''AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, perşembe akşamları Habertürk TV’de ekranlara gelen Kübra Par’ın hazırlayıp sunduğu ‘Açık ve Net’ programına konuk oldu. Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘metal yorgunluğu’ söylemiyle başlattığı AK Partili belediyelerdeki istifa sürecinden ‘Atatürkçülük’ tartışmalarına, 2019 seçiminden tutuklu gazetecilerin durumuna kadar gündeme ilişkin birçok konu hakkında değerlendirmelerde bulundu:
'BUGÜNE KADAR ATATÜRK İLE BİR SORUNUMUZ OLMADI Kİ'
Bizim, AK Parti siyasetinin Mustafa Kemal Atatürk ile ve cumhuriyetle hiçbir zaman, hiçbir sorunu olmadı. Son 16 yıl partimizin kuruluşu, iktidarımızın da 15. yılı. Bizim 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlama afişlerimize baktığımızda, 'Biz kurduk', 'Biz koruduk' ve 'Biz yücelttik'. Bizim cumhuriyetimiz, biz milletiz. Biz Cumhuriyeti, Atatürk'ün önderliğinde milletin kurduğuna inanan ve parti programında, 2002'deki parti programında, daha sonra parti tüzüğümüzde, daha sonra 2012 Siyasi Vizyon Belgemizde, daha sonra 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Siyasi Vizyon Belgemize, bütün bunlara baktığınız zaman bizim laiklikle, cumhuriyetle, Atatürk ile ilgili duruşumuz son derece nettir. Bizim bu güne kadar cumhuriyetle, cumhuriyetin kazanımları, değerleriyle, Mustafa Kemal Atatürk ile bir sorunumuz olmadı ki.
'DEMOKRAT PARTİ'NİN O GÜNKÜ POZİSYONU NEYSE AYNI GELENEKTEN GELENLERİN BAKIŞ AÇISI AYNIDIR'
1938'den sonra inşa edilen Kemalizm, 1950'li yıllara geldiğimizde özellikle İsmet İnönü'nün resmi dairelerden Atatürk'ün resimlerini indirtmesi, İsmet İnönü'nün kendi resmiyle para bastırması ve yavaş yavaş Atatürk'ün İsmet İnönü döneminde adeta unutturulmaya çalışılmasıyla birlikte Demokrat Parti döneminde Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Demokrat Parti'nin o gün Mustafa Kemal Atatürk'e dönük, Cumhuriyetin kurucu liderine dönük pozisyonu neyse bugün, aynı gelenekten gelen Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan, milletin adamları geleneğinden gelen bu geleneğin bakış açısı aynıdır.
'HATASIYLA, SEVABIYLA BU BİZİM TARİHİMİZ'
Bizim geçmişle kavga etmek gibi bir niyetimiz söz konusu değil. Geçmişte yaşananları da birilerinin bize yanlış şekilde aktarmasını da kabul etmiyoruz. Cumhuriyet bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk bizimdir, Kurtuluş Savaşı'nda mücadele veren bütün kahramanlar bizim kahramanlarımızdır. Ama biz şu hatayı yapmıyoruz, cumhuriyetin mirasını, kazanımlarını reddederek böyle bir hatayı tekrarlamak istemiyoruz. Biz diyoruz ki Selçuklu da bizimdir, 1071'de Anadolu'nun kapılarını açan, Malazgirt'te bize bu toprakların kapısını açan Alparslan da bizimdi, Osman Bey de bizim Fatih de Abdülhamit Han da Enver Paşa da Cemal Paşa da Talat Paşa da bizim Mustafa Kemal Atatürk de bizim. Hatasıyla, sevabıyla bu tarih bizim tarihimiz.
'BİZ BİR DAVA HAREKETİYİZ, BUNLARIN HEPSİ BİRER NEFER, İSTİFASI İSTENEN, KOLTUĞU BIRAKIR'
('Bugüne kadar biz hep AK Parti’den, ‘Bizim belediyelerimiz çok başarılıdır’ sözünü duymaya alışmıştık. Şimdi ne oldu da bu istifalar geldi? Kamuoyu bunun arkasında net olarak neyin olduğunu merak ediyor?' sorusuna) Açık ve net olarak programınızın ismine uygun bir şekilde anlatayım. Aslında olan şu: Son üç yılda siyasetin içerisinde olmayan siyasi hareketimizin lideri (Erdoğan), genel başkan olduktan sonra hem teşkilatlarda hem belediyelerde hem de hükümette her şeyi tekrardan elden geçiriyor ve AK Parti’yi 2019’a, Türkiye’yi 2023’e hazırlıyor. Aslında olan bu. Sayın genel başkanın parti içinde ilgili kurullarda yaptığı iştişareler sonucunda belli belediye başkanlarına istifa çağrısında bulunmak. ‘Bunun gerekçesi nedir?’ diye sorarsanız bunu tek bir nedenle izah edemezsiniz.
('Seçimle gelen seçimle gider' ilkesi çiğneniyor' eleştirilerine) Belki burada bir demokratik mekanizma oluşturulmalıdır. Yani geri çağırma hakkı gibi. Belediye başkanlarıyla ilgili geri çağırma hakkı düşünülebilir. 2019 seçimi, çok zor ve meşakkatli olacak herkes için. Biz bunları bir sandığa hazırlık olarak görüyoruz.Biz bir dava hareketiyiz ve bizim hareketimiz içerisindeki milletvekilleri, belediye başkanları, bunların hepsi kendisini bir nefer olarak görür. Kendisini belediye başkanı, kendisini milletvekili ya da il başkanı olarak tanımlamaz. İstifası istenen, koltuğu bırakır.
'NORVEÇ VEYA FİNLANDİYA'DA YAŞAMIYORUZ'
Biz Norveç'te veya Finlandiya'da yaşamıyoruz. Çevremizde 9 ülke yönetilemez durumda ve bir ateş çemberinin içerisinde bu ülkeyi bir güven ve istikrar adası olarak tutmaya çalışıyoruz. Bugün biz biliyoruz ki her ay yüzlerce terör saldırısı İçişleri Bakanlığının, Emniyet'in, Emniyet istihbaratın ve MİT'in sıkı çalışmalarıyla engelleniyor. Bir insanın gazeteci olması o insana suç işleme hakkı ya da yasalara karşı bir koruma kazandırmıyor.