Adnan Menderes Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Akyol, Parkinson Hastalığı Günü dolayısıyla Parkinson hastalığının tanımı, klinik önemi, nasıl tanınacağı, korunma yolları ve tedavisi hakkında bilgi verdi.Parkinson Hastalığını bundan yaklaşık 101 yıl önce James Parkinson tarafından tanımlanan, ileri yaşlarda daha sık görülen bir nörodejeneratif hastalık olarak tanımlayan Akyol, “Günümüzde genetik geçiş özellikleri tanındıkça daha iyi bilgi sahibi olduğumuz bu hastalığın temel belirtileri hareketlerde yavaşlama, öne doğru eğilme postürü, kas sertliğinin artması, denge-stabilitenin bozulması, özellikle ellerde istirahatte daha belirgin titreme ve zaman içinde gelişen donma (hareket edememe) fenomenleridir. Ancak asıl önemli olan bu hastalığın daha bu temel belirtileri göstermeden vücudumuzun pek çok sistemini etkileyen belirtilerle başlangıç göstermesidir, öyle ki hastalığı tanımlayıcı bu klinik belirtiler, başlangıç belirtilerinden 5-10 yıl sonra gözlenmektedir. Erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğu bu ilerleyici hastalığın non-motor belirtilerinin iyi bilinmesi ve irdelenmesi kişi ve toplum sağlığı açısından gittikçe yaşlanan toplumlarda daha büyük önem arz etmektedir” dedi.Belirtiler dört büyük sınıfta incelenirDört büyük sınıfta bu belirtilerin karşımıza çıkabildiğini belirten Akyol, “ Birinci gurup kalıtsal parkinsonizm tablosudur ki burada bir ailenin birden fazla bireyinin hastalıktan etkilendiği durumlar söz konusudur. İkinci gurup enfeksiyon, travma, tümör, toksin veya ilaç maruziyeti gibi nedenlerle ortaya çıkan tablolardır. Üçüncü gurup Parkinson hastalığı bulgularına başka belirtilerin eklendiği, hem daha hızlı seyretmesi, hem de tedaviye yeterli yanıt vermemesi ile hekimleri ve hastaları asıl zor durumda bırakan Parkinson-plus sendromlardır. Dördüncü gurup ise nedeninin bilemediğimiz, ancak bu gün için ya burun yoluyla ya da sindirim sistemi yoluyla aldığımız bir ajan patojenin beyin, kardiovasküler sistem, sindirim sistemi başta olmak üzere özellikle nöron dediğimiz hücre gurubunda dejenerasyon ve yıkımla seyreden idyopatik parkinsonizm veya diğer adı ile Parkinson Hastalığıdır.” Açıklamasında bulundu.Parkinson hastalığının etkilemediği sistem yok gibiBeyin hücrelerinin yıkımında alfa-sinüklein, ubiquitin, sinfilin, demir gibi materyallerin birikmesi sonucu meydana gelen Lewy cisimciklerin temel rolü oynadığını, halk arasında bir hareket bozukluğu olarak bilinmesine karşın Parkinson hastalığının etkilemediği sistemin neredeyse yok gibi olduğunu ifade eden Akyol, “Hareketlerdeki yavaşlamadan yıllar önce ortaya çıkan uyku bozuklukları, kabızlık, depresyon, anksiete bozukluğu gibi psikiyatrik tablolar, kalp ritim bozuklukları, idrar yolları ile ilgili problemler, ağrılar, beceriksizlik, konuşma bozuklukları, mimiksiz yüz, yazının giderek küçülmesi ve bozulması, yutma kusurları, ağızdan salya akması Parkinson hastalığının öncül ayak izleri olabilir. Hastalık ilerledikçe unutkanlık, hayal görmeler, idrar ve gaita kontrol bozuklukları gibi pek çok bulgu ve belirti tabloya eklenir. Yıllık insidansı 20/100.000, prevalans denen belirli bir zaman diliminde gözlenen hasta sayısı ise yaklaşık 160/100.000 dir. Daha sık ileri yaşlarda görülmesi nedeniyle 70 yaş üstü populasyon ele alındığında 550/100.000 sıklıkta gözlenmektedir.” sözleriyle parkinsonun birçok sistemi etkilediği ve görülme sıklığını paylaştı.Tarım ilaçlarının bilinçsiz-aşırı kullanımı Parkinson hastalığı için risk oluştururAydın özelinde değerlendirildiğinde, tüm dünya tarafından kabul edilen tarım ilaçlarının bilinçsiz-aşırı kullanımı Parkinson hastalığı için risk oluşturduğunu vurgulayan Akyol, Aydın’ın ziraat ile geçimini sağlayan geniş bir nüfusa sahip olduğunu, başta organofosfat türü ilaçlar olmak üzere pek çok zirai ilacın bilinçsiz, uygun olmayan kullanımı başta Parkinson hastalığı olmak üzere pek çok hastalığa zemin hazırladığını belirtti. Akyol, “Zirai ilaçların sadece besinlere kullanım yanlışlıkları değil, yağmur suları ile yer altına geçmesi ve içtiğimiz sulara bu maddelerin karışması da risk oluşturabilir. Yine son dönemde yöremizde termal enerji kaynakları geniş bir alanı işgal etmektedir. Eğer bu üretim merkezlerinde yeterli filtreleme sistemleri kullanılmaz ve bu merkezler enerji üretiminde havaya salınan maddeler yönüyle sıkı bir şekilde denetlenmez ise, termal enerji merkezleri de bu riski taşıyabilir, bu konuda zaman içerisinde elimizde bu yönde yöremizle ilgili daha geniş bilimsel veriler olacağını düşünmekteyiz. Kalıtımsal genlerimizi değiştiremesek de, çevresel toksinlerden kaçınarak, ülkemizde her geçen gün daha fazla kullanım alanı bulan GDO’ lu ve nişasta bazlı şeker tüketmeyerek, antioksidan yönden zengin doğal besinleri tercih ederek, bilinçli tarım yaparak, stresten kaçınarak bu hastalıktan olabildiğince korunabiliriz.” sözleriyle hastalıktan korunmak için yapılabilecekleri paylaştıEn önemli ilaç Klinik MuayeneProf. Dr. Ali Akyol, parkinson hastalığı tanısında en önemli aracın klinik muayene olduğunu vurguladı ve erken tanı için böyle bir hastaya poliklinikte en az 15-20 dk gibi bir zaman ayrılması ve tüm klinik yönler değerlendirilmesi gerektiğini çünkü muayene ve öykünün en temel tanı metodu olduğunu aktardı. “Demans veya başka bir bulgu eklenmedi ise genellikle beyin MR, BT tetkiki normaldir. PET, SPECT, FDG-PET , ailevi geçiş söz konusu ise bazı genetik testler tanıda yardımcıdır. Levodopa ve Apomorfin yanıtı test terapötik olarak kullanılabilir” dedi.Akyol, Parkinson Hastalığı tedavisinin Nöroloji Klinikleri tarafından yapıldığını ancak sinir sistemi dışında neredeyse vücudun tüm sistemlerini etkilemesi nedeniyle multidisipliner yaklaşım gerekebileceğini vurguladı ve “Erken evre tedavisi ilaçların uygun doz ve sürede kullanılması ile düzenlenir. Orta evre tedavisinde hem hastalığın seyrine uygun ilaç doz ayarlaması yapılması, hem de ilaç yan etkilerinin minimuma indirilmesi önemlidir. İleri evrede ise beyne pil takılması diye bilinen bir metod, kliniğimizin Türkiye’ nin ilk sıralarda ve en fazla sayılarda hastaya uyguladığı metod olan PEG-J ile sıvı Levo-Dopa tedavisi, cilt altı Apomorfin sürekli infüzyon tedavisi gibi üç temel tedaviyi içeren ‘cihaz ‘destekli tedaviler’ sıralanabilir” sözleriyle hastalığın evrelerin yapılan tedavi uygulamaları hakkında bilgi verdi.İleri evre Parkinson hastalarına PEG-J ile sıvı L-Dopa tedavisi hastanemizde uygulanıyorProf. Dr. Ali Akyol, asıl problem olan ilaç tedavisinin artık yeterli yanıt vermediği ileri evrede eğer hastanın titremeleri ön planda ise pil tedavisi; hareket kısıtlılığı, yutma problemleri, ağrı-uyku problemleri ön planda ise Nöroloji Kliniğimiz ile Gastroenteroloji Kliniğimiz ile ortaklaşa düzenlenen PEG-J ile sıvı L-Dopa tedavisi son dönemde dünyada en çok önem verilen, ileri evre Parkinson hastalarının yaşam sürelerine ve yaşam kalitelerine büyük katkı sağlayan bir tedavi seçeneği olarak hastanemizde Türkiye’ ye ilk geldiği iki yıldan beri uygulanan bir tedavi olanağı olduğunu aktararak açıklamalarına son verdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz