Ağız kokusuyla baş etmenin etkin yollarından biri yoğurt tüketimidir. İşte ağız kokusunun neneleri ve ağız kokusunu geçirmenin yolları...
Ağız kokusu diş, ağızdaki bakteriler, burun hastalıkları, şeker hastalığı ve mideden kaynaklanabilir. Ağız kokusu evlilikleri, birliktelikleri bile biterecek bir noktaya getirebilir. Kötü ağız kokusu, ağızdaki bakterilerin hidrojen sülfür içeren ürünlerinden meydana gelmektedir ki, ağız sağlığına önem göstermeyenlerde bu tip bakterilerin sayısı artar.
Oldukça pürüzlü bir yapıya sahip olan dil sathı bakterilerin yaşamasına elverişlidir. Diş yüzeyleri, diş eti ve dil temizlenmediğinde, buralar bakterilerin yaşamasına uygun bir duruma gelir. Ayrıca ileri derecede diş eti hastalığı olanlarda, kişinin kendisinin temizlemesinin mümkün olmadığı alanlar vardır. Meselâ derin diş eti cepleri vb. alanlar kötü kokunun sebeplerindendir.
Ağız kokusuna karşı en etkili çözümlerden biri yoğurt tüketimidir. Yoğurdun içinde bulunan prebiyotikler nötrleştirici etki gösterir ve kökü kokuya neden olan bakterileri yok eder. Özellikle asit birikiminin neden olduğu ağız kokusuna karşı etkili olan yoğurdu düzenli olarak tüketmek bu soruna son verebilir. Ağız kokusunu fizyolojik ve patolojik olarak ikiye ayırabiliriz.
Fizyolojik ağız kokusu, sağlıklı her insanın uyandığında hissettiği, sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakterilerin sebep olduğu ağız kokusudur ve tedavi gerektirmez. Patolojik ağız kokusu (gerçek halitozis) ise ağız içi veya ağız dışından kaynaklanabilir. Ağız kokusunun sebeplerinin % 85-90'ı ağız içi kaynaklıdır, bu tip ağız kokularının sebebi ilk muayenede tespit edilebilir.
Ağız kokusuna yol açan sebepler:
Ağız hijyeni eksikliği,
Ağız içi enfeksiyonlar ve apseler,
Diş eti hastalıkları,
Çürük dişler, pulpa iltihapları,
Ağız kanserleri,
Ağız kuruluğu,
Allerjik reaksiyonlar,
Hatalı yapılmış dolgu ve protezler,
Tükürüğün biyokimyevî yapısının bozulması.
Ağız dışı sebeplerle ortaya çıkan ağız kokusunun görülme sıklığı % 10-15'tir; bunların % 5'i kulak-burun-boğaz, % 4'ü hem ağız, hem de kulak-burun-boğaz, % 1'i de sindirim kanalı kaynaklıdır. En sık rastlanan sebepler:
Alt ve üst solunum yolu hastalıkları,
Kulak-burun-boğaz enfeksiyonları (sinüzit, tonsillit, farenjit, geniz eti iltihabı ve larenjit),
Sindirim sistemi hastalıkları (özofagus divertikülleri, reflü, ülser, gastrit gibi),
Karaciğer yetmezliği,
Kronik böbrek yetmezliği,
Diyabet (şeker hastalığı),
Psikojenik faktörler (depresyon, anksiyete, psikozlar gibi),
Bazı ilâçlar (antihistaminik, antidepresan, antihipertansif, dekonjestan, antipsikotik ve antikolinerjik ilâçlar),
Lösemi ve diğer bazı kan hastalıkları,
Alkol, sigara ve bazı gıdalar.
Ağız kokusu tedavisinin ilk adımı, kokunun sebebinin tespitidir. Geniz eti, bademcik ve sinüs iltihapları gibi hastalıkların sebep olduğu ağız kokuları için tıbbî veya cerrahî müdahaleyle tedavi yapılmalıdır. Kokuya sebep olan diğer organlara bağlı hastalıkların (karaciğer, mide, böbrek vd.) tedavisiyle, bu kaynaklara bağlı ortaya çıkan ağız kokusu ortadan kalkar. Ağız içi kaynaklı kokuların % 90'ı başarıyla tedavi edilebilmektedir. Tedavinin temelinde ise uygun ağız-diş bakımı yatmaktadır. Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları kötü ağız kokusuna yol açan mühim sebeplerdendir. Ağızdaki bir enfeksiyon odağı bakteri üremesini artıracak ve dâima ağız kokusuna sebep olacaktır. Bundandır ki, diş ve diş eti kaynaklı problemler tedavi edilmeli, ağızdaki protez ve dolgular kontrol edilmelidir.
