Aralık 2000’de 12 kişinin öldüğü, 55 kişinin yaralandığı operasyonda ‘aşırı ve orantısız güç kullanımıyla yaşam hakkının ihlal edildiğine’ ilişkin başvuruda bulunulmuştu.
AİHM’e başvuran aileler tazminat talep etmediği için, mahkeme tazminata hükmetmedi.
Mahkumlara güvenlik güçlerinin müdahale etmesini ‘Mutlaka gerekli değildi’ diye değerlendiren AİHM, cezaevlerindeki şiddetin tırmanmasının nedeninin ‘devletin kontrol kaybı’olduğuna hükmetti.
AİHM’in kararında, yetkili kurumların o dönem cezaevlerinde mühimmat yayılmasına bir süre göz yumduğu belirtildi.
Zaman aşımı kararına eleştiri
Gardiyanlara yönelik cezai kovuşturmanın zaman aşımı nedeniyle durdurulmuş olması da eleştirilen kararda “Devletin ihmalliği, faillerin zaman aşımından faydalanmasına müsaade ediyorsa ceza hukuku sisteminin caydırıcı hiçbir etkisi olamaz” dendi.
Olayın geçmişi
Cezaevlerindeki siyasi mahkumlar, adalet bakanlığının emriyle 2000 yılında kurulmaya başlanan F tipi cezaevlerinin ‘hücre ve tecrit anlamına geldiği’ gerekçesiyle ölüm orucuna başlamıştı. Aydınların da içinde bulunduğu komisyonlar, ölüm oruçlarının bitirilmesi için cezaevlerinde görüşmeler yapmış ancak bir sonuç alınamamıştı.
19 Aralık 2000’de Bayrampaşa Cezaevi başta olmak üzere 20 cezaevinde ‘Hayata Dönüş‘ adı verilen eş zamanlı operasyonlar düzenlenmiş; düzenlenen baskınlarda ve çıkan çatışmalarda 12’si Bayrampaşa Cezaevi’nde olmak üzere 32 kişi hayatını kaybetmişti.
Ümraniye Cezaevi’nde de uzman çavuş Nurettin Kurt ve dört mahkum yaşamını yitirmişti. Uzman çavuş asker kurşunuyla ölmüştü.
Ancak operasyonunu ardından Ümraniye Cezaevi’nde bulunan 399 tutuklu ve hükümlüye dava açılmıştı.
2004’te operasyonun Ümraniye Cezaevi’yle ilgili kısmı için 267 askeri personele de dava açılmıştı. Davada ‘Bora’ ve ‘Atmaca’ isimli operasyon planları da çıkmasına rağmen, bu planlarla ilgili hiçbir işlem yapılmadı. ‘Bora‘ ve ‘Atmaca‘ isimli Ümraniye planlarının aksine, Bayrampaşa Cezaevi davasında ortaya çıkan ‘Tufan‘ planı medyada geniş yer buldu. Bu dava halen sürüyor.