İZMİR, Yaşar Üniversitesi'nde düzenlenen söyleşide öğrencilerle bir araya gelen Gantek Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Klasik Otomobil Kulübü ve Porsche Club İstanbul'un Kurucusu Ahmet Öngün, Erdal Tokcan ile birlikte 2010 yılında 1967 model Anadol A1 ile katıldıkları 37 günlük Pekin-Paris Rallisi'ndeki deneyimlerini paylaştı. Aynı zamanda dünyanın en önemli ve en prestijli klasik otomobil yarışına katılan ilk Türk ekibi unvanını alan ve yarışta 2'inci gelmeyi başaran ikiliden Ahmet Öngün, Moğolistan, Sibirya ve Kazakistan gibi engebelerle dolu parkurlardan geçtiklerini söyledi.
Anadol'u ilk kez lise öğrencisiyken gördüğünde sevinçten gözlerinden yaşlar aktığını anlatan Öngün, yarışmaya katıldıkları Anadol A1'i 'Prenses' olarak adlandırdıklarını söyledi.
Maceraperest yarışçı, "Bu yarışmaya başvurmadan önce komite tarafından ancak çok özel bir araçla katılabileceğimizin bilgisi verilmişti. Bunun için aracın orijinaline sadık kalındı. Ancak süspansiyonu kuvvetlendirildi. Bunlar, yaklaşık 2 sene süren bir zaman aldı. Başta zayıf olarak görünen aracımız daha sonra yarış komitesi tarafından 'fantastik bir otomobil' olarak adlandırıldı. Biz de yarışa katıldığımızda ben 62, arkadaşım Erdal Tokcan 58 yaşındaydı, yaşımızdan ötürü yarışmanın en zayıf halkası olarak görenler finalde bizi tebrik etti" dedi.
ANADOL HAKETTİĞİ DEĞERİ BULAMADI
Anadol'un Türkiye'de otomotiv endüstrisinin kurucusu olduğunu ancak ABD'lilerin Ford'a yaptıkları yeni yatırımlar sonrasında Anadol ismininin tamamen silindiğini belirten Öngün, "Vehbi Koç, Türkiye'nin kendi yaptığı otomobiline Türk insanını bindirmenin zamanının geldiğine inanıyor ve bu nedenle Ford'la ortak bir otomobil endüstrisi kurmak istiyordu. Koç'un o dönemde otomobil kısmının müdürlerinden Bernar Nahum, sac ile araba kalıbı yapmak o sıralar çok pahalı olduğu için, fiberglastan otomobil yapmak fikrini ortaya attı. Anadol'un doğuşunun en önemli yanı da bu oldu. Seri üretime geçen ilk yerli otomobil Anadol, Ford'dan alınan motorla, Türkiye'de üretilen gövde ve parçalarla sonucu olarak ortaya çıktı ve 26 bin 800 liradan satışa sunuldu. Toplamda 87 bin Anadol satıldı. Anadol, o günlerin yan sanayi yokluğunda çok iyi düşünülmüş bir otomobildi ve Türkiye'de otomotiv endüstrisinin kurucusu oldu. Ancak ABD'lilerin Ford'a yaptıkları yeni yatırımlar sonrasında, Anadol ismini tamamen sildiler. Bu nedenle Anadol hakkettiği değeri bulamadı. Anadol'umuz yaşasaydı bugün dünya otomotiv sektöründe bir Türk markası olacaktı. Şimdi Türk otomotiv sektörü 60 milyar dolarla ihracatımızda bir numaradaki sektör olduysa, bu başarı Anadol sayesinde oldu" dedi.
Güney Kore'nin, Anadol'dan sonra yola çıkan markası Hyundai'nin hikayesini anlatan Ahmet Öngün, "1976'da Pony isimli ilk üretimi yapılan basit ve ucuz otomobille başlayan yolculukta, Hyundai, 1985'te ihracatını iç pazara eşit hale getirdi. Artık, Suudi Arabistan'dan Afrika'ya ve Amerika'ya kadar çok sayıda ülkeye ihraç ediliyor. Anadol yaşasaydı, otomobilde Hyundai gibi dünya çapında ciddi bir Türk markamız olabilirdi" dedi.
Öngün ayrıca yarıştan elde edilen gelirin Toplum Gönüllüleri Vakfı'na bağışlandığını, bu sayede de 140 öğrenciye 4 sene boyunca burs imkanı sağlandığını da söyledi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz