Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uzun tutukluluk süreleri nedeni ile Türkiye’yi mahkum ederken 4 çarpıcı gerekçe gösterdi. Mahkemeye göre davaların karmaşık olması uzun tutukluluğa gerekçe olamaz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümetin, uzun tutukluluk nedeniyle AİHM’e yapılan başvurularda, yargılamayı yapan hakimler hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan suç duyurusunda bulunulması gerektiğini savunduğu davada, Türkiye’yi mahkum ederken çok çarpıcı gerekçeler kaleme aldı.
AİHM’in bu kararı, farklı davalarda yargılanan Bülent Alp, Fahri Önder, Serpil Cabadan, Hüseyin Durmaz, Abdulmecit Öztürk, Heval Öztürk, Metin Sarıgül ve Metin Karaman’ın “uzun süre tutuklu kaldıkları” gerekçesiyle AİHM’e yaptıkları başvuruların birleştirilerek görüşüldüğü davada verildi. AİHM, hükümetin “yargılama makamlarına suç duyurusunda bulunulması gerektiği” yönündeki savunmasını ikna edici bulmadı.
Vatan Gazetesi'nin haberine göre, hükümetin savunmasındaki bir başka argüman ise başvuranların tutuklu yargılanmalarının “suç işledikleri şüphesine yol açan makul nedenlere dayandığını ve tutukluluklarının yetkili bir makam tarafından, geçerli kanunların koştuğu şartlarla uyumlu olarak düzenli biçimde itinayla incelendiği” oldu. Hükümet, tutuklama kararlarına Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca itiraz hakkı olduğuna işaret etti.
Ancak AİHM, hükümetin savunmasında ileri sürdüğü “Türkiye’de tutuklu yargılanmanın yasalara uygunluğuna itiraz etme olanaklarını” yetersiz buldu. AİHM, bahsedilen başvuru yollarının sanıklara gerçekten çekişmeli yargılanma hakkı verdiğini gösteremediği sonucuna vardığını bildirdi.
ÇEKİŞMELİ YARGILAMA YOK
AİHM kararında, Türkiye’de tutukluların yasal yollara başvururak tahliye edilmelerini sağlayacak “çekişmeli yargılanma hakkı” verilmediğinin belirtilmesiyle adil yargılanma hakkının en önemli kriterlerinden olan yargılamanın “çekişmeli” olma ilkesine vurgu yapılmış oldu. AİHM, böylece tutukluların ne kadar itiraz ederlerse etsinler, haklarında verilen kararın değişmemesini, tutukluların savunmalarının mahkemece dikkate alınmamasına bağladığını ortaya koymuş oldu.
GEREKÇE DEĞİL
AİHM ayrıca hükümetin “Başvuranların itham edildiği suçların ciddi mahiyette olduğu ve tutukluluklarının devam etmesinin suçu önlemek ve kamu düzenini korumak için gerekli olduğu” yönündeki savunmasını da inandırıcı bulmadı. AİHM, mevcut davada en kısa tutuklu yargılamanın dört yıl altı aydan uzun olduğuna dikkat çekti.
TAZMİNAT YETMEZ
AİHM ayrıca, hükümetin, yargılandığı davada beraat eden tutukluların, CMK’ya göre “haksız tutuklama tazminatı” alabileceklerine ilişkin savunmasını da yeterli bulmadı. AİHM kararında “Böyle bir talep ancak ilgili yargı sürecinin sona ermesinin ardından yapılabilecektir. Bu nedenle bu hukuk yolu, yargılama sürecinin devam ettiği koşullarda uygulanamaz” denildi.
UZUN YARGILAMA İHLAL NEDENİ
AİHM, Türkiye’yi davaların uzun sürmesinden ötürü de mahkum etti. AİHM, hükümetin, “yargılamanın uzunluğunun, davaların karmaşıklığı, sanık sayısı ve başvuranların itham edildiği suçların mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, makul olmadığı biçiminde değerlendirilemeyeceği” savunmasını da kabul etmeyerek en kısa süren davanın 9 yılı aştığına işaret etti ve “davaların süresinin haddinden uzun olduğu ve makul süre koşuluna uymadığı kanısına varılmıştır” ifadesini kullandı. AİHM bu gerekçelerle 8 başvurucuya toplam 91 bin 800 Euro tazminat ödenmesine karar verdi.