"Metal yorgunluğu bahanesi ile vizyona konulan belediye başkanlarının istifası filmlerini bir süre daha izlemeye devam edeceğiz herhalde" ifadesiyle dikkat çeken bir yazı kaleme alan Yeniçağ gazetesi yazarı Ahmet Takan, 'Vee!.. Sıra geliyor Trabzon'a...' başlığıyla istifa rüzgarının yeni durağını işaret etti.
İşte Ahmet Takan'ın yazısındaki ilgili o bölüm;
"Metal yorgunluğu bahanesi ile vizyona konulan belediye başkanlarının istifası filmlerini bir süre daha izlemeye devam edeceğiz herhalde.
Havuz medyasındaki kalemlerin yazdığı gibi "Balıkesir belediye başkanı Ahmet Edip Uğur da istifa ederse metal yorgunluğu sürecinin büyükşehir ayağı tamamlanmış olacak" mı?.. Saraydan sızan haberler hiç de öyle demiyor. Çünkü, Beştepe'deki "metal yorgunluğu" toplantıları aralıksız devam ediyor. Kellesi koparılacakların listeleri yeni gelişmelere göre güncelleniyor. Bazı sürpriz ilçe belediye başkanları koltuktan uçurma için sıralarını beklerken bazı büyükşehir belediye başkanları fabrika ayarlarına geri döndürüldü ve şimdilik kaydıyla listeden çıkarıldı. Örneğin, daha ilk günden istifa listesinde olan Gaziantep büyükşehir belediye başkanı Fatma Şahin aradaki girişimcilerin sayesinde geçici bir süre için koltuğunu kurtarmış sayılabilir. Saraydaki kaynağım, listelerin güncellendiği son toplantıda R. Erdoğan'ın Gaziantep belediyesi hakkında FETÖ iddiaları ile ilgili sunulan dosyalar için "Onları koyun bir tarafa. Bizi yanılttıklarına inandım. Şu anda bir şey yapmayacağız" dediğini aktardı.
Brezilya dizisi tadında "metal yorgunluğu" fırtınasında yeni bomba Trabzon'da patlayacak gibi görünüyor. Saray'dan bilgi aldığım kaynağım, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'nun da "istifası alınacaklar"ın arasına girdiğini söyledi ve şöyle dedi:
"Trabzon'dan gelen ve yoğunlaşan şikayetler reisin çok canını sıkıyor. Gümrükçüoğlu tek başına hareket ediyor ve kimseyi takmıyor. Sivil Toplum Kuruluşları başkandan memnun değil. Devamlı şikayet ediyorlar. Başkanın kalemi kırıldı."
***
Hazırlıklı olun!..
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, ekonomideki kötü gidişat hakkında yine can alıcı uyarılar yaptı. Toprak'ın uyarılarını salim kafayla okumanızı öneririm. Şöyle:
* "Merkezi yönetim toplam borç stoku 842,5 milyar TL'ye ulaştı. Uluslararası Yatırım Posizyonu açığı, milli gelir toplamının yüzde 55'ini aştı. Türkiye ekonomisi, 80 milyon Türkiye toplumu, sadece iç ve dış borca çalışır hale geldi. Hükümet, ülke kaynaklarını sıcak paracıların kârlarına feda eder konuma getirdi.
Türkiye ekonomisini kur risklerine karşı tamamıyla korumasız bir hale getiren döviz dengesindeki gelişmeler, hızla ülkemizi dış borca, sıcak para, sıcak para simsarlarının kâr hırslarına bağımlı hale getiriyor. Ekonomide manevra alanı, borç stoku ve UYP açığındaki gelişmelerle iyice daralmış vaziyette.
Yakın gelecekte olağanüstü boyutlardaki faiz ve kur artışlarına, TL'nin çok hızlı değer kaybetme süreçlerine girmesine hazır olmamız gerekiyor.
Borsa ve hazinenin menkul kıymetlerine gösterilen ilgiden daha fazla dikkat çeken, sıcak para boyutundaki gelişmeler! Her an geri gidebilecek bu paralar, BIST'te işlem gören hisse senetlerine, banka- şirket-hazine tahvillerine yatırılan yüksek getiri amaçlı paralarla son dönemde döviz mevduatına verilen faizlerdeki tırmanışa paralel olarak, bankalara yatırılan dolar-euro tutarlarındaki artışların tümü, her an geri kaçabilecek sıcak para stokunu oluşturuyor. Bu da milli gelir toplamının yüzde 25'ine, diğer deyişle dörtte birine denk geliyor. Yani 214,5 milyar dolarlık sıcak parayı ülkemizde, borsada, hazine tahvillerinde, bankalarda tutan para sahipleri ani bir risk algısında, paralarını alıp çıkmak istediklerinde 847 milyar dolar olarak öngörülen 2017 milli gelir toplamının dörtte birini tek kalemde, bu sıcak para lobisine ödemek zorundayız. Reel ekonomide bir günde ya da çok kısa sürede böylesine büyük bir çıkışın aynı anda gerçekleşmesi güç görünse de, UYP verilerindeki tablo, Türkiye ekonomisi üzerinde böyle bir kara bulutun, böyle bir olağanüstü sıcak para riskinin Demokles'in Kılıcı gibi sallanmaya başladığını gösteriyor.
* Yastık altındaki tonlarca altını ekonomiye aktararak kaynak yaratmayı hedefleyen hükümetin, 'altın tahvilleri ve altına endeksli kira sertifikası ihracı kampanyası' tutmadı! 2200 ton olarak tahmin edilen yastık altındaki altınların sadece 1 tonu sisteme girdi!
Bunun anlamı,
Hazine bir yandan yastık altındaki altını bozdurup ekonomiye katmak için kampanya düzenliyor. Diğer yandan ise halk dokuz ayda 6,5 milyar dolarlık altını daha satın alıp, yastık altına stokluyor. Cumhurbaşkanının 'altınlarınızı bozdurun' çağrısına ise 80milyonluk Türkiye'de sadece 5 bin kişi karşılık veriyor. Bu da ekonomideki güven sorununun, daha doğrusu hükümete ve ekonomi politikalarına güvensizliğin ne kadar üst düzeyde olduğunu, kimsenin altın ya da dövizini bozdurma konusunda hükümete ve ekonomiye güvenmediğini gösteriyor. Aksine TL'ye ve ekonomiye duyulan güvensizlik nedeniyle, yetersiz de olsa vatandaşlarımız varsa tasarrufları, bunları altın ve dövize yatırmaya devam ediyor."