Milliyet Gazetesi’nin, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” sloganıyla gerçekleştirdiği bölgesel toplantıların 13’üncüsü Şanlıurfa’da gerçekleştirdi. Toplantıya katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, çözümü sürecini değerlendirirken, “Her akan kan yeni bir kini, her kin yeni bir kanı doğurdu. Terörün panzehiri demokrasidir, kardeşliktir” dedi. Laikliğin, inançların güvencesi ve sığınağı olduğunu dile getiren Çelik, ancak güncellenmek zorunda olduğunu kaydetti.
Toplantıya, Çelik, Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Agah Kafkas, Milliyet Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yıldırım Demirören, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç, Şanlıurfa Belediye Başkanı Eşref Fakıbaba, Ak Parti Şanlıurfa milletvekilleri ile iş dünyasının önemli isimleri katıldı.
‘Sancıyı duymanız anlamlı’
Çelik, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” sloganının son derece anlamlı olduğunu belirtirken, Milliyet’in programı için “Türkiye’yi bir baştan bir başa kolaçan ediyorsunuz. Türkiye’nin potansiyeline ‘nasıl katkı sağlarım?’ diye bu sancıyı duymanız çok anlamlı” dedi.
Milli Takım’ın Andorra maçını Şanlıurfa’da yapacağını açıklayan Demirören’e teşekkür eden Çelik, “İnşallah eylül ayında hep beraber milli maçımızda olacağız. Güzel stadyumumuz, güzel halkımız var. İnşallah süper lige de çok yakışıyoruz. Onların öncesinde milli takımı Şanlıurfa’da izlemek zevk verecek, teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Çözüm sürecine değinen Çelik özetle şu mesajları verdi:
ARAP, KÜRT, TÜRK YAN YANA: Bulunduğumuz coğrafya farklılıkların birlikte yaşama modelinin en güzel örneklerini veren bir coğrafya. Yani bir katta Türk üstünde Arap, üst katta Kürt kardeşimiz oturuyor. İşyerlerinde de apartmanlarında da mahallede de bir sorun yaşamamış, yaşamıyorlar çok şükür.
Nedir özü mayası diye baktığımız zaman. Tabi ki bu şehrin hamurunu başta peygamberler, akabinde Yunuslar, Mevlanalar Hacı Bektaş-ı Veliler yoğurdular. Bu yoğrulan hamur tabi ki olumsuzluklara geçit vermeyecekti, vermedi de.
KARDEŞLİĞİMİZİ KANLA SINAMAYA KALKTILAR: Süreç içinde tarih boyunca kardeşliğimizi birliğimizi bütünlüğümüzü kanla, gözyaşıyla sınamaya kalktılar. Nifak girişimlerini eksik etmediler, nifak tohumlarını aramıza attılar. Geriye doğru baktığımızda, Çorum, Maraş, Sivas, Başbağlar, 1 Mayıs olayları ve 30 yıldır devam eden terör hadiseleri milleti ayrıştıramadı. Bu milleti ayrıştırmak için tarihte yaşanan tüm olaylar milletin ayrıştırılmasına vesile olamadı. Çok çaba gösterdiler muvaffak olamadılar.
ÇOCUKLUK DÖNEMİNE GİTMEK GEREKİR: Terör dış destekli. Dış destekli terör de bu milleti ayrıştırma gücünü bulamadı. Madem böyle toprağı Allah dostlarıyla yoğrulmuş bir coğrafyanın insanlarıyız o halde terör bizim içimizde nasıl hayat buluyor. Bu soruyu sormamız gerekiyor.
İkincisi madem hayat buluyor bunu yüzeysel şekilde geçiştirmek değil, çocukluk dönemine gitmemiz gerekiyor. ‘Nerede nasıl başladı bu iş?’ diye mutlak suretle çocukluk dönemine de gitmemiz gerekiyor. Aksi taktirde sorunların başlangıç noktası bilinmezse, çözümler konusunda da sıkıntı yaşanacaktır.
AĞZIMIZI BANTLAMAKLA SORUN ÇÖZÜLMEZ: Derler ya ‘kanun vardır sütlaç gibi kanun vardır kırbaç gibi’... Bunu devlete de uyarlayabilirsiniz. Uzun yıllar devlet otoritesinin otoriter yüzünü görmüş lezzetli, şefkatli kadife elden mahrum bırakılmış bir sosyal doku. Bunun ötesinde toplumsal sorunlara duyarsızlık, yaşanan birçok yanlışlıklar. Tüm bu yaşanan olaylardan sonra biz gözleri kapatmakla, kulakları tıkamakla, ağzımızı bantlamakla sorunların çözülemeyeceğini bilmek durumundayız.
HAVALECİ ANLAYIŞ: Sorunlar büyüdü, öfke dağına dönüştü ve devlet yıllarca terör konusunda buzdağının görünen kısmıyla ilgilendi meşgul oldu. Havaleci bir anlayış hakim oldu. Ben çözmüyorum benim adıma sen çöz. Bu buzdağının büyüklüğü nedir ki havale edebiliyorsunuz. Havale edilecek hassasiyet dışı bir olay mıdır? Maalesef böyle bir havaleci anlayışla uzun yıllar hüküm sürmüş.
MİLLETİN İNANCIYLA PROBLEMLİ ANKARA: Baktığımız zaman neler görüyoruz. Ret ve inkar politikaları var mı, var, yaşanmış. Güvene dayalı değil güvenlik eksenli çözüm anlayışı var mı, var. Ayrıştırıcı milliyetçilik siyaseti, yaklaşımları, sen-ben meselesi olmuş mu, olmuş. Bireyin özgürlüğünü yok sayan feodal yapı -Urfa’da konuşuyoruz- var mı, var. Katı laiklik uygulamaları, bu coğrafyada peygamberler diyarı diyoruz.
Milletin inancıyla değer yargılarıyla problemli bir Ankara var mı, var. Kamu görevlileri açısından bölge sürgün yeri haline getirilmedi mi, getirildi. Gönderirim Urfa‘ya Güneydoğu’ya hizmet et. Ne hizmet ettiği önemli değil. Sanki ülkenin toprak parçası değilmiş gibi hizmeti değil, hizmetsizliği öne çıkaran yaklaşım. Bu ve benzer uygulamalarla terörün değirmenine su, kamplarına da militan yetiştiren bir yapı ne yazık ki, geçmişteki yanlışların oluşturduğu bir gerçektir.
HER KAN YENİ KİNİ DOĞURDU: Bu tablo daha fazla kan, daha fazla kanla birlikte daha fazla kini doğurdu. Kan ve kinin birbirlerini takip ettiği süreci bize yaşattı. Her kan yeni bir kini, her kin yeni bir kanı önümüze koydu. Bu sorunları oluşturan düşünce yapısıyla çözmemiz mümkün değil. Yeni bakış ve vizyona ihtiyaç var.
BAŞBAKANI İDAM ETMEKLE MEŞGULÜZ: Bu milleti bölemeyeceğini herkes biliyor. Ama bu milletin gelişmemesi, kalkınmaması için alınan önlemler tedbirler var. 1960 ihtilal oluyor. 1961’de Almanya işgüncü talebinde buluyor. Biz ihtilalle, Başbakanı idam etmekle meşgulüz. Ama Almanya 15 yıl sonra fabrikalarını ayağa kaldırmak için işgücü talep ediyor. 1966 istikrarlı hükümet geliyor iyi gidiyor işler, 1971’de aşağı çekiyoruz, dünya aya gidiyor. Dünya aya gitmeyi tartışırken biz hükümeti nasıl indiririz onu konuşuyoruz. ‘Geliyoruz. AET’ye girme imkanımız var. Yunanistan’a karşı NATO kartını kullanma imkanımız var. Yunanistan NATO’da değil. Tam o noktada AET, NATO pazarlıklarıyla birlikte Yunanistan’la birlikte AET’ye girme imkanı vardı, Avrupa’nın en güzel bolluk dönemleri. Yunanistan hem AET’ye hem NATO’ya girdi ama biz o dönemde ihtilalle kendimizle meşgulduk.
‘Laiklik’ bu çağa uyum sağlamalı
LAİKLİK GÜNCELLENMEK ZORUNDA: 20. Yüzyılın kültürel ve siyasi yapısını oluşturan, şekillendiren milliyetçilik, ulusalcılık, laiklik gibi önemli kavramlar güncellenmek zorunda. 21. Yüzyıldayız. Bu yüzyılda barış içinde huzur içinde yaşam arzusu var 76 milyonda. 20. Yüzyılın temel kavramlarını 21. Yüzyıla güncellememiz gerekiyor. Laiklik yanlış bir kavram mı? Hayır, son derece doğru. Laiklik bir güvence. İnançların güvencesi, sığınağı. Ama siz bunu keyfi olarak uygularsanız, bunun doğurduğu sıkıntıları millete yaşatırsanız kavramı da berbat eder, perişan edersiniz. O halde güvence merkezi olarak günümüze taşırken tanımların çok sağlıklı yapılması gerekiyor. Milliyetçilik de ulusalcılık da...
TERÖRÜN PANZEHİRİ DEMOKRASİ, KARDEŞLİKTİR: Demokrasi, insan hakları, özgürlük kavramlarını geliştirmek zorundayız. Bana göre demokrasi, sana göre demokrasi haklar değil, hepimize göre. Hakların günümüz dünyasında Türkiyesi’nde bu evrensel kazanımların geliştirilmesi gerekiyor. Her alana hakim kılmak zorundayız. Sadece yükümlülüklerle değil aynı zamanda da haklarla da eşit vatandaşlık anlayışıyla da hakim kılmalıyız. Terörün panzehiri demokrasidir, hoşgörüdür, terörün panzehiri kardeşliktir.
KADİFE EL TERÖRÜN ALTYAPISINI SARSTI: 11 yıllık iktidarımızda Türkiye’ye ve bölgeye yönelik yatırımlar ve vatandaşa uzatılan kadife el, terörün ideolojik altyapısını da sarstı. Urfa’da caddelerde sokaklarda gezerken, ‘Ne istiyorsunuz kardeşim’ diye soruyorum. ‘Ne istiyoruz, huzur ve kardeşlik istiyoruz’ diyorlar. Herkes bunu istiyor. ‘Yatırım, hizmet, köyüme yol istiyorum’ diyor. Niye kanalizasyonu olmayacak elektriği iki de bir sönecek. Bu çağda barajlar yanıbaşımızdayken böyle talepler var. Bu talepler gerçekleşiyor mu gerçekleşiyor. Devlet millet birlikte anlayışının hakim kılınmasıyla. ‘Devlet sizin hizmetkarınız’ anlayışıyla gelişen bir güven ortamı oldu. Bu ortamın gelinen noktaya katkı sağladığı inancı içindeyim.
KARDEŞLİK HARCINI YENİDEN KARALIM: Sorunların yalnız güvenlik penceresinden çözülemeyeceğini devleti yönetenler olarak biz anladık. Bu iş yalnız güvenlik meselesi değil. Terör örgütü de ne yaparsa yapsın bu memleketten bir tek çakıl taşı koparamayacağını anladı. Yeni süreç. Kardeşlik harcının yeniden karılma süreci. Biz kardeşiz. İkimizin dedeleri, Çanakkale’de Yemen’de, Sarıkamış yan yana yatıyor. Dün kardeş olanlar, tarihte sorunların bölemediği ayrıştıramadığı bu milleti, kimsenin bölmesi mümkün değil. O halde bu harcı gelin yeniden karalım.
AKAN KANI SEYRETMEK BÜYÜK İHANET: Bu süreçte çok büyük ithamlar oluyor. İhanetle suçlamaya varıncaya kadar değerlendirmeler oluyor. Bize göre akan kanı seyretmek büyük ihanettir. Uyuşturucu baronlarına silah tüccarlarına ‘dur’ dememek aslında en büyük ihanettir. Millete huzuru çok görmek aslında ihanettir.
ANADİLLE NE İŞİM OLABİLİR: Türkiye birçok şeyi yaşadı. Bunu sizin benim bilmemiz bir şey ifade etmiyor. Kendi aramızda şeffaf olmamız lazım. Benim insanların konuştuğu anadili ile ne işim olabilir? Anasının dili.
GEÇMİŞE SÜNGER ÇEKME SÜRECİ: Bu süreç, geçmişe bir sünger çekme, geleceği planlama süreci. Yeni bir nesil geliyor. Biz çok şanssız nesiliz. Hep kavga ortamından geldik, sağ-sol kavgaları, Alevi-Sünni çatışmaları, terör ortamı... 2023’ten sonra Türkiye’nin geleceğini konuşacak yeni nesil yetişiyor.
TEMEL AT YAT: ‘Şimdi temel at, git Ankara’da yat’ dönemi yok artık. Sorunlar var sorunlar torunlara kalmayacak.
Terörün zararına yatırımla telafi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Karaköprü Beldesi’nde belediye tarafından yaptırılan ve kendi isminin verildiği spor kompleksinin açılış törenine katıldı. Karaköprü Belediyesporlu futbolcularla sohbet eden ve kendisine hediye edilen Şanlıurfa’nın plaka kodu olan 63 numaralı formayı alan Bakan Çelik, terör ile kaybedilen 30 yılı, çözüm süreciyle birlikte Doğu ve Güneydoğu’ya yapılacak yatırımlarla telafi etmeye çalışacaklarını söyledi. Ardından havaya barış güvercini uçurdu. (DHA)