Bu sezon iyi yeni dizi yaptı gerçekten. Anlamadığım bir şekilde keyifle izlediğim Minority Report, beklediğimden iyi çıkan Blindspot falan derken geek ruhuma hitap eden diziler dışında takip ettiğim bir sürü yeni dizi daha oldu ve hak verirsiniz ki bu sayede zaten kısıtlı olan zamanım iyice daralmış da oldu. Şimdi bu dizilere yeni bir aday daha katıldı. Agent X, tamamen tesadüf eseri karşılaştığım, beni Marvel’ın bir dönem Deadpool’un yerine koyduğu ajanın ismiyle tavlayan, biraz inceleyince çocukluk fantezim Sharon Stone’un varlığıyla merakımı cezbeden ve izlerken tanıdık isimleri gördükçe ilgimi arttıran bir dizi olarak bir şans vermeyi hak etti. Ama ilk bölüm itibariyle bu şansı güzel kullandı mı, orası biraz muallak.
Dizimizin konusu Natalie Maccabee’nin (Sharon Stone) Amerika’nın başkan yardımcısı olmasıyla başlıyor. Natalie yeni Başkan Yardımcısı villasında takılırken şimdiki başkanın verdiği anahtarla gizli bir geçit bulur, meğersem yeni statüsü aslında bir nevi kriz yöneticisi sorumluluğunu da beraber getiriyormuş; onu öğrenir. Amerikan Anayasası’nın gizli 2. fıkrası beşinci maddesine göre, kötü zamanlar için isimsiz bir ajan yetiştirilip Amerika’nın normalde izlemesi gereken protokol kurallarını hiçe sayma suretiyle ülkede iç ve dış refahı sağlamak lazımmış, bunun da sorumluluğu, Başkan’ın zor durumlarda reddebilmesi için Başkan Yardımcısı’ndaymış. Neyse bu ajana Agent X denmektedir ve bu görev şu an için Jeff Hephner tarafından canlandırılan John Case’dedir.
Çıkış biraz klişe, biraz Bond biraz National Treasure koyalım demişler de ortaya bu çıkmış gibi. İşleniş olarak “Temayı hızlı bağlayıp işimize gücümüze bakalım” denmiş de husus biraz fazla aceleye gelmiş izlenimi verdi bana. Mesela bu bahsi geçen beşinci madde, fazla direkt olmuş; “İsimsiz bir ajan bulup pis işler yaptıralım” diye geçiyor adeta. Keşke üzerine biraz düşünüp mecazı bol bir cümleden bu sonuca varılabilir olsaymış. Aynı acele kahramanlarımızı tanıtma kısmında da kendini gösteriyor. Süper ajanımızın süperliğini hemen bir iki sahneyle vermeleri, Sharon’ı hemen rolüne oturtmaları ve kendisinin hemen adapte olması, haftanın olayını hemen ortaya koyup, hemen çözmeleri falan artık günümüzün her detayı ince ince işleyen dizilerin varlığında, tatmin düzeyimi biraz düşürdü açıkçası.
Dizinin en sağlam yeri kadrosu. Sharon Stone zaten diziye başlama sebebimiz olmakla birlikte, yaşını göstermesiyle role oldukça uygun aslında. Agent X rolündeki Jeff Hephner süper ajan imajını -biraz senaryonun aceleciliğinden de kaynaklı olarak – veremese de yine ilgili rol için yeterli duruyor. Yine de izlemediğim Person of Interest’teki adama fazla benzemiş olmasından biraz rahatsızlık duydum diyebilirim. Bond’un Q’su ile Batman’in Alfred’i arasında bir yerdeki Malcolm Millar’ı canlandıran Gerald McRaney ise bu rolü güzel yedirmiş kendisine. Bu ana üçlümüz esas ekibi oluşturuyor. Bunların yanında geek aleminin yakından tanıdığı pek çok isim de var. Çeşitli dizilerden -mesela Lois and Clark’ta Lex Luthor, Mutant X’te Adam Kane gibi- tanıyabileceğiniz John Shae eski VP yeni Amerikan Başkanı rolünde, Darth Vader’ın sesi James Earl Jones Adalet Mahkemesi Başkanı ve esas sürpriz yeni Luke Cage’imiz Mike Colter’da ilk bölümde bir karede de olsa hükümet sözcüsü olarak kadroda yer alıyor.
Kadro güzel ama karakterler biraz tek yönlü olmuş gibi geldi ilk bölüm itibariyle. Yukarıda bahsettiğim aceleye gelmişlikle alakalı olup olmadığı diğer bölümlerde ortaya çıkacaktır ama şu an için fazla yüzeyseller ve oyunculuklar da bu yüzeysellik içinde çok kısıtlı kalmış. Zaten çıkış noktası da bize ağır bir politik altyapı sunmadığı için, dizinin kurtuluşu kendini ne kadar ciddiye aldığına göre belirlenecek gibi. Yani eğer eğlencelik bir aksiyon dizisi olmayı kafasına koyarsa kurtarır. Yok ben ciddi işlere gireceğim, harbi mesajlar vereceğim derdine düşerse altyapısı sağlam olmadığı için hızla çökebilir.
Aksiyon demişken aksiyon sahneleri fazla basit olmuş gibi geldi, ona da iyi bir kareograf bulmaları gerekiyor kanımca. Bazı yerlerde fazla acemice hatalar benim bile gözüme çarptı ki, çok dikkat etmem bu tarz işlere. Onun dışında dizinin bu acelecilik içinde mantık hatası yapmama çabasını ise takdir ettim. Ellerinden geldiğince saçma gelebilecek konulara hemen cevap verme çabasında bulunmuşlar ve bu konuda fena da iş çıkartmamışlar. Yani “Bu adam nereden biliyor bu durumu?” diye soracakken hemen “Şu sebeple” diye cevabı yapıştırmaları anlamadığım bir sebeple hoşuma gitti.
Sonuç olarak eğer eğlencelik dizi kontenjanınızda yer varsa, yukarıdaki isimlere hürmeten takip listenize alabilirsiniz. Ama “light dizi sevmem” ben kafasındaysanız, şu an için çok size hitap eden bir iş değil. Önümüzdeki bir kaç bölüm çok farklı bir şey yapmazlarsa haftalık formüle bağlayıp, ucuz adamın Person of Interest’i moduna bürüneceği öngörüsündeyim.