Raporda, sözde Kürdistan olarak adlandırılan Irak'ın kuzeyinin her açıdan dışa tam bağımlı durumda olduğu belirtilerek, "Sanayisi olmayan, kurumları teşekkül etmemiş, ama devlet olma arzusu çok belirginleşmiş bu yapı, şimdilik komşu coğrafyalarla iyi ilişki kurmak ve ekonomik olarak güç kazanmak çabasında. Irak petrollerinin gelirlerinden aldığı payı arttırma dışında, Kerkük petrollerinin tamamına sahip olmak için de çaba harcıyor" denildi.
Kerkük'ün ve oradaki petrollerin bu yapının hakimiyetine girmesi ve bu coğrafyanın devletleşme çabalarının bölge barışı açısından son derece riskli olduğu vurgulanan raporda şu tespitlerde bulunuldu:
"Irak Anayasası'na göre 2007 yılı sonunda Kerkük'te yapılması öngörülen referandum kesin olarak yapılmamalı. Bugünkü koşullarda yapılacak referandumda, Kerkük'ün sözde Kürdistan'a bağlanması yönünde karar çıkacağı çok açık. Şehre getirilen 600 bin Kürt'ün vereceği oylarla şekillenecek referandum sonrası, bölgede önü alınamaz bir kaos başlayacaktır. Türkmenlerle Arapların kabul etmeyeceği bu sonuçla, Kerkük'ün statüsünün değişmesi, bir iç savaşı tetikleyecektir. Türkiye, bu referandum için en az 10 yıllık bir normalleşme süreci istemelidir.
TBMM, bu referandum sonrasında Kerkük'ün sözde Kürdistan'a bağlanması ve sonucunda iç savaş çıkması halinde, başta Türkmenler olmak üzere orada yaşayan tüm toplumların güvenliğini sağlamak için sınır ötesi barış harekatı hakkının saklı olduğuna dair bir kararı tartışmalıdır. TBMM, Kuzey Irak gündemli kapalı bir toplantı yapmalıdır."
Çömez'in hazırladığı Kuzey Irak raporu, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, Genelkurmay Başkanlığı ve siyasi parti genel başkanlarına da sunuldu.