Birkaç ay önce açılan ve başka cezaevlerinden tutuklu ve hükümlülerin sevkedildiği Afyonkarahisar 1 Nolu T tipi Cezaevi, ilk günlerinden beri işkence ve kötü muamele iddialarıyla gündeme geliyordu.
Cezaevinde çıplak arama yapıldığı, karşı çıkanların karanlık bir odaya alınarak işkenceye uğradığı, dayak atıldığı ve doktor muayenesinden geçirilmedikleri iddiaları vardı.
Bu iddiaları araştırmak üzere biraraya gelen İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve HDP'den temsilciler 20 Şubat tarihinde cezaevine giderek işkenceye maruz kaldığını söyleyen tutuklu ve hükümlülerle bire bir görüşmeler yaptı ve ortak bir rapor yayımladı.
Ortak raporda Afyonkarahisar 1 Nolu T tipi cezaevinde "temel hak ve hürriyetler ile işkence yasağının ihlal edildiği" kaydedildi
Heyet işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını söyleyen 15 tutuklu ve hükümlü ile görüştü.
Görüşmeler ışığında hazırlanan raporda, cezaevi müdürünün tutuklu ve hükümlülere hitaben "Soyunmazsanız dövüleceksiniz, zorla soyulacaksınız", cezaevi görevlilerine hitaben ise "Arkadaşlar artık işkence serbesttir. Dövün ama iz bırakmayın" diye konuştuğu ifadelerine yer veriliyor.
Raporda ayrıca cezaevinde kalanların "yağlı çeşme suyu içmek zorunda bırakıldığı", keyfi olarak tek kişilik hücrelerde tutulduğu, sabun verilmediği ve falakaya çekildiğini beyan eden iki kişinin hastaneye sevk edildiği, doktor muayenesinden dönünce yeniden işkenceye maruz kaldıkları iddialarına da yer veriliyor.
Aileleri ve yakınları cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin can güvenliğinden kaygı duyduklarını söylüyorlar.
BBC Türkçe'ye konuşan Adalet Bakanlığı kaynakları ise bu iddiaların tamamının "örgüt propagandası" olduğunu söyleyerek, söz konusu şikayetlerin her birinin raporlandığını ve ayrıntılı olarak incelendiğini söylüyor.
"Afyon'daki bütün iddialar örgüt propagandasından ibarettir. Söz konusu mahkumlar doktora sevk edildi, raporlarında darp izine rastlanmadı. Tüm tedbirler mevzuata göre yapılıyor, fakat aramaya karşı çıkan tutuklu ve hükümlüler arasında zaman zaman arbede yaşanabiliyor, bakanlık her iddiayı titizlikle inceliyor, fakat başına yansıyan iddiaları doğrulayan bir kanıt ve sonuca ulaşılamadı.
"Türkiye bu konuda uluslararası muhataplarıyla da şeffaf bir şekilde çalışmaktadır. Gözaltı merkezleri ve cezaevleri ulusal-uluslararası pek çok kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütünün denetimi altındadır. 15 Temmuz'dan sonra bile sözleşmeyle erteleme yetkimiz olduğu halde Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) ülkemizdeki cezaevlerini ziyaret etme isteğini geri çevirmedik. Bu konularda özgüvenli ve şeffaf bir politika izliyoruz."
Cezaevini ziyaret eden insan hakları örgütleri ise işkenceye maruz kaldığını söyleyen kişilerin ivedilikle Adli Tıp Kurumu'na ya da tam teşekküllü bir hastaneye sevklerinin yapılması ve ilgili görevliler hakkında idari soruşturma başlatılması gerektiğini vurguluyorlar.
İnsan hakları örgütleri ve gönüllülerinin hazırladığı raporda, çarpıcı iddialar ve bu iddiların bazılarını desteklediği düşünülen görsel tanıklıklar yer alıyor.
Örneğin, "Eğer burada ölürsem, ikinci müdür ve gardiyanlar benim katilimdir bunun bilinmesini istiyorum" diyen hükümlü İ.Ç. şunları anlatıyor:
"… Gardiyanlar sulama hortumu getirerek falakaya yatırdılar, bu falakayı beş gardiyan yaptı, falakadan sonra tek kişilik hücreye kapatıldık, tek kişilik hücrede sayım için ayağa kalkmayınca önceki işkencelerden daha fazla dövmeye başladılar ve bu şekilde iki kez sayım için işkence gördük, gardiyanlar birbirlerine 'dövün ama iz bırakmayın' dediler."
Bir başka hükümlü M.S.A ise darp edilmesi sonrası doktor muayenesinden geçirilmediğini öne sürüyor:
"…Kıyafetlerimi çıkartırken bir yandan tehdit ve hakaretlerde bulunuldu ve kaba dayak atıldı; ellerimi yukarı kaldırtıp, başımı ayaklarıma kadar öne eğip bu şekilde kendi etrafımda 10-15 kez döndürülerek rencide edildim, tüm vücudum o an kitlendi, bir yandan tekme tokat vurdular ve biz 'İnsanlık onuru işkenceyi yenecek, kahrolsun işkence' diye sloganlar attık. Darp raporu alamadım ve zaten iz kalmayacak şekilde şiddet uygulandı."
Aynı cezaevinden raporda iddiaları aktarılan M.A.K, parmağı kırılacak derecede darp edildiğini söylüyor:
"Afyon E Tipi Kapalı Hapishanesi'nden nakil edilirken fiziksel şiddet, hakaret ve tehdide maruz kaldık. Bu saldırıda sol el yüzük parmağım kırıldı, İdarenin parmağımı kırdıklarını kabul etmedi, 'Arbedede sen kendini bir yere vurmuşsun' dediler."
Tutuklu ve hükümlülerden M.S.S., "İşkence ve kötü muamele görmediklerine'' dair beyanları alınarak belge imzalatıldığını ve çıplak arama sırasında gardiyanlar tarafından fiziksel şiddet uygulandığını öne sürüyor.
Heyet, tutuklu ve hükümlülerin beyanlarını doğrulayan fiziksel izler tespit ettiklerini, görüşme yapılan kişilerden birinin sol gözünde fiziksel şiddet izi ve bir diğerinde sağ bacağının arka kısmında darba bağlı yara izi olduğunu kaydediyor.
Hükümlüler rapora göre ayrıca, İnfaz Hâkimliğine, Savcılığa ve Adalet Bakanlığı'na dilekçeler yazdıklarını ancak evrak kayıt numarası verilmediği için şikâyetlerinin ulaşıp ulaşmadığı bilmediklerini beyan ediyorlar.
İddialar cezaevinde yakınları bulunan aileleri de kaygılandırıyor.
Hakkâri Yüksekova'da yaşayan bir aile, Afyon'a sevk edilen hükümlü yakınları İ. A'nın can güvenliğinden endişe duyduklarını anlatıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Ş.A., amcası İ.A ile yaptığı telefon konuşmasını şöyle anlatıyor:
"Amcam can güvenliğinin olmadığını, darp ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi. Kalbinde pil var, düzenli olarak ilaçlarını alması ve muayene olması gerekiyor ancak sevkten sonra ilaçları dahil hiçbir eşyasını vermemişler. Şu anda tek kişilik hücrede üzerinde sadece bir eşofman takımıyla kalıyor."
Ş.A, amcasının telefonda konuşmaktan çekindiğini söylüyor ve 'Sesimi duyurmama yardım et' dediğini aktarıyor.
"Maddi sıkıntılarımızdan ötürü amcamı görmeye gidemiyoruz" diyen Ş.A, müebbet hapis cezasının bitmesine iki yıl kalan İ.A'nın yakın bir şehre sevk edilmesi için verdikleri dilekçelerin ise reddedildiğini söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan başka bir hükümlü yakını da Mardin Kızıltepe'den 40 yaşındaki C.A. Ağabeyi M.S.A'nın 21 yıldır tutuklu olduğunu Afyon'a sevkedilene kadar böyle bir muameleyle hiç karşılaşmadığını söylüyor.
"Abim bunca yıldır cezaevinde yaşadığı sorunları pek bize yansıtmazdı. Ama bu kez durum çok kötü olmalı ki telefonda bana anlattı. Çıplak aramaya izin vermedikleri için darp edilmişler. Elleri kelepçeliyken dövmüşler, tek kişilik hücrelere koymuşlar. Diğer cezaevlerinde hiç böyle bir şey yaşanmamıştı."
Raporun hazırlanmasına katkıda bulunan HDP Batman Milletvekili Mehmet Tiryaki, BBC Türkçe'ye işkence iddialarını araştırmak üzere için cezaevine altı avukatla birlikte gittiklerini anlattı.
Tiryaki, cezaevi yönetimiyle de görüştüklerini kaydederek şöyle sürdürdü:
"Cezaevi yönetimi mahpusların geçici olarak tek kişilik odalarda kaldığını söylüyor ancak bizim öğrendiğimiz böyle değil. Savcı bizzat hükümlülerle görüşüp, 'Nedir derdiniz' diye sormuş. Bunun üzerine bir hükümlünün anlatması üzerine, 'Atın bunu hücreye' demiş. Bu yönüyle bir cezalandırma uygulamasıdır.
"Türkiye'de yüzlerce cezaevi arasında sorunlu olan birkaç cezaevine bir de Afyon cezaevinin eklenmesini istemiyoruz. Birkaç ay önce açılan cezaevinin yönetimi, sorunların çözülmesi için zaman isteyen bir tutum sergiliyor. Ancak mahpuslar kendilerine esir gibi davranıldığını düşünüyorlar."
İnsan hakları heyetinin cezaevi müdürü ile yaptığı görüşme de rapora yansıyor.
Çıplak arama, tekli hücre, kaba dayak ve işkence şikayetlerine rağmen tutuklu ve hükümlülerin neden doktor muayenesinden geçirilmediği gibi soruların yöneltildiği cezaevi yönetiminin uygulamaların mevzuata uygun olduğunu, mahpusların tekli hücrede değil "tekli odalarda" tutulduklarını ve çıplak arama yapılmadığını kaydettiği aktarılıyor.
Cezaevi Müdürü gardiyanların zor kullanma yetkisi bulunduğunu belirtse de heyet, görüşmelerden elde edilen beyanların, zor kullanma yetkisini aşan ve 'işkence niteliği taşıyan fillere işaret ettiğini savunuyor.
Heyet, işkence iddialarına karşı herhangi bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği hususunda net bir yanıt alınamadığını da ifade ediyor ve hakkında şikayette bulunulan gardiyanların halen görevde olmasının da etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırı olduğunu savunuyor.