Akit gazetesi Cübbeli Ahmet Hoca'yı papaza benzetti

Akit gazetesi yazarı Atilla Özdür, bugünkü köşe yazısında Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü hedef aldı. Özdür, Ünlü'nün kıdem tazminatı almanın caiz olmadığına ilişkin söylemini hatırlatarak, "Kaynaklarımızda yine bahsi geçmemesine karşın 'Cübbeli', KIDEM TAZMİNATI için ağzını açarak 'zinhar' çekerek haramlaştırıyor… Neden acaba. Ayıp ve günah değil mi?" diye sordu. Özdür ayrıca Ünlü'nün söz konusu ifadesini 'Ortaçağ papazlarına' benzetti.

Akit gazetesi yazarı Atilla Özdür, bugünkü köşe yazısında Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü hedef aldı. Özdür, "Cübbeli hocadan!.." başlıklı yazısında Ünlü'nün kıdem tazminatı almanın caiz olmadığına ilişkin söylemini hatırlatarak, "Kur’an-ı Kerimimizle Peygamber Efendimizin açıklamalarında sigaraya dair bir hükmün yer almayışından hareketle, cübbelilerimiz buna “Kesinlikle haramdır” demiyorlar… Amma, kaynaklarımızda yine bahsi geçmemesine karşın “Cübbeli ”, KIDEM TAZMİNATI için ağzını açarak “zinhar” çekerek haramlaştırıyor… Neden acaba. Ayıp ve günah değil mi?..." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Özdür ayrıca Ünlü'nün söz konusu ifadesini "Ortaçağ papazlarına" benzetti.

İşte Özdür'ün yazısı:

Kıdem tazminatı almak, caiz değilmiş...

Cübbeli hoca, yeşil sahada maç konusundan başka birkaç konuya daha maydanoz oldu. Şimdi de sırayı kıdem tazminatına üfürmeye getirmiş.

Demek ki,

Emekli ikramiyesiyle ev alanların çatıları tepelerine yıkıla…

Evvela, kıdem tazminatının varoluş hikayesine bakalım…

İş arayan kişi işverenin kapısına gelir. Sebebi ziyaretini anlatır. Ölçüp biçerek birbirlerini tanırlar. Pazarlık yapılır ve bir değer üzerinde anlaşmaya varılır…

Toplu sözleşmelerde de usul ve esas böyledir…

İşveren, emeğini kiraladığı kişiye ödeyeceği kira bedelini hesaplarken, vergisini, kıdem tazminatını, hafta ve yıllık tatillerini, servis ücretleriyle çay ocağı ve mutfaklardan kişi başına düşen sosyal harcamaları net çıplak ücretin üzerine ilave ederek işçisine işbaşı emrini verir…

İşe gidiş geliş servis ücretlerini de ihmal etmez…

Reklam
Reklam

Bunun üzerine işyerinin muhasebesi, ücretin içinde yer alan mutfak ve çay ocağı giderlerini bakkala, vergisiyle primlerini de ilgili kamu dairelerine götürüp işçi adına yatırır.. Haftalık ve yıllık tatil tazminatlarıysa, ekseriya işverenin kendine ait oto finansman kasasına aktarılır…

Geriye işverenin iki kalemlik ödenecek borcu kalır. Birisi işçinin eline sayılan net para, diğeri de işçinin giydirilmiş ücretin muhtevasında yer alıp bilahare kendisine net ve nakit olarak ödemek üzere patronun kendi uhdesinde muhafazaya aldığı, KIDEM TAZMİNATI…

Çalışma hukukuyla ilgili mevzuatı, demokrasi ya da otoriterizmle yönetilen bütün ülkelerde kanunlaştıran tek yetkili, devletin bizatihi kendisidir. Lakin, bütün devletler, kendilerine danışman olarak sermaye sahibini tercih eder…

Bu tercihleme anlam olarak “ilk gözetilecek” demektir…

Bu itibarla, özellikle demokrat görünümlü devletlerde kanunlar yapılırken adaletin terazisi işverenlerin lehine ağır bastırılır…

Bu ağır basma, bastırma uygulamada nasıl yapılır?

Reklam
Reklam

Cübbeli, tazminatın helalliğini aktin feshinin nicelikli şekline bağlıyor. Eğer işçi, kendiliğinden “Haydi eyvallah”la ceketini giyip giderse, çalışmamış ve hak etmemiş olacağı görüşüyle bu tazminatı haklı bulmuyor…

Zaten çıplak ücretini de almıyor-alamıyor değil mi?..

Peki,

İşçinin patronu tarafından kovulması, askerliğe celbi veya emekliye ayrılması durumunda bu tazminatı helalleştirip caizleştiren gerekçe nedir, öyleyse?..

İşçi için haramlığını din adına hükme bağladığı bu tazminat, aktin tanzimi sırasında ücretin içerisinde yer verilen ve emeğinin bir parçası olarak bilahare kendisine ödenecek para olup, işçinin kanunen de vicdanen de helalinden de hakkıdır hakkı…

Ve bu hak da, ÖRFEN meşru değil midir?..

Oysa mer’i uygulamada işçinin helalinden bu hakkı, aktin işçi tarafından feshi durumunda resmen sermayenin oto finansmanı için gasbediliyor…

Hükümet, bu yanlışlığı isabetle kavramış ve düzeltilmesi için düşündüğü fon tasarısıyla aktin fiilen işçi tarafından “ceketini sırtlanıp” ayrılarak feshedilmesi durumunda da, işçinin kendisine ödenmesi yönünde bir değişikliğe gidiyor…

Reklam
Reklam

Cübbeli hocanın sermayeci fetvasına karşılık hükümet, bu tasarısından ötürü ne kadar tebrik edilse yine de az kalır…

Kur’an-ı Kerimimizle Peygamber Efendimizin açıklamalarında sigaraya dair bir hükmün yer almayışından hareketle, cübbelilerimiz buna “Kesinlikleharamdır” demiyorlar…

Amma,

Kaynaklarımızda yine bahsi geçmemesine karşın “Cübbeli ”, KIDEM TAZMİNATI için ağzını açarak “zinhar” çekerek haramlaştırıyor…

Neden acaba. Ayıp ve günah değil mi?..

Son dönem Osmanlı’da yabancılarla azınlıkların elindeki ekonomik egemenliği Türkleştirme politikasında İT, sosyal cebir araçlarını kullandı...

CHP’nin tek parti iktidarı ise, bu amaçla “Varlık Vergisi”ni icat etmişti…

Cübbeli ise, eskilerin milliyetçi politikalarının tersine fetvalarıyla emeğin, kıdem tazminatı gibi örfe alınmış haklarından yoksun bırakılmasını kadere bağlatıp,egemen sermayeyi handiyse gökdelen kulelerin tepelerine konduracak…

Amaç ve hedef bu mu?..

Reklam
Reklam

Ortaçağ Katolikliğinde papazlar, metalaştırdıkları cenneti pazara çıkarırken, kiliseye tezgahtarlık yaparmışlar…

Ve bizler de, papazların bu din istismarcılıklarına yufff çekip otururmuştuk…

Yanılmış mıydık yoksa?

Anahtar Kelimeler: