Akıl hastalarına konulan teşhisleri reddeden tarihin en aykırı deneyi: Rosenhan Deneyi

Bilimin sürekli olarak gelişimi tarih boyunca yapılan birçok deneye bağlıdır. Çünkü deneyler sonucunda ortaya çıkan çalışmalar günümüzün bilim dünyasının temellerini oluşturmuştur. Bilimin bugünkü konumuna gelişi elbette ki sürekli sorgulayan ve araştırma dürtüsünü kaybetmeyen insanlar sayesinde olmuştur. Kimi zaman insanlık açısından kötü sonuçlara gebe olan deneyler bazı durumlarda da aydınlatıcı rol üstlenmiştir.

Rosenhan Deneyi (Pat Deneyi) Stanford Üniversitesi öğretim üyesi psikolog Davis Rosenhan tarafından gerçekleştirildi. Bu deneyin yapılış amacı aslında akıl sağlığı yerinde olmayan hastalara konulan teşhislerin doğruluğunu irdelemekti. Psikiyatri dünyasını derinden sarsacak deneylerini, 1973’te Science dergisinde “On Being Sane in Insane Places”(Akıl Hastanelerinde Akıllı Olmak Üzerine) isimli makalesinde yayınladı. Makaleyi yayınlamadan önce de çeşitli üniversitelerde sundu ve büyük ilgi gördü.

Psikiyatri dünyasında bir dönüm noktası olarak nitelendirilen bu deney iki aşamadan oluşuyordu. Deneyin ilk aşamasında üç psikolog, bir psikiyatr, bir öğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, birbirinden bağımsız olarak halüsinasyon şikayetiyle aynı kliniğe başvurdu. Rosenhan, aslında son derece sağlıklı olan deney grubundan, kliniğe yattıktan hemen sonra şikayetlerinin ortadan kalktığını söylemelerini istedi. Gruptaki kişiler de aynen böyle yaptı. Ancak klinikten ilk taburcu edilen kişi bile, yedi gün boyunca orada kalmak zorunda kaldı. Hatta bu sahte hastalar arasında “hafif şizofreni” tanısı koyulan biri de vardı.

Reklam
Reklam

Klinikten çıkan sahte hastalar, sonrasında farklı birçok kliniğe de benzer şekilde başvurdular. Rosenhan’ın ekibinin hasta olmadıklarına doktorları ikna etmesi, ortalama 19 gün sürdü. Aralarından biri, 52 gün boyunca klinikte tutuldu.

Birinci aşaması tamamlanan deney basında ve tıp dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bunun üzerine Rosenhan’a deneyin ikinci kısmı için bir klinikten teklif geldi. Klinik bu sefer sahte hastaları kendi kliniklerine göndermesini ve deneyi yeniden gerçekleştirmesini istedi. Rosenhan kendisine yapılan bu teklifi büyük bir heyecanla kabul etti. Asıl çarpıcı sonuç ise deneyin bu aşamasında ortaya çıktı.

Sahte hastaları, gerçekten akıl hastalarından ayırma garantisi veren klinik bir hafta içinde gelen 193 hastadan 41’inin “sahte hasta” olabileceğini söyledi. Bu 41 hastadan 19’u ise muayene edilerek kliniğe kabul edildi. Oysa Rosenhan kliniğe hiç sahte göndermemişti. Rosenhan’a meydan okumak amacıyla deneyi ikinci kez gerçekleştirmesini isteyen klinik, aslında Rosenhan’ın çok çarpıcı bir gerçeği gözler önüne sermesini sağladı

Reklam
Reklam

Rosenhan’ın ülkesini ayağa kaldıran deneyi, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin “Akıl Hastalıklarının Ayırıcı Tanısında El Kitabı” isimli rehberini 3. kez değiştirmesini sağladı. Aynı zamanda hukuk ve psikoloji profesörü olan Rosenhan, bu deneyiyle, sadece akıl hastalıkları teşhisinde göz önünde bulundurulması gereken kriterleri değiştirmedi. Bunun yanında, yargılama konusundaki yasalara psikolojinin girmesi ve jüri seçiminde psikolojiden yararlanılması gibi önemli değişikliklere de ön ayak oldu.