Öncelikle ağız kokusunun ağız içi bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığı bir dişhekimi tarafından tespit edilmelidir.
Ağız içinde çürük dişler , kanayan dişetleri , iyi temizlenmemiş protezler varsa gerekli tedaviler yapılmalıdır.
Diş ve dişetleri sağlıklı hale getirildikten sonra bu durumun korunması için düzenli olarak diş fırçası ve diş ipi kullanılmalıdır
Ayrıca dilin üzeri de mutlaka fırçalanmalıdır. Bu iş için özel olarak üretilmiş dil fırçalarının kullanılması
daha da uygundur.
Şekersiz sakız çiğneyerek tükürük akışını arttırmak gıda artıklarının temizliğine katkıda bulunacaktır.
Ağız gargaralarının kullanımı ağız kokusunun azalmasına yardımcı olacaktır.
Eğer dişhekimi ağız temizliğinin yeterli olduğunu tespit ederse o zaman ağız dışı kaynaklar araştırılmalı ve konunun uzmanı ile görüşülmelidir.
Ağız kokusu bireylerin hem sağlığını hem de sosyal yaşamını doğrudan etkileyen bir sorundur. Ağız kokusu ; bazı bakterilerin ağız içindeki gıda artıkları ile birleşerek oluşturduğu hoş olmayan kokudur. Bu sorun genellikle ağız içi nedenlerden kaynaklanmaktadır,ancak daha az sıklıkla olmakla birlikte bazı sistemik hastalıkların da ağız kokusuna neden olduğu bilinmektedir. Bu koku özellikle sabahları ağızda belirgin halde hissedilir. Ancak sağlıklı bireylerde ; sabahları oluşan bu koku dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanılması ile ortadan kalkar. Ağız bakımı sağlanmasına rağmen koku devam ediyorsa, dişhekimine başvurulmalıdır.
Ağız kokusuna tarihî bakış
Tıp tarihinde ağız kokusuna ait ilk belgeler MÖ 1550'li yıllara aittir. O dönemde ağzı kokan insanlardan bahsedilirken herhangi bir tedavi tanımlanmamıştır. Antik çağda bir kişinin nefesinin temiz kokması ruhunun temizliğinin bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Ağız kokusu, ferdin sosyolojik ve psikolojik hayatında problemlere sebep olabildiği gibi evliliğinde de bazı olumsuzluklara yol açabilir. İbranilerin kanun kitabı Talmud'daki bir maddeye göre eşlerden herhangi birinde ağız kokusu olması şer'î olarak evliliğin sona ermesine sebep teşkil etmekteydi. Hipokrat döneminde insanların ağızlarının güzel kokması için sürekli gargara yapmaları, anason ve bitki tohumu çiğnemeleri tavsiye edilmiştir.
Romalılar ağız kokusunu güzel kokular ile maskelemeye çalışmışlar, bitki sapları veya çeşitli yaprakları çiğnemişlerdir. Hristiyanlığın ortaya çıktığı dönemde ise ağız kokusu şeytanın kokusu olarak düşünülmüş, günahların ağız kokusuna sebep olduğu zannedilmiştir. Osmanlı döneminin tercüme eseri olan "Tıbb-ı Nebevi" isimli kitapta ise ağız kokusu için hilâlleme ve misvaktan bahsedilmiştir. Eşref bin Muhammed'in "Hazainüsseadat" isimli eseri de (1460) ağız kokusu için dil sağlığından bahseden belki de ilk eserdir. 15. yüzyılda İbn-i Şerif'e ait Yadigâr isimli kitapta, diş eti çekilmesi, diş aşınması ve ağız kokularına reçeteler verilmiştir.