Ülkemizde yapılan evliliklerin yaklaşık %20'si akraba evliliğidir. Akrabalık derecesi anneden de gelebilir babadan da gelebilir. Birinin akrabalık derecesi daha önemli demek doğru olmaz. İkisinin de önemi aynı seviyededir. Akraba evliliklerinin derecesi iki çeşittir. Bunlar;
- Anne veya babalardan biri kardeş olacak şekilde çiftlerin yaptığı evliliklerdir. Bu evliliklere 1. dereceden olan akraba evliliği ya da kuzen evlilikleri denir.
- Bir diğeri de büyükbaba ve büyükannelerden birisi kardeş olan çiftlerin evlenmesidir. Bu tür yapılan evliliklere 2. derece akraba evlilikleri ya da torun evlilikleri denir.
Hangisi olursa olsun her türlü akraba evliliğinde genetik hastalıkların görülme olasılığı çok fazla olabileceğinden çok tehlikelidir. Bu evlilikler yapılacaksa da, akraba evliliğinin zararları noktasında bilgi sahibi olunmalıdır.
Akraba Evliliğinin Sakıncaları Nelerdir?
1. Ölü doğum ya da düşük yapma ihtimali
Akraba evlilikleri yalnızca doğacak çocukta etkisini göstermez. Hamile olan bir kişi hamileliği boyunca sık sık kanamalar geçirebilir. Ayrıca annenin düşük yapma ihtimali oldukça yüksektir. Bunlar dışında önemli olan bir durum ise bebeğin ölü doğmasıdır. Bu gibi durumlar anne ve babaya psikolojik olarak büyük çöküntüler, üzüntüler yaşatır.
2. Doğuştan olan genetik kusurlar
Bütün insanların sahip olduğu DNA, içerdiği genler sayesinde kalıtsal özelliklerin anneden ve babadan çocuğa aktarılmasını sağlar. Bu aktarım olurken, anne ve baba akraba ise genleri birbirine çok benzer olacağından çocuğun hastalıklı olarak doğması çok yüksek bir ihtimaldir. Normal evliliklere oranla akraba evliliklerinde, doğuştan gelen kusurlar 10 kat daha fazla olur. Bu evliliği yapanların doğacak çocuklarının; hemofili, renk körlüğü, görme ve işitme engelli, bedensel uzuvlardan engelli, zeka geriliği, kalp rahatsızlıkları gibi birçok hastalığa sahip olması çok büyük bir olasılıktır.
Bu tür hastaların bakımları ve eğitimleri çok önemli olup, bir o kadar da masraflıdır. Çünkü doğuştan engelli olan ya da zeka geriliği gibi zihinsel problemi olan çocukların özel rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alması gerekir. Bu da maddi durumu olmayan aileler için oldukça zorlayıcı bir durumdur. Dolayısıyla ailesinde bu tür rahatsızlıkların olduğunu bilen kişiler mutlaka akraba evliliği yapmaktan çekinmelidir. Ancak bu evlilik sonucunda kesinlikle sakat bir çocuk doğacak diye bir durum söz konusu değildir. Sadece olması yüksek bir ihtimal olduğundan dikkat edilmelidir ve olabildiğince bundan sakınılmalıdır.
3. Anne ve babadan genlerle gelen kalıtsal hastalıklar
Akraba olan çiftlerin ailede bulunan bir hastalık genini çekinik ya da baskın olarak bulundurması, doğacak olan çocuklarda da bu hastalıkların bulunma ihtimalini artırır. Gece körlüğü, cücelik, genetik olan miyop, parmaklarda eksiklik ya da fazlalık gibi birçok hastalık olabilir. Bunlar dışında önemli olan başka hastalıklarda vardır. Bunlar;
-
Akdeniz anemisi (Talesemi): Ülkemizde sık sık görülen bir kan hastalığı olan Akdeniz Anemisi; talesemi, majör ya da beta talesemi olarak da bilinir. Akraba olan kişiler tarafından yapılan evliliklerin sonucunda görülen bir hastalıktır. Bu talesemi hastalığı, Türkiye genelinde 40-50 kişiden birinde görülürken Antalya, Adana, Mersin gibi Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan kişilerde 10 kişiden 1'inde görülür. Adına Akdeniz Anemisi denmesinin nedeni de daha çok bu bölgede hastalığa rastlanmasıdır. Bu hastalığa yakalanan kişilerde kısa süreli olan kansızlık ve kalp sorunu oluşur. Hastalığın oluşması kandaki hemoglobin değerlerine bağlıdır. Tedavisi sürekli yapılırsa kişinin yaşam süresi 40-45 yıla kadar olabilir. Ailesinde bu hastalık bulunan çiftler akraba evliliği de yapmış ise kendileri hastalıklı olmasa bile, taşıyıcı olma durumları olabileceğinden doğacak çocuk %25 olasılıkla bu hastalığa sahip olur. Bu yüzden hamilelik düşünüldüğü zaman mutlaka bir hekime görünüp talesemi hastalığı açısından taşıyıcı olup olmadığına dair test yaptırılıp muayene olunması gerekir. Bu testin sonucuna göre anne ve baba taşıyıcı ise DNA testi ile mutasyonlar hamilelikten önce mutlaka belirlenmelidir. Bu hastalığın tedavisinde uygulanan birçok yöntem, kanser hastalarına da uygulanır. Mesela ilik nakli kanser hastalığı dışında Akdeniz Anemisine yakalanan kişilere de uygulanır. Dolayısıyla uygulanan bu tedavi yöntemlerine bakınca bu hastalığın ne kadar çok tehlike arz ettiğini de görmüş oluruz.
-
Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH): Vücudumuzda böbrek üstü bezlerinde bulunan kortizol ve aldesteron adındaki hormonlara bağlı olarak oluşan bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip olan yeni doğmuş bebekler yaşamlarını tehlikeye sokacak düzeyde vücutlarından çok fazla sıvı kaybı ve tuz kaybı yaşarken, bazı kişilerde de dişilerin dış genital organlarının erkeklere benzemeye doğru gitmesine rastlanabilir. Bu hastalığın tedavisinde yaşamları boyu hormon tedavisi almaları gerekir. Ayrıca bu hastalığın tedavisi doğum öncesinde başlar. Çünkü dişilerin genital organlarında yaşanacak anormalliklerin oluşmaması için doktorların önceden önlem almaları gerekir. Hastalıktan etkilenmiş olan ailelerin çocuklarında bu hastalığın tekrar olma ihtimali %25 oranındadır. Hastalık, akraba evliliklerinde yaşanan bir hastalık olup, önceden tespit edilmesi için mutlaka kontrol altında olunmalıdır.
-
Kistik fibroz: Akraba evliliklerinde en çok görülen hastalıktır. Gebeliklerde oldukça tehlikeli olan bu hastalık akciğer enfeksiyonlarının sık sık görülmesiyle, ishal, beslenme bozukluğu, pankreas yetmezliği gibi hastalıklarla kendini gösterir. Bu hastalığa yakalanan kişilerin yoğun bir tedavi süreci ile yaşama süreci 20 yaşına kadar uzatılabilir.
-
Spinal Muskiler Atrofi (SMA): Bu hastalığın en önemli gözüken belirtisi kas güçsüzlüğüdür. Çocukların süt çocukluğu denilen dönemlerinde yaşamı tehdit edecek kadar ağır bir hastalıktır. Omurilik ön boynuz hücrelerinin ileri düzeyde kaybı ile oluşur. Hastalığın henüz bilinen bir tedavisi yoktur.
-
Fenilketonüri: Aminoasitlerden biri olan fenilalanin metabolize edilmesini sağlayan enzimin eksikliği sonucu oluşur. Yaşam boyu tedavi gerektiren bir hastalık olup uygun olan tedavi yöntemi uygulanmazsa ağır bir zeka geriliği yapar. Bu hastalığın da tekrarlama riski bulunur. Yine anne ve babaya genetik çalışmalar yoluyla doğum öncesi tanı konulabilir.