Alerjik rahatsızlıklar artış gösteriyor

İSTANBUL (İHA) - Son yıllarda artış gösteren hastalıklardan biri alerji. Dünyada en sık rastlanan hastalıklar arasında 6. sıraya yükselen alerjinin türleri de gün geçtikçe artıyor. Uzmanlara göre, enfeksiyonal hastalıklarda azalma oldukça alerjik hastalıkların görülme oranı artarken, az gelişmiş ülkelerde alerjik hastalıklara daha az rastlanmakta.

Yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilen bir sağlık sorunu alerjinin oluşmasını önlemek için bebeklikten itibaren bazı tedbirler almak gerekiyor. Vücudun göstermesi gereken normal tepkinin aşırı olması şeklinde tanımlanabilen alerjinin görülmesinde en önemli faktör genetik yapı. Uzmanlar, genetik yapının yanı sıra, alerjik hastalıkların artış nedenlerini şöyle sıralıyor:

Reklam
Reklam

"Hava kirliliğindeki artış, ozon tabakasındaki delinme sonucu ultraviyole ışınlarına maruz kalma, sigara içilmesi, besinlerdeki katkı maddeleri, ani hava değişiklikleri, kullanılan ilaçlar ve kozmetik ürünler, stres, bitki örtüsünün azalması, az güneş gören, boydan boya halı kaplı, iyi havalanmayan binalar".
Alerjik belirtilerin çok çeşitli olduğunu kaydeden uzmanlar, tutulan hedef organa bağlı gelişen belirtileri şöyle sıralıyor:
"Burun tıkanıklığı, sabahları hapşırık krizleri, burun akıntısı, gözlerde yanma -batma, geniz akıntısı, öksürük, nefes darlığı, hırıltı, kaşıntı, döküntü, dudakta -dilde şişme, tekrarlayan orta kulak iltihapları, sinüzit".

EN SIK GÖRÜLEN ALLERJİ SAMAN NEZLESİ En sık görülen alerjik hastalık, saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinit. Toplumun yüzde 25'ini etkileyen bu rahatsızlık kendini burunda kaşıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı, boğazda kaşıntı, gözlerde yanma- batma, geniz akıntısıyla gösteriyor. Yıl boyu sürebildiği gibi mevsimsel de olabiliyor.

Saman nezlesi olan hastalar üç kat daha fazla astım olma riski taşıyorlar. Saman nezlesi olanlar ev tozu(mite), polenler, küf mantarları, kedi-köpek tüyü, boyalı, katkı maddeli gıdalardan etkileniyor. Sorumlu alerjinin saptanması için cilt alerji testi yapılıyor. Hasta eğitiminin tedavinin en önemli aşaması olduğunu vurgulayan uzmanlar, hastalığın gidişinin, yakınmaların yoğunluğuna göre tedavide yapılması planlanan değişikliklerin, ilaç ya da aşı tedavisinin belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Sorumlu etkenin saptanıp uzaklaştırılmasının tedavinin ilk aşaması olduğunun altını çizen uzmanlar, en sık rastlanan etkenlerin yıl boyu süren rinitte ev tozu akarları olup mevsimsel görülen rinitte ise polenler olduğunu belirtiyor.

Reklam
Reklam

Ev tozu akarlarının azaltılması için yatak çarşaflarının haftada bir en az 55 derece ve üzerinde yıkanması, tüylü oyuncakların, halıların uzaklaştırılmaları, yıkanabilir perde kullanılması, yün ve kuş tüyü içeren yastık ve yorgan kullanılmaması gerekiyor.

Küf alerjisi olanlarda ev içindeki nemin azaltılmasının önemini ifade eden uzmanlar, polen alerjisi olanlara ise sıcak, kuru ve rüzgarlı günlerde dışarı çıkmamaları, saçlarını yatmadan önce mutlaka yıkamaları, gözlük ve şapka kullanmaları tavsiyesinde bulunuyor. Uzmanlar, besin alerjilerinin tek başına alerjik rinit bulgularına neden olmalarının sık rastlanan bir durum olmadığını belirtiyor.

BAŞKA BİR ALERJİ TÜRÜ ÜRTİKER (KURDEŞEN) Deride meydana gelen, kabarık genellikle kaşıntılı, çeşitli büyüklüklerdeki lezyonlara verilen ad 'ürtiker' (kurdeşen). Her yaş grubunda görülebilen bu alerjik vakıada döküntüler aniden başlarken 48 saat içinde düzeliyor. 6 haftayı geçen ürtiker ise kronik boyut kazanıyor. Döküntüler vücudun hassas bölgelerinde boyunda, kasıkta göğüs bölgesinde daha çok görülüyor. Bazen dudaklarda- dilde şişme boğazda kuruluk ve ses kısıklığı eşlik ediyorsa daha tehlikeli bir durum olan, daha derin dokuları tutan angioödem gözlenebiliyor.

Reklam
Reklam

Çeşitli ürtiker tipleri olduğunu belirten uzmanlar; kolinerjik ürtikerin egzersiz, sıcak banyo ya da heyecanlanma gibi vücutta terlemeye neden olan uyarılarla ortaya çıkıp, 10-15 dakika sürdüğünü ifade ediyor. Güneşe bağlı ürtiker (solar ürtiker) güneşe çıktıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkarken; fiziksel ürtiker elbiselerin sıktığı kısımlar gibi vücuda devamlı basınç uygulanmasından sonra kendini gösteriyor. Uzmanlar, kurdeşeni tetikleyen faktörleri şöyle sıralıyor:

"Süt, yumurta, kakao, ftaydeden uzmanlar, tutulan hedef orındık, fıstık, deniz ürünleri, çilek, muz, çikolata gibi gıdalar, gıda katkı maddeleri, enfeksiyonlar, parazitler (kıl kurdu, solucan), böcek ve arı sokması, ilaçlar (antibiyotikler, ağrı kesiciler), fiziksel nedenler (sıcak, soğuk, basınç), hormonal nedenler (tiroid hormonunun fazla çalışması)".

Bu rahatsızlıkta tanının genellikle klinik bulgulara dayanılarak konulduğunu kaydeden uzmanlar, alerji deri testlerinin besin ya da ilaç alerjisinden şüphelenildiğinde yapılmasını tavsiye ediyor. Uzmanlar, soğuk duşun kaşıntının hafiflemesini sağladığını belirtiyor.

Reklam
Reklam

BESİN ALLERJİLERİ ÇOCUKLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR Görülme sıklığı çocuklarda yüzde 6 olan besin alerjilerine erişkinlerde yüzde 1.5 oranında rastlanıyor. Gıda katkı maddelerinin neden olduğu alerjiler toplumda yüzde 1 oranında görülüyor. Herhangi bir gıdanın neden olabileceği alerji en sık; inek sütü, yumurta, yer fıstığı, mısır, fındık, balık ve kabuklu deniz ürünlerinin alımıyla kendini gösteriyor. Bulgular gıdanın yenmesinden sonra 1-2 dakika ile 2 saat arasında ortaya çıkabiliyor. Bulantı, kusma, karın ağrısı, gaz, karında şişkinlik, döküntü, dil ve damakta şişme, boğazda kaşıntı, yanma gözlenebiliyor.

Uzmanlar bu alerji türünün detaylı öykü, cilt testi ve besin yükleme testiyle tanımlanabileceğini ifade ediyor. Kesin tanı konduktan sonra alerjiye neden olan besin diyetten çıkarılıyor. Süt, yumurta ve soya alerjisi geçici olurken, balık ve fıstık alerjisi uzun süre devam edebiliyor. İnek sütü alerjisi ise genellikle 3 yaş civarında kayboluyor.

Reklam
Reklam

En sık alerjiye neden olan ilaçların antibiyotikler ve ağrı kesiciler olduğunu belirten uzmanlar, en çok penisilin alerjisine rastlandığını ifade ediyor. Bu alerjinin görülme sıklığı yüzde iki. Tanısı için cilt testi yapılması gerekiyor.

Çocukluk çağında görülme sıklığı yüzde 10 olan egzama ise genetik bir hastalık. Tekrarlayan ataklarla seyreden hastalık, kaşıntılı ciltte kuruma, pullanmaya neden oluyor. Egzamalı bebeklerde astım ve nezle görülme olasılığı daha sık. Erken süt çocukluğu döneminde 2-3 aylıkken başlayan ve 5 yaşlarında iyileşme gösteren bu rahatsızlık önce yanaklar sonra el bilekleri ve diz arkalarında ortaya çıkıyor. Soğuk -kuru hava ve banyo sonrası ciltteki kuruluk artıyor. Tanısı klinik bulgulara dayanılarak konulan hastalığın alevlendiği dönemlerde ilaç verilmesi zorunlu. Cildi kurutmayan, nemlendiren nötral pH'lı sabun ve nemlendirici krem kullanılmasını tavsiye eden uzmanlar, artırıcı etkenlerin hastaya anlatılmasının önemine dikkat çekiyor. Bu rahatsızlıkta aşırı terleme kaşıntıyı artıyor.

Reklam
Reklam

ÇOCUKLUK ÇAĞININ KRONİK HASTALIĞI ASTIM
Çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalığı olan astım, solunum yollarının ataklar halinde seyreden bir hava yolu rahatsızlığı. Havanın akciğerlere girip çıkmasının engellenmesi sonucu öksürük, hırıltı, nefes darlığı gözleniyor. Her yaşta görülebilen bu hastalığın ilk belirtileri 1 yaş civarında ama çoğunlukla 4-5 yaşından önce ortaya çıkıyor. Türkiye'de 14 yaş altında 1.5 milyon astımlı çocuk bulunuyor. Uzmanlar astımı tetikleyen faktörleri "Ev tozu, polenler, küf, hayvan tüyü, enfeksiyonlar, hava değişimi, nem oranının artması, soğuk hava, egzersiz, hava kirliliği, sigara, stres" şeklinde sıralıyor.

Astımlı çocuklarda gece öksürüğünün tipik olduğunu belirten uzmanlar, "Gece yatağa yatınca başlayan, peşpeşe olan bir öksürüktür. Öksürük ve hırıltılı solunum ataklarının tekrar etmesi astımı düşündürmelidir. Hareketle gelen- koşunca oynayınca nefes darlığı, değişik kokulara karşı hassasiyet astımda görülen diğer belirtilerdir" açıklamasında bulunuyor.

Reklam
Reklam

Astım tanısında hastanın klinik belirtileri dışında, çocuğun yaşına göre solunum fonksiyon testleri ve kan testleri yapılabiliyor. Tedavisinde hasta- hekim işbirliğinin çok önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, "Hastalar ve aileler hastalık hakkında bilgilendirilmeli. Amaç erken tanı ve tedavidir. Tedavide sprey, toz gibi doğrudan solunum yoluyla alınan ilaçların büyük önemi vardır" uyarısında bulunuyor. Astımlı çocukların büyük bir kısmının alerjik olduğunu kaydeden uzmanlar, anne sütü ile beslenme ve alerjenlerden kaçınmanın hastalığın ortaya çıkışını azalttığının altını çiziyor. Anne sütüyle de alerjinin bebeğe geçebileceğini belirten uzmanlar, emziren annelerin diyetlerine dikkat etmelerinin şart olduğunu ifade ediyor. Emziren annelerin fıstık, fındık, muz, süt, yumurta yememesi gerekiyor.

Astımlı çocuklarda alerjik rinit de bulunuyor ve sinüzit sık görülen bir bulgu. Zamanında önlem alınmazsa çocuklar ömür boyu alerjiyle ve bu hastalığın sorunlarıyla yaşamak zorunda kalabiliyorlar. Uzmanlar, "Çocuğunuza 2 yaşına kadar her istediği yiyeceği vermemelisiniz" uyarısında bulundu.

Reklam
Reklam