Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketinde yer alan kılık kıyafet düzenlemesindeki değişikliklere ilişkin, “Hiç kimseye imtiyaz vermiyoruz, tam tersine yıllarca esirgenen bir insan hakkını, bir inanç hakkını nihayet bugün hak sahiplerine teslim ediyoruz” dedi. Erdoğan’ın başörtüsü ile ilgili duygu dolu sözleri üzerine salonda bulunan bazı başörtülü kadınlar gözyaşlarına hakim olamadı.Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketinin 11 yıllık sürecin aşamalarından sadece birisi olduğunu ifade etti. AK Parti, kurulduğu andan itibaren Türkiye’de sorunları, yasakları, dayatmaları etraflıca tespit ettiğini, çözüm önerilerini, reform projelerini çok net bir şekilde programına koyduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, iktidar görevini devralmalarının ardından parti programlarında olduğu gibi, seçim beyannamelerinde, hükümet programlarında dile getirdiklerini reformlarında kararlı bir şekilde uygulamaya başladıklarının altını çizdi.“ELE ALINAN SORUNLAR NOKTASINDA HİÇBİR SÜRPRİZ YOKTUR”Erdoğan, 11 yıl içerisinde defalarca reform yaptıklarını belirterek, “Defalarca reform paketlerini kamuoyuna duyurduk. Bir takvim çerçevesinde uygulama safhasına geçtik. Geçtiğimiz Pazartesi günü açıkladığımız paket ne bir ilktir, ne bir sondur. Bu paket önceki reformlarımızın bir devamıdır. Bundan sonraki süreçte de bir çok güncellemeler olacaktır. Bir çok bunlara ilaveler olacaktır. Basın toplantısında da açıkladım. Bu paket içinde çözüm noktasında sürprizler olsa da ele alınan sorunlar noktasında hiçbir sürpriz yoktur. Seçim barajından tutunuz, partilere yapılan yardıma, partilere üye olma yasaklarından tutunuz baş örtüsü özgürlüğüne kadar açıkladığımız her madde on yıllardır Türkiye’de konuşulan ve sorun olduğu herkesçe kabul edilen maddelerdir. Ne diyordu muhalefet; barajı indirelim… Var mı bir gerekçeleri veyahutta nasıl olacağına dair bir şeyleri var mıdır. Üç tane seçenek sunuyoruz. Bir; ya mevcut durumla devam ederiz. Evet veya hayır ne diyorsunuz söyleyin. İki; gelin biz barajı yüzde 5’e indirelim, 5’li bölge barajları yapalım. Bu ne demek Türkiye genelinde 110 bölge oluşturalım, her bölge 5 tane milletvekili çıkarsın. Sonuncusu bir teklif daha buyurun barajın tamamını kaldıralım. Sıfır ve Türkiye’yi 550 bölgeye ayıralım. Her bölge bir milletvekili çıkarsın. Üç tane teklif. Çalışın üzerinde hangisini uygun görüyorsunuz gelin beraber çıkartalım. Siz uygun görmüyorsunuz o zaman oturacağız nihai kararımızı AK Parti olarak kendimiz vereceğiz”“ÇALIŞ SENİN DE OLSUN”Partilere yardım konusunda yüzde üç barajını aşan her siyasi partiye Hazine yardımından istifade edeceğini altını çizen Başbakan Erdoğan, “nereden buraya indirdik; yüzde 7’ydi, yüzde 7’den yüzde 3’e indirdik. Çalış senin de olsun. Yüzde 3 barajını aş hazine yardımından al. Kendini sevdir. AK Parti olarak bu sorunları ilk kez bu pakette ele aldık” dedi.“BİZİM İÇİMİZDEN DE NE YAZIK Kİ ÜÇ DÖRT ARKADAŞ İHANET ETTİ”Başbakan Erdoğan, “Partilerin kapatılmasına bir parti özellikle karşı değil miydi? Karşıydı. Peki bu parti 26 Mart Anayasa paketinin görüştüğümüz gün niçin Meclis’i terk edip gitti. Niçin partilerin kapatılmasına yönelik maddeye desteğini vermedi. Bir taraftan sen geleceksin partiler kapatılmasın diyeceksin ama önüne madde geldiği zaman Meclis’i terk edeceksin. Bu ne samimiyetsizlik. Böyle bir doğru yaklaşım anlayışı olabilir mi? Ama benim bunu özellikle BDP’ye gönül vermiş kardeşlerim çok iyi bilmesi lazım. Bakın bu gönül verdiğiniz partinin yöneticileri partilerinin kapatılmasını özellikle istiyorlar. Oradan bir şey elde edelim diye bunu istiyorlar. Kapatılmayı engelleyecek böyle bir Anayasa değişikliğine ‘evet’ demediler. Meclis’i terk edip gittiler. Bizim içimizden de ne yazık ki üç dört arkadaş ihanet etti. Onlar da bırakıp gitti. Eğer onlar da bırakıp gitmeseydi biz yine 330’u yakalardık ve bugün partilerin kapatılması diye bir olay olmazdı. 26’nın yanında 27. madde olarak o da çıkardı ve biz bu bitirmiş olurduk. Onun için zaman zaman maalesef bu tür yaklaşımlar her siyasi partinin içerisinde olabilir. Bizim içimizde de oldu. Çünkü bir parti kendi içerisinde istişarelerini yapıp nihai kararını verdikten sonra ona bütün mensuplarının uyması gerekir. Partilerin gücü buradan gelir. Sen kendine çok güveniyorsan gidersin bağımsız olursun ona göre adımını atarsın. Bağımsız olarak seçilir gelirsin bildiğini okursun ama bu partinin bayrağı altına giriyorsan, bu partide eğer Merkez Kara Yönetim Kurulu varsa, MYK’sı ve grubu varsa buradan çıkacak karara uyduğu gün bu parti güçlüdür. Her isteyen her istediğini söyleme hürriyetine siyasi partilerin içinde sahip olamaz. O partinin ilkeleri vardır. Prensipleri vardır. O ilkeler içerisi çerçevesinde hareket etmeye mecburdur. Zira o partiden aday olurken ‘ben sizin ilkelerinizi benimsedim, bu ilkeler çerçevesi içerisinde de hareket edeceğim’ demektir bu. Temenni ederim ki bu yanlışlar olmaz. Biz bu paketle millete verdiğimiz sözü tutuyoruz. Önceden vaat ettiğimiz çözümleri şartlar ve imkanlar oluştuğu için artık hayata geçiriyoruz” şeklinde konuştu.“BARTHOLOMEOS'U BEN KENDİ MEMURUM GİBİ ATIYOR MUYUM?”Reform paketinin belli bir takvim içerisinde ilerlemeye başladığının altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“İdari olanları hemen süratle inşallah bayram öncesi yetiştirmeye çalışacağız. Yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Vakıflar Meclis’i Süryani vatandaşlarımıza ait olan arsaların iadesi için dün bir karar aldı ve tapu tescil işleminden sonra bu iadede gerçekleşmiş olacak. Mor Gabriel Kilisesi’nin vakfına iade edilmesi. Bu çok önemli bir adımdır ve bunu Hazine şuanda devretmek suretiyle bunu dün vakıflar Meclis’inden geçirerek gerçekleştirmiş oluyoruz. Şimdi tapu tescili yapılıyor. Bugüne kadar gelenler bunu niye yapmadı. Niye yapamadı. Bakın biz burada geçen Ramazan’dan sonra bugüne kadar yaklaşık 2,6 milyar liralık ülkemizdeki azınlıklara ait gayri menkulleri sahiplerine teslim ettik. Bizim azınlık olarak bulunduğumuz farklı ülkelerde biz bu mücadeleleri kolay kolay kazanamadık, kazanamıyoruz. Ama biz bakın Türkiye’de bu iş için kolaylaştırıcı bütün tedbirleri aldık ve bütün adımları atıyoruz. Bakıyorsunuz bazıları çıkıyor ‘efendim diyor bu Ruhban okulu meselesi…’ Kim ne derse desin kusura bakmayın, Bakın bizim için Ruhban Okulu meselesi anlık meseledir. Ama biz bir şeyin iadesini bir şeylerinde iadesini bekleme hakkına sahibiz. Şuanda Atina’da bizim iki tane camimiz var. Osmanlı mirası. Bir tanesi Fethiye Camisi. Dedik ki gelin bize bunu iade edin. Biz bunun restorasyonunu yapalım. Buraya gelen Müslümanların ibadet edecekleri bir yerleri yok. Bize kaç kez söz verdiler. On yıldır bizim bu gündemimizdedir. Gelen bütün başbakanlarla hep bunu konuşmuşumdur. Maalesef hala oyalanıyoruz. İkinci bir sorun bunların bir yetim hanesi var. Büyükada’da muhteşem bir yer. Biz hemen dava görüldü yetim haneyi kendilerine teslim ettik. O günden bugüne kadar hala inşasına başlayamadılar. St Sinop Meclisi'nde, Lozan'a göre konuşuyorum, enim düşüncemi söylemiyorum. St Sinop Meclisi üyelerinin tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması lazım. Yani Bartholomeus gibi... Ben Sayın Bartholomos'a şunu söyledim; 'Sen dışarıda papaz getir, biz bunları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapalım ve St. Sinop Meclisi de Lozan'a uygun bir şekilde teşekkül etsin ve Şu ana kadar 17 tane gelip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına aldığımız papaz vardır. Biz bunu da yaptık. Gel gör ki Batı Trakya'da benim 150 bin soydaşım var. Ama Batı Trakya'da benim 150 bin soydaşımın başmüftüsünü Yunan Hükümeti kendi memuru gibi atıyor. Bartholomeos'u ben kendi memurum gibi atıyor muyum. Ben nasıl Sayın Bartholomeos'u atayamıyorsam, bu hak nasıl ki Rum Ortodokslara aitse, sen de benim oradaki başmüftümü atayamazsın. Onu da oradaki benim Müslüman kardeşlerimin seçmesi lazım. Yani bütün bunlar karşısında ülkemden de bazı insanlar çıkıyor, işte 'biz Başbakanımıza güveniyoruz, bunu da Başbakanımız çözmeliydi.' Kusura bakma sen kimin bu noktada sözcülüğüne soyunuyorsun? Burada bir defa hak neyse buna bakacağız. Biz Sümela manastırını bunlara ayin için açtık, öbür tarafta Tarsus'takini açtık. Öbür tarafta Van Akdamar'ı kendimiz inşa ettik ve açtık. İnsaf edin ya, bütün bunları sen yap yap, sadece gel Ruhban Okulu'nda tıkan. Onlar da gelsinler bu konuda 'evet' desinler, eş zamanlı adımları atalım. Biz buna varız. Ama eşzamanlı. Fethiye Camii'nden, diğer camiden ve başmüftü seçimini birlikte aynı zamanda yapalım, biz Ruhban Okulu'nda açarız. Bu kadar açık konuşuyorum.”“PARTİLERİNİN GENEL MERKEZİ ÖNÜNDE BU ANDI YAPMAYAN DEVAM EDERLER”İlkokullarda andın okutulmasına yönelik genelgenin bugün Resmi Gazetede yayınlandığını ve yürürlüğe girdiğini sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Artık ilkokullarda, ortaokullarda böyle bir şey söz konusu değil. Ama çok meraklı olan bazı siyasiler, siyasi partiler var. Zannediyorum onlar haftanın her günü partilerinin genel merkezi önünde bu andı yapmayan devam ederler” dedi.“BU OYUNA ASLA GELİNMESİN”Kıyafet yönetmeliğindeki değişikliğin de Resmi Gazete'de yayınlandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, Erdoğan, Türkiye'nin tarihi nitelikte bir normalleşme adımını böylece atmış olduğunu belirterek, “Fakat ben buradan tüm başörtülü kardeşlerime sesleniyorum; süreci provoke etmeye çalışanlar olabilir, lütfen bunları da size bırakıyorum. Bu oyuna asla gelinmesin. Onun için valilerimizle bu konuda gerekli görüşmeler her şey yapılıyor, bu provokasyona gelmeden inanıyorum ki başörtülü kardeşlerim de inancının gereğini inandığı gibi yerine getirecek ve yıllardır elinden alınan bu hakkı iade etmek suretiyle bu hakkı kullanmaya başlayacaktır”“BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR GÖZYAŞLARINA BOĞULDU”Başbakan Erdoğan’ın başörtüsüyle ilgili yaptığı konuşma sırasında AK Parti Grup toplantısını izlemeye gelen bazı başörtülü kadınlar gözyaşlarına hakim olamadı. Erdoğan’ın konuşmasında sırasında duygu dolu anlar yaşan bir başörtülü bayanın uzun süre ağlaması dikkat çekti.Kılık kıyafet yönetmeliğindeki değişiklikle çok canlar yakan, gençlere, onların anne babalarına çok ağır acılar yaşatan bir uygulamanın bir karanlık dönemin böylece sona erdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Şunu burada tüm samimiyetimle vurgulamak istiyorum; hiç kimseye imtiyaz vermiyoruz, tam tersine yıllarca esirgenen bir insan hakkını, bir inanç hakkını nihayet bugün hak sahiplerine teslim ediyoruz. Yıllardır öz yurtlarında garip, öz vatanlarında parya muamelesi gören bu ülkenin çocuklarına, bu ülkenin öz be öz evlatlarına kendi vatanlarında özgürce yaşayacakları bir zemini, imkan ve fırsat eşitliğini sunuyoruz. Türkiye'nin yakın tarihindeki kara bir lekeyi, Türkiye'nin tarihine ayrımcılık lekesi olarak geçmiş kara bir gölgeyi kaldırıyor, sadece başörtülülerin değil, 76 milyonunun tamamının ufkunu bugün daha da genişletiyor, daha da aydınlatıyoruz. Bu kısıtlamanın kalkması sadece ve sadece bir normalleşmedir. Bu baskının, bu dayatmanın kalkması, sadece ve sadece eşitliğin tesis edilmesidir. 76 milyonun arasına sokulan başörtülü, başı açık ayrımı ve ayrımcılığını artık ortadan kaldırıyoruz. Benim başı açık kardeşim de başı örtülü kardeşim de bundan sonra rahat rahat aynı yerde ve birlikte çalışmanın hazzına, mutluluğuna ereceklerdir. Devlet vatandaşına bakarken, muteber ve muteber olmayan, öz evlat , üvey evlat muamelesi yapıyordu. Devlet vatandaşına bakarken bu ayrımı yapıyordu. Devlet vatandaşına yaşam tarz, kılık kıyafet, resmi tarih, resmi ideoloji dayatıyordu. Biz bugün devletin bu çarpık bakışına bir son veriyor, 76 milyonun devlet nazarında bir ve beraber olması için tarihi bir adım atıyoruz.”“ELBETTE BIRAKILAN VE BIRAKILMAK ZORUNDA KALINAN O OKULLARIN KAYBI TELAFİ EDİLEMEYECEK”Erdoğan, “Elbette bırakılan ve bırakılmak zorunda kalınan o okulların kaybı telafi edilemeyecek. Elbette gurbette geçen yılların, vatan, sıla, aile hasretinin telafisi mümkün olmayacak. Üniversite kapılarında, ikna odalarında onurlarına dokunulan kızlarımızın yaraları elbette kapanmayacak. Hıçkırıklarla dökülün gözyaşları elbette geri gelmeyecek. Mahkemelerde, gözaltılar da, hapishanelerde, hücrelerde tüketilen hayatlar elbette geri verilemeyecek. Titreyen elleriyle, gözlerinde damlalarla başlarındaki örtüyü çıkarmak zorunda kalan, itilen, kakılan, horlanan kız çocuklarının daha genç yaşta kırılan eğitim şevkleri elbette tamir edilemeyecek. Pencerenin kenarında okula, işe giden arkadaşını seyreden, kalbi ağlayan kadınların iç çekmeleri elbette telafi edilemeyecek. Ancak inanıyorum ki bugün başlayan normalleşme, bugün başlayan yeni demokratik özgür süreç, hepimiz, milletimiz için bir teselli, gelecek nesiller için güvence olacaktır. Bizlere, 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her birine bugünleri gösteren rabbime hamdolsun. Bu demokratik ve özgür neticeye ulaşmamızda katkısı olanlara, özellikle bu insan hakkının yıllarca çileli mücadelesini verenlere selam olsun. Rabbim Türkiye'ye böyle acılar yaşatmasın diyor, bu tarihi düzenlemenin hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz