Danıştay 8. Daire, ilkokullarda Andımız’ın okutulmaması yönündeki İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğin iptaline karar vermiş, kararla birlikte beraberinde tartışmalar da başlamıştı.
Söz konusu kararla ilgili konuşan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Danıştay'a tepki göstererek "Bu karar Anayasa'yla açıkça çelişmektedir. Bu kararla, sınırlarını aşmıştır, yetkisini aşmıştır. Kendisini yürütmenin yerine koymuştur. Yürütmenin takdir hakkını ve yetkisini yok saymış, hatta kendi kullanmıştır. Geçmişteki vesayet anlayışının yeniden kendini göstermesi istenmiştir. Bunlar çok tehlikeli şeyler!" ifadelerini kullandı.
Çelik'in açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle;
Durumumuz nettir. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi tam anlamıyla malesef yerini bulmuyor. Danıştay'da da yanlış uygulamalar sürüp gelmektedir. Anayasa açıkça söylüyor, Türkiye hukuk devletidir. Yargı yetkisi hukuka uygunluğu denetimle sınırlıdır.
DANIŞTAY KENDİSİNİ YÜRÜTMENİN YERİNE KOYDU
Yargı bu konuda karar veremez. Bu karar Anayasa'yla açıkça çelişmektedir. Bu kararla, sınırlarını aşmıştır, yetkisini aşmıştır. Kendisini yürütmenin yerine koymuştur. Yürütmenin takdir hakkını ve yetkisini yok saymış, hatta kendi kullanmıştır.
BUNLAR ÇOK TEHLİKELİ ŞEYLER
Geçmişteki vesayet anlayışının yeniden kendini göstermesi istenmiştir. Bunlar çok tehlikeli şeyler! Seçimlerin sonucunda ortaya çıkan iradeyi nereye koyacağız. Bu yapılan iş ilgili dairenin kendisini hükümetin yerine koymuştur. Maalesef bu, Türkiye'de çok geride bıraktığını düşündüğümüz çok tehlikeli bir geleneğin yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu kapıyı açacaksak, yarın bir gün köprü yapacaksak Danıştay bunu engeller. Hükümetin alanına girmek gibi yanlış bir uygulamanın yeniden hortlatılması anlamına gelir.
BAHÇELİ'NİN BEKİR BOZDAĞ ELEŞTİRİSİ
Bizim arkadaşlarımızın bununla ilgili yorumu bellidir. Hemen hemen hepsinin yaklaşımı aynıdır. Arkadaşlarımızın, milli kimlik ve Türklük'le ilgili bir beyanı olmadı. Bir anda baktık ki, bu mesele milli kimlik kavramına dönüştürülmeye çalışıldı. Bu meselenin milli kimlik tartışmasına dönüştürülmesi, Danıştay'ın ortaya koyduğu vesayet anlayışını ıskalamaktır. Ama illa bu tartışmayı yapalım diyorsak, bizim de tavrımız nettir. Kimse Türklüğün, çalışkanlığın kıymetini inkar etmez. Biz şöyle düşünüyoruz, milli kimlik kapsayıcı olmalıdır. Etnik kimliği ne olursa olsun, hepimiz büyük Türk milletinin eşit parçalarıyız. Kimlik dışlayıcı, kırıcı, zedeleyici olmamalıdır. Sadece Türkiye içerisinde de değil, Türkiye sınırları dışarısında da bu böyle ifade edilmelidir.
Milli kimliğimiz bir etnik kimliğe indirilemez. O dönemin şartların Milli Eğitim Bakanı Reşit Galib'in bazı uygulamaları vardır. Bu şahıs Türk siyasi tarihinin en şaibeli, kafatasçı figürlerindendir. Milliyetçi arkadaşlarımız çok iyi bileceklerdir, Türk Ocakları'nı kapatan şahıs da budur. O dönemin şartları içerisinde, 1930'larda dünyada faşizm rüzgarları eserken, bu şahıs bu andı ve ezanın Türkçeleştirilmesini ortaya koyan kişidir. Son derece yanlış bir atmosferde kurgulanmış bir şeydir. Biz burada yargısal vesayeti ıskalamayalım. Türk milleti kavramını herhangi bir etnik kökene indirirsek tek vatan, tek millet, tek bayrak yaklaşımı zarar görür. Bizim milli kimliğimiz çayın içerisinde erimiş bir şeker gibidir. Her yerde bunu her gün görüyoruz. Çay kaşığı gibi insanların gözüne sokularak yaşatılan bir şey değildir. Tarihin içerisinden süzülerek gelmiştir, bedeli ödenmiştir ve hak edilmiştir. Kaderdaşlığa dayanır.
'KÜRT ETNİK KÖKENİNE VURGU YAPILMASI YANLIŞ'
Hukuk dışı vatanseverlik olmaz. Anayasaya rağmen vatanseverlik olmaz. Yargı kararı ve milli kimlik kavga ettirilemez. Sayın Bozdağ gibi hayatı boyunca kimlikçilik yapmamış bir arkadaşımızın, Bahçeli tarafından Kürt etnik kökenine vurgu yapılmasını yanlış buluyoruz. 'Seni uyarıyoruz' denerek taciz edilmesi asla kabul etmeyeceğimiz bir yaklaşımdır.