AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, kabinede revizyon olup olmayacağı tartışmaları için, "Sayın Başbakan bu konularda ser verir, sır vermez. Köşke liste gidip Sayın Cumhurbaşkanı onaylayıncaya kadar bir tek Allah'ın kulu bilmez" derken, BDP'nin İmralı ziyaretine henüz izin çıkmamasıyla ilgili olarak da, "Şu ana kadar birilerinin ikinci kez İmralı'ya gitmemiş olması gitmeyeceği anlamına gelmez. Bu sürecin tıkandığı anlamına hiç gelmez" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Çelik, bir gazetecinin Başbakan Erdoğan'ın Doğu Anadolu bölgesindeki milletvekilleriyle bir araya gelmesini hatırlatması üzerine, toplantıya 8 ilin milletvekili, il başkanları, belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve kadın kollarının da olduğu 100'ün üzerinde partilinin katıldığını söyledi.
"Sayın Başbakan sadece bu İmralı süreciyle değil, genel olarak bu fitnenin bitmesiyle ilgili AK Parti ne yapıyor, olup biten nedir bu konuyla ilgili heyete bilgi verdi" diyen Çelik, "Yarım saat, 40 dakika süren Sayın Başbakanın sunumu oldu. 40-45 arkadaşımız söz alıyordu onlarda kendi illeri açısından oradaki intibalarla ilgili olup bitenin halk yansımasıyla ilgili görüşlerini hassasiyetini dile getirecekler, bütün bu konuşmalar orada somutlaşacak ve partimizin bu konudaki görüşü herkesle paylaşılmış olacak. Bu devam edecek, Sayın Başbakan mesaisinin el verdiği ölçüde grup grup 10'arlı olarak bu toplantılar sürecek. 325 milletvekilimizin 81 ilimizin hepsinin katıldığı bir toplantılar serisi başladı o bitirilecek" diye konuştu.
"İMRALI'YA KİMİN GİDECEĞİ İLE İLGİLİ KESİNLEŞEN BİLGİ YOK"
Hüseyin Çelik, BDP'nin İmralı'ya yapacağı ziyaret ile ilgili kimin gideceğinin netleşip netleşmediği sorusu üzerine, "İmralı'ya kimin gideceğiyle ilgili kesinleşen bilgi yok" dedi.
BDP'lilerden bu konuda yapılan müracaatlar olduğunu kaydeden Çelik, "Ancak şunu da özellikle belirtmek isterim. Daha önce BDP'liler sürekli olarak biz kendilerine 'bu konuda çözüme katkı olarak siz ne diyorsunuz' dediğimizde, silahların susması, terör örgütünün silahları bırakması, en azından Türkiye dışına çıkması gündeme geldiğinde BDP'lilerin hepsinin söylediği şuydu; 'bunun muhatabı biz değiliz, bunun muhatabı Öcalan'dır’ diyorlardı. Sonra Öcalan ile MİT görüşmeler yaptı, bir süreç başladı. Bu sefer BDP olarak kurumsal olarak biz içinde olmalıyız, DTK'da içinde olsun KCK'da içinde olsun. Bu işi sulandırmaktır, ciddiyetsiz tarafa götürmektir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de Kürt vatandaşlarla ilgili her siyasi partinin söz söyleme hakkının bulunduğunu ifade eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"BDP'nin de CHP'nin de AK Parti'nin de vardır. En fazla Kürt vatandaşlarımızdan oy alan parti de AK Parti'dir. Kürt aydınlar var, ama PKK çizgisinde olmayan Kürt aydınlar var, onların ne dediği de bizim için önemlidir. Bir Kürt aydını PKK çizgisinde değilse ya tehdit ediliyor ya halk nezdinde sıkıntılı duruma düşürülmek için özel bir gayret sarf ediliyor. Eğer barış ve demokrasi kelimelerini partinizin adında bulunuyorsanız kimseyi tehdit etmeyeceksiniz, efelenmeyeceksiniz. Silahların gölgesinde siyaset yapmayacaksınız, terörü kutsamayacaksınız, terörü meşru görmeyeceksiniz, kan dökülmesini hiçbir şeklide meşru görmeyeceksiniz, demokratik değerler platformunda siyaset yapmaya devam edeceksiniz. Onun için İmralı'ya kimin gitmesi gerektiğiyle ilgili verilecek karar hükümetin kararıdır, Adalet Bakanlığının kararıdır. Ben şahsen henüz Sayın Ahmet Türk ve bir başkasıyla ilgili alınmış bir karar olduğunu bilmiyorum."
"İMRALI'YA HALEN İZİN VERİLMEMESİ, SÜRECİN TIKANDIĞI ALNAMINA GELMEZ"
Bir gazetecinin BDP'nin İmralı ziyareti ile ilgili olarak, "Halen izin verilmemesi sürecin askıya alındığı yorumuna neden oldu" hatırlatması üzerine Çelik, "Şu ana kadar birilerinin ikinci kez İmralı'ya gitmemiş olması gitmeyeceği anlamına gelmez. Bu sürecin tıkandığı anlamına hiç gelmez" dedi.
"Biz, hiçbir zaman süreci tıkayıcı olmadık, olmayacağız" diyen Çelik, "Daha önce Habur meselesinde de biz iyi niyetli bir adım attık. PKK orayı bir şova dönüştürdü, BDP'de orayı bir siyasi propaganda arenasına çevirdi. İyi niyetlerle atılmış adım orada sabote edildi. Bu sürecin başlamasından beri hepimizin hassasiyetle üzerinde durduğu şey şudur; kimse bunu sabote etmesin, herkes söylemlerini de eylemlerine de dikkat etsin ve yapıcı katkıda bulunsun. Yapıcı katkıda bulunmuyorsa hiç olmazsa sussun. Bizim tavrımız ve duruşumuz budur" şeklinde konuştu.
Çelik, Paris'te 3 PKK'lı kadının öldürülmesiyle ilgili olarak yeni bilgiler olup olmadığı sorusuna ise, "Bir zanlı içeride, savcı gerekli açıklamayı yaptı ama bunun çok daha netleşmesi gerekiyor. Netleştikten sonra sizinle bu meseleyi tekrar paylaşacağım, o zaman da bize akla hayale gelmedik hakaretleri edenlerle bir kez daha yüz yüze gelmiş olacağız" cevabını verdi.
3 ÇOCUK ÜZERİNE TEŞVİK VERİLMESİ
Hüseyin Çelik, "Bakan Şahin'in açıklamasına göre 3 çocuk üzerine bazı teşvikler olacaktı, bu çalışmanın detayları nelerdir?" sorusu üzerine ise şunları kaydetti:
"Başbakanın her nikah merasiminde 'asgari 3 çocuk' diye damada, geline tavsiyede bulunması bu bir istek, temennidir, bu bir arzudur. Bu bir zorunluluk, mecburiyet değil. Sayın Başbakan '3 çocuğa ulaşmayana ceza verin' falan demedi. '2 çocuğu olanlar suçludur' hiç demedi. Sayın Başbakan ne isteyeceğini, ne istemeyeceğine başkası karar veremez. Ben buna katılıyor muyum, yüzde yüz katılıyorum. Benim de 3 çocuğum var, keşke daha fazla olsaydı. Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'tamam da vatandaş nasıl bunu yetiştirsin' Türkiye'de çocuğu olmayanlar zenginlerdir, fakirlerdir, terslik burada. Bir bakıyorsun fakir fukara vatandaşın bir ekmeği muhtaç vatandaşın bir düzine çocuğu var, fakat çocuğunu eğitebilecek olan, okutabilecek olan, ona maddi imkanları temin edebilecek insanların çocuğu yok. Bunu görmeniz lazım. 2 çocuğa kadar devlet desteği vereceksiniz, çocuk parasını 2 çocuğa kadar vereceksiniz 3. çocuğa vermeyeceksiniz bu yanlış. Teşvik dediğimiz bu. Şartlı nakil transferinde anneye para öderken, 2 çocuğa para veriyor, fazlasına vermiyoruz demiyoruz, 7 çocuğu okula gidiyorsa hepsine destek veriyoruz.
Bizim en büyük sermayemiz bizim genç nüfusumuzdur. Nüfusu büyük olmayan ülke maddi düzeyi ne kadar büyük olursa olsun... Büyük ülke aynı zamanda büyük nüfus demektir. Eğer suçu nüfusunuza yıkarsanız bu toplumun geleceğini bitirirsiniz. Yaşlı nüfus Avrupa'nın en büyük problemidir. Sayın Başbakan'ın söylediği aykırı geliyor birilerine, çünkü bugüne kadar hep duyduğu nüfus planlamasıdır, neredeyse çocuk doğmasına engel olmaktır. Deliliğin standart olduğu yerde akıllılık sapmadır. Başbakanın söylediğini aykırı bulunlar kendilerine çek ederse fena olmaz."
"KÖŞKTEN ONAYLANINCAYA KADAR REVİZYONU BİR TEK ALLAH'IN KULU BİLMEZ"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, kabine revizyonu olup olmayacağına yönelik bir soru üzerine ise, "Kulislerden sızan habere göre, yakınlarından alınan bilgilere göre, AK Parti Genel Merkezinde üst düzey bir yetkilinin bildirdiğine göre... Bunların hepsi hikayedir. Bugüne kadar hiçbirisi tutmamıştır, sen ne biliyorsan bende onu biliyorum. Sayın Başbakan bu konularda ser verir, sır vermez. Köşke liste gidip Sayın Cumhurbaşkanı onaylayıncaya kadar bir tek Allah'ın kulu bilmez" diye konuştu.
Daha önce kendisinin bakan olduğunu da televizyondan öğrendiğini belirten Çelik, "Ben daha önce Kültür Bakanı'ydım, Milli Eğitim Bakanı olduğumu televizyondan öğrendim. Sayın Başbakan köşkten çıkıp 59. hükümeti açıklayınca orada öğrendim. Her insanın bir çalışma yöntemi var. Başbakan bu konularda sağlamcıdır, ketumdur. Siz 'kabine revizyonu olacak, olacak' dediğiniz zaman onu geciktirir. Benim bildiğim bu" şeklinde konuştu.
"ŞUBATTA ÖĞRETMEN ATAMASI YOK"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Şubat ayında öğretmen ataması var mı?" şeklindeki bir soru üzerine ise, atama bekleyen öğretmenlerin de kendisiyle iletişime geçtiğini söyleyerek, "Sayın Başbakan, Kanun Hükmünde Kararname'de bir yılda bir kereye mahsus atama yapıldığının ifade edildiğini, buna göre bir maliyenin devlet personelinin bir planlaması olduğunu söyledi. Ve bu yıl Şubat'ta atama yapılmayacağını söyledi. Ben de bunu arkadaşlarla paylaştım" cevabını verdi.
Gaziantep'teki bir öğretmenin Başbakan Erdoğan'la atama konusunda diyoloğa girmesini de değerlendiren Çelik şunları söyledi:
"Tabii tarz ve tavır da son derece nezaket dışıydı. Sayın Başbakan da 'al o zaman oyun senin olsun' dedi. Sonuç itibariyle arkadaşlar, gidip de hükümetlerle 'şunu yaparsan oy veririm, yapmazsan...' Biz popülizme hiçbir zaman prim vermedik. Ama eş durumu atamalarıyla ilgili Gaziantep'te de Sayın Başbakan kürsüden de söyledi. Bu özellikle ailelerin birleşmesi anlamında Sayın Başbakan bu konuda ciddi bir hassasiyet gösteriyor ve 'bu konuyla ilgili çalışmamız var' dedi. Ümit ediyorum ki bütün beklentileri karşılamasa bile ama en öncelikli, elzem olanların yapılacağına dair bir ümit olduğunu ifade edebilirim."
"YETERLİ SAYIMIZ OLSA BAŞKANLIK SİSTEMİ'Nİ ŞİMDİYE KADAR HALLEDERDİK"
Çelik, başkanlık sistemi ile ilgili bir soru üzerine değerlendirmelerde bulundu. Başkanlık sistemini gündem oluşturmak için ortaya atmadıklarına dikkat çeken Çelik, "Biz ümidimizin olmadığı bir konuyu yeşillik olsun diye, egzersiz olsun diye falan gündeme getirmeyiz. Yani can sıkıntısından ortaya bir konu atalım da biraz da millet bununla uğraşsın diye... Biz ciddi bir partiyiz, kurumsallaşmış bir partiyiz, ciddi bir Ar-Ge birikimine sahip olan bir partiyiz" dedi.
"Başkanlık meselesinin ne olduğunu bu toplum yeteri kadar bilmiyor" diyen Çelik, "Obama kongrenin onayını almadan büyükelçi tayin edemiyor. Türkiye'ye helikopter verecek dimi, kongreden onay alamadan helikopter veremiyor. Bizim sistemimizde, parlamenter demokratik sistemde Başbakan bir ülkeye helikopter de verebilir, büyükelçiyi de bir kaç saat içinde üçlü kararname ile atayabilir. Parlamentonun hükümet üzerindeki denetimi artacak, milletvekilleri bakan olmayacak, dolayısıyla milletvekilleri hükümeti daha fazla denetleyecek diye sorarsanız, vatandaşın yüzde 90'ı falan 'bu iyi bir şeymiş' der. Ama başka türlü sorarsanız farklı sonuçlar alabilirsiniz" değerlendirmesinde bulundu.
"Biz bugün olmazsa yarın, yani bu başkanlık sisteminin Türkiye'deki istikrar açısından önemli olduğunu düşünüyoruz” diyen Çelik, şunları söyledi:
“Dar bölge olmasa da, daraltılmış bölge sisteminin kesinlikle temsilde adalet için, baraj probleminin de ortadan kalkması için doğru buluyoruz. Ama bugün TBMM'deki siyasi partiler bunu istemiyor. Bizim de bunu tek başına gerçekleştirecek sayımız yok. Sayımız olsa bunu zaten hallederdik şimdiye kadar, yapardık bunu bilmenizi isterim. Ama bugün olmazsa yarın, bu işten vazgeçmiş değiliz. Fakat anayasa yaparken biz bunu kırmızı çizgi olarak kabul edip de, 'Başkanlık sistemini kabul etmezseniz biz yokuz' demiyoruz. Bakın CHP'nin, MHP'nin de bu konuda samimiyet problemi var. Bize 'bunu derhal geri çekin' diyor. Ee niye, BDP Türkiye'yi 20; bakın bu çok önemli, 'özerk yerel yönetime kavuşturalım' diyor. Resmen eyalet sistemi teklif ediyor. Hiç CHP'den, MHP'den 'BDP bunu geri çeksin' duydunuz mu? Dediklerini duydunuz mu? Onun için arkadaşlar biz sadece birilerini meşgul etmek, kamuoyunu meşgul etmek için, can sıkıntısından bunları gündeme getirmiyoruz.
Sayın Başbakan 'partili Cumhurbaşkanı olsun' dedi. Aa olur mu ya? Niye olmaz? Atatürk partili Cumhurbaşkanı değil miydi? İsmet Paşa partili Cumhurbaşkanı değil miydi? Celal Bayar partili Cumhurbaşkanı değil miydi? 60'a kadar oluyordu. Peki 24 Anayasası'nın, 61 Anayasası'ndan daha antidemokratik olduğunu söyleyecek bir adam var mı içinizde? Olabilir. Bunları tartışalım arkadaşlar. Tabu değil. Yani bunu tartıştığınız zaman zülfiyare dokunmuş falan olmazsınız."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz