AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Türkiye, öteden beri Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, kuzeydoğusundaki güvenliği tehdit eden oluşumların bertaraf edilmesi ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde bir siyasi çözüm bulunması için elinden gelen çabayı ortaya koyuyor." dedi.
Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesinin hala dünya gündemine olduğunu belirten Çelik, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde gerçekleşen zirve, 14 Şubat'ta Soçi'de gerçekleştirilen zirvede alınan kararların takibi, sahada ortaya çıkan gerçekliğin değerlendirilmesi bakımından yeni aşamadır. Arkasından da hepimizin bildiği gibi çok önemli bir ortak bildiri yayımlandı. Türkiye, öteden beri Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, kuzeydoğusundaki güvenliği tehdit eden oluşumların bertaraf edilmesi ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde bir siyasi çözüm bulunması için elinden gelen çabayı ortaya koyuyor."
- "Rejim, Soçi Muhtırasını defalarca ihlal etti"
Özellikle Suriye'de iç savaşın çıkmasının ardından "terörle mücadele kisvesi" adı altında birtakım yeni oluşumların ortaya çıktığını ifade eden Ömer Çelik, "Bunlardan bir tanesi DEAŞ terörüyle mücadele adı altında YPG/PYD terör örgütünün orada oluşturmaya çalıştığı fiili durumdur. Bu ayrılıkçı gündemlere karşı durma konusunda da üç liderin de belli bir vurguyla bu ayrılıkçı gündemlere karşı çıkması son derece önemli olmuştur." diye konuştu.
İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki sorunların malum olduğunu vurgulan Çelik, şöyle devam etti:
"Burada bu kararlar alındıktan sonra, ilk olarak bununla ilgili geniş kapsamlı kararlar Soçi'de alınmıştı. Fakat rejim, Soçi Muhtırası'nı defalarca ihlal etti, bunun sonucunda binlerce kişi öldü, bir sürü göç oldu. 600 bin üzerinde kişi yerinden edildi, 300 bine yakın sınırlarımıza yaklaştı. İdlib'deki durumun yeniden kontrol altına alınmasıyla ilgili olarak da Türkiye gerek Rusya ile gerekse diğer taraflarla çalışmalarını sürdürüyor. Burada esas mesele insancıl, hukuk çerçevesinde oradaki insanlar için kötü durumların ortaya çıkmaması, daha fazla insanın ölmemesi, daha fazla insanın yerinden olmamasıyla ilgili somut önlemlerin alınmasıdır.
Yine zirve kapsamında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi, El-Kaide veya benzeri organizasyonlarla bağlantılı tüm gruplara karşı ortak bir tutumun altının çizilmesi de son derece önemlidir."
- "İnsanlara, 'kendi ülkenize dönün' demek kolay"
Suriye ihtilafına askeri bir çözüm getirilemeyeceği konusunu teyit edildiğini bildiren Çelik, şunları kaydetti:
"İhtilafın yalnızca Suriyelilerin ön gördüğü, ortak iradeleriyle ortaya çıkan bir tablo çerçevesinde çözüleceği teyit edilmiştir. BMGK'nin 2254 Sayılı kararı çerçevesinde bununla uyumlu bir siyasi sürece ulaşılması gerektiği ifade edilmiştir. En önemlilerinden bir tanesi Cumhurbaşkanımızın sık sık altını çizdiği mültecilerin kendi topraklarına dönebilmesi. Bunların geri dönme mekanizmalarının desteklenmesi. İnsanlara, 'kendi ülkenize dönün' demek kolay, ya da bir takım Avrupa'daki ülkelerin yaptığı gibi sınırlara asker koyarak, tel örgü koyarak ölümden kaçan bu insanları Akdeniz'de ölüme terk etmek gibi ahlak dışı bir takım uygulamaların içerisinde olmak hiçbir zaman Türkiye'nin yaklaşmayacağı, rıza göstermeyeceği durumlardır."
Önemli olanın çözüm üretebilmek olduğunu vurgulayan Ömer Çelik, "Çözümün yolu da şudur, daha bu olaylar başladığında Cumhurbaşkanımız, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bir bölge kurulmasını ve ölümden kaçan bu insanların orada hayatlarının korunması gerektiğini ifade etmiştir. Maalesef bunun dikkate alınmaması neticesinde bu kadar göç söz konusu oldu." dedi.
Suriye'de olaylarla birlikte başlayan göçün, sadece Türkiye'yi ilgilendirdiği dönemde dünyada hiç kimsenin bu konuyla ilgilenmediğine dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama Türkiye'yi aşan, Avrupa'yı etkileyen hatta Avrupa'nın siyasi haritasını etkileyecek kadar sonuçlar doğurmaya başlayınca sesler yükselmeye başladı. Bazı ülkeler göç ile ilgili çözüm yolları üretirken diğerleri bu insanları Akdeniz'de ölüme terk ettiler. Ama önemli olan duvarlar örmek değil köprüler kurmaktır. Aksi takdirde hiç kimsenin göç gerçeğinden kaçamayacağı, buna karşı sert önlemler alındığı zaman o ülkelerde aşırı sağ radikal grupların, göçmen düşmanı grupların, siyasette bunu istismar etmesi ya da siyasette sürekli gündemde tutarak o ülkelerin demokratik yapısını zedeleyecek şekilde siyasi haritaları şekillendirecek bir takım işlere imza attığı görüldü.
Pek çok ülkede aşırı sağcı ırkçı partiler ikinci parti durumuna geldi ya da parlamentolara tekrar girmelere başladılar. Burada popülist propagandanın rüzgarına kapılmadan çözümün en iyi adresi güvenli bölgenin kurulması vasıtasıyla gerek Avrupa'nın gerek İslam dünyasının elini taşın altına koymasıyla Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği konutların yapılmasıyla bu insanların kendi topraklarına dönmesidir. Hem bu ülkelerin üzerindeki göç baskısını kaldıracaktır hem Akdeniz'deki ölümleri ortadan kaldıracaktır hem de rejimin bu insanlara birtakım katliam gerçekleştirmesinin önüne bir set olacaktır. Dolayısıyla mülteci sorunu açısından da bunun doğru sonuçları olacaktır."
- "Astana Süreci'nin başarısı ortadadır"
Türkiye'de "Suriye konferansı düzenleyelim" diyenlerin olduğunu anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Aslında en büyük Suriye konferansı budur. Cenevre Süreci'ne alternatif olarak çıkmadı ama Astana Süreci'nin başarısı ortadadır. Suriye'ye en yakın, Suriye konusuyla ilgili tarafları masada bir araya getirmektedir. Her aşamada belli sorunlar liderlerin inisiyatifiyle ele alınarak ilerlemektedir. Tabi liderlerin bu görüşmelerinin öncesinde pek çok teknik görüşme yapılmaktadır. Bütün bunların soyut neticesi, orada daha az insanın ölmesi, daha az sayıda insanın katledilmesidir. Burada Türkiye iki şey yapmıştır ve bunlar çok önemlidir. Birincisi gerek Cenevre Süreci'nde gerek Astana Süreci'nde bu konuyla ilgili taraflar tamamıyla temas içerisindedir. İkincisi Astana Süreci'ni Cenevre Süreci'nin bir alternatifi olarak ortaya koymamıştır. En önemlisi kendi milli çıkarlarından ve güvenliğinden asla taviz vermeyeceğinin altını çizmiştir."
Türkiye'nin, askeri çözüm peşinde koşanlara karşı siyasi çözüm ajandasını güçlü tuttuğunu, gelinen noktada önemli kazanımlardan bir tanesini, Anayasa Komitesi'nin kurulmasıyla ilgili olarak herhangi bir pürüzün kalmaması olduğunu dile getiren Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız da üçlü zirvede ifade ettiler. Bundan sonra Birleşmiş Milletler misyonuna uygun olarak Anayasa Komitesi'nin görevini sağlıklı bir şekilde icra etmesi önemlidir ve bu konuda takip edilecektir." dedi.
(Sürecek)