"AK Parti İstanbul'a Hesap Veriyor/Buluşalım Konuşalım" ana başlığı altında "Ekonomi, Maliye, Hazine" konularında gerçekleştirilen program Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in katılımıyla gerçekleşti. Şener, toplantıda, ekonomiyle ilgili sorulan soruları yanıtladı. Cari açığın durumu ve 2007 beklentileri hakkında bir soru üzerine Şener, cari açığın yüksek olduğunun bir realite olduğunu, bunun da AB ile Gümrük Birliği sonrasında Türk sanayinin üretim yapısında meydana gelen yapısal değişiklikten kaynaklandığını söyledi. Şener, "Cari açık artmıştır bunu biz de kabul ediyoruz. Cari açık ne demektir? Cari açık bir ülkenin döviz gelirleri ile döviz giderleri arasındaki farktır. Cari açığımz yüksek. 2006 yılında Türkiye'de cari açık 31 milyar doları aşmıştır. Bunun sebeplerinin başında sanayimizin yapısı geliyor. Türk sanayii üretim yapmak için ara malı ithaline dayanıyor. Bütün sektörlerde durum böyle. Örneğin Türkiye'de üretilen televizyonların parçalarının yüzde sekseni dışarıdan ithal ediliyor. Bunun sebebi de bana kalırsa gümrük biriliğidir. 1996 yılına kadar sanayimiz koruma altındaydı. Bu tarihten sonra dünyanın en güçlü ekonomilerinin oluşturduğu AB karşısında gümrükleri sıfırlamamızın ardından Türk üreticisi ara malları daha ucuz dış kaynaklardan edinen yeni bir üretim yapısına geçti" dedi.
Cari açığın artmasına neden olan diğer önemli bir faktörün de enerji ithalatı olduğunu belirten Şener, kendi petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olmayan Türkiye'nin enerji ürünleri ithalatına yılda 29 milyar dolar harcadığını, bunun da yapısal bir sorun olduğunu ifade etti. Şener, bu sorunu hafifletmek için yeni kaynaklar bulmak gerektiğini bu nedenle Enerji Bakanlığı'nın petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine hız verdiğini anlattı.
Döviz açığı olmasına rağmen Türkiye piyasalarında döviz kıtlığı yaşanmadığını, aksine piyasalarda döviz bolluğu görüldüğüne dikkat çeken Şener, "O kadar döviz bolluğu var ki dövizin değeri düşüyor, YTL'nin değeri artıyor. Son dönemdeki en önemli ekonomik değişikliklerden biri fonksiyonlarını yerine getiren bir para birimine geçmemiz olmuştur" dedi.
Yüksek cari açığın finansmanında en önemli kaynağın yabancı sermaye girişleri olduğunu belirten Şener şöyle konuştu: "Türkiye'ye bol miktarda sermeye girişi var. Geçen yıl toplam yabancı sermaye girişi 55 milyar dolar. Yabancı sermeye girişinin büyük kısmı da doğrudan yabancı sermeye yatırımı şeklinde. Ayrıca bir de özel sektörün uzun vadeli yabancı kaynaklı kredileri var. Yabancı sermeye girişinin yüzde 90'ı ya doğrudan yatırımdır ya da alınan uzun vadeli kredilerdir".
Şener, ayrıca üretim yapmak amacı ile ithal edilen makinelerin üretime geçmelerinin ve ihracat yolu ile gelir yaratmalarının zaman aldığını belirterek, 2006 yılında Türkiye'nin 22 milyar dolarlık makine ithalatı yaptığını ve bu yatırımın sonuçlarının da ileride alınacağının hesap edilmesi gerektiğini vurguladı. Son dönemde yer altı kaynaklarının işletilmesi konusu üzerinde yürütülen yasa çalışmaları hakkında kamu oyunda yer alan eleştirilerin sorulması üzerine Şener, kendisinin yer altı kaynakları meselesi ile ilgili olarak öncelikle petrol kaçakçılığı üzerinde çalışmalar yaptığını anlattı.
Türkiye'de yoğun bir petrol ve akaryakıt kaçakçılığının olduğunu son iki yılda devletin burada 10.7 milyar dolar vergi kaybına uğradığını belirten Şener, bunun üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sekiz bakandan oluşan bir kurul oluşturarak, kendisini bu kurulun başkanlığına atadığını ve kurulun öncelikle ulusal marker uygulamasını başlattığını anımsattı.
Şener, "1 Ocak 2007'den itibaren bu uygulanmaya başlandı. Ulusal marker akaryakıt içine özel olarak üretilen bir kimyasalan karıştırılması ve ürünün şifrelenmesi anlamına geliyor. Bu şifreyi taşımayan bu formülü tutturamayan akaryakıt kaçak akaryakıt sayılacak. Önümüzde ki birkaç ay içerisinde Türkiye'nin en ücra köşesindeki benzinlikçide bile satılan benzin şifrelenmiş olacak. Ayrıca bir de akaryakıt kaçakçılığı kanunu çıkardık. Kim akaryakıt kaçakçılığını ihbar ederse yakalanır yakalanmaz, mahkeme sürecinin bitmesini beklemeksizin, o ele geçirilen akaryakıtın değerinin yüzde 10'unu ihbarcıya verilecek. Örneğin 50 milyon dolarlık bir kaçakçılığı ihbar eden bir vatandaşımız 5 milyon dolar alacak. Aynı zamanda kaçakçılığın yakalanmasıyla ilgili fiili görev yapan emniyet güçlerine de bir yüzde 10'luk pay verilecek. Kaçakçılığa üç kat ilave ceza istenecek. Hapis cezası da var. Ve bu işi yapan yakalandığı takdirde bir daha ebediyen akaryakıt ticareti işini yapamayacak" dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında yorum yapmaktan kaçınan Şener, esnaf kesiminin SSK-Bağkur primleri ve vergi oranlarının yüksek olmasından ve son aylarda nakit sıkıntısından şikayet ettiğinin söylenmesi üzerine, vergi ve sosyal güvenlik kesintileri oranlarının yüksek olduğuna katıldığını fakat toplam talepte bir daralma olmadığı halde nakit sıkıntısı şikayetlerinin görülmesinin Türkiye'de harcama alışkanlıklarının değişmesinden kaynaklandığını belirtti. Şener şöyle konuştu:
"Piyasada nakit sıkıntısı son iki ayda varsa, bunun incelenmesi rakamların gözden geçirilmesi gerekir. Son yıllarda Türkiye'de nakit sıkıntısı vtuştur" dedi. Yüksek ar diye bir değerlendirme yapılırsa buna katılamayacağımı söylüyorum. Türkiye'de 2003 yılında talep yüzde 6.5 artmıştır. 2004 yılında bu artış oranı yüzde 14, 2005'te yüzde 12, 2006'nın ilk 9 ayında ise yüzde 9 civarında gerçekleşmiştir. Bu rakamlarda ki artışa rağmen piyasada darlık olduğunu söylüyorlar. Bu durumun temel nedeni son 4-5 yılda harcama alışkanlıklarımızda meydana gelen değişikliklerdir".
Şener, son 4-5 yılda her eve 3-4 tane cep telefonunun girdiğini, bu telefonların faturalarının ayda 200 YTL olması halinde sembolik olarak 1000 YTL geliri olan bir ailede gelirlerin yeni bir üretim alanına harcanmış olacağını eski tip üretim yapan işletmelere ise bir gelir olarak gitmemiş olacağını anlattı. Ayrıca ülke olarak tasarruf etme alışkanlığımızın pek olmadığını ifade eden Şener borçlanmaların arttığını; araba satışları ve gayrimenkul satışları artarken, taksitlendirme yapılması nedeniyle yine harcama ve gelirlerin zamanlaması arasında bir kayma yaşandığını ifade etti.
Şener sözlerini şöyle sürdürdü: "Diğer taraftan vergi ve SSK primleriyle ilgili olarak, yüksek olduğu görüşlerine katılıyorum, en ideal ekonomi vergi oranının en düşük olduğu ekonomidir. Geçmişten gelen kamu harcaması yapısı nedeniyle geçmiş devirden aldığımız yüksek SSK ve vergi oranlarını hemen düşüremiyoruz. Fakat yavaş yavaş bazı alanlarda indirime gittik".
Şener, Mortgage yasası üzerine sorulan biri soru üzerine ise Mortgage sistemi çalışmaya başladığında bu sistem çerçevesinde satın alınan konutların kiraya verilmeleri halinde kira gelirlerinin, konutu satın alan kişinin borcu bitene vergilendirilmeyeceğini söyledi.
İHA