KABİL (İHA) - ABD ve İngiltere'nin, 7 Ekim 2001 Pazar günü hava harekatı başlattığı Afganistan'da iki ay içinde Taliban yönetimini devirmesiyle rahat bir nefes alan Afgan halkı, artık sosyal ve ekonomik hayatın daha iyiye gittiğini hissetmek ve geleceğe ümitle bakmak istiyor. Yaklaşık 25 yıldır savaşın getirdiği her türlü acı ve yokluklarla boğuşan Afganlılar, şimdi demokrasi imtihanı verme hazırlığında. Bunun için de, ilk kez sandık başına giderek kendilerini yönetecek kişileri oylarıyla seçecekler. Ancak, Uluslararası Bonn Zirvesi'nde 2,5 yıl sonra (2004 yılının Haziran ayında) yapılması kararlaştırılan seçimler, ülkedeki 10.5 milyon seçmenden ancak 1,5 milyonunun kayıt yaptırması sebebiyle eylül ayı sonuna ertelendi.
ISAF'ın komutası Türk Gücü'ndeyken verilen güven, yapılan askeri ve insani yardım ise, Afgan halkının Türkler'e ayrı bir sempati sağlamasına sebep oldu. Türk Görev Komutanlığı'nda görev yapan Mehmetçik, savaşta ailesini kaybeden çocukların barındığı yetimhaneye gıda yardımı yaparken, çocuklara da bayramlık çorap ve ayakkabı aldı. Mehmetçik yine bir örnek davranış sergileyerek, birlik içerisinde kesilen kurbanları çevredeki ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de Afganistan ve Afgan halkı için ayrı bir yeri ve değeri var. Afganistan'ın Türkiye için önemini 1919'lu yıllarda kavrayan Atatürk, bu ülkeyle o dönemlerde ilişkileri ve dostluk bağlarını arttırmıştı. Hatta, yakın dostu olan ve ülkesini İngiliz işgalinden kurtaran Afgan Kralı Emanullah Han'la, yapacağı devrimlerden önce güçlü bir 'Milli Ordu' kurmasını tavsiye edecek kadar samimi olduğu biliniyor. Afganistan'ın başkenti Kabil'de yaptırılan 'Atatürk Çocuk Hastanesi', personel ve ödenek yetersizliği sebebiyle zor da olsa çalışmalarını sürdürüyor.
Bu arada NATO'nun Afganistan'daki Yüksek Temsilcisi Hikmet Çetin, 2 yıl öncesine göre Afganistan'da önemli gelişmeler olduğunun altını çizerken, terör tehdidinin devam ettiğine de dikkat çekiyor. Afganistan'da sağlanan yeni ve kalıcı siyasi yapının eskisi gibi olmayacağını belirten Çetin, "Bu yeni siyasi yapıya, herkesin güven duyması lazım" diyor.
Afganlılar'ın, dünyanın en yoksul halklarından biri olduğunu vurgulayan Çetin, sadece askeri tedbirlerle kalıcı sonuca ulaşılamayacağını hatırlatarak, "Önemli olan, halkın temel ihtiyaçlarının sağlanması. Afganistan halkı, güvenlik yanında, ülkenin terörden arındırılmasını da istiyor. Ekonomik açıdan Afganistan'ın çok daha fazla yardıma ihtiyacı var" diye konuşuyor.
HAVAALANI MI OTOBÜS TERMİNALİ Mİ? Afganistan ile ilgili düşüncelerim, daha Türkiye'den bu ülkeye yolculuğumun ilk anında belirginleşmeye başlamıştı. Afgan Hava Yolları'na ait uçak havalandıktan yaklaşık bir saat sonra, mürettebattan biri ayakkabılarını çıkartarak, uçağın sol tarafında bulunan üçlü koltuklara uzanıp uyumaya başladı. Bir süre adamı izledim. Sanki uçağın personeli değil de sahibi gibi gayet rahattı. Uçak gece geç saatte kalktığı için, İstanbul'u bu dakikalarda gök yüzünden izlemenin zevkini çıkarmaya çalışıyordum. Gerçekten, Boğaz Köprüsü'ne neden "İstanbul Boğazı'nın incisi" denildiğini anlamak isteyenlerin bu manzarayı seyretmesi gerekir, diye düşünürken bir ara dalmışım. Birden koltuğumdaki sarsıntıyla uyandım. 'Malum kişinin, boş koltuklardan oturulacak kısmı söküp başının altına 'yastık olarak' koyduğunu gördüm.
Gece Türkiye'deki yerel saatle 01.00'de bindiğim uçak, 09.30'da Kabil Havaalanı'na indi. Otogarlar, havaalanları, tren garları bir ülkenin aynasıdır derlerdi de inanmazdım. Bizdeki ilçe veya köy otobüslerinin kalktığı terminallere benzeyen bir başkent havalimanıydı burası. Otobüs garlarından tek farkı, buraya uçakların inip kalkmasıydı.
Havaalanında beni, 3 yıldır Afganistan büromuzda görev yapan Türkmen arkadaşımız Ahmet Buhari ve İHA Antalya Bölge Müdürü Cafer Eser karşıladı. Cafer'i görünce sevinmiştim ama, o benden daha sevinçliydi. Çünkü benim gelmem, onun Türkiye'ye geri dönmesi anlamına geliyordu.
Şimdi böyle bir havaalanında gümrük ve geçiş işlemlerinin nasıl yapıldığını merak edenler için kısaca bahsetmek gerekir. Sadece pasaportunuza, ülkeye hangi tarihte girdiğini belirten bir damga vuruyorlar gerisi kolay, dedim ya bizim otobüs terminallerindeki işlemlerin aynısı.
İHA'NIN 'VİLLA BÜROSU' Afganistan'a gelmeden önce burada görev yapan arkadaşlarımızdan büromuz hakkında geniş bilgiler almıştım. İHA bürosunu, tahmin ettiğimden de güzel buldum. İki katlı, bahçeli şirin bir villaydı büromuz. Giriş kısmı ofis olarak kullanılıyordu. Vezir-i Ekber Han Mahallesi'nde bulunan büromuzun bu hale getirilmesinde, bir süre önce buraya gelen Yazılı Haberler Müdürümüz Dursun Eker'in büyük emeği olmuştu.
Büroda Up-link sorumlusu arkadaşımız Nadir Türkmen ile tanıştık. Soyadından anlaşılacağı gibi o da Türkmen'di. Abdullah Askari ise bir süre önce Yazılı Haber Müdürümüz Dursun Eker tarafından keşfedilmiş. Askari, Kabil Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okuyor. Bu arkadaşlarımızın ortak özelliği İngilizce, Farsça, Urduca ve Türkçe'yi çok iyi bilmeleriydi. Hatta zaman zaman, resmi makamlara bile tercümanlık konusunda yardımcı olduklarını öğrendim.
TALİBAN'DAN EYLEM TEHDİDİ Radyoda yanık bir Anadolu türküsü çalarken, Kayseri'den gelirken getirdiğim sucukları evdeki ekip arkadaşlarımla birlikte şöminede kızartıp afiyetle yedik. Kameraman Ahmet Buhari, yarın Afganistan'a gelecek Avrupa ülkeleri büyükelçilerinin programından bahsederken, 'Abi, patlama olursa ne yapacağız?' diye sordu. Doğru ya, bir gün önce intihar saldırısında hayatını kaybeden Kanadalı askerin bugün yapılan cenaze töreni sırasında, bu kez, devriye görevini yapan İngiliz askerlerin konvoyuna saldırı gerçekleştirilmişti. Bu saldırıda da bir İngiliz askeri ölmüştü. Saldırının ardından ajansları arayan 'Abdussamed' adlı kişi, eylemleri Taliban adına üstlenmiş ve bu tür saldırıların artarak devam edeceğini söylemişti. Aynı kişi ayrıca, Afganistan'ın başkenti Kabil'e aralık ayında 60 intihar eylemcisinin sızdığını ve şehit olmak için eylemlerine devam edeceğini belirtmişti.
NATO tarafından en yüksek düzeyde gönderilen sivil temsilci Hikmet Çetin'in Afganistan'a gelişinin dördüncü, geçici Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin de Loya-Jirga (Büyük Meclis) tarafından kabul edilen yeni Afgan yasalarını onaylamasının da üçüncü günüydü. NATO tarafından oluşturulan ve kısa adı ISAF olan 'International Security Asistan Force' (Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü), aralarında Türk görev birliğinin de bulunduğu 22 ülkenin askerinden oluşuyor. Ve biz, Afganistan'ın en güvenli bölgesi olan başkentinde, "Yarın da bir saldırı gerçekleşebilir mi" sorusunu soruyorduk.
AMERİKAN ASKERİNİ KIZDIRDIK Şömine önünde yapılan koyu sohbetin ardından, hava kararmadan Kabil'i görmek istediğimi söyleyince, arkadaşlarla birlikte dışarıya çıktık. Duvarlardaki levhaları, farklı giysili insanları ve her şeyden öncesi iç savaşın izlerini taşıyan binaları seyrederken yan taraftan geçen bir araçtan gelen sesle irkildim. Bir Amerikan askeri, aracın içinden üzerimize silah doğrultup avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Korktuğumu belli etmemeye çalıştım. Arkadaşların sakin tavırları, bunun olağan bir şey olduğu hissini uyandırdı. Meğer Amerikalı asker, takip ettiği araçla arasına girmemize 'bozulmuş'...
Cuma günü Afganistan'da resmi tatil olduğu için yoğun trafik vardı. Ve taşıtların hemen hepsi de 'Toyota' markasının imzasını taşıyordu. Buradaki araçların direksiyonları sağ taraftaydı, ama trafik de Türkiye'deki gibi sağ taraftan işliyordu.
Ertesi gün olan 18 Ocak'ta, Afganistan geçici Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin, seçim bürosuna giderek seçmen kaydı yaptıracağı haberini aldık. Kameraman arkadaşımla, Karzai'nin de mezun olduğu Habibiye Lisesi'nde kurulan seçmen bürosuna gittik. Girişte yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı hemen göze çarpıyordu. Karzai'yi, özel eğitimli CIA ajanları koruyordu.
Ve ilk olarak, gazetecilerin kullandığı araç ve gereçlerin tek bir çizgi üzerine bırakılması istendi. Öyle yaptık. Bir süre sonra eğitimli kurt köpekleri tarafından kamera, makine ve teçhizatlar tek tek kontrol edildi. Bu kontrolü, üst araması ve kullanılan kamera, fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazlarının çalıştırılarak tekrar kontrol edilmesi izledi. Girişteki güvenlik tedbirlerinin abartıldığını düşündüm. Çünkü, burası tamamen zırhlı araçlar ve ağır silahlar taşıyan dürbünlü askerlerin çevrelediği bir alandı.
KARZAİ, SEÇMEN OLDU Bir süre sonra Devlet Başkanı Karzai, eskort araçlarla birlikte seçim bürosuna geldi. Fotoğrafı çekilip seçmen kartını eline alan Karzai, seçme yaşına gelen tüm Afganlıları kaydını yaptırmaya çağırıyordu. Çünkü, haziran ayında yapılması düşünülen seçimler için 10,5 milyon seçmenin katılımı oldukça önem taşıyordu. Karzai, bu seçimlerin Afganistan'a ve Afgan halkına demokrasi ve özgürlük getireceğini söylüyordu.
'Bonn Zirvesi' olarak adlandırılan uluslararası toplantıda, Afganistan'da geçici bir hükümet kurulması konusunda anlaşmaya varılırken, bu ülkeye yapılacak yardımlar gündeme gelmiş ve 2,5 yıl sonra da (Haziran 2004) Afganistan'ın seçimlere gitmesi kararlaştırılmıştı. Afganistan'da yaşı 18'i geçenlerin seçmen bürolarına kayıt yaptırmaları gerektiği hatırlatıldı. Ama kayıt yaptıracak insanların çoğunun tezkeresi yani nüfus cüzdanı bile yoktu. Hatta Devlet Başkanı Hamid Karzai bile, seçmen bürosunun açılışını gerçekleştirip kendi kaydını yaptırırken, nüfus cüzdanını bulamadığı için pasaportu ile başvurmuştu. Üç ayda, 10,5 milyon tahmini seçmenden ancak 1, 5 milyonu kayıt yaptırdı. Bu yüzden seçimler eylül ayı sonlarına ertelendi.
AFGANİSTAN'IN YÜZDE 38'İ TÜRK Afganistan'ın nüfusu, tahmini rakamlara göre 27 milyon. Türk kökenli Hazaralar nüfusun yüzde 19'unu, Özbekler yüzde 12'sini, Türkmenler yüzde 4'ünü ve Aymaklar da yüzde 3'ünü oluşturuyor. Türk olmayan Peştunlar yüzde 38'ini, Tacikler ise yüzde 20'sini teşkil ediyor. Nüfusun yüzde 4'ü ise diğer etnik kökenlilerden meydana geliyor.
Afganistan'da yaygın din İslam. Hazaralar dışında nüfusun tamamına yakını Sünni. Hazaralar ise Şii inancına bağlı. Hazaralar ve Aymaklar Türk olmalarına rağmen ana dillerini unutmuşlar ve Farsça konuşuyorlar.
Yokluklar ülkesi Afganistan'da 25 yıldır süren savaşların ardından halk açısından değişen bir şey yok. Afgan halkı yine işsizlik ve yokluğun pençesinde kıvranıyor. Dilencilerin çokluğu ise dikkatlerden kaçmıyor. Ekime elverişli olan alanlarda haşhaş ekimi yapılan Afganistan'da yiyecek üretimi oldukça azalmış ve Afgan halkı açlıkla yüz yüze gelmiş. Dünyanın en yoksul ikinci ülkesi Afganistan'da bir doktorun maaşı 60 dolarken, yüksek rütbeli bir general ise 100 dolar maaş alıyor. Ülkeye gelen yardımlar, öncelikle yol ve binaların yapımına gittiği için, Afganlılar'ın hayatında bir değişikliğe sebep olmamış. Afganistan'daki çözümsüzlüğü çözüm olarak gören savaş lordları olduğu sürece, ülkenin demokrasiye geçiş sürecinin de sancılı olacağı bir gerçek. Ülkede sayısı 1 milyon olarak tahmin edilen kara mayınlarının yüzde 96'sı da tarım arazilerinde ve otlaklarda bulunuyor.
'BÖLÜNMÜŞ ÜLKE' Afganistan'da her etnik köken, kendisini ayrıcalıklı nüfus olarak görürken, ülkedeki kargaşa ortamından faydalananlar ise zaman zaman bu konuyu koz olarak kullanıyor. Afganistan halkı sadece etnik kökenlerinden değil, coğrafi durum itibariyle de birbirinden ayrılmak zorunda kalmış. Efsanevi Hindukuş Dağları bile ülkeyi kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayırmış. Tarih, konuşulan dil ve coğrafi şartlarda bu bölünmeleri arttırmış. Öyleki Afganistan coğrafik, ulusal etnik ve tarih bakımından 6 bölgeye ayrılmış.
Kuzey Afganistan'ın doğusunda Bedehşan-Vahan, batısında Belh Meymene bölgesi, Güney Afganistan'da ise Kabil, Kandahar, Herat, Hazaracat bölgeleri bulunuyor. Coğrafi konum, etnik köken ve konuşulan dil farklılıkları, bir zamanlar Avrupai bir hayat yaşayan ve gelişmeleri takip eden Afganistan'ı, iç ve dış unsurların emelleri doğrultusunda bu hale getirmiş. Tabii bu hale gelmenin en önemli sebeplerinden biri ise millet bilincinin oluşamaması olsa gerek.
TRAFİK POLİSİNDEN 'SOPALI CEZA' Afganistan'da trafik ışıklarına rastlayamazsınız. Olanlar da çalışmıyor zaten. Bir zamanlar tramvayın bile olduğu Kabil'de artık yolların durumu içler acısı. Afgan-Rus savaşlarında ve iç savaşlarda şehir yolları da payına düşeni almış. Kavşaklarda ise eli sopalı, saçlı sakallı ama üniformalı polisler görev yapıyor. 'Dur' ihtarına uymayanlara, arkadan koşup yetiştikleri takdirde, ceza olarak araç kaportasında ciddi hasarlar oluşturuyorlar. Kabil'de yanlış yere park eden araçlara, duruma göre 2 veya 4 lastik indirme cezası verilebiliyor.
27 Ocak günü, kameraman arkadaşımla birlikte, yeni Afgan Yasası'nın, geçici Devlet Başkanı Hamid Karzai tarafından onaylanması münasebetiyle Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlenen törene gitmiştik. Aracımızı da güvenliğin istediği şekilde bakanlık dışında bir yere park etmiştik. Döndüğümüzde, aracın yan camlarından birinin kırıldığını gördük. Çevredeki güvenlik görevlilerine sorduğumuzda, aracın kontrolü için bunun yapıldığı söylendi. Tabii yapılacak bir şey yoktu. Kızıyorsunuz ama bu tür şeyleri, polis tarafından kesilen nakit para cezası gibi bir şey olarak kabul etmeniz vakit alıyor. Polisi daha da kızdırırsanız ve Afganlılar'ın deyimi ile "Harici" de değilseniz bu kez dayak yemekten kurtulamıyorsunuz...
ŞAH MESUD SEVGİSİ Şah Mesud, Afgan halkının milli kahramanı. Öyleki resmi dairelerde, bakanlıklarda bile Şah Mesud'un fotoğrafları var. Şah Mesud, Afgan-Rus savaşlarında mücahitlerin liderliğini üstlenmiş, Ruslar'ın ülkeden kovulmasında önemli işler başarmış. Taliban'a karşı da birlikleri ile mücadele veren Şah Mesud, 9 Eylül'de gazeteci kılığına giren iki kişi tarafından kamera içine gizlenmiş silahlarla öldürüldü.
31 Ocak 2001 tarihinde, Afganistan'ın yeni Türkiye Büyükelçisi Bülent Tulun ve eşi Berrin Tulun'u taşıyan uçak, Kabil Havaalanı'na indi. Büyükelçi, beklenenin aksine, bayramın sonunda değil arefe günü gelmişti. Büyükelçi Bülent Tulun ve eşini, havaalanında büyükelçilik çalışanları ve İHA karşılamıştı. Büyükelçi, daha sonraki sohbetlerimizden birinde, "Buraya geldiğimde dikkatimi Türk şirketlerinden sonra üç şey çekti. Biri Atatürk Çocuk Hastanesi, diğeri Türk Birliği tarafından yaptırılan Çocuk Parkı ve İHA oldu" demişti.
MEHMETÇİK, YETİMLERİ SEVİNDİRDİ Aynı gün, Türk Görev Komutanlığı, Kabil'de, savaşta ailesini kaybeden çocukların bulunduğu bir yetimhaneye gıda yardımı yapmıştı. Mehmetçik bununla da kalmamış, kendi maaşlarından topladıkları yardım paraları ile yetimhanedeki çocuklara çorap ve bayram ayakkabısı almıştı. Yetimhane yetkilileri ise, bu yardımın Kabil'deki diğer yabancılara örnek olması temennisinde bulunuyorlardı.
Ertesi gün Kabil'de pırıl pırıl bir hava vardı. Bayram sabahı gurbetten ve sevdiklerimizden ayrı olmanın burukluğunu yaşarken, ilk olarak, ISAF'a bağlı Türk Görev Kuvveti Komutanlığı'ndaki bayramlaşma törenine gittik. Türk Birliği Komutanı Kurmay Albay Hakan Temizkan, yaptığı konuşmanın ardından tek tek askerleriyle bayramlaştı.
Daha sonra, Büyükelçi Bülent Tulun'un verdiği bayram resepsiyonuna katıldık. Tulun çifti, misafirlerini kapıda karşılıyordu. NATO Yüksek Temsilcimiz Hikmet Çetin de, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ile bayramlaştıktan sonra büyükelçiliğe gelerek Tulun çiftinin ve misafirlerin bayramını kutladı. Çetin daha sonra, Türk Görev Kuvveti Komutanlığı'nı ziyaret ederek, bayram yemeğini Mehmetçikle birlikte yedi. Mehmetçik yine bir örnek davranış sergilemiş, birlik içerisinde kesilen kurbanları çevredeki ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştı.
AFGANİSTAN'DA TÜRK OLMAK AYRICALIK 25 yıl savaştan başka bir şey görmeyen halkın, dışarıdan gelenlere, askerlere nasıl bakacağını az çok tahmin edersiniz. Ancak ISAF'ın Komutası Türk Gücü'ndeyken verilen güven, yapılan askeri ve insani yardım, Afgan halkının Türkler'e ayrı bir sempati sağlamasına sebep olmuş. Aslında bu dostluk ve güven, çok eskilere dayanıyor, Türk halkının Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdiği yıllara... Afgan kadınlarının, kollarındaki bilezikleri, altınlarını, küpelerini, yüzüklerini, kurtuluş mücadelesi veren Türk halkına gönderdiği yıllara... Türk olmak, Müslüman olmak, Afganistan'da ayrıcalıkları da beraberinde getiriyor. Afganistan'ın güvenliği konusunda çok tehlikeli bir yerde kamp kuran yabancı ülke askerleri, bu ayrıcalıktan 'istifade etmişler'. Buradaki askerler, bir süre araçlarına şanlı Türk bayrağımızı takarak devriye görevi yapmışlar. Bu konu Afganistan'da bir efsane gibi dilden dile dolaşıyor.
Buradaki Türk iş adamlarının ortaya çıkardıkları eserlerin de dostluğa ve güvene katkısı büyük. Gösterişten uzak, samimi tavırları Afgan halkının gönlünü kazanmaya yetmiş. Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 Türk Devleti'nden biri olan ve 215 yıl hüküm süren Gazneliler Devleti'nin kurucusu Mahmut Han'ın Gazne'deki türbesinin ücretsiz olarak Türkler tarafından restore edilecek olması da bunlara basit bir örnek olsa gerek. Afganistan'ın Gazne şehrinde Kabil-Kandahar yolunun bir bölümünü yapan Mensel firmasının yetkilileri, Gazneli Mahmut'un da türbesinin restorasyonuna gönüllü olarak el attı. Daha önceden türbeye giden yolu hiç bir ücret almadan yapan firma yetkilileri, bu kez çatı bölümünden yıkılmaya başlayan türbenin restorasyonunu gerçekleştirecek.
TALİBAN ÖNCE KAÇIRIP SONRA SERBEST BIRAKTI Taliban tarafından kaçırılarak 98 gün boyunca esir tutulan Abdullah ve Mustafa Kürklü adlı amca oğullarını Türkiye'ye uğurlarken bir süre görüşme fırsatı buldum. Taliban'ın kendilerine nasıl davrandığıyla ilgili sorularımı cevaplarken, "Kaçırıldığımızda öldürüleceğimizden korktuk. Ama bizim Türk ve Müslüman olduğumuzu öğrenince, 'Öyleyse biz ölmeden size bir şey olmaz' dediler. Müslüman olduğumuzu anlamak için bize bol bol dua okuttular, sonuçta dedikleri gibi oldu. Bizi kaçmamız için korkutup bir-iki kez dövdüler ama sonuçta iyi davrandılar" demişlerdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de Afganistan ve Afgan halkı için ayrı bir yeri ve değeri var. Afganistan'ın konumu bakımından Türkiye için önemini 1919'lu yıllarda kavrayan Atatürk, o dönemlerde ilişkileri ve dostluk bağlarını arttırmıştı. Hatta yakın dostu olan ve ülkesini İngiliz işgalinden kurtaran Afgan Kralı Emanullah Han'la, yapacağı devrimlerden önce güçlü bir Milli Ordu kurmasını tavsiye edecek kadar samimi olduğu biliniyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ilk tanıyan ve ülkesinde ilk temsilciliğin açılmasına izin veren ülke de Afganistan. Mustafa Kemal Atatürk, 1929-1933'de Afganistan'ın yeni Kralı Muhammed Nadir Şah'la ve 1933-1938 yılları arasında yeni tahta çıkan Nadir Şah'ın oğlu Zahir Şah ile yakın temaslarını sürdürmüş, ülkeye askeri eğitim için subaylar, doktorlar ve öğretmenler göndermişti. 40 yıl Afganistan Kralı olan Zahir Şah, Amerika işgalinde ülkesine döndü. Afganistan'da 'Milli Baba' ilan edilen Zahir Şah, son olarak, hükümet tarafından hazırlanan yeni Anayasa'nın imza törenine katıldı.
Afganistan'ın başkenti Kabil'de yaptırılan 'Atatürk Çocuk Hastanesi', personel ve ödenek yetersizliği sebebiyle zor da olsa çalışmalarını sürdürüyor.
NATO YÜKSEK TEMSİLCİSİ HİKMET ÇETİN NATO tarafından Afganistan'a en yüksek sivil temsilci olarak atanan Hikmet Çetin, 26 Ocak'ta Kabil'e geldi. Çetin'i burada ISAF (Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü) Komutanı General Götz Glimeroth, Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Müfit Özdeş ve ISAF'a bağlı Türk Görev Kuvveti Komutanı Kurmay Albay Hakan Temizkan karşıladı.
Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü'nün (ISAF) komuta merkezindeki çalışma odasında İHA'nın sorularını cevaplayan Hikmet Çetin, Dışişleri Bakanı olduğu dönemden bu yana Afganistan'daki gelişmeleri yakından takip ettiğini, buraya gelmeden önce de Dışişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından yoğun bilgilendirme aşamalarından geçtiğini söyledi.
Brüksel'den de Afganistan'a dair bilgiler aldığını kaydeden Çetin, "Buraya gelmeden önce Afganistan'ın nasıl bir durumda olduğunu, neyle karşılaşacağımı bilerek geldim. Daha önce bildiğim konuları yerinde değerlendirmem gerekiyordu. Önce, ISAF komutan ve yetkililerinden ülkeye ilişkin bilgiler aldım. Daha sonra Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'den başlayarak, Afganistan'ın geçiş yönetimindeki tüm üst düzey yetkilileriyle, görevim ve beklentilerim konusunda bilgi alışverişinde bulundum" dedi.
Başkent Kabil'de görevli uluslararası kuruluşlarla da temas halinde olduğunu belirten Hikmet Çetin, "Özellikle BM, bir takım projelerle ilgili, seçim ve seçmenlerin kayıtları ile ilgili projeler konusunda, yetkililerden bilgiler aldım. NATO ve ISAF'a güç veren ülkelerin büyükelçileri ile görüşerek, NATO Sivil Temsilciliği'nin görevi ve karşılaşılabilecek tehlikeler konusunda bilgilendirildim" diye konuştu.
Afganistan'da "Güvenlik Sektörü" adı verilen 5 ayrı alanda çalışma yapan ülke temsilcileri ile de görüştüğünü vurgulayan Çetin, "DDR" adı verilen silahlanma, terhis ve bunların toplumla bütünleşmesini sağlayacak entegrasyon projesini yürüten Japon büyükelçisi, hukuk reformlarını gerçekleştiren İtalya büyükelçisi, narkotik konusunda proje yürüten İngiliz büyükelçisi, milli ordunun yetişmesine öncülük yapan Amerika ve ulusal polis eğitimi öncülüğünü yapan Almanya büyükelçileri ile değerlendirme toplantıları yapıldığını anlattı.
"AFGANİSTAN, 2 YIL ÖNCEKİ AFGANİSTAN DEĞİL" NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer'e de ilk raporunu verdiğini belirten Çetin, "2 yıl öncesine dönüp bakıldığında, önemli gelişmelerin olduğu açık. Afganistan, 2 yıl önceki Afganistan değil. Ancak bu projelerin hızlandırılması gerekiyor. Bu hızın sağlandığı söylenemez, sağlanması için güvenlik şart" dedi.
Çetin, Afganistan'da terör tehdidinin devam ettiğini kaydederek, "Bu terör tehdidi, sadece Afganistan'ın sorunları da değil. Henüz terör tehdidinin liderleri yakalanmış değil. Zaman zaman o konuda, bazı tehditler ve gelişmeler yaşanıyor. Her alanda önemli adımlar atılmış olmakla birlikte, bunların istenen düzeyde ve hızda olduğu söylenemez. Bunları NATO Genel Sekreteri ve SACEUR Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı James Jones ile değerlendirme imkanı buldum. Bu adımların hızlandırılması gerekir. Çünkü NATO, çok önemli bir görev üstlenmiş durumda. NATO, kuruluşundan bu yana ilk defa Avrupa dışında bir misyon üstlendi. Genel Sekreter bunun farkında. Genel Sekreter, artık NATO'nun öncelikli konusunun Afganistan olduğunu açıkladı" diye konuştu.
Bölgesel liderlerin, yeni oluşacak siyasi yapıya güven duymalarının sağlanmasının, atılan tüm adımlar konusunda önemli bir unsur olduğuna dikkati çeken Hikmet Çetin, "Bölgedeki savaş lordlarının, merkezi hükümet otoritesinin kendilerini koruyabileceği konusunda bir güvenceye ikna olması lazım. Herkesin şunu görmesi lazım. Yeni ve kalıcı bir siyasi yapı sağlanıyor. Bu siyasi yapı eskisi gibi olmayacak. Bu yeni siyasi yapıya, herkesin güven duyması lazım. Ancak o zaman bu gelişmeler hızlanır" dedi.
"HALKIN İHTİYAÇLARININ SAĞLANMASI GEREKİYOR" Afgan halkının dünyanın en yoksul halklarından biri olduğunu ifade eden NATO Yüksek Temsilcisi Hikmet Çetin, sadece askeri tedbirlerle kalıcı sonuca ulaşılamayacağını hatırlatarak, "Önemli olan halk. Halkın temel ihtiyaçlarının sağlanması gerekiyor. Afganistan halkı, güvenlik yanında, ülkenin terörden arındırılmasını da istiyor. Halk, sosyal ve ekonomik yaşamın daha iyiye gittiğini hissetmeli ve bu ümidi yaşamalı. Ekonomik açıdan Afganistan'ın çok daha fazla yardıma ihtiyacı var. Ben, burada bunları koordine etmeye çalışacağım" diye konuştu.
Bundan sonraki çalışmalarını Afganistan'ın başkenti Kabil'in dışında sürdüreceğini belirten NATO Çetin, "Buraya, Afganistan yönetimine ve Afganistan halkına yardım için geldim. Onlara katkı yapmaya, hizmet etmeye geldim. Afganistan'ı Afganlar yönetecek. Afganistan'ı Afganlar'ın yönetmesi için neler yapılması gerekiyorsa, birlikte yapmaya çalışacağız. Bu nedenle ben, Afganistan'ın bir anlamda dünyadaki sesi olmaya çalışacağım. Afganistan'ı, başta NATO olmak üzere temasta bulunduğum ülkelere anlatmaya çalışacağım. Afganistan, artık dünya için önemli bir merkez haline geldi. Hele NATO bakımından önemli bir sınav. NATO'nun saygınlığı, Afganistan'da alana çıkmıştır. Bu sebeple, bunun başarılması lazım" dedi.
NATO'nun en yüksek düzeydeki temsilcisi Hikmet Çetin, komşuların Afganistan'da kurulan demokratik siyasi yapıya ve toprak bütünlüğüne saygı duymalarını sağlayacak çalışmalar yapacağını da söyledi.
AFGANİSTAN, ARTIK HUZUR BULMAK İSTİYOR Tarih boyunca 'savaşların ülkesi' olan Afganistan, artık huzur bulmak istiyor. Ancak, Afganistan'da geçmişi bilmeden geleceğe bakmak da mümkün olmuyor.
İşte, Afganistan'ın yakın tarihindeki önemli gelişmeler:
1919 - Afganistan, ülkeyi hakimiyet alanlarına katmak isteyen İngiliz kuvvetlerine karşı yapılan üçüncü savaşın ardından bağımsızlığını yeniden kazandı.
1926 - Emanullah Han, kendisini Afgan Kralı ilan etti. Uygulamaya çalıştığı sosyal reformlar, muhafazakar unsurlarda direniş görmesiyle sonuçlandı.
1929 - Emanullah Han, reform hareketine tepkilerin ardından ülkeyi terketti.
1933 - Zahir Şah kral oldu ve bunu takip eden 40 yıl boyunca Afganistan monarşiyle yönetildi.
1953 - General Muhammed Davud başbakan oldu. Ekonomik ve askeri yardım almak üzere Sovyetler Birliği'ne başvurdu. Bir dizi sosyal reformu uygulamaya soktu. Bunlar arasında, kadınların toplum hayatından dışlanması uygulamasının kaldırılması da vardı.
1963 - Muhammed Davud başbakanlıktan istifaya zorlandı.
1964 - Anayasal monarşiye geçildi. Ancak bu durum, siyasi kutuplaşma ve iktidar mücadelelerini de beraberinde getirdi.
1973 - Muhammed Davud bir darbeyle iktidarı ele geçirdi ve cumhuriyet ilan etti. SSCB'yi batılı güçler karşısında koz olarak kullanmaya çalıştı. Ancak, başvurduğu üsluptan rahatsız olan sol görüşlü kesimler, Davud'a karşı birleşti.
1978 - General Davud, sol görüşlü Demokratik Halk Partisi tarafından düzenlenen darbeyle devrildi ve öldürüldü. Ancak bu süreçte partinin Halk ve Perçem adlı kanatları hizipleşti ve Perçem kesiminden tüm önde gelen liderler sürgün veya tasfiye edildi. Aynı dönemde muhafazakar ve bazı aşiret liderleri sosyal değişim sürecine karşı kırsal kesimlerde silahlı mücadele başlattılar.
1979 - Kabil'de sol kanat liderleri Hafızullah Amin ve Nur Muhammed Taraki arasındaki iktidar mücadelesini Amin kazandı. Kırsal kesimlerdeki ayaklanmalar sürdü ve Afgan Ordusu dağılma noktasına geldi. Sovyetler Birliği, Amin'in devrilmesi amacıyla askerlerini ülkeye gönderdi ve yakalanan Amin idam edildi.
SOVYET MÜDAHALESİ 1980 - Demokratik Halk Partisi'nin Perçem kanadından Babrak Karmal, Sovyet askerlerinin de desteğiyle ülke yönetiminin başına getirildi. Ancak, rejim karşıtı direniş de çeşitli mücahit gruplarının Sovyetlere karşı mücadeleye girişmesiyle yoğunlaştı. ABD, Pakistan, Çin, İran ve Suudi Arabistan, bu güçlere para ve silah sağladı.
1985 - Mücahitler, Pakistan'da bir araya gelerek Sovyet güçlerine karşı ittifak kurdular. Bu tarihe gelindiğinde Afgan halkının yarısı evlerini terketmiş durumdaydı. Bunlardan çoğu da komşu Pakistan veya İran'a geçti. Sovyetler Birliği'nin başına geçen Mihail Gorbaçov, askerlerini Afganistan'dan çekeceğini duyurdu.
1986 - ABD, mücahitlere Stinger füzeleri sağlamaya başladı. Bu şekilde Sovyet helikopterlerini vurma imkanı yakaladılar. Babrak Karmal'ın yerini Necibullah aldı.
1988 - Afganistan, SSCB, ABD ve Pakistan barış anlaşmaları imzaladı ve Sovyetler Birliği askerlerini çekmeye başladı.
1989 - Son Sovyet askerleri çekildi. Ancak mücahitlerin Necibullah'ı devirmek üzere harekete geçmesiyle iç savaş sürdü.
1991 - ABD ve SSCB, her iki tarafa da askeri yardım yapmamak konusunda anlaştılar.
1992 - Direnişçilerin çemberi Kabil'e doğru daraldı ve Necibullah devrildi. Rakip mücahit gruplar arasında nüfuz sahibi olma mücadelesi sürdü.
1993 - Mücahit grupları, Burhaneddin Rabbani liderliğinde bir hükümet kurulması konusunda uzlaştılar. Tacik olan Rabbani, devlet başkanı ilan edildi.
1994 - Hiziplerarası çekişmeler sürdü ve Peştu ağırlıklı Taliban, Rabbani hükümeti karşısında ciddi rakip olarak ortaya çıktı.
1996 - Radikal grup Taliban, Kabil'de denetimi ele geçirdi. Kadınlar çalışmaktan men edildi ve recm gibi cezalar uygulanmaya başlandı. Rabbani ise Taliban aleyhtarı Kuzey İttifakı'na katılmak üzere başkentten kaçtı.
TALİBAN'A BASKI ARTIYOR
1997 - Pakistan ve Suudi Arabistan, Taliban'ı meşru yönetici olarak tanıdı. Pek çok ülke ise Rabbani'yi devlet başkanı olarak tanımayı sürdürdü. Taliban, ülkenin üçte ikisini kontrol eder hale geldi.
1998 - Depremler binlerce kişinin ölümüne yol açtı. ABD, Afrika'daki elçiliklerine bombalı saldırı düzenlemekle suçladığı Usame Bin Ladin'e ait olduğu düşünülen üsleri füzelerle vurdu.
1999 - Birleşmiş Milletler, Usame Bin Ladin'i yargılanması için teslim etmeye yanaşmayan Afganistan'a mali yaptırım ve hava ambargosu uygulamaya başladı.
2001 Ocak - Birleşmiş Milletler, Usame Bin Ladin'in iadesi için Taliban'a ek yaptırımlar getirdi.
2001 Mart - Taliban, uluslararası toplumun muhafaza edilmeleri yolundaki yoğun çabalarına meydan okur biçimde, Bamiyan Vadisi'ndeki binlerce yıllık dev Buda heykellerini havaya uçurdu.
2001 Nisan - Taliban lideri Molla Ömer'den sonra hareketin ikinci adamı olan Molla Muhammed Rabbani, karaciğer kanserinden öldü.
2001 Mayıs - Taliban, Müslüman olmayan dini azınlıkların kendilerini tanıtacak simgeleri üzerlerinde taşıması şartını getirdi. Hindu kadınların da Afgan kadınlar gibi tesettüre uyması talimatı verildi.
2001 Eylül - Taliban, 8 yabancı yardım çalışanının, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları gerekçesiyle yargılamaya başladı.
Taliban'a muhalefetin en önde gelen isimlerinden olan ve efsaneleşen mücahit lider Ahmed Şah Mesud, gazeteci görünümünde yanına yaklaşan kişilerin bombalı intihar saldırısı sonucu öldü.
2001 Ekim - Amerika'daki 11 Eylül saldırılarından sorumlu tutulan Usame Bin Ladin'in teslim edilmemesi üzerine İngiltere ve ABD savaş uçakları, Afganistan'a hava saldırısına başladı.
2001 Kasım - Taliban mevzilerine karşı saldırıya geçen muhalif kuvvetler, Kabil ve diğer kentlere bir kaç günlük yürüyüş mesafesindeki Mezar- Şerif'i aldı.
2001 13 Kasım - Taliban kuvvetleri kenti terk etti, boşalan kente Kuzey İttifakı güçleri kolayca girdi.
YENİ YÖNETİME İLK ADIMLAR 2001 5 Aralık - Almanya'nın Bonn kentinde toplanan Afgan gruplar, geçici yönetimin kuruluşu konusunda uzlaşmaya vardı.
2001 7 Aralık - Taliban, son kalesi olan Kandehar'ı da kaybetti. Taliban lideri Molla Ömer bulunamadı.
2002 Ocak - İlk aşamada 6 ay görev yapması öngörülen Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ISAF'ın ilk askerleri ülkeye ulaştı.
2002 Nisan - Eski Kral Zahir Şah ülkeye döndü. Zahir Şah, tahta geçmek gibi bir talebi olmadığını bildirdi.
2002 Mayıs - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ISAF'ın görev süresini 2002 Aralık ayına uzattı. İttifak kuvvetleri, ülkenin güneydoğusunda Taliban ve El Kaide militanlarına karşı operasyonlarını sürdürdü.
2002 Haziran - Afgan aşiret meclisi Loya Jirga, Hamid Karzai'yi devlet başkanlığına seçti. Karzai, 2004'e dek görev yapacak yeni hükümetin üyelerini belirledi.
2003 Temmuz - Devlet Başkan Yardımcısı Hacı Abdülkadir, başkente Kabil'de silahlı kişilerce düzenlenen suikast sonucu öldü.
ABD'nin Uruzgan eyaletine düzenlediği hava saldırısında, bir düğüne gitmekte olan 48 sivil öldü.
2002 Eylül - Karzai, memleketi Kandahar'da düzenlenen bir suikast girişiminden kılpayı kurtuldu.
2002 Aralık - Karzai ile Pakistan ve Türkmenistan liderleri, Türkmen gazını Afganistan üzerinden Pakistan'a taşıyacak bir doğal gaz boru hattı inşaatı üzerinde anlaştılar.
Asya Kalkınma Bankası, 23 yıllık aradan sonra Afganistan'a yeniden kredi açmaya başladı.
2003 Haziran - Kandahar'da Taliban savaşçıları ile hükümet güçleri arasında yaşanan çatışmalarda 48 kişi öldü.
2003 Ağustos - NATO, Kabil ve çevresinde güvenliği sağlamakla yükümlü ISAF'ın komutasını devraldı. Bu örgütün Avrupa dışında düzenlediği ilk operasyon.
2003 Aralık - Loya Jirga anayasa taslağını görüşmek üzere Kabil'de toplandı.
2004 Ocak - NATO, Yüksek Temsilci olarak Hikmet Çetin'i Afganistan'a gönderdi.
2004 27 Ocak- Devlet Başkanı Karzai tarafından Loya Jirga'da kabul edilen yeni anayasa onaylandı.
2004 21 Mart- Herat Valisi İsmail Han'ın oğlu olan Afganistan Sivil Havacılık ve Turizm Bakanı Mirveyis Sadık öldürüldü.