ANKARA (İHA) - DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kendi bürokratının, ülke çıkarlarını korumaya çalışan memurunun değil, IMF'nin yanında yer aldığını" ifade ederek, "Bankacılığı milli olmayan, denetimi milli olmayan, vergi gelirleri dahi yabancılar tarafından toplanan bir kukla yapı kurulmak istenmektedir" dedi.
Bugün parlamentoda bir basın toplantısı düzenleyen Mehmet Ağar, hükümetin ekonomi politikasını eleştirerek, ekonomide son derece vahim bir tablo yaşandığını kaydetti ve normal önlemlerle bu durumun ortadan kaldırılamayacağını savundu. "Ülke ekonomisi bir batağın içinde. İktidar kurtuluş için çırpınmıyor bile" diyen Ağar, hükümetin sadece 'laf' ürettiğini belirterek, 1980-2004 arasında Türkiye'nin 1 trilyon 200 milyar doları borçlanmadan gelen 1 trilyon 800 milyar dolarlık fazla bir kaynak elde ettiğini, bu sürede doğru dürüst vergi toplanamadığını, 400 milyar dolardan fazla faiz ödendiğini söyledi. 2004 yılında 66 katrilyon lira faiz ödendiğini, bunun haftada yaklaşık 1 milyar dolara denk geldiğine dikkati çekerek, "2004'de ödenen bu faiz ile neler yapılabilirdi: 8 haftalık ödeme ile İstanbul-Hakkari arasında Fransızların TGV'si yani saatte 300 km hızla giden treni, 6 haftalık ödeme ile Ankara-İstanbul arası en pahalı demiryolu, 80 günlük ödeme ile 80 vilayete dünyada eşi olmayan en modern hastaneler, 5-l0 haftalık ödeme ile İspanyol tipi 2 uçak gemisi, 1 aylık ödeme ile Türkiye'yi kare seklinde içten geçen 3 şeritli otoyol yapılabilirdi. Ama bunların hiçbirisi yapılmadı, yapılamadı ve Türkiye iç ve dış dünyadaki bir avuç faizci azınlığa çalıştı" dedi.
IMF'nin dünyada eşi benzeri görülmemiş isteklerle Türkiye'yi sıkıştırdığını da ifade ederek, batık bankaların fona devredilerek yabancı alacakların ve riskli işlemlerin Türk halkının sırtına yıkılmasına BDDK'nın karşı çıktığını kaydetti. "IMF ise 'Riske hayır, kara evet' diyen yabancı yatırımcıların hamisi olarak AK Parti'yi sıkıştırarak BDDK'yı hizaya çekmek istiyor" diyen Ağar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da, "Kendi bürokratının, ülke çıkarlarını korumaya çalışan memurunun değil, IMF'nin yanında yer aldığını" savundu. Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz temsilci Lord Curzon'un İsmet İnönü'ye, "Bugün isteklerinizi kabul etsek bile yarın yine bize gelecek, kapımızı çalacaksınız, işte o zaman her dediğimizi yapmak zorunda kalacaksınız" dediğini anımsatan Ağar, "Curzon'u bütünüyle haklı çıkartma bu iktidara nasip olmuştur" dedi.
Ağar, bankacılık sisteminin önemli ölçüde yabancı sermayeye geçtiğini savunarak, iktidarın şimdi de bankaların denetimini yabancılara bırakma çabası içinde olduğunu söyledi. Ağar, "Sonuç açıktır, Bankacılığı milli olmayan, denetimi milli olmayan, vergi gelirleri dahi yabancılar tarafından toplanan bir kukla yapı kurulmak istenmektedir. Böyle bir tabloda fon alamayan, serbest dolaşamayan, bu yüzden rekabet edemeyen, bankacılık sistemi dahi yabancılaşmış reel sektör nasıl varolacak, nasıl ayakta kalacaktır? Curzon'un dediği de işte tam budur" diye konuştu.
Basın mensuplarının sorularını da cevaplandıran Ağar, bir gazetecinin, yabancı sermayenin ulusal yayın yapan radyo televizyon kuruluşlarında daha yüksek paya sahip olmalarına imkan sağlayan yasa ile ilgili görüşünü sorması üzerine, "Hisselerin en az yüzde 51'i Türk vatandaşlarında olmalı. Türkiye'nin bütün kaynaklarını, bütün varlıklarını yok etme hakkına bu hükümet sahip değildir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Hükümetin teslimiyetçiliğini gösteren çok somut bir örnek daha karşımızda" karşılığını verdi.