğin iptali istemini de reddetmiştir. O tarihte yargı bağımsızlığına halel getirmeyen ve Anayasa'ya aykırı bulunmayan düzenlemenin bir benzerinin, Anayasa değişmediği halde Anayasa'ya aykırı nitelendirilip yargı bağımsızlığına müdahale olarak takdim edilmesi izaha muhtaçtır.
HSYK'nın Yargıtay'a tetkik hakimi ataması Anayasa gereği görevi olup, Yargıtay'ın iç işleyişine müdahale değildir.
Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulan ve görev yapan HSYK'nın Yargıtay'a ve Danıştay'a üye seçmesi, bölge adliye ve ilk derece mahkemelerine hâkim ve savcı ataması bugüne kadar yargı bağımsızlığına müdahale olarak nitelendirilmemiş; aksine yargı bağımsızlığının teminatı olarak görülmüştür.
Seçilen Yargıtay üyelerinin hangi dairede görev yapacağına Yargıtay karar verdiği gibi atanan tetkik hâkimlerinin hangi dairede görev yapacağına da Yargıtay karar vermektedir.
Yargıtay'a yüksek mahkeme vasfını Anayasa vermektedir. Yargıtay üyelerini HSYK'nın seçmesi Yargıtay'ın yüksek mahkeme vasfını değiştirmediği gibitetkik hâkimlerini atamasıda Yargıtay'ın yüksek mahkeme vasfını değiştirmez. Kaldı ki, diğer bir yüksek mahkeme olan Danıştay'da görevli tetkik hâkimleride HSYK tarafından atanmaktadır.”
" Yargıtay Başkanının bu şahsi açıklaması, mevcut ve yeni seçilecek Yargıtay üyeleri ile HSYK'nın henüz oluşmamış iradesine karşı önyargıya dayanan açık bir güvensizlik itirafıdır” denilen açıklamada şunlar kaydedildi:
"Yargıtay Başkanı şahsi açıklamasında -Birinci Başkanlık Kurulu'nun teşekkülü ile ilgili olarak- "bu müdahale daha ne zamana kadar devam edecektir?” ve "yürütme, bu kurul nasıl oluşursa memnun kalacaktır?” sorularıyla hükümeti yargıya ve Yargıtay'ın iç işleyişine müdahale etmekle itham etmektedir. Bu yaklaşım, yargıdakitüm olumsuzlukların sorumluluğunun "Yasama” ve "Yürütme”ye yüklenmesi ve bu organların yegane suçlu olarak gösterilmesi sonucunu doğuran bilinçli bir yanıltmadır.
Hiçbir demokratik sistem, adalet dağıtmakla görevli yargı mensuplarının siyasi, ideolojik,zümreviveya paralel bir yapının ilkelerine dayanarak keyfi muamelede bulunmasına, yetki ve görevlerini suistimal ederek vatandaşların yargı eliyle mağdur edilmesine ve bu haksızlığın yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı adı altında yasama ve yürütmeye fatura edilmesine müsaade etmez, edemez.
Yargı görevi yapanların belirli bir siyasi, ideolojik veya zümrevi çıkar amacıyla hareket ettikleri yönünde bir algının oluşması, yargıya verilebilecek en büyük zarardır. Yargı gücünü kendi siyasi, ideolojik,zümrevi çıkarları doğrultusunda kullananlara karşı ilk itiraz etmesi gerekenler, yargı görevi yapanlar olmalıdır. Taraflı ve bağımlı hareket ederek yargı gücünü kötüye kullananlar,esasen en fazla zararı, görevini tarafsız ve bağımsız bir şekilde ifa eden hâkim ve savcılarımıza, onların güvenilirliğine, saygınlığına ve hukuk güvenliğine vermektedir.
Açıklamasında Yargıtay Başkanı, objektif bir hukuksal değerlendirme yerine siyasi iradeyi hedef alan bir niyet okumayı tercih etmiştir. Yargıtay Başkanı'na düşen siyasal içerikli değerlendirmeleri siyasi partilere bırakarak, objektif hukuksal değerlendirmeler yapmasıdır.
Kanun teklifi Yargıtay'ın adli yıl açılış törenleri yapmasını yasaklamamaktadır. Teklif, adli yıl açılışı töreni yapma konusundaki Yargıtay tekeline son vermektedir. Teklifin yasalaşmasından sonra da Yargıtay daha önce olduğu gibi adli yıl açılış törenleri düzenleyebilir. Bütün adliyelerde, Yargıtay'da, Danıştay'da ve barolarda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da adli yıl açılış törenleri yapılmasında yasal bir engel yoktur. Teklifle adli yıl açılış törenleri yasaklanıyormuş gibi bir algı oluşturulması büyük bir çarpıtmadır.
Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun görüş verilmemesi yönündeki kararına rağmen Yargıtay Başkanı'nın şahsi düşüncelerini sanki Yargıtay'ın kurumsal görüşüymüş gibi yansıtması etik bir davranış değildir. Bu davranış farklı düşünen Yargıtay üyelerinin görüşlerini Yargıtay Başkanı'nın dikkate almadığını da göstermektedir.Kaldı ki, kanun teklifinin Adalet Komisyonu görüşmelerine Yargıtay'ın temsilcileri katılmış ve kurumsal görüşlerini ifade etmişlerdir. 1 Kasım 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan ve Komisyon'da kabul edilen kanun teklifi hakkında, 23 gün sonra (24 Kasım 2014 tarihinde) Başkan'ın şahsi basın açıklaması yapma gereği duyması anlaşılamamıştır.
Teklifle Yargıtay Kanunu'nda yapılması öngörülen değişikliklerin kimleri ve hangi çevreleri rahatsız ettiği herkesin malumudur. Yargıtay Başkanı bu şahsi açıklamasıyla söz konusu çevrelere dolaylı da olsa destek vermiştir. "
(İHA)