Adnan Oktar Suç Örgütü'ne yönelik soruşturma kapsamındaki bir ifade, örgütün gerçek yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Müşteki, milletvekili babasının ölümünden sonra ondan kalan evleri ve paraları Adnan Oktar'ın nasıl gasp ettiğini anlattı:
"DYP Zonguldak milletvekili olan babam Prof. Dr. Tevfik Ertüzün, 1998'in ocak ayında vefat etti. Adnan Oktar'ın adamları olan dayım ve teyzelerimin yoğun telkinleri ile annem de örgüte katıldı.
Sabah gazetesinden Sema Alim Dalgıç'ın haberine göre, dolandırıcı örgüt önce annemin babamdan miras kalan gayrimenkullerini kullanmaya başladı. Beykoz'daki çiftlik evi ve Bağdat Caddesi'ndeki dairemiz örgüt evi olarak kullanıldı. Kadıköy'deki evimize 1999 yılında organize şube tarafından baskın düzenlendi. Evden çıkan örgüt mensupları gözaltına alındı ve örgüte ait para kasasına el konuldu. Daha sonra Adnan Oktar anneme 2 lüks araç satın aldırttı. Bunlardan biri zırhlatıldı ve örgütün kullanımına sunuldu.
2000 yılı ağustos ayında Adnan Oktar'ın cezaevinden çıkmasından sonra babamdan kalan gayrimenkullerin örgüt için satışı süreci başladı. Beykoz'daki lüks çiftlik evi, Beykoz Çubuklu ve Maltepe'deki 2 apartman dairesi, Ankara'daki bir gayrimenkul ve Çeşme'deki yazlık villa örgüt kasasına devredildi.
Bana ve kardeşime miras kalan yüklü miktarda döviz, bugünkü değerle yaklaşık 1 milyon TL tutarında hisse senedi, babamın arabası ve Bakırköy'de bulunan apartman dairesi biz 18 yaşına gelmeden Adnan Oktar'ın emriyle annem tarafından satılarak parası örgüte devredildi. Yine devlet tarafından bize tahsis edilen babamın öğretim üyeliği ve milletvekilliğinden kaynaklanan yetim ve dul maaşları da doğrudan örgüte devredildi. Adnan Oktar bana "Babanda ne mal varmış ya, ye ye bitmedi" demişti.
Bilirkişi tespitine göre uğradığım zarar şöyle: Babamdan kalan mirasın bana ait kısmı olan 816 bin 447 TL, 10 yıllık yetim aylığı, Sarıyer uyum yapı kooperatifindeki 8/3'lük hissem ve 5 gayrimenkul..."
"2003 yılında Adnan Oktar'ın yaşadığı Kandilli'deki villanın ayak işlerini yapmak üzere villaya alındım. Misafirhanenin temizliğini ve alışveriş işlerini yaptım. Sürekli olarak baskıya ve psikolojik işkenceye maruz kaldım. Birçok şeyi yememiz Adnan Oktar tarafından yasaklandığı için yetersiz beslenmekten sağlığım bozuldu. Kazandığım İstanbul Üniversitesi'ne gitmeme de Adnan Oktar mani oldu. Adnan Oktar askere gitmeme de engel oldu."