BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Anayasa Mahkemesi'nden Ak Parti hakkında kapatma kararı çıkması halinde seçimin güçlü ihtimal olduğunu söyledi. Yazıcıoğlu, kapatma davası ile ilgili olarak da "Ak Parti, konunun mağduru olduğu kadar aynı zamanda sorumlusudur da" dedi. "Türkiye'de bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değil" diyen Muhsin Yazıcıoğlu, Ak Parti hakkındaki kapatma davasının da Ergenekon soruşturmasının da "siyasi motifler taşıdığını" söyledi.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Mynet Haber'den Emin Pazarcı'nın sorularına şu cevapları verdi:
Soru: Türkiye son derece önemli bir sürecin içine girdi. Size göre, Türkiye'de bugün neler oluyor?
Yazıcıoğlu: Türkiye kendine geliyor. İnşallah temenni ediyorum ki bu süreç Türkiye'nin tam anlamıyla kendine dönmesini sağlar. Görmek istediğimiz Türkiye nedir? Bütün kurum ve kurallarıyla demokrasinin işlediği, hukukun gerçekten bağımsız olduğu, hukukun dokunamayacağı imtiyazlı kişilerdin bulunmadığı, herkesin hukuk karşısında eşit olduğu, ama hukukun da kişilik haklarını zedelemeden, insanları peşin olarak yargısız infazlara sürüklemeden görevini yaptığı bir Türkiye'dir.
Soru: Şu anda böyle bir tablonun varlığından söz edilebilir mi?
Yazıcıoğlu: Şu anda bu özlediğimiz Türkiye olmadığı için bir hercümerc yaşıyoruz. Bence, demokratik bir sistemle ve sandıkla gelen iktidara karşı yasa dışı müdahale arzusunu duyan, buna yönelik heves ve organizasyonlar içine girmiş olanların deşif1resi yapılırken, diğer tarafta bir siyasi partinin kapatılması davasından kaynaklanan hassasiyetler dolayısıyla sanki karşılıklı bir elense çekiliyor. Karşılıklı bir güç denemesi yapılıyor. Böyle bir dönem geçiriyor Türkiye. Bunun bütün olumsuzluklarına rağmen ben diyorum ki, bazı Türkiye gerçeklerinin ortaya çıkmasını sağlıyor bu süreç. Dolayısıyla, o sürecin sonunda da Türkiye'nin ciddi bir anayasaya, ciddi bir hukuk reformuna ihtiyacı olduğu ortaya çıkacak. Şimdi, önümüzü net olarak görmemiz zor görünüyor. Türkiye çok sisli bir dönemden geçiyor, ama bizim göremediklerimizi çok net gördüğünü söyleyen birisi var. Richard Pearle diyor ki, eğer iddiaya girecek olsam Ak Parti kapatılacak derim. Fakat önemli gelişmeler oluyor, bu iş değişebilir. Bir cuma günü saat 17:00'de karar verilecek. Bu Amerikan elçisinin açıklamasından sonra bizim borsa 3 puan artıyor. Bizim borsamızı indirip çıkarabilen, mahkemelerimizin nasıl karar vereceğini önceden bilen, geleceğe ait bilgi ve öngörüleri davanın sahipleriyle muhataplarından daha iyi bilen bir Amerikalı var orada. Yani bu Türkiye'de nelerin olduğunu, nasıl bir süreçten geçtiğimizi herhalde daha iyi ifade ediyor.
BAĞIMSIZ YARGIDAN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL
Soru: Peki bu durumu Türkiye açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yazıcıoğlu: Gerçekten de kimin elinin kimin cebinde olduğu belirsiz bir ortamdan geçiyoruz. Şimdi, Ak Parti'ye dava açıldığı gün Kültür Bakanı "Ergenekon operasyonunu yaptığımız için bu dava açıldı" dedi. Ondan sonra da bir meydan okudu. Aynı şekilde AKP'nin diğer genel başkan yardımcılarından da benzeri açıklamalar geldi. Sonra Ergenekon'da altıncı dalga operasyon yapıldığında bu defa sayın Baykal, "Ak Parti'ye dava açıldığı için bu yapılıyor" açıklamasında bulundu. Eğer bu söylenenler doğruysa, Türkiye'de bağımsız bir yargıdan bahsetmek mümkün değil. Eğer yargı bağımsız değilse ki, şu andaki görüntü de o. Yargının siyasi etki altında hareket ettiğine dair pek çok emare gözüküyor. Yargı üzerinden güç denemeleri yapılıyor. Bu çok tehlikeli.
Soru: Bu güç denemesinin sonu sizce nereye varır?
Yazıcıoğlu: Aklıma bazen şu geliyor: Acaba 12 Eylül'e gelene kadar bir sağ-sol vardı, vuruşuyordu.11 Eylül'ü 12 Eylül'e bağlayan gece, "Gelin bakalım size kim böyle davranın dedi" dediler. İki tarafı da karıştır barıştır yaparak, bir gecede bütün sözde örgütleri çökertip, kafaları tokuşturdular. Acaba şimdi de yine bir kafa tokuşturma mı yapıyorlar? Yoksa bunun sonucunda gerçekten Türkiye'nin demokratik sistemine dışarıdan müdahale edenler ayıklanmış mı olacaklar? Doğrusu ben buna tam bir cevap verebilmiş değilim.
HER İKİ DAVA DA SİYASİ
Soru: Siz Ak Parti hakkındaki kapatma davasını siyasi buluyorsunuz değil mi?
Yazıcıoğlu: Kapatma davasını sonuçta siyasi buluyorum tabi.
Soru: Peki Ergenekon soruşturma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Orada da siyasi motifler var mı?
Yazıcıoğlu: Evet, soruşturma sürecinde ciddi siyasi motifler olduğunu görüyorum.
Soru: Siz, BBP olarak Ergenekon adlı bir terör örgütünün varlığına inanmıyor musunuz?
Yazıcıoğlu: Bir örgütlenme olduğu açık ve bazı yasal olmayan arzuların, ilişkilerin, oluşumların olduğu gerçek. Ancak, bunlar arasında sıkı bir bağ olup olmadığı ve bunlar arasında gerçekten örgütsel bir güçlü yapının bulunup bulunmadığı konusunda net bilgiler yok.
Soru: Sizce bir terör örgütü mü, yoksa Hükümet'e karşı bir oluşum mu var?
Yazıcıoğlu: Eldeki bilgi ve belgelerin ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Dolayısıyla, benim şu ana kadar genel tavrım bir mahkeme kararı ile suçu sabit olana kadar insanların suçsuz muamelesi görmesidir. Çünkü, bu yargısız infazların en fazla acısını çekmiş, mağduru olmuş bir kesimden geliyorum. Kendi hayatımda da geciken adaletin en ağır bedelini ödedim. Yine hala bazı medya kuruluşlarının bize karşı yürüttüğü kampanyaları da görüyorum. Bir fotoğraftan hareketle destanlar yazıyorlar, hakkımızda bir yığın kampanyalar düzenliyorlar. Bu şahsımıza yapılmış olanların kimseye yapılmasını istemeyiz. Dolayısıyla, bu harekette de ne peşinen kahraman ilan etmek, ne de peşin olarak suçlu ilan etmek doğru bir yaklaşım değil. Belgelerin ve bilgilerin birbiriyle ilişkileri, aralarındaki irtibat, kriminal olarak ne kadarının doğru olduğu, ne kadarının asparagas olduğu konusunda iyi bir tahlil yapma imkanına sahip değiliz.
Soru: Yargı bir adım atıyor ve siz bazı kuşkular ortaya koyuyorsunuz. Bu durum yargıya olan güvende zedelenmeler olduğunu ortaya koymuyor mu? Ak Parti hakkındaki kapatma davasında da durum aynı.
Yazıcıoğlu: Hukuk adımını attı, ancak biz nereye kadar gidiyorsa devam etmesini istiyoruz. Onun arkasında durmak, yürümelerini sağlamak lazım. Ancak, siyasi motifler nerede başlıyor, medyanın tavrında başlıyor. Neticede bizim bu davalar üzerinde yürüttüğümüz karşılıklı ithamlarda görülüyor. Yani bir operasyon yapılıyor, o operasyonun üzerine biri "ben bunun savcısıyım" diyor, öbürü de "ben bunun avukatıyım." Ne onun avukat olmak, ne diğerinin savcı olmak gibi bir yetkisi yok. Ülkede savcılar ve avukatlar var. Tabi ki milletin savcısı ve avukatı olacağız, elbette bunlar siyasetçilerin işidir. Ancak, dava iktidar ve ana muhalefet arasında polemik haline getirilince içine siyasi motifler yerleşiyor. Kamuoyu buna göre oluşuyor. Gözaltına alınmış olanların bir kısmının adına konuşuyor bazıları. Bilgilerin ve belgelerin yanlış olduğunu söylüyorlar. Neye göre söylüyorlar? İlişkileri var, o ilişkilerden kaynaklanan iddiaları ortaya koyuyorlar. Diğer tarafta da "Bunlar doğru, bu bilgilerin hepsi var" diyorlar. Onlar da savcıya yakın, emniyete yakın olanlar ve birtakım bilgilere ulaşabilenler. Bunlar siyasilerin diliyle kamuoyuna yansıtılınca hukukun içinde siyasi motifler oluşuyor. Kapatma davasıyla ilgili de diğeri ile ilgili de böyle bir tablo çıkıyor ortaya. O zaman biz de bunlardan birine taraf olma pozisyonuna geliyoruz. Bu iki tarafın oluşturduğu kamuoyu imajının etkisi altında kalıyoruz. Benim söylediğim bu. Salt ve soft olarak bir hukuk dili ve hukuk kaynaklı bilgilendirmeler olmuyor. Birisi meşru düzene veya iktidar karşı darbe girişiminde bulunduysa, bunu ister fantezi olarak düşünsün, ister gerçekleştirebilme imkanına sahip olsun, bunun üzerine hukuk sonuna kadar gitmeli.
HIRSIZIN HİÇ KABAHATİ YOK MU?
Soru: Ancak bazı hukukçular olay düşünce safhasında kaldığı taktirde suçun oluşmayacağını söylüyorlar.
Yazıcıoğlu: Eğer düşünce safhasının suç oluşturmayacağı söyleniyorsa, neticede o da yargının vereceği bir karar. Siyasi partilerin kapatılma meselesi ile ilgili olarak da siyasi partiler terör odaklı bir yapılanma haline geldiyse, kapatılsın. Onun dışında siyasi fikirleri, görüşleri ve eylemleri dolayısıyla kapatılmasın, diyoruz. Bugünkü yasalar siyasi partilerin kapatılmasına imkan veriyor mu, veriyor. Benim ilkesel bakışım, siyasi partilerin kapatılmaması yönünde. İyi ama hırsızın hiç kabahati yok mu? Bu yasaları değiştirme imkanına sahip olduğu halde milletin verdiği yetkiyi kullanmayarak bu antidemokratik yasalara Türkiye'nin mahkum olmasını sağlayan siyasetçilerin de kabahati var. Bunların başında da Ak Parti geliyor. Bugünkü iktidar 5 yıl içerisinde tek başına Anayasa değiştirme imkanına sahipken, Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu'nu demokratikleştirme yönünde bir adım attı mı, atmadı. Böyle bir teşebbüste bulundu mu, bulunmadı. Bir niyet bile ortaya koymadı. Mevcut yasalar savcılara böyle bir dava açma imkanı veriyor. Hakimlere de kapatma imkanı veriyor. Milletten bu kadar yetki almış partiler, bu yetkiyi doğru zamanda, doğru yasaları çıkararak kullanamadılar. Ak Parti bu konunun mağduru olduğu kadar aynı zamanda da sorumlusudur. Millet ne yapacak, vereceği imkanı verdi, Ak Parti kullanamadı. 3 Kasım seçimlerinde niye vatandaş bize değil de Ak Parti'ye oy verdi? Daha fazla oy alma imkanına sahip, daha güçlü çıkaralım, Anayasa'yı değiştirsin, dedi. 367 milletvekili ile geldi, ama Ak Parti kendisinden isteneni yapmadı. Ben diyorum ki CHP ordunun yakasını bıraksın, merkez sağ olduğunu iddia eden partiler de milletten aldıkları oyun hakkını versinler veya bir daha milletin karşısına çıkmasınlar. Her dönem TBMM'de 400'ün üzerinde milliyetçi, maneviyatçı, demokrat olduğunu iddia eden milletvekili oluyor. Buna rağmen hiçbir zaman milletin beklentilerine göre yasalar çıkmıyor. Sağ çoğunluk, ama belli bir kesim iktidarda oluyor.
AK PARTİ KAPANIRSA SEÇİM VAR
Soru: Anayasa Mahkemesi'nden Ak Parti hakkında bir kapatma kararı çıkarsa bunun sonuçları ne olur?
Yazıcoğlu: Benim temennim değil. Ama kapatma kararı çıkarsa neticede bunun epeyce komplikasyonları olacak ve çok bilinmeyenli denklemler ortaya çıkacak. Parti kapandığında geride kalanlar kendi bütünlüklerini koruyabilecekler mi? Korurlarsa nasıl olur, koruyamazlarsa nasıl olur? Meclis içindeki bütünlüklerini koruyabilirlerse yeni hükümeti kurabilirler. En azından hükümet gücünü ellerinde tutarak bir ara seçim yapıp, daha sonra Türkiye'nin yoluna devam etmesine katkı sağlayabilirler. Bu bir yöntem. Ancak, böyle yaptıkları taktirde bunun devamında dokunulmazlıkları kalkmış olanlarla ilgili yargı süreçleri başlayabilir. Kalanlar bunu kendi içlerine sindirebilirler mi, ne yaparlar, onu bilemem. Ara seçim yaparlarsa, Tayip Erdoğan aday olamaz. Ama bir genel seçim yaparlarsa Sabih Kanadoğlu'nun söylediğine göre aday olabilir. Bütün bunlara rağmen son kararı verecek olan Yüksek Seçim Kurulu'dur. YSK'nın son dakikada vereceği karar bilinmiyor. Ak Parti bütünlüğünün koruyamazsa ve bir bölünme sürecine girerse, hükümeti kuramazlar. TBMM'de bir koalisyon ihtiyacı çıkar. Koalisyonu kim kimle kurabilir. Bunu da çık zor görüyorum ben.
Soru: Bir azınlık hükümeti kurulamaz mı?
Yazıcıoğlu: Bir koalisyon hükümeti kuramayabilirler. Hakkında dava olan DTP henüz duruyorsa dengeyi sağlayacak grup haline gelir. Kimse de onlarla bir koalisyon kurmayacağına göre, bir MHP – AKP koalisyonu olabilir mi bilemem. Bunlara yüzde yüz hayır demek mümkün değil, ama ben zor görüyorum. O zaman bir ihtimal azınlık hükümeti olur. Diğer ihtimal seçim hükümeti kurularak derhal seçime gidilmesidir. Parlamentodan bir hükümet çıkmaz ve Türkiye seçime mahkum olursa o şekilde seçime gitmek mi Ak Parti'nin işine yarar, yoksa sürecin böyle süreceğini görerek kendi iradesi ile erken seçime götürmek mi işlerine yarar, sanki ikincisi daha doğru gibi. Bunu dener. Eğer parti kapanırsa seçim güçlü ihtimal.
Soru: Deniliyor ki, Ak Parti hakkında kapatma kararı verilirse, yeni bir parti kurmak yerine mevcut partilerden birinin çatısı altında yola devam edilebilir. Ak Parti ile BBP ittifakından bahsediliyor. Böyle bir durum söz konusu mu?
Yazıcıoğlu: Hayır, böyle bir düşünce, niyet, beklenti ve görüşme talebi hiç olmadı. Bana intikal eden bir şey yok, böyle bir talep gelmedi ve böyle bir görüşme yapmadık. Böyle bir niyet bile ifade edilmedi. Hilmi Özkök'e sorulduğunda "Kasaptaki ete soğan doğramam" demişti. Ben de aynı noktadayım